Dünyanın en rahat insanıdır izmirli. Arsenikli suyu içer. Yağmur yağınca karşıdan karşıya geçemez. Şehir planı yoktur. On senedir aynı metroyu kullanır. Yeni bir hat istemez. Ulaşım yeri geldiği zaman eziyettir.Tek yenilik alınan otobüslerdir. Adım başı atatürk heykeli yapılması, tepelere atatürk kafasının yapılması onlara yeter. yine de izmir ülkenin en güzel yeridir. Demokrasinin kalesidir. Güzel izmir...
izmir'de bolca bulunur bunlardan. Onlar için bu konular övünülecek şeylerdir. Ne de olsa izmirli. Çağdaş, demokrat falan. izmir onlar için ayrı bir dünya. Ege bölgesinden çıkmamışlar dışarıya. Oysa ki izmir istanbul'un bir ilcesi ancak olur.
Bir boka yaramayacak hadisedir. istediğin kadar başbakan yuhala. Ama izmir'in en ufak bir yağmurda caddelerinin nehir olmasına sebep olanları yuhalama! Bir dahaki seçimde oy ver.
bol küfürlü ama eğlenceli film. özgü namal'ın saç tipi ilginç olsa da ona karşı olan hislerimden dolayı bir şey diyemiyorum. sevimli geldi bana. ülkemizde bu tarz bir senaryo önceden olmamış herhalde. bu bakımdan iyi bir deneme diyebilirim.
bazı insanlar tarafından "olmaz öyle şey" denilen makarnadır. aslında var. yani en azından biz yapıyoruz. makarnayı sade biçimde yaptıktan sonra üzerine toz şeker dökmekten ibaret işlem. bence çok lezzetli oluyor.
onu geçtim acaba bunun tam tersi olsaydı. yani her yerde içki içmek serbest olsaydı. biz daha "modern ve çağdaş" bir devlet mi olurduk? yani "olmaz böyle şey geriye gidiyoruz" diyenlerin tepkisi ne olurdu? çok merak ediyorum.
canım memleketim güzel ülkemde yok yere ninja muamelesi yapılan insanlardır.
oysa ki " insanlar istedikleri gibi dolaşabilmeli,onlara kimse karışmamalı" " burası layiğğ ülke" türkiye layiğğtir öyle kalacak " diye çemkirirken insanları belirli sınıflara belirli kriterlere göre değerlendirmekten mi bahsediyoruz? onları istediğimiz gibi şekillendirme yetisini mi kendimizde görüyoruz?
nedir bizim çarşaf ile alıp veremediğimiz? çarşaf giyenleri üniversitelere almıyoruz.kamu alanlarına sokmuyoruz yavaş yavaş sosyal hayattan da soyutladık.bunu başardık (!) daha ne istiyoruz?
insanlar popolarını açıp dolaşabiliyorlar.süper minilerini giyip sokaklarda süzülebiliyorlar.göğüslerini açıp erkeklere süt bekleyen yavru dana muamelesi de yapabiliyorlar.yani en uç davranışlar çok rahat bir şekilde yapılabiliyor. bunlara aksi bir laf ettiğiniz zaman ya da eleştirdiğiniz zaman "şeriatçı,gerici,iran taraftarı" lafları ile yaftalanıyoruz
bunları yapan insanları bir şey deme hakkını bize vermiyorsanız bu yapılanların tam aksini yapan insanlara bir şey deme hakkını da kendinizde görmemelisiniz.size bu hakkı kim veriyor?
tarihi seyirde türk kadını çeşitli kıyafetleri sıklıkla kullanmıştır.islam ın kabul edilmesi ile birlikte çarşaf dediğimiz bir tarz ortaya çıkmıştır.insanlar dini inançlarına göre din tarafından kendilerine "haram" sayılan yerleri diğer insanlardan saklama ,onları koruma ihtiyacı duymuştur.sadece ev sınırları içerisinde kendi beyine karşı rahat davranmış aksi halde dışarıda çarşafa bürünerek kem gözlerden sakınma ihtiyacı duymuştur kadınlar bu tamamen kendi iradeleri ile gerçekleşen bir şey.ne bir zorlama ne de baskı söz konusu.
kara çarşaf osmanlı nın son döneminde amacından sapan davranışlarda kullanılmıştır.kara çarşafla alakası olmayan insanlar-ki bunlar genellikle ermeni ve rum idi- çarşaflara bürünüp hayat kadınlığı yapmışlardır.kara çarşaf zamanla amacından sapmıştır.çarşafın siyah olmasının bir sebebi de erkekler bunu giyen kişiye baktıkları zaman genellikle ilgi ve alaka duymazlardı.yani psikolojik olarak da siyah rengi dikkat çekmez.şehevi istek uyandırmaz.
zamanla kara çarşaf yerini renkli ve desenli çarşaflara bırakmıştır.böylece amacı ilgi çekmemekten çok ilgi çekmeye yönelmiştir.yani bunu giyenlerin niyeti maalesef halis olmamıştır.bunun yanında o devirde yine kara çarşaf giyenler olmuştur.
Asıl konumuza dönecek olursak kara çarşaf giymek bir kişisel tercihtir.buna kimsenin karışma hakkı yoktur.çarşafa düşmanlık beslemek onları insanlıktan çıkmış varlık olarak değerlendirmek insan ırkına karşı yapılan en büyük hakarettir.insanlığa sığmaz. bunu yaşadığım bir olay ile açıklamak istiyorum.
Bundan birkaç yıl önce iett ile Kadıköy e doğru gidiyordum.anadolu hisarında bulunan Marmara üniversitesi kampusünden bir grup öğrenciyi de aldıktan sonra yola devam ettik.otobüse binen öğrencilerden bazılarının bir diyalogunu aklımda kaldığı kadarıyla aktarıyorum.
Dışarıda bir grup çarşaflı kadın görülür bunun üzerine sohbet başlar.
-şunlara baksana.aynı ninja bunlar ağabey
-aynen bence de.
-sana bir şey diyeceğim.emniyet bana izin verecek elime de bir pompalı silah bunların hepsini teker teker avlarım.
-hahaha
işte sohbet buydu.insanlığa sığmayan iğrenç bir görüş ve düşünce.bu kişiler üniversite öğrencisiydi.bu kişiler beden öğretmeni olacak kişilerdi.bu kişiler ileride öğrencilerine bazı konularda nasıl telkin yapacak dersiniz? Durum işte bu.
insan hürriyetine saygı olmayan bir yerde ne demokrasiden ne de insan haklarından söz edilebilir.hepsi fasa fiso hepsi lafta kalan şeyler olacak yapılan muhabbetlerin.sırf kendi görüşüne uymuyor diye ya da "göz zevkimi bozuyor "diye insan canına kast edilebilir mi? Düşünceler ya da görüşler kan dökerek insanlara kabul ettirilebilir mi? Bunu tarihte yapan diktatörlerin hangisi başarılı olmuştur?
Velhasıl bu ülkede sırf çağdaşlaşma adı altında çok sayıda masum insanın canına kast edilmiştir.tarih bunları yazmıştır.en büyük örneklerinden birisi de iskilipli atıf hoca'dır.
Her zaman söylediğim gibi Çanakkale cephesine silah taşıyan analarımız çarşaflıydı.sırf inandıkları değerler uğruna onlar şehit olmaktan çekinmediler.isteyerek öldüler.onları kimse zorlamadı.onlar belki "çağdaş "değildi belki "laik" de değildi ama onlar "Anadolu kadını" idi.onlar o kadar mübarekti ki cennet bile ayaklarının altına serilmişti.yavrularını kınalayarak cepheye yolladılar gitmeyenleri evlatlıktan reddettiler.bu kadınlar sayesinde şu an rahat rahat yaşayabiliyoruz.bu kadınlar sayesinde akşamleyin ekranın karşısında rahat rahat uzanıp maçlarımızı seyredebiliyoruz.bu kadınlar sayesinde Türkiye var.
Yapılan yanlışlardan elbet bir gün dönülecektir.elbet hak ile batıl bir gün ortaya çıkacaktır.elbet bir gün ezilenlerin ahının karşılığı sorulacak ve hesap görülecektir.o gün gelecektir.yorumlarımızı bunlara göre yapmamız sanırım daha akıllıca olur.
özellikle osmanlı'nın parçalanmasında çok büyük etkileri olmuş okullardır.
istanbul,ankara,izmir gibi merkezlerin yanında anadolu topraklarının içlerine kadar giren bu okulların amacı eğitim miydi gerçekten?
tabii ki hayır.elin adamının senin ülkeni muasır devletler seviyesine çıkarma gibi bir derdi olamaz.yumuşak yerlerimizle güleriz bunlara biz.
misyoner okulları belirli bir süre faaliyetlerini sürdürmüş daha sonra yapılan eğitim inkilapları ile çoğu defolup gitmiştir.neden? faaliyet alanları kısıtlandı da ondan.
maalesef bu okulların yetiştirdikleri adamlar bizim ülkemizde belirli seviyelere gelip kendilerini yetiştiren ülkelere uşaklık yapmışlardır.şu anda bile gidin kadıköy deki fransız lisesinin önüne bakın bizimle alakası olan insanları etrafta görüyor musunuz.
atatürk ün yaşadığı bir olayı da anektod edelim;
ata bir gün balo tarzında bir eğlence tertipler.gençler gelirler eğlenirler.bir müddet sonra ata nın gözüne dans eden bir çift çarpar.bu çift diğerlerine oranla dehşet şekilde dans etmektedir.yani göze batmaktadır.ata bunları yanına çağırır.der ki" kimsiniz siz" " bu kadar iyi nasıl dans ediyorsunuz?" derler ki " biz fransız lisesinde okuyan bir çiftiz orada öğrendik bunları" ata düşünür.bunları denemek için bazı sorular sorar.türk devrimleri hakkında neler düşündüklerini merak eder.ayrıca sakarya savaşı nın önemi ve sonucu üzerinde durarak sorular sorar.gençler cevap veremezler,deyim yerindeyse apışıp kalırlar.
derler ki "biz fransız devrimlerini biliyoruz onları sorsanız cevaplardık türk devrimlerini bilmiyoruz"
ata düşünür.bunları geri yollar.bunlar dansa devam ederler.ata nın morali bozulmuştur bir kere.düşündükten sonra yaverini çağırır daha sonra gençleri çağırır der ki;
"bu gençleri dışarı çıkarın.bu eğlence türk gençleri için yapılıyor.gitsinler ders çalışıp öğrensinler"
işte olay bu.şimdi bizim gençler amerikan,fransız liselerinde okudukları için gurur duyuyorlar.burunları havalara o kadar kalkmış ki önlerini göremiyorlar.bu okulların amacını daha fazla açıklamaya gerek yok açıkçası.türk kültüründen bi haber gençler yetiştiren bu okullar ya kapatılmalı ya da ders müfredatlarındaki fransız,amerikan ya da hangi ülkeninse o ülkenin kültürünü gençlere enjekte eden dersler kaldırılmalı.belki radikal bir karar olacak ama yapılabilir bence.
meşhur olmak isteyen insandır. olmayacağını bilerek "olsun" demek çok farklı bir şey.
büyük ihtimalle "güvene karşı güvensizlik" döneminde sorunlar yaşamıştır bu insan. ya da fallik dönemi sıkıntılı geçmiştir. belki de oral döneminde sorun vardır bilemem.
ama bunu söyleyen insanın ya kafası güzeldir ya da "millet bana küfür etse de meşhur olmuş olurum ne güzel" diyen bir ruh hastasıdır.
türkiye'yi suudi arabistan, iran ve en sonunda malezya yapmaya çalışmış ama bunu başaramamış zihniyet. çünkü karşılarında laikliğin bekçisi "asker" var. aman ne kadar demokratik.
bakalım sırada hangi ülke var. merakla bekliyorum.
ne yani laik olmayanlar adam olmuyor mu o zaman? ya da ben kendimi laik hissetmiyorsam depresyona girip kendimi mi bıçaklamalıyım? laikliği gerçek anlamından uzaklaştırdığımızı bilirim ben. bu yüzden soğuğum.
"laiklik elden gidiyor" diye tuttutanlara sesleniyorum ; gitse de baksak laik olmamak nasıl bir şey.
en alakasız insanların bile üzerinde yorum yaptığı halk.
hayatında hiç laz görmemiş birisinin "uyy kesileyum sağa" demesi ya da "lazlar sinirli olur" genellemesi gibi bir davranış türü nedense bünyelerde alışkanlık yapmış.
"karadenizli" ile "laz" olayını ayırın ya da birleştirip doğru yorum yapın.
emevi islamı diye bir şey yok. emevi hükümdarlarının islamı yanlış yorumlamaları var. ve kaynakları da aslen islam. ama kaynak bile farklı yorumlanmış.
yani olayın aslı mutezile felsefesinde yatıyor. şimdi ayrıntıya inmek beni yorar.
zaten emevilerin yıkılmasına sebep oluyor bu görüş. maturidi görüş sahibi abbasiler ile yeniden şahlanıyor devlet.