özlenen yazar, can, ciğer. geçenlerde kendisiyle görüştükten sonra otobüste elime uğurböceği kondu. başta sevdim falan ama daha sonra bir türlü inmedi kırmızı şey. kendisine söylemeyi unuttum, artık buradan öğrenecek.
nazar değdi yavrucuğuma, son dünya kupası maçlarında başına gelmedik kalmadı ağzı burnu kan içindeydi. neyse ki portekiz maçında gördük iyileşmiş, sevindik ailecek.
güzel tespit. yabancı dizi izleyen insan özentidir. şimdi bir bakalım. bakalım, evde bakalım, hammallık yapmayalım. bu tespiti yapan arkadaş muhtemelen kurtlar vadisi, yaprak dökümü, çocuklar duymasın, arka sokaklar/ sıradakiler gibi dizileri izliyordur. bilmez ki bu dizilerin çoğunun formatı- fikri- tarzı yabancılara aittir, ki onu taklit etmeyi bile becerememişlerdir. neden taklidini izlemek yerine gerçeğini izleyince özenti olalım, orasını pek kavramayadım açıkçası. ve ben ted mosby ile hayvanlarcasına eğlenince özenti oluyorsam, özentiyim hatta apaçiyim. emopaçi bile olurum o derece.
aşk-ı memnu izlemeye başlamayın.
evcilik oyunu izlemeye başlamayın.
maç tekrarlarını merak etmeyin.
manikür yapmayı aklınızdan bile geçirmeyin.
eski arkadaşlarınız aklınıza gelmesin, onlarla saatlerce eskiyi yadetmeyin.
bugüne kadar girdiğiniz bütün entry'leri okumaya çalışmayın.
ha illa ki ders çalışmamak için anlamsız hareketler yapacağım diyorsanız, kısa sürmelerine özen gösterin.
ha yapabileceğiniz birşey söylemek gerekirse, ''sonradan çok pişman olacaksın aptal kadın kes artık kalk çalış valla alırım ayağımın altına'' diye kendi kendinize bağırın.
bu arada, evdeki hiçbir yer kirlenmiş değil, rahat olun... ohh!
kardeşimin aşık olduğu 16 yaşındaki şarkıcı. yeni justin timberlake. bu format çok tutuyor o yüzden önümüzdeki yıllarda daha adını çok duyacağız gibi görünüyor.
ah ne çok özledim seni
bir bilsen ah bir görsen
sonbaharlarım gelir
o yaprak hiç düşmez
hepsi bitti hepsi bitti
hepsi kaybolan günlerdi
bir yalnız sen bir yalnız ben
bizi ne nasıl tükettiki
belki unuturuz onu
tüm kasımdan kalma çiçekler gibi
arasına koyarız şarkı yazdığımız
kırık hayaller saklı defteri
belki de saklarız onu
kalbimizde bir delik açar gibi
belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün
yine yazı bekleriz
ah ne çok özledim seni
bir bilsen ah bir görsen
sonbaharlarım gelir
o yaprak hiç düşmez
seni bekler yağmurlarım
öyle bir yağar ki hiç dinmez
sonra yedi bahar geçer
o yaz hiç hiç gelmez
belki unuturuz onu
tüm kasımdan kalma çiçekler gibi
arasına koyarız şarkı yazdığımız
kırık hayaller saklı defteri
belki de saklarız onu
kalbimizde bir delik açar gibi
belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün
yine yazı bekleriz...
justin nozuka'nın hüzünlü şarkısı. sözleri klişe olsa bile melodisi çok güzeldir. sözleri ise şöyle:
through the water
and through the flames
my baby left me without a trace
she took my money
and left the ring
and she didn't leave one clue of where she was going to
oh my baby up and left me alone
she signed goodbye on the letter that she wrote
oh my baby up and left me now
mr. therapy man i need to ask you how can i live on
how could she do it
go break my heart when
she used to be the one crying when we were apart
i gave her all of me,
gave her my soul
and that was exactly what she stole from me
mika'nın muhteşem yeni şarkısı.
aslında beni ilk etkileyen klibi oldu. şöyle ki, televizyonun sesi tamamen kapalıyken ve şarkıyı duymadan bu ilginç klip dikkatimi çekti. özellikle sonuna doğru daha da güzelleşiyor ve mika efendi zıpladıkça sizin de zıplama isteğiniz oluşuyor.
kafamızdan geçen her türlü düşünceye başlık açmaya başladığımızın göstergesi olan başlık. ya format anlaşılmıyor, ya da ısrarla ve özellikle buna devam ediliyor.
ayrıca, konuyla ilgili olarak; ardayı seviyorum, galatasaraylı değilim, öyleyse diğer kulüplerden birinin ergen aptal taraftarıyım. ilginç bir çalışma.
izlemeyi planladığınız bütün diziler bir anda içinize dert olmasın. ya da bölümünüzün kendinize göre olmadığı avuntusuna kapılmayın. saati sabah 8'e kuracakken ''yanlışlıkla'' akşam sekize kurmayın. çalışın.
ne kötü yıldın be 2009. sayı olarak da kötüydün aslında. baştan anlamalıydım. bu kadar mutsuz bir yıl daha geçirdiğimi hatırlamıyorum. yedin beni bitirdin. hah.
insanı saatlerce bilgisayar başında tutabilen oyunlardan bir tanesidir. başta har vurup harman savurup bütün paramı dekorasyona harcadıktan sonra, (hem de üstüste 2 kez değiştirip) oyunun böyle yürümediğini anlayarak cafemi tırnaklarımla yüzüstüne çıkarmış bulunmaktayım. daha level 6. hadi bakalım.
(kapıları silmekten bahseden insanlar duyuyorum, nasıl siliniyor dostlar bu kapı acep?)