gerçekten profesyönel, kurumsal, sektörünüzde söz sahibi olan adam gibi insan kaynakları olan bir firmada başlıyorsanız-ki bu süreç 1 ila 6 ay sürebilecek sancılı bir süreç, sayısız tekrar tekrar iş görüşmesi, departmanın yöneticileriyle ayrı ayrı yapılan tanışma ve kendini ifade, tanıtma toplantısı içereceği gibi, bahsettiğimiz bir şirkete girebilmek için sektörde sağlam referanslarınız/projeleriniz/tecrübenizin olması gerekir- size kesinlikle sizi mağdur etmeyecek, kalitenize yakışır bir maaş ve sosyal şartlar önerir, resmi teklif sunar, bunu kabul etmeniz halinde bir ton başlama evrakı(akciğer filmi, tam kan sayımı, evliyseniz sorumlu olduğunuz kişilerin nüfus kayıtları vb vb) istenir sizden, siz daha işe başlamadan kartvizitinizden bilgisayarınıza, telefonunuza kadar her şey hazır olur.
her şey ilerleyen profesyönel süreçten sonra da bu şekilde devam edecek mi diye merak edersiniz.
bunun yanı sıra bu sürecin "kaç para maaş istiyon la? ne sosyal şartı? yoh ogadar olmaz, şirketiçi dengeler bıdıbıdı vikvikvik ee öö kısacası maaşın şu, beğenirsen pazartesi gel başla" diye flaşforvırdlarla ve uzun toplarla direk sonuca giden nispeten daha az kurumsal, genelde sektörde tecrübesi olmayan, askerden yeni gelmiş ya da yeni mezun arkadaşları "yetiştirmek üzere(sanki yetiştirip şirketi üzerine yapacak amk)eleman arayan" firmaların versiyonları da vardır, ki önceleri gözünüze pek batmayan, masum gözüken bir sürü maddenin ne kadar can acıttığını öğrenir zamanla kanı hızlı akan, toy fakat enerji dolu genç adayımız:
esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek
manası: bizim burada belli bir çıkış saatimiz yok. iş ne zaman biter sen de o zaman çıkarsın. fazla mesai mi, o da ne?
ehliyet sahibi ve aktif araç kullanabilen
manası: üzerine arabayı zimmetleyip o saha/şantiye senin, bu müşteri/potansiyel benim fır fır gezdirilecek, herhangi bir hasar durumunda cart diye maaşına yansıtılacak, anasının nikahındaki müşteriden geç saatte direk evine dönecekse o benzin parası aylığından kesilecek.
askerliğini tamamlamış
manası: o başı dikliği gitmiş, eğilmesini, emir almasını, aldığı emir ne kadar saçma ve angarya da olsa sineye çekmesini öğrenmiş.
gibi.
bunların haricinde dikkat edilmesi gereken belki de en önemli husus, iş sözleşmesidir.
zira piyasa, Size bir ton söz ve vaatlerde bulunup iş icrate gelince "eee ööö biz ona şöyle diyelim" diyen dangalak insanla doludur ve belki de işin en acı tarafı türkiye gibi bir ülkede insanların tecrübe kazanması için bu "sana para vermeyeceğim ama işi öğreneceksn" zihniyetindeki insan tarafından yer yer sömürülmeye mahkum olmasıdır.
iş akdiyle haklarınız karşılıklı olarak korunmuş olur, fakat sözleşmenin de baştan sağlıklı bir şekilde yapılması ve aklınıza takılan her türlü maddenin tartışmaya açılması sizin yararınızadır,
zira size iş veren insan allah değildir, siz de ortaya alın terinizi ve emeğinizi koyacaksınız. Bunu sakın unutmayın.
amerikan sineması, sözüm sana:
her ne olursa olsun iş hayatında unutulmaması gereken ilk kural şudur,
`
iş hayatında duygusallığa yer yoktur`. Hem sizin açınızdan, hem karşı taraf açısından.
Bunu sakın unutmayın.
nasıl ki köstekli saatler yerini kola takılan saatlere bıraktıysa, cep telefonu da saatin yerini alabilir. bu gayet normal bir şey.
en önemli şeylerden birisi zaten aynı işi yapan birden fazla ekipmandan kurtulup üstümüze fazla yük bindirmemek değil mi?
bükülebilir amoled ekran da geliştirildi neticede.
hem şöyle bir şey var:
bütün bu ihtimaller ve gelişmeler göz önüne alındığında cep telefonu saatin yerini alabilir, bu kol saatinin köstekli saatin yerini alması kadar normaldir.
ama saat her zaman aksesuar olarak kullanılacaktır. tıpkı hala bazı insanların köstekli saati aksesuar ve saat olarak kullanmaya devam etmesi gibi.
mimarisiyle ilgilenen ateist turistler camiyi gezmeye gelince "ehue turist, para, döviz, dolarez" gözüyle bakan milletimizin, her zaman olduğu gibi işin içine cinsellik girince "oha camiye ibne girdi, xtirgit lan kafir pezevenk" demesi muhtemel durumdur.
birisi ateist diyorum bak, dikkatini çekerim.
özet: din, tüm çağlardan beri lastik gibi çekiştirilen bir konu olmuştur. her sene istisnasız olarak ramazanda "şu orucu bozar mı" temalı tartışmaların çıkması, "kurban kesmenin caiz yolları" muhabbetinin dönmesi bunun kanıtı değil mi?
ilerleyişi, akıcılığı ve eğlendirerek öğreticiliği üst düzey olan oxford press ingilizce kitabı.
7 sene staa staa anadolu lisesi takılan insanların bir grubu bilir bunu.
türk insanının ve özellikle ekmek kavgasındaki insanların anlamakta zorlandığı kavram.
ofiste geçen bir artık yıl(29 şubat) muhabbeti:
ofisteki eleman: bu 29 şubat şimdi nası oluyo?
cacbg: ya şimdi bir yıl dediğimiz aslında 365 gün 6 saat.
ofisteki eleman: nası la? ssk'ya göre 365 gün?
cacbg ??!'^!%(!)
seks tu-kaka, sümme haşa ayıpgünahharam bir kelime olduğu için(!) onun yerine daha "ay canııım, ne tatlıı" firmware sürümü olan sevişme kelimesini kullanan maldır.
hayır ileriki nesillere annesi - babası nasıl evlendiklerini anlatırken "biz annenle sevişerek evlendik" dediğinde çocuk sırf bu hırboların yüzünden "vay amk annem de ne kaşarmış lan, evlenmeden babama vermiş zaa xd" gibi algılayacak olayı.
bu kadar basit mi yahu? seks sekstir, sevişmek de sevişmek. elma ile armut.
şaka mahiyetli geçen yine sevişiyorum diyen insanlar var lan etrafta.
lan ne şirinlik muskası yapıyorsun ayı?
"geçen yine karının birine kütür kütür çakıyorum"/"geçen yine adamın birine inleye inleye veriyorum" desen, yeminle daha az itici olursun.
net.
her sevişme seks değildir, tıpkı her seksin sevişme olmadığı gibi.
sevişmek demek ruhunu paylaşmak demektir, kollarına aldığın insanın en derinini görmek, göz bebekleri büyüyünce onlara bakarken en saf ve en yapmacıksız halini hissetmek, sonrasında sarılıp huzur dolu uyumak demektir.
eski binasını kız meslek lisesi'ne kiraya vermesinden sonra okulu etrafında türeyen o günün tabiriyle tinerci tipli, şimdinin tabiriyle apaçiler sayesinde bir dönem öğle arası boyunca yalnızca ailesinden izin alabilmiş, evi yakında olan kimselerin dışarı çıkabildiği, 2003 1996-2003 yılları arası 7 sene staa staa takıldığım lisem.
şimdileri kimse kalmamış eski öğretmenlerden diyolla.
not: yıllığa yazmıştım zamanında "10 yıl sonra nerelere gelecekler" diye sınıftaki herkes için. tamam geyik anlamda yazmıştım bazılarını(hatta çoğunu) da, bir tanesi de mi tutmaz arkadaş.
ejderha yumurtalarından hafif alacalı melemen(doğrusu menemen heralde, olsun böylesi daha dikkat çekici) yapmak yerine ateşle harlayıp, çifte su verilmiş bursa çeliği gibi büyüten dothrakilerin ortalığın dişi genital organına koyacağı dizi.
melemen yine de iyi olurdu ama ha. şöyle ala çiğli... yiyen kişi ağzından ateş, götünden plazma ışınları çıkarsa?
ne dersiniz hoş olmaz mı?
zamanın küçük beslemesi lamia'sı. yıl 2012, resmine bakanlar baş parmağını emerek "hassiktir yeaaaa" demektedir.
halbuki şemsi inkaya aynı şemsi inkaya.
beylikdüzü'nde oturup da Ümraniye'de çalışan bir insanın beylikdüzü'ndeki evini kiraya verip/satıp ümraniye'den ev tutması/alması.
ya da nispeten daha yakından.
eğer yapmazsa hatrı sayılır bir benzin/toplu taşıma parası ödeyecek ve muhtemelen yola saat 4.30-5.00 civarında çıkacaktır, işe gitmek için.
öncelikle kendisinden facebook şifresini isteyen sevgilinin güvenini sorgulaması gereken insandır.
yok ne şiş yansın ne kebap diyorsa;
(bkz: facebook'u kapatmak)
hayatında ağzına maksimum 2-3 kere rakı/viski sürmüş bir insanın, sırf ortam yapmak/ortamda biri ki çift laf edebilecek kapasitede olduğunu göstermek için, bira içilen masada "bira hamallık abi yeaaa" demesi gibi.
bilgi sahibi olunan konular da nesilden nesile miras kalıyor vesselam.
yenilenme yok, sadece aktarılma var.