yolda yururken satıcının yarım igilizce tumceleriyle serzenişinden doğan kaostan, satın aldığınız şeyi daha pahalıya aldığınızı çok sonra idrak edeceksinizdir.
"Ve ben, bu gece, yaşamın belirli bir saydamlığı karşısında hiçbir şeyin önemi kalmadığı için kişinin ölmek isteyebilmesini anlıyorum. Bir insan acı çeker, mutsuzluk üstüne mutsuzluğa uğrar. Katlanır bunlara, yazgısını benimser, iyice yerleşir içine. Saygı görür. Sonra, bir akşam, hiç: bir zamanlar çok sevdiği bir dostuna rastlar. Dostu biraz dalgın konuşur onunla. Evine dönünce, adam kendini öldürür. Sonra gizli dertlerden, bilinmeyen acıdan söz edilir. Hayır. ille de bir neden gerekirse, dostu kendisiyle dalgın konuştuğu için öldürmüştür adam kendini"
Zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
Yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
Kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
Gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun..
Unutulmuş gibiyim ben.
Ve insan, bir bakıma unutulmuş gibidir.
Bilmem ki nasıl anlatmalı, yalnız bile değilim
Belki de yalnızlıktan daha fazla bir şey bu
Unuttum ben kendimi de Stepan
“Mutluluk konusundaki sorularıma karşılık olarak, bilincimin aracılığıyla, ancak büyük bütünde, uyum içinde mutlu olabileceğim, anlayamadığım, hiçbir zaman da anlayacak duruma gelmeyeceğim bildirildiğine göre, bu açık...”
“... Sonra, bu durumda, aynı zamanda hem davacı, hem dinleyici, hem sanık, hem yargıç rolünü yüklendiğime göre, doğanın bu güldürüsünü tümden saçma bulduğuma göre, kendim de bu oyunu oynamaya boyun eğmeyi alçaltıcı saydığıma göre...”
“Tartışma götürmez davacı ve dinleyici, yargıç ve sanık niteliğimle beni böylesine düşüncesiz bir umursamazlıkla acı çekmek üzere dünyaya getiren bu doğayı suçluyorum, kendimle birlikte yok olmaya mahkum ediyorum.”
seni ben kallavi sokağında gördüm
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağında gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım
kallavi sokağında güvercinler
benim karanlık istanbul'um
bir esnaf kahvesine oturdum
belma sebil ya geçti ya geçer
rüzgarını içime doldururum
kallavi sokağında güvercinler
bunca yıl sönmemiş umudum
nisan değilse mayıs
perşembe değilse pazar
ben belma sebil'i bulurum ..
Belirli bir şey, bir çöküntü falan değil, bir çeşit, keyfimi yeniden bulamama sıkıntısı. (...) Yaşam benim için gittikçe daha zorlaşıyordu; beden keyifsiz oldu mu, yürek de ölgünleşir. Bana öyle geliyordu ki, hiç öğrenmemiş olduğum, ama yine de çok iyi bildiğim bir şeyi, yani yaşamayı unutuyordum.
Ömer Hayyam, iran ve doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu.
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helalı karıştırmam:
Seninle içilen şarap helaldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram.
Bu dünyadan başka bir dünya yok, arama;
Senden benden başka düşünen yok, arama!
Vazgeç ötelerden, yorma kendini:
O var sandığın şey yok mu, o yok arama!
sevgilisi varken de başkasıyla konuşan kişidir . Zira o kadar kısa bir sürede birini bulmak üstün bir yetenek gerektirir. vardır böyleleri
"hayatımın aşkını buldum ,zaten onu sevmiyordum " diyerek karşı cinsi kandırmaktan öteye gidemez .