toplu taşımada entel, metroda entel, kafede entel... nerde okuyacağız lan bunu. böyle böyle gidecek ve gelecek yeri de söyleyeyim: kütüphanede kitap okuyan entel tip.
son 20-25 dakikada olanlarla bence olmuş dizidir. ilerleyen bölümlerde de açılacaktır, güzelleşecektir diye umuyorum. inşallah "gençleri uyuşturucuya özendiriyor" diyerekten rtük'ten ayar yemez.
gereksiz bir eylemdir. çıkıp basın toplantısı yapabilirdi, bu basın toplantısında sırıtabilirdi, "ben niye istifa ediyorum ki" diyebilirdi, "terörle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor" diyebilirdi. fakat bunlar işte yeni türkiye'ye ait meziyetler, elin belçikalısı nerden bilsin, hemen istifa etmiş enayi gibi.
ensonhaber.com ibneliğinin yanında esamesi okunmayacak ibnelik. fotoşop haberciliğe inanan, yalan haberlere gerçekmiş muamelesi yapan, duymak ve görmek istediklerine biat eden kişi için söylenecek pek bir şey yok. kaynak olarak verdiği haber sitesini görünce gerçeklikten uzak bir haber olduğu anlaşılıyor.
türkiye'nin orta dünyasıdır. yarıda kalmış bir kule, hemen altında kale, karşısında susuz bir şelale ve üstten geçen teleferikler. en batıdaki semti etlik kurtarılmış bölgesidir bu ilçenin.
herkesin birbirine korku dolu gözlerle baktığı, hiç tanımadığı bir yüzden bile şüphelendiği psikolojidir. bugün akşam vakti karanfil yüksel tarafındaydım, kimseden çıt çıkmıyor, o kadar sessiz ki kalp atışları duyulacak insanların ki ankara'nın en gürültülü sokakları bunlar. sırf sırt çantalı olan birinden bile şüpheleniyor gibiydi insanlar; gözlerde, yüzlerde bir güven duygusu arıyordu diğer gözler. güven duygumuzu kaybettiğimize, sıfıra indirgediğimize göre yaşamanın da pek bir anlamı yok gibi bu şehirde..
sadece bu tarz olaylarda yakınları ölenlerin anlayacağı bir feryat. misal böyle bir olayı kurtuluş savaşıyla bir tutan gerizekalılar anlayamaz bu feryadı. eceli gelir, trafik kazası olur, doğal afet olur, cinayet olur insan bir yakınını bu tarz olaylarda kaybedebilir fakat hiç tanımadığı kişilerin patlattığı bir bombayla ölürse yakını, paramparça olursa o sevdiği, feryat figan ağzına geleni söyler. çünkü ölümünü anlamlandırabileceği hiç bir etmen bulamaz. aha bu abinin yaptığı gibi, bir şehit annesinin, babasının yaptığı gibi, o yarbayın kardeşinin tabutunun başında söyledikleri gibi.
büyük ihtimalle bir minibüs sayesinde kurtulduğum patlama. etlik'te oturuyorum ve kızılay'a gidecektim. telefondan otobüs uygulamasına baktım 284 no'lu otobüs yaklaşmakta durağa, bir 5 dakikası var. fakat sıhhıye minibüsü geldi ben de ona bindim. minibüs'ten indiğimde sesi duydum, sonradan öğrendim ki binmekten vazgeçtiğim otobüs şu hale gelmiş patlamadan sonra.
farklılık olsun diye biyografi kısmında farklı bir üslup kullanmayı yeğleyen yayınevinin rezaletidir.
biyografi kısmında şunları yazmışlar:
“virginia woolf: küçük yaşta yazarlığa, 59 yaşında mezarlığa adım attı. dalgalarla sörf yapıp nehir bile denemeyecek bir kaşık suda boğuldu. bilinç akışı mı nehrin akışı mı? Odalarda ışıksızdı. Paranoyaklığı zaten shakespeare’in olmayan kız kardeşi üzerine saatlerce konuşmasından belliydi. geri gelir mi? gelirse gelsin, kim korkar bakire kurttan? bkz. nicole kidman”
bu rezilliğin ortaya çıkmasından sonra da açıklama yapıp özür dilemişler. diğer yazarlar için hazırladıkları biyografiler de yine abuk sabuk bu yayınevinin.
7 ay sonra sözlüğe dair ilk cümlelerim bu başlığa uygundur diye düşünüyorum. bu 7 ayda ne mi oldu sözlük? sevgilim vardı terketti, sonra başka birini sevdim o da şehri terketti, bir de babam vardı o da bu boktan hayatı terketti. yani kısacası bu 7 ay yarrak gibi geçti.
ilk ölenlerden olacağım kesin olan gerçek. Ne silah ne tüfek ne de Toyota pick up var bende. Dede yadigârı bir çakım var onla da en son şeftali kesmiştim yapış yapış açılması namümkün. Ben onu açana kadar kafamı kesip ayağımın ucuna koyarlar benim. Siki tuttuk, para varken bir taramalı falan alsaydık rahattık şimdi.
Her an gerçekleşebilecek darbedir. Şu an Ankara radyo evinin önünde iki tank bekliyor, herhalde bildiriyi okuyacaklar radyodan. La oğlum radyo mu kaldı twit atın bildiriyi.
hiçbir değeri olmayan maaştır. tabi şahsi fikrim bu. bu maaşı alacak eyleme giriştiğin zaman o hayaller kaybolmuş gitmiştir zaten. herkesin gittiği yoldan gitmeyin, sizi yolunuzdan caydıranları ciddiye almayın, aç kalın susuz kalın ama hayallerinizin peşinden gidin, o hayallerden vazgeçip aldığınız maaşla ne yaparsanız yapın hiçbir tadı olmaz.
türkiye'de olması şaşırtmamış olan olayın mağduru çocuk. çocuk lan bu 13 yaşında ve insanlık değerinden nasibini almamış birtakım şerefsizler bu başlık altında bu çocukla sırf isminden, kimliğinden ve olayın geçtiği yer sebebiyle alay edebiliyor. 15 yaşında çocuğun ölümünden sonra ona terörist deme gafletinde bulunmuş birinden farklı değil burda yazılanlar ve burdaki düşünceler. yukardaki laflar insanlıktan soğutuyor insanı. kürtleşemeden ölmüşmüş... ulan sen daha insanlaşamamışsın onu ne yapacağız. "her ne kadar kürt düşmanı olsam da" diye cümleler var. ölen kişinin önce milliyetine bakan biri işte bu da. kontgerilla, jitem kelimlerini cümlelerine serpiştirenler var bir de. bu haysiyetsiz oluşumlar senin başına musallat olsaydı bunlar hakkında ne düşünürdün acaba. ha tabi bunlar vatanı kurtardı değil mi? sizin olmayan insanlık kavramınızı sikeyim lan ben.
insanın ergen yüreğini burkan durum. 13-14 yaşlarında arkadaşlarla mal gibi gezerken galata köprüsü üzerinde bir amcaya denk geldik. Pardösünün içine sotelemiş pornoları ekmek parası peşinde amcam. Azgınlığın verdiği dürtüyle aldım bir cd. Olağan eylemi gerçekleştirecekken kafaların kopması, yüzü boyalı bir herifin özgürlük diye avaz avaz bağırması hala aklımda. Filmi baştan sona cd ye çekmiş olsa izlerdim en azından, bir başından bir kıçından almış heder etmiş filmi.
beirut'un gulag orkestar albümünde bulunan, atari melodisi havasındaki şarkı. lon gisland albümünde daha ağır ve ciddi bir şekilde icra edilmiştir. gulag orkestar albümündeki şudur: