annemler beni köye anneannemin yanına bıraktığında '3gün dedin 5gün dedin aylar oldu gelmedin' şarkısını söyleyip köydeki yaşlı kadınları ağlatmama sebep olan adamdır,
kuzenimin kasetlerini gizlice para biriktirerek aldığı ve o kasedi hep beraber dinlediğimiz, dinlerken herkesin kendi derdiyle, kendi hayatıyla ilgili şarkılar bulduğu adamdır,
çocukluğumda serdar ortaç piçinin çıktığı mekana bir gaflette bulunup giden ve ordan kaçırılarak çıkarılan adamdır,
yurtdışına zorla gönderilen -ve orda depresyona giren- sonra da kaybettiğimiz;
sesi, gönlü, kendi güzel adamdır...
ruhun şad olsun usta,
yerinde rahat uyu sen bak serdar bile kürtçe söyleyecekmiş seni rahatlatır mı bilinmez
benim ve benim gibileri güldürdü yalnızca...
benim ve benim gibiler farkında yitirilen değerler geç anlaşılırmış ,
anlaşıldığında senin gibi adamlar bir daha bulunamazmış...
annemin az önce merak ettiği, sorup durduğu, benim sürekli bahsettiğim arkadaşlarımı görebildiği sitedir.
biz, bu site sayesinde fotoğraf albümlerinden vazgeçtik efendim;
zira fotoğraf albümünüz olsa her anınız bu sitede olduğu gibi albümünüzde olmazdı diye düşünüyorum kendi adıma...
annem artık arkadaşlarımla bu sitede tanışıyor, el öpmelerine bile gerek kalmıyor vesselam.
bazı yönleriyle güzel bazı yönleriyle kötüdür böyle ilerleyen teknoloji ama kullandığımız için de yediğimiz kaba pislememek gerek diyorum..
'keşke bide bütün arkadaşların meymenetsiz a çocuğum' demeseydi *
herkes biliyor artık bu şiiri,
herkes seviyor sanki
belki çok klasik gelebilir
belki aman kültürlü görünmek için tek bildiği şiiri yazmış bile diyebilirsiniz
fakat diyor ya ;
' Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? '
işte bunlar için sevilmeye değer şiirdir,
zaten nazım hikmet de sevilecek adamdır.
aldattın mı?
iyi aferin!
aldattıysan ekime aldatmadıysan sikime kadar yolun var...
aldattıysan da sikime kadar yolun olabilir?!
nasıl olsa sana her yol orası değil mi?
evin erkeklerin erkenden bayram namazına gittikleri,
tüm bireylerin erkenden kalkıp çok hoş bir kahvaltı sofrasına oturduğu,
küsenlerin barıştığı,
büyüklerle küçüklerin pek samimi olduğu bayram gününün sabahıdır.
bazen diyorum ki iyiki bu tarz geleneklerimiz ölmüyor,
çoğu şey unutulsa da hala bayramlara has duyguların olması mutlu ediyor insanı..
her ne kadar küçükken bayramda alınan bir pantolonun bizi bayram boyunca mutlu etmesi geçerli olmasa da,
bayramda alınan 200lira harçlık bizi 1 hafta mutlu edebiliyor..
güzel duygular bunlar beyler!
bazı entryleri o kadar çok beğeniyorum ki 100 artı verilse veririm diyesim geliyor...
seri artı bu tarz entrylere verilebilir
ayrıca dünyaya pozitif bakan insanın herkese artı veresi gelebilir;
olağan durumdur, güzel hadisedir.
haydi artınız bol olsun efendim..
sikim gibiydi!
ben sınava girmedim sınav bana girdi amına koyayım ya..
böyle kazık sorulmaz ki
ebesini siktiğimin hocası
bu ne olumm ya????
ne işimize yarayacak sanki bunlar bizim
göt yaaa
kime göre nankör?
atatürk dogmatik bir kavram değildir islam gibi...
her hareketi doğru da değildir.
biz ona tapmıyoruz gençler!
bir insanı seviyorsanız bu onu eleştirmeyeceğiniz anlamına gelmez,
zira atatürk te eleştirilir, onu eleştirmek nankörlük değildir.
anadolu üniversitesinde okuyor ve iki eylüle gidiyorsanız
kırmızı 4 adlı otobüste her gün karşılaştığınız olaydır!
daha azıyla karşılaşmadık biz beyler...
otobüsün bu rakamı aşıp duraklarda durmadığı bile olur bazen.
işimiz çok zor ahh ah.
insanı yaralar..
tüm alışkanlıklarını o noktada sonlandırmaya zorunlu olduğunu düşündürür hatta.
biri dokunduğunda siz onu düşünürsünüz o başkalarıyla olmaya çoktan alışmıştır..
siz onu ararsınız o çoktan gitmiştir ve bu gidiş sadece sizi yaralamıştır,
işte siklememe tam da o gidiş anında başlar.
10 kasımda yakanda atatürk fotoğrafıyla gezmekle aynı şeydir,
insanlar bunu facebook profillerine taşırlar.
-bakın ben hatırlıyorum
- en kemalist benim
-laikliği de cumhuriyetide asarım olsa
-hii dur bi dk
-abidin bana laikliği çizer misin
+neden?
-yakama ascam
-uff aklıma geldiği iyi oldu dur.
ütüde yemek ısıtmak,
5lt lik su şişelerini kesip odaya çöp kutusu yapmak,
küçük su şişelerini kesip içine diş fırçası koymak yahut bundan kalemlik yapmak,
sokak posterlerini çalıp evin gerekli gereksiz yerlerine asmak,
tencerede türk kahvesi yapmak,
çivi çakıp portmanto olarak kullanmak,
vee evde su bitince çaydanlık dibinde kalan suyla sabah yüz yıkamak...
tüm bunlara rağmen mutluluk paha biçilemez.