bir iki yüzlülük ve samimiyetsizlik göstergesi tuvaletlerdir.
abi adam kafe açmış 3 katlı, hem de böyle afili isim koymuş, garsonlar, menüler falan havada uçuşuyor. biraz da konsept konsept yapmış mesela her türlü müşteriyi çekmek istiyor ama tuvaletine gidiyorsun mekanın diyelim sıçacaksın yok abi sikseler sıçamazsın. bir kere çoğu tuvalet pis oluyor sonra bir de klozeti de öylesine koyuyorlar. yani sadece işeyebiliyorsun. bu ne iki yüzlülüktür ?
kahvelerin tuvaletleri de efsane pistir mesela ama orası kahve, insanın beklentisi belli zaten kahvede niye sıçıyorsun git başka yerde sıç ama sen o kadar şekil yapacaksın, tuvaletine sıçamayaceğız bile ? işletmecilik ölmüş...
eskiden her gün sözlüğe girerdim, açılış sayfamdı hatta. çok yazdığım kadar çok da okurdum. bugün fark ettim ki 8 ay olmuş son entry'mi gireli. o kadar olay oldu türkiye'de neler yaşandı. hepsini yakından takip ettim ama aklıma gelmedi sözlüğe girmek buradaki tepkileri okumak. her yazarın başına gelir böyle şeyler geliyor deniyordu inanmıyordum. ben sözlükten soğumadım koptum. şu entry'yi okuyunca bile hiç entry gibi değil lan. unutmuşum buradaki dili bile. nedir abi bunun sebebi ? biz büyüdük ve kirlendi mi yoksa dünya ?
susarım çok gösteremem bazen sevgimi
korkarım çok ya gerçekleşmezse hayallerim
ya kaybedersem seni avuçlarımdan
binbir kesik ve acıyla bakarsam camdan yüzüne
ya kaybedersem evimi ellerimde
binbir çiçek ve güneşle
dokunurum güzel yüzüne
saatler durunca
sabahın beşinde
iki kişilik bulmaca
bir şeyler yanıyor içimde
gel söndür beni
gel, sen söndür
dalarım çok, çıkamam bazen kendimden
seninim en çok
ya gidemezsek uzaklara
ya kaybedersem seni avuçlarımdan
binbir kesik ve acıyla
dokunurum güzel yüzüne
saatler durunca
sabahın beşinde
iki kişilik bulmaca
bir şeyler yanıyor içimde
gel söndür beni
gel, sen söndür
sözlerine sahip mükemmel mor ve ötesi şarkısı.
bazı şarkılar sanki sizin için yazılmış hissedersiniz ya, bu şarkıda öyle bir şarkı işte. güneşi beklerken albümünün 8.şarkısıdır ama gönüllerde 10 numarayı almıştır bile.
21 eylülde açılan istanbul üniversitesi'nin yeni sözlüğü http://www.iuusozluk.com un başlattığı kampanya. karma puanı en yüksek olan 3 yazarına vereceği hediyeymiş sanırım.
son zamanlarda apple ve android işletim sisteminin en popüler oyunlarından biri olan subway surfers'ta sergilenen coolluktur. ulan bütün oyun altınları kapmak için bir tarafını yırtıyorsun, hatta sadece 1 tane altıncık için yanıyorsun, oyuna en baştan başlıyorsun. ama bu mıknatıs gelince böyle bir coolluklar, yok yere takla atmalar, yolunu değiştirmeden gitmeler, bisiklet kullanırcasına iki eli birden bırakıp oyun oynamalar... insanoğlu çok garip azizim.
fenerbahçe kongre üyesi. son dönemde özellikle twitter'da verdiği transfer haberlerinin doğru çıkmasıyla popülerite kazanmış bir fenerbahçelidir. belli ki kendisinin sağlam bir bağlantısı var ve haberleri önceden alıyor. kendisinin son bomba transfer haberi ise wesley sneijder dir. bakalım diğer transferlerde olduğu gibi bu seferde tutturacak mı ?
not: sneijder haberi doğru çıkarsa bir spor gazetesi bence kendisine bir haber müdürlüğü teklifi götürmeli. en azından fenerbahçe transferi haberleri doğru çıkar da gazete fener taraftarından tiraj yakalar.
not2: kendisine tweet attım. ReTweet yapmış. ben bile fenerbahçe'ye transfer olabilirim. orta saha'da emre'nin yokluğunu aratmayacağım...
duman'ın damarın allahı şarkılarından biri olan haberin yok ölüyorum u melis danişmend'in yorumlaması sonucu ortaya çıkan kıyaslamadır. bu kıyaslamada duman bir adım öndedir lakin melis hanım kızımız da çok başarılı yorumlamıştır şarkıyı.
duman'ın ah isimli şarkısını nejat işlerin yorumlamasıyla ortaya çıkan sorudur. cevapsızdır iki yorum da güzeldir ancak nejat işler sanki bir tık öndedir.
arkadaşlarla yapılan aktivitelerde çekilen fotoğraflardan albüm oluşturulan sırada (özellikle facebook albümü) yapılan eylemdir.
fotoğrafçı sizseniz ve albümü de siz hazırlıyorsanız işiniz çok zordur. çoklu fotoğraflarda hep bir kişi falso yakalanmıştır objektifinize. herkesin düzgün çıktığı fotoğrafları koymakta imtina edersiniz fakat mekanda hep bir fotojenik vardır ve bütün fotoğraflarda düzgün çıkar en azından kendisi öyle hisseder ve bütün fotoğrafların o albümde yer almasını ister. güzel çıkmayan adamın fotoğraflarını koyunca bu sefer o da itiraz eder. her ihtimalde hiçbir tarafı mutlu edemezsiniz. bütün akşam fotoğrafçıyım diye gezinip kazandığınız hava bir anda yaptığını seçimlerle uçup gidebilir. velhasıl azizim eskiden ...
örnek diyaloglar;
+canım fotoğraflar çok güzel olmuş **
-teşekkür ederim, siz güzelsiniz ben deklanşöre basıyorum **
+ahaha teşekkür ederim * .. ya ama sanki benim daha çok fotoğrafım vardı :S:S cansuylan iremlen falan onları koymamışsın sanki :S:S
hadi gel açıkla şimdi cansuylan iremin fotoğrafta dünyanın en çirkin kızları gibi çıkmış olmalarını...
+hüseyincan !
-efendim cansucum... * (fotojenik kızdan yanıt alamamaya karşı yedekleme isteği)
+4 8 15 16 23 42 bu fotoğraflarda çok kötü çıkmışım canım yhaaa siler misin onları rica etsem ? ** (ayrıca güzel çıkmamışım ne demek lan bu nasıl bir kafa...)
-cansucum senin her halin güzel ama sen beğenmediysen tabi kiii sileriiim ... * (bu vakadaki fotoğrafçı biraz umutsuz vaka olabilir)
hadi gel şimdi buna de ki "bir de fotojenik hatuna bak "...
karşılığında bir parça gerçeklik bir parça da hüzün almasıdır.
ömrümüzün çoğu hayaller kurmak, o hayalleri gerçekleştirmeye çalışmak sonra yenisini kurmakla geçiyor ama herkes hayallerini gerçekleştiremiyor, elimizde kocaman kırıklıklar kalıyor ya da gerçekleşmeyecek güzellikler için umutlar... ihraç fazlası hayaller ve umutlar. sonra bunları satıyoruz. bir bakıyoruz ki bizim mesleğimiz bu olmuş; hayallerimizi satarak karnımızı doyuruyoruz, evimize ekmek parasını hayalleri satarak getiriyoruz. hayallerden, amaçlardan, umutlardan taviz vermek onları satmaktır. bir şeylerden taviz vererek kendinizi doyurmayın...
merakla beklediğimiz bir filmdir. filmin başrolünde house m.d.'nin house'u hugh laurie bulunuyor. bu bile yeterince heyecanlandırıyor ama özellikle son dönemde önemli yapıtlarda yer alan leighton meesterın da film de rol alması beklentiyi yükseltiyor. çıksa da izlesek efendim.
istanbul üniversitesi iletişim fakültesi radyo, sinema ve televizyon bölüm başkanıdır. profesördür. ses tonuyla bu kadın "niye seslendirme yapmaz ki ?" sorusunu akıllara getirir. öğrencisiyim ama beni göre tanımaz başlığını açmak bana kısmetmiş e hadi hayırlısı.
çocukluğumuzdan beri yediğimiz karper peynirinin bir peynir olmaktan öte olmasıdır.
yuvarlak içerisinde 6 adet üçgen peynirden oluşan satış şekliyle en küçükten illuminati simgelerinin beynimize işleme çabasıymış aslında karper. bakın bir de inanmayacaklar için görselin de ayrıca şöyle bir ayrıntı var ortada mavi bir altıgen oluşuyor bilenler bilir altıgen ve altı illuminati için önemli sembol ve sayılardır.
TRT'de yayınlanan ve ersin düzenin sunduğu stadyum programında gerçekleşen skandaldır. canlı yayında spikerin arkasında elinde telefonla durma mallığının son noktasıdır.
not: anons yapan arkadaşın küfür eden dallamaya bakışı yarmıştır.
statlar, mabettir, yaşanmışlıktır. zaferlerdir statlar, hezimetlerdir. birlerinin sevinç çığlıklarıyken birilerinin gözyaşlarıdır. statların kapasiteleri ne olursa mühim olan barındırdıkları taraftarlık ruhu kapasitesidir. isterse ısıtma olmasın çimin de isterse pas olsun telinde stadı stadı stat yapan taraftar ruhudur. ben bir Fenerbahçeliyim ne mutlu ki bizim hem ruhumuz var hem de emeğimiz var stadımızda. kendi yöneticilerimiz kafa yordu bu stat için kendi mimarlarımız çizdi projeyi. kendi başkanımız sabahladı işçisiyle beraber. bugün baktım ki galatasaray taraftaları gurur duyuyor bizim stadımızda şampiyonlar ligi finali oynanacak diye. o stat sizin değil türkiye'nin stadıdır. bana kimse anlatmasın galatasaray 50 yıllık hakkından vazgeçti diye. o hakkı kim verdi size ? ne mutlu ki şampiyonlar ligi finali türkiye'de oynanacakmış. bununla gururlanmak hepimizin hakkı ama fenerbahçe'nin mabedinde uefa kupası finali oynandığında "biz o kupayı aldık oynatmak da neymiş ?" diyenler; bugün baktım ki gerim gerim gerinmeye hazırlar. devletin stadında oyna kendi stadınmış gibi benimse ve üstüne bunu içine sindir. "büyük" bir kulübe yakışmıyor usta! yakışmaz.
zor günlerdir. genelde iş hayatının ya da okul hayatının oldukça yoğun olduğu günlerdir. insanı çığırından çıkarır. kendini eve, cafeye, sinemaya vb nasıl attığını anlayamadığın günlerdir ayrıca.
günümüz dünyasında her şeye kolay erişebilmenin ve üstüne üstük o derece kolaylıkla tüketebilmenin sonucu ortaya çıkan kötü bir alışkanlıktır. özellikle gece vakti ortaya çıkan bu durum youtube'ta search kısmına uzun bakışlar atmanızı sağlar ama bir türlü kendinize uygun şarkıyı bulamazsınız. bu noktada bu kötü alışkanlıktan muzdarip kişilere yardım etmek çok büyük bir iyiliktir.
arkadaşlarına sürekli borç takandır. kendisinin taktığı borçlarla bir dağ oluşturmaya çalıştığı düşüncesini aklınızdan geçirebilirsiniz:
+abi yarın manitayla buluşucam bu gece para harcamayayım çeksene beni
-olm yine mi ya yemin ediyorum ben olmasam o ilişki yürümez
+abi öyle deme ya bak alınıyorum
-lan alınıyorsun da her yerde en çok sen yiyip içiyorsun (burada küfür geçebilir)
+para benim param değil mi olum ?
-(içten bir hassiktir) anladım kardeşim. çok açıldın bak dikkat et kendine...
trt türk'te yayınlanan, şehir hatlarında çekilen, vapurda içilen çay kadar sıcak ve keyifli bir program. her hafta konuk aldığı ünlüler, yapımcı-sunucu ömer öztürk ve şehir hatları yolcularından 2 yolcu ile birlikle sohbetin dibine vurulan interaktif doğal bir program.
programın geçmiş bölümlerini izlemek ve ünlü isimler ile aynı vapurda bulunup programa konuk olmak için: http://www.vapurdacaysimitsohbet.com ve bilgi@vapurdasimitcohbet.com' a başvurabilirsiniz.
biten ilişkinin ardından üzülen sevgilinin yaptığı eylemlerden biridir. ülkemizin güzide sanatçılarından biri emre aydın hayatını bu şekilde geçirmektedir. giden sevgilinin ardından yazılan şarkılardan birine örnek olarak:
kızın ismi pelin ise:
iphone: bir telefona o kadar para verilir mi ya ?
htc: e o kadar para verdin git iphone al bari.
blackberry: alıp da başını derde mi sokacaksın ?
nokia: ooof o da herkeste var
samsung: biraz ıphone dan biraz nokiadan biraz blackberryden o ne be öyle toplama gibi ?
sony ericsson: ooof onun da kullanıcısı az
general mobile: ay çakmaaa
trident: ay çooook çakmaaa
alcatel: alcatel mi kaldı abi ya ?
ya da
pepsi: "coca cola'nın olmadığı zamanlarda"
gibi markaların tek cümlelik özetidirler. kafasında binbir tilki dönen tüketicinin aklında uçuşanlardır.