Sayısı, ruhsal ve bedensel bekaretini koruyan müslüman erkekten milyonda bir azdır. Zira müslüman kız baskı yetişme tarzı ve korkuyla en azından bedensel bekaretini koruyabilirken, müslüman erkeğe kerhanenin kapısı her zaman açıktır.
eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun.
uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nefret ediyorum. ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi yok ederim daha iyi...
benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.
Çevreme bakınmak için kafamı kaldırdığım her an aklıma düşmüş hadise. Konser hakkında entry ler okudukça. Bende oradaydım diye haykırasım geliyor. Evet o buradan görmüş olmalıyım onu diyorum.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra yeşil sermayeleşme sürecine kadar coşkuyla kutlanırmış cumhuriyet bayramları. Gerçek bir coşku. insanlar anlayışın, sağduyunun, güzelliklerin had safhasında geçirirmiş bu günleri. işte 26 ağustosta bu coşkuyla uyandı 1950lerden 90lara kadar doğmuş ve doğduğundan ileride bir yerlerde kalmayı yeğlemiş, bunun güzelliğinin tadını çıkaran çocuklar. Sağduyu, güzellikler, siyah, mavi gökyüzü, sarı kırmızı stad, yemyeşil çimler, bunu görme arzusu. Ardından havai fişekler, sololar, James replikleri... Gece orada sabahlayanlardık, hep birlikte james e cevap verenlerdik, one çalınırken o şovdan büyülenenlerdik... Bize yakışırdı bu hoş görüntü, yakıştırdık. Bize yakışırdı tek ağızdan haykırmak tüm parçaların sözlerini haykırdık. Adı metallica da olsa başka bir grup da. Böyle bir güzelliği kaç kişi yaşayabiliyor?
"tanrı kakanı yapmanı istiyorsa bağırsaklarından da o itiyordur.." diyaloğunun geçtiği, replikleri çok ve boğucu ama bir o kadar da realist bir "bir günlük film"...
3 mayıs 1972 Çarşamba günü Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve Yusuf Arslan hakkındaki idam kararının iptali için, Türk Hava Yolları'nın Boğaziçi adlı uçağını Bulgaristan'a kaçırarak eylem yaptığı, bir kaç kaynakta geçen kişidir. Doğruluğu veya yanlışlığı hakkında net bir bilgim yoktur. Ama eylemin ardından göz altına alınanlar arasındadır.
Fakat dünya müzik otoritelerinin müzikal açıdan danıştığı başvurduğu ve var saydığı en büyük müzisyen olduğu gerçeğini yaşıyorum. Gerçekten de tek bir coğrafyada sıkışmayıp dünya müziğini özümsemiştir. Yer yer parçalarında; Gürcü (ki etnik kökenidir), azeri, ispanyol, italyan ve japon müziğinden örnekler bulabilirsiniz.
Aşk kavramını felsefeyle buluşturan ilk filozoftur. Ayrıca kadının erkeğini seçmesini, potansiyel bir çocuğuna verebilecekleriyle ölçüt kılmaktadır. Karşımızdaki insanda, aslında kendimizde eksik olduğunu farketmekten kaçındığımız özellikleri aradığımızı söyleyendir.
Lenin'in zamane postmodern oblomovları hakkında bir sözü.
rusya üç devrim geçirdi, ama gene de oblomovlar kaldı; çünkü oblomovlar yalnız derebeyler, köylüler, aydınlar arasında değil, işçiler, komunistler arasında da vardır. toplantılarda komisyonlarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız, eski oblomov'un içimizde olduğunu görürsünüz. onu adam etmek için daha çok zaman yıkamak, temizlemek, sarsmak gerekecektir. *
(bkz: revizyonistlik)
(bkz: anarşizm)
(bkz: bilimsel iktisadi komunizm(marxizm))
En temel damarlara ayrılırsa komunizmin ayrılacağı kollardır. Anarşist düşünce, bireyin kendi kendine yaratabileceği vicdani gelişkinliği, halk iradesinin vicdani gelişkinlik ve öz değer yargılarını üretebilme ortalamasından daha ileriye dönük ve toplumsallığa açık olmaması yönüyle eleştirilmiştir süreç içerisinde. ve bu temel sebepler enternasyonelce pek sevilmemelerine neden olmuştur.
Mahir Çayan'a göre;
devrim ütopyasında çıkmaza girmiş devrimci gruplar yeşil bir otlağın her tarafına gaz döküp sonra ateşe verenlerdir. Çayır yanacaktır ama belli bir süre sonra sönecek, homojen ve bütünüyle bir yanma gerçekleşmeyecektir. Devrim yapmak için çayırın güneşten kavrulmasını sararmasını beklemek gerekir, o sıcakta ısınır, ısınır... Daha sonra taktiğini başarıyla geliştirmiş olana sadece ufacık bir kibriti üzerine atmak kalır. Her taraf yanar, başarıya ulaşılır.
Suyun 99 dereceye kadar azimle kaynamadan beklemesi bir evrilme sürecidir, analitik düşüncenin simgesidir, ama an gelip de 100 ü bulması, işte o aşk anı devrimin anıdır.*
bugün, köy ve mahalle kolhozları kurulan ve sosyalist bir anlayışın sağcı solcu tüm halk tarafından türkiye de ilk ve tek kabul edildiği yer olan Fatsa'dan bahseden dizidir.**
Ayrıca daha önce belgesellerde defalarca verilmiş ve genç nesil tabana inememiş Türkiye gerçeklerini ve olaylarını araya serpiştirdiği aşk hikayeleriyle gündeme sokan, bilenlere hatırlatan, bilmeyenlerde soru işaretleri bırakan yarı didaktik dizidir. Başta taktirimi kazanması biraz güç olmuştur çünkü yaşanılanlar yumuşatılarak verilmektedir. Dönemi yaşayan duyarlı yurttaşların içini cız ettiren bir dizidir.
an itibarı ile programda geçen bir konuşmayı aktarmak isterim. konuklardan biri ismail yk'dır. Yeni albüm çıkartmıştır, parçalarından birinin adı dikkatini çeker zira yk'nın argo içerikli parçalarıyla bilinen bir şarkıcı olduğunu vurgulamaktadır.
beyaz albüme bir göz attıktan sonra...
beyaz: yahu sen allah belanı versin gibi sözler yazıyorsun, bak yine dikkatimi çekti bir sözcük var hiç beğenmediğim, televizyon programlarında dizilerde sıkça kullanılan. Ve ne hikmettir ki rtük tarafından hiç yasaklanmayan.
(herkes merak içinde bekler)
YK: abi yok aslında ben daha kötü yazıyorum da abim düzenliyor bazılarını eliyor argo sözlerin.
beyaz: Vallahi beni çok rahatsız eden bir sözcük bu insanlar nasıl bu kadar normal kullanıyor şaşırıyorum. Anasını satayım sözcüğü bu kadar kolay kullanılmamalı. Değil mi ama?
-alkış...
YK: ama abi anasını satayım var anasını satayım var, biri böyle gülerek söyleyince bir şey oluyor sanki...**
iki adet kulağı olduğunu unutup, dinleme çipini yakmış kişilerde görülen tıpta yeri olan bir hastalıktır.
Kontrendikasyonları:
Sinirleri kuvvetli olmayan kişilerde kendini kaybedip karşısındakini boğazlamaya sebep olur.
Kalbi olanlarda, ölümcül olmayan bir krize yol açar, kendinize geldiğinizde artık yeni bir hayat beklemektedir sizi muhtemelen hapiste.
küfür olarak kullanılacak binlerce kelime varken sakın ha bu tarz başlıklar açıp prim yapmaya çalışanlara liberal, yobaz, faşist demeyin, bunları bile bir ideoloji kabul edin ve düşünme yetisinden yoksun olan kimseye (bkz: kimse olmak) bir ideoloji layık görmeyin.
dip not: "komunizm bir parayı havaya atıp allah varsa tutsun demek değildir!..." ***
yazar: eheheh eksi oy verecekler biliyorum ama yazacağım nihahaha.
dış ses: ve eksi oylar gelmeye başlar...
yazar: niye eksiliyorsunuz korktunuz mu, yaranıza mı bastık vs vs vs...
Düşünce bir tokmak dövülen rûhum,
Tıpkı mercanlar gibi sînemde kan...
Yutkunup yutkunup hep inliyorum,
Dudağım buruk, rûhumda heyecan.
içimde tasa, şakaklarımda ter,
Bir çıldırtan dert ki her dertten beter.
Bunu anlamak için irfan ister...
Ve ızdırâptan şerha şerha vicdan...
Gamsıza hâl anlatmak zorlardan zor,
Bedenin kulları bitevî mahmûr... Çakırkeyf, serâzat, gamsız ve mağrur,
Gülüp geçiyorlar sana arkadan.
Çileyle başbaşa sonsuza kadar,
Kal ki "ateş düştüğü yeri yakar"
Varsın anlamasın derdini ağyâr,
Meydanlar er ister, erler de meydan.
...gibilerinden, bir fetullah gülen (s.a.s)* şiirinde(!) sanı geçen;
Karanfil Sokağı
Tekmil ufuklar kışladı
Dört yön, onaltı rüzgar
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.
Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.
Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.
Şarkılar bilirim çiğ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.
Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar,
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralık,
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda,
Kar altındadır.
Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
-ilkokul çağında hepsi-
Kenar çocukları
Kar altındadır.
Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman
Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
Karanfil Sokağında gün açmış
Hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
Ve "kafi delil" ortada...
Karanfil sokağında bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al - al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ'da, incesu'dadır.
...diyerek insanın içini ısıtan bir Ahmed Arif şiirinde geçen yazar. Zatı alim.
Ayrıca öss denen canavarla boğuşmakla sözlüğünü, narinini, sevdiğini ihmal etmiş fakat ardından esmeye and içmiş yazar. *