değmeyene yazılan yazılardır.
sevdin sandım. çok aptalca biliyorum ama çok sevdin sandım. mesafeler önemli değil, aşk var arada dedim kendime. yokmuş.
oysa ben, ben sanmıştım ki bu sefer...
boş konuşuyorum. umurunda değilim, biliyorum.
sen, sen ne aradığını bilmeyensin.
sen bu uğurda beni mahvedensin.
öğrenilmişi yaşadığın aşk anlayışın öylesineymiş sadece. öylesine...
o kadar sevimliydi ki yüzün... öylesine masum bakıyordun ki bana.
aldandım.
sayfalarca yazmak isterken sana ne yazacağımı şaşırıyorum.
sanırım yaşadığımı özetleyecek tek şarkı bu, armağanım olsun.
kişinin yaşadığı topluma/olaylara göre değişebilecek insanlardır.
mesela
karşısındakinin duygularıyla oynayanlar
her konuda kendini haklı görenler
umarsızca yalan söyleyip, karşıdakini salak durumuna düşürenler
sevdiğim kadınların gözlerinden akan yaşların, kalplerindeki korların sebebi insanlar
ben sadece sevilmek istedim. beni ben olduğum için seven biri olsun istedim. olmadı.
beğendikleri görüntüme kendi kalıplarını yerleştirmek istediler. olamadım.
ilginç bir kavram.
evet benim için bir kişiden ziyade bir kavram.
neden ?
kavram kelimesinin tdk tanımına bakalım: bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı.
bu cümle üzerinden açıklamak istiyorum tanımı.
eski sevgili bir kavramdır. çünkü her ilişki bitiminde bu tamlamayı alan kişiler değişir. yani "eski sevgili" dediğimiz insan(lar) stabil değildir. bu durumda tek kişiye aitmiş gibi kullanılmasını doğru bulmadığım için kavramdır diyorum.
tanımı yaptıktan sonra gelelim benim bu tamlamayı almış "eski sevgili"me.
ilginç bir insandı. aslında ilginç de değildi. sadece onu ilginç diye tanımlamak hoşuma gidiyor. nefretim geçeli çok oldu çünkü. tam 1 sene önce olsaydı, etmediğim hakaret kalmazdı sanırım. komik. özünde iyi bir insan olduğuna hep inandım. tuhaf olanı, yanılmadım.
bazen, sadece bir "merhaba"sını özlüyorum. adım ağzına yakışırdı. zaten "merhaba" demedi hiç. adımla seslendi hep. sevgiliyken sonuna -im ekini getirirdi bir de. içim erirdi o zaman. hep sevmişimdir o iyelik ekini.
adım ağzına çok yakışırdı. merak ediyorum, benden sonrakilere (veya benimle birlikte yürüttüklerine) de dedi mi öyle ? hayır, demezdi sanırım. çok sevdiğimi bilir bana öyle denmesini.
ve ne yaparsam yapayım kızamıyordu bana. alışkanlık mıydı ? belki de. sancılı bir ilişkiydi bizimki. sonra ne oldu ? heyecanı mı kaybettik ? yo, asla. kaybolmazdı. çok zaman geçmiş olmasına rağmen, hala bir şey yazdığına kalbimin çarpmasını neyle açıklayabilirim başka ?
eski sevgili... sayfalarca anlatsam da, kelimelerim yetmeyecek onu anlatmaya.
eski sevgili, insan olanı ilginçti. bu tamlama ise, sadece bir kavram.
1)fiziksel olarak, hava şartları sebebiyle üşümek.
açıklanacak pek de fazla şeyi yoktur. üstünüz, bulunduğunuz yerin hava sıcaklığına göre incedir ve siz üşürsünüz. ceket giyerek çözülür bir sorundur.
2)manen üşümek.
işte bunun üzerine konuşulur. hoş, ne söylenirse söylensin yetmez kelimeler. uğruna şarkılar, şiirler yazılır da; yaşamayan yine de bilemez.
üşümek, manen üşümek, çok zordur.
bir selam beklersiniz ısınmak için. bir tebessüm bazen... yeter. ama gelmez.
başkalarının mutluluğunu kıskanmaktır.
başkalarının da mutsuz olmasını istemektir.
bu hasetten başka bir şey değildir elbet. zaten mutsuzluk da hasetle bir gelmez mi ?
yalnızlıktır bazen mutsuzluk
bazen sebepsiz gelir.
her şeyle mücadele edilebilir de, mutsuzluk insanı içten içe kemirir.
"birini düşünmekten kendini alamıyorsan bu, onun da seni düşündüğü anlamına gelir" diye bir cümle okumuştum, uzun zaman önce. zaman zaman aklıma gelir. bir umut dünyası belki benimki, olabilir. olsun. "düşünülme" fikri insanın hoşuna gidiyor. insan hep düşünülmek istiyor. ancak atladığı şey şu; kendisi ne kadar düşünüyor ?
insanlar bencil ve ben insanlardan tiksiniyorum.
genetiktir. ırklar incelenirse orta asya'dan gelen katıksız türk dostlarımızın da kısa olduğunu görürüz. gen ne kadar karışırsa karışsın bu değişemiyor demek ki.