Eveet, uzun bir aradan sonra tekrar bir yazıyla karşınızdayım. Bu sefer konumuz islam ve haliyle Kuran.
Önemli Not: Aşağıya inmeden önce at gözlüklerinizi çıkarmanız ve objektif bir bakış açısına sahip olmanız önemle rica olunur.
Çelişki 1
Bakara/256: Dinde zorlama yoktur.
Tevbe/5: Müşrikleri, puta tapanları bulduğunuz yerde öldürün.
Gördüğünüz üzere Allah, hem dinde zorlama olmadığını, herkesin inanmak konusunda özgür olduğunu hem de inanmayanları bulduğumuz yerde öldürmemizi emrediyor. Başka bir yoruma gerek görmüyorum.
Çelişki 2
Yunus/99: ''Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?"
Tevbe/29: "Kendilerine kitap verilenlerden Allaha ve ahiret gününe iman etmeyen, Allahın ve resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din islamı din edinmeyen kimselerle elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın."
Yunus suresinde gayrimüslümlerin inanmaya zorlanmaması emrediliyor. Tevbe suresinde ise yine inanmayanlarla savaşılması gerektiği emrediliyor. Yorum sizin.
Çelişki 3
Ariyat/56: ''Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.''
Araf/179: ''Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.''
Allah da çok kararsız gözüküyor değil mi? * Ayrıca siz kimsiniz? Allah bir şeyi yaratmak için başka bir arkadaşına mı ihtiyaç duyuyor yoksa?
Çelişki 4
Bakara/256 'Dinde zorlama yoktur...'
Nisa/89 'Onlar sizin kendileri gibi kafir ve böylece eş olmanızı isterler. Allah yolunda göç etmedikçe onlardan dost edinmeyin. Bunu kabul etmez de yüz çevirirlerse onları tutun, bulduğunuz yerde öldürün...'
Tevbe/5 'Hürmetli aylar çıkınca allah'a eş koşanları nerede bulursanız öldürün. Yakalayıp hapsedin. Gelip geçecekleri bütün yolları tutun. Fakat tövbe ederler, namaz kılarlar ve zekât verirlerse onların peşini bırakın...'
Enfal/65 'Ey peygamber inanları savaşa teşvik et. Eğer içinizden sabırlı yirmi kişi bulunursa onların iki yüzüne galip gelir. Ve eğer sizden yüz kişi olursa, kafirlerin binini yener. Çünkü onlar hiçbir şeyden anlamaz güruhturlar.'
Enfal/66 'Şimdi allah yükünüzü hafifletti. Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var. Artık sizden sabırlı ve metanetli yüz kişi olursa iki yüzünü yenerler. Eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bine galebe çalarlar. Allah sabır ve sebat edenlerle beraberdir.'
Yorumsuz…
Çelişki 5
Araf/7:54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
Yunus/10:3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. işte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz!
Hud/11:7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.
Furkan/25: 59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.
Yukarıdaki ayetlerin tümünde, yer ve göğün altı günde yaratıldığı söyleniyor. Halbuki, aşağıdaki ayetlerde ise, yer ve göğün sekiz günde yaratıldığı anlaşılıyor ki, bu ayetlerle yukarıdaki ayetler bir çelişki içindedir..
Fussilet/41:9. De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.
Fussilet/41:10. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.
Fussilet/41:12. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. işte bu, azîz, alîm Allah'ın takdiridir.
Yer(2 Gün)+Gıdalar(4 Gün)+Gökler(2 Gün) = 8 gün
Gördüğünüz üzere burada da bir çelişki mevcut.
Kuran’da daha bir çok çelişki vardır ama şimdilik bunlar yeterli diye düşünüyorum. Şimdi geçelim Kuran’ın insanlık dışı ve bilimle çelişen ayetlerine.
Ayet 1
Nisa/34: Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün.
Allah açıkça erkeklerin kadınlardan daha üstün yaratıldığını söylüyor. Ve bu yetmezmiş gibi erkeklerin karılarını dövmelerini serbest kılıyor. Boşuna “Bir erkek dini olarak islam” demiyoruz…
Ayet 2
Maide/38: Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah insanları şiddete ve zulüme teşvik ediyor. Başka bir şey söylemeye gerek var mı?
Ayet 3
Nisa/3: Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.
Gördüğünüz üzere islam’da çok eşlilik serbest. Böyle bir şeyin çağdaş toplumda hoş görülmesi imkansız. Ayrıca 4 eş bulamayana da sınırsız cariye(kadın köle) lütuf edilmiş Allah tarafından. Yani anlayacağınız islam’ın çağdaşlıkla yakından uzaktan alakası yok. Ya da biz çağdaşlığı yanlış biliyoruz.
Ayet 4
Talak/4: Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.
Adet görmemiş kadından nasıl boşanılacağı anlatılıyor. Yani islam’a göre sübyancılık serbest. ilginç olmalı…
Ayet 5
Bakara/282: Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun.
Yorum yapmıyorum.
Ayet 6
Nisa/11: Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi altıda birdir.
Kadınların aşağılanması bu ayette de devam ediyor. Ayrıca matematiksel hesaplama yaptığınızda böyle bir paylaşımın imkânsız olacağı gerçeğiyle de karşı karşıya kalıyoruz.
Ayet 7
Tevbe/28: Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Biz islam hoşgörü dini sanıyorduk! Meğer inanmayanlar sadece pislikten ibaretmiş. Acaba biz de Müslümanlar sadece pisliktir desek hoşlarına gider miydi? Ayrıca gayrimüslümlere hakaret eden bir çok ayet vardır. Bunların üstüne eğer laf söylediğimiz Müslüman olursa da bunları aklına getirsin.
Bir iktidar düşünelim;
Bir dediği diğerini tutmayan, dün söylediğini bugün değiştiren, yarın ne diyeceği belirsiz olan, uygulamaya aldığı birçok projeyi yarıda bırakıp farklı uygulamalara geçen…
Böyle bir iktidara güven duyulabilir mi? Tutarlı, istikrarlı olduğu söylenebilir mi?
Aldığı kararların, çıkardığı kanunların her çağda geçerli olabileceği düşünülebilir mi?
Savaş ve ekonomik kriz gibi olağanüstü durumlar haricinde elbette bu tutarsızlıkları normal karşılanamaz.
Peki ya Allah’ın gönderdiği öne sürülen ayetlerdeki hüküm değişiklikleri?
iktidarlar, neticede insanlardan oluşuyor ve hata yapabilirler ama tanrıya hata yakıştırmak mümkün müdür?
Önceki kitaplarda yazılanlarla çelişen ayetlere itiraz edilmesi üzerine, şu ayetle itirazcılara yanıt verilir:
Bakara/ 106. Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz.Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?
Kur’an, ayetlerin değiştirilebileceğini söylüyor. Peki değiştirilmiş midir?
Hem de bol miktarda. Aşağıdaki ayet bunu doğruluyor zaten;
Nahl/ 101. Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zamanAllah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: “Sen, ancak bir iftiracısın” dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.
Ayetler değiştirilmiş ki Muhammed hazretlerine itiraz ediyor ve “Bunları sen uyduruyorsun” diyorlar.
Kur’an gökten zembille inmiş değil. Bir seferde yazılmış bir kitap da değil. Muhammed hazretlerinin peygamberliğini ilan etmesinden ölümüne kadar olan 23 yıl boyunca gelişen olaylara göre yazılmış ve duruma göre kimi ayetleri daha sonra değiştirilmiş bir kitap. Şimdi hükümleri kaldırılan ayetlere birkaç örnek verelim:
1 - Bir Müslüman kaç kafire bedeldir?
Enfal-65. Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Sizden yirmi sabırlı kişi olsa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden yüz kişi de kâfirlerden bin kişiye üstün gelir;çünkü onlar anlayıştan yoksun bir güruhtur.
Bu ayeti okuduğunuzda geçerli olduğunu düşünmeyin. Çünkü değişmiştir. Bu ayeti hükümsüz kılan ayet:
Enfal-66. Şimdi ise Allah sizde bir zaaf bulunduğunu bildiği için, yükünüzü hafifletti. Bu durumda, sizden sabreden yüz kişi olursa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden bin kişi de Allah’ın izniyle iki bin kişiyi mağlûp eder. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
2 - Soru sormanın bedeli sadaka takdimi olursa
Mücadele-12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman özel görüşme sadakası takdim ediniz. Bu sizin için daha hayırlı ve temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
Ayetteki sadaka şartından dolayı kimse soru sormaya gitmeyince, aşağıdaki ayetle bu şart kaldırılmıştır:
Mücadele-13. Özel konuşmadan önce sadaka vermekten korktunuz da mı bunu yapmadınız? Yine de Allah sizi bağışladı. Siz de namazı dosdoğru kılmaya bakın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
3 - islam'ın amentüsü doğru mu?
Nisa-78. Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülükgelince de “Bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!
Ayette iyiliğin de kötülüğün de Allah’tan olduğu söyleniyorsa da yanılmayın, çünkü değiştirilmiştir:
Nisa/ 79. Sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.
4 - Peki Müslüman olmayıp, tek tanrıya ve ölümden sonra yaşama inananların durumu ne olacak dersiniz?
Bakara-62. Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rableri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.
Bu ayete bakarak başka dinden olsa bile iyi insanların cennete gideceğini düşündüyseniz yanılıyorsunuz:
Ali imran-85. Kim islam’dan başka bir din ararsa bilsin ki; (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır.
5 - Kuran'a göre miras paylaşımında vasiyetin geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bakara-180. Sizden birisine ölüm yaklaştığında, eğer ardında mal bırakacaksa, vasiyet etmek farz kılındı. Bu vasiyetin anne ve baba ile akrabaya uygun şekilde yapılması gerekir. Bu, takvâ sahipleri üzerine bir borçtur.
Bu ayete göre vasiyetin farz olduğunu ve bir Müslüman öldüğünde bıraktığı vasiyetin geçerli olduğunu düşünüyorsanız aldanırsınız. Ne vasiyet ederseniz edin hükmü yoktur. Miras paylaşımı aşağıdaki ayetlere göre yapılır:
Nisa/ 11-12. Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor:Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır…. (diye devam ediyor)
Bazı hadislere göre ise mirasın 1/3’ü vasiyet kapsamına alınabilir. Yani, hadisler de ayetleri neshetmektedir.
6 - Sizce ilk Müslüman kimdir?
Enam-163. O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.”
Yukarıdaki ayet, Muhammed hazretlerinin ilk müslüman olduğunu belirtir ama hükümsüzdür.
Araf-143. “Sen sübhansın”, “tevbe ettim, sana döndüm ve ben müminlerin ilkiyim,” dedi.
Yukarıdaki ayet de Musa‘nın ilk müslüman olduğunu belirten ayettir ve o da hükümsüzdür.
Her iki ayeti de hükümsüz kılan ayet:
Ali imran- 67. ibrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyandı. Fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
ibrahim, Muhammed’den de, Musa’dan da önce yaşadığına göre müslümanlığı onlardan öncedir. Adem, idris, Nuh gibi ibrahim’den önce yaşamış olan peygamberlerin Müslümanlık sırasının ise hesaba katılmadığını görüyoruz.
7 - Ganimetler kimin?
Enfal-1. Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Allah’ın ve Peygamberindir. inanıyorsanız Allah’tan sakının, aranızdaki münasebetleri düzeltin, Allah’a ve Peygamberine itaat edin.
Ama Araplar savaş ganimetinin tadını almışlardır bir kere. Özellikle Bedeviler ganimet olmadan savaşmaya yanaşmazlar. islam peygamberini bu konuda sıkıştırırlar ve sonuca da ulaşırlar:
Enfal-41. Eğer Allah’a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ın, Peygamber’in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir’dir.
8 - Cennetin genişliği ne kadar?
Ali imran-133. Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!
Cennetin genişliğini “göklerle yer kadar” şeklinde ifade eden bu ve benzeri ayetleri düzelten ayet:
Hadid-21. Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yer kadar olan cennete koşuşun.
Demek ki cennetin genişliği göklerden yere kadar değil, gökten yere kadarmış.
“Gökle yer arası”nın ne demek olduğu ise ayrı bir makale konusu.
9 - Dünya mı önce yaratıldı yoksa evren mi?
Bakara-29. O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.
Ama “Nasıl olur da evrenden önce dünya yaratılmış olabilir?” demeyin. Bu ayetin artık hükmü kalmamış, düzeltilmiştir. Yerine geçen ayet:
Naziat/ 27-30. Sizi yaratmak mı daha zor, göğü mü? Allah onu bina etti. Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü çıkardı. Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.
10 - Allah'tan başka şefaatçi olacak mı?
Kur’an’ın birçok ayetinde “Allah’tan başka şefaatçi olmadığı” ifadesine rastlayabilirsiniz. Örneğin;
Enam-51. Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.
Ama bu ayetler sizi yanıltmasın. Allah’tan başka şefaatçi vardır. Doğrusu aşağıdaki ayettir:
Meryem-87. Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.
Sonuç
Kur’an, incelendiğinde görülecektir ki bu verdiğimiz örneklere benzer nitelikte çok sayıda ayet vardır. Bilhassa Mekke dönemi ayetleri ile Medine dönemi ayetlerinde bu fark bariz olarak görülür. Bu çelişki ve tutarsızlıkların nedenini Tanrı’ya-Allah’a bağlamak mümkün değildir. Kur’an’daki çelişkilerin nedenlerini Tanrı’da değil, Kur’an’ı hazırlayanlarda, Muhammed hazretlerinin düşünce ve davranışlarında, mantığında ve değişen yaşam koşullarında aramak gerekir. 23 yıl boyunca devam eden Kur’an yazımında, her insanın 15-20 sene önceki farklı ortam ve olayda ne yazdığını hatırlaması mümkün değildir. Daha önce yazdıklarını kontrol etmesi de mümkün olmayabilir. Ya da daha önce böyle yazmış olsa bile gelişmeler, olaylar o yazdığını değiştirmek zorunda bırakabilir. Ayetleri incelerken, yazılma sebepleri ve yaşanan olaylar ile birlikte incelenirse görülecektir ki; bir kısım çelişkiler onun günlük siyasetinin gereksinimlerini kendi içinde bulunduğu koşullara uydurmaya çalışmasından, bir kısım çelişkiler güçsüz durumdan güçlü duruma geçmiş olmasından, bir kısım çelişkiler unutkanlığından, bir kısım çelişkiler uğradığı başarısızlıkların sorumluluğundan kurtulma çabasından, bir kısım çelişkiler bilgi eksikliği veya yanlışlığından, bir kısım çelişkiler de başka kaynaklardan duyup öğrendiklerini birbirine karıştırmasından ya da kendince değiştirerek aktarmış olmasından doğmuştur.
Kur’an’daki bu tutarsızlıklar mezheplere de yansımış, ayetleri kendilerine göre yorumlamış, hükümlerde değişiklik yapmaya kadar ileri gitmişlerdir. Örneğin; Kur’an’da zinanın cezası 100 sopa iken, Şiiler zinanın cezasının recm olduğunu, Kur’an kitap haline getirilmeden önce, recm ile ilgili ayeti bir keçinin yediğini öne sürerler. Bu yüzden Nur-2 zina ayetini uygulamak yerine, recm hadisleriyle hükmeder ve zina yapanı taşlayarak öldürürler.
Bir başka konuda ise tersi bir tutum içindedirler. Sünniler, Kur’an’da Mut’a nikahını ifade eden ayetin hadisle hükümsüz kılındığını ileri sürerler. Şiiler ise ayetin geçerli olduğuna inanarak mut’a nikahını caiz görürler.
Nisa-24. (Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen câriyeler dışında, evli kadınlarla evlenmeniz de harâmdır. Bunlar size Allâh’ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zinâ etmemek şartıyle mallarınızla istemeniz, size helâl kılındı. O halde onlardan yararlanmanıza karşılık, kesilen ücretlerini bir hak olarak onlara verin. Hakkın kesiminden sonra karşılıklı anlaşmanızda üzerinize bir günâh yoktur. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Bu ayette anlatılan geçici evlilik türü, hadislerde Mut’a nikahı olarak geçer. 1 saatlik de olabilir, 1 günlük ya da daha fazlası da. Bir avuç hurma karşılığında birkaç gün bir kadınla beraber olunduğuna dair hadisler vardır. Bu ayeti hükümsüz kılan bir başka ayet yoktur. Ama ayetin hadisle hükmünün kaldırıldığı öne sürülür. Öyle ki “Mut’a nikahı leş, kan ve domuz eti yemek kadar haramdır.” denilerek Kur’an ayetine atıfta bulunulur. Yani, Allah’ın gönderdiğine inanılan ayet, kul sözüyle hükümsüz bırakılır.
Bazı ayetler aradan yıllar geçtikten sonra değiştirilmişken, bazı ayetlerin aynı yıl içinde, ya da bir olayın hemen ardından birkaç gün zarfında değiştirildiği görülür. Örneğin Enfal-65 ayeti, Uhud Savaşından önce yazılmış olup, savaşta bozguna uğranılması üzerine, yerine Enfal-66 ayeti gönderilmiştir. Değiştirilme nedeni olarak da müslümanların zaafı gösterilmiştir. Çünkü Uhud Savaşında müslüman okçular Kureyşli kadınların hilesine kanmış, savaşmayı bırakarak eteklerini kaldırıp tepeye doğru kaçışan kadınları ganimet olarak kapma hevesine kapılmışlardı. Bu hile ile Kureyşliler savaşı kendi lehlerine çevirmiş ve kazanmışlardı. Bu ayetlerde Allah, geleceği bilmeyen, insanlardaki zaafı göremeyen bir tanrı konumuna düşürülmüştür.
Ama öyle ayet de vardır ki hükmü kaldırılmasa da, yazıldıktan hemen sonra değişikliğe uğramıştır. Abese suresinde peygamberin yüzünü ekşittiği gözleri görmeyen âmâ ile ilgili bir ayet daha var. Nisa-95 ayetinin “mazereti olanlar müstesna” kısmı bu âmâ sebebiyle ilave olunmuştur. Bakın nasıl:
Peygamber evinde birkaç kişi ile otururken vahiy gelir. Nisa-95′ dir gelen ayet ve savaşa gitmeyen, savaştan kaçanlar hakkındadır.
”Mü’minlerden, oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”
diye başlayan ayeti vahiy katibine yazdırır.
O sırada âmâ Abdullah Ümmü Mektüm gelir ve ayeti duyunca; ” Benim de gözlerim görseydi ben de savaşa katılırdım ya resulallah, benim gibi mazereti olanların durumu ne olacak?” diye sorar. Bunun üzerine Muhammed hazretleri vahiy katibine “Ayete bunu da ilave et” der: “Mazereti olanlar müstesna”
profesörün 40.soruya verdiği "cevap" ile yarılmama sebep olmuş yazı. profesörümüzün haklı olduğu konular olsada haksız olduğu konularda az değil. yazıyı 2-3 entry'ye zor sığdıracağım ama olsun.
ilk olarak tevrat'ta hatalı sandığı ayetlere bakalım :
YARATILIŞ 1
Dünyanın Yaratılışı
1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. 2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu.
3 Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. 4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. 5 Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
6 Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. 7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. 8 Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
9 Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu. 10 Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu. 12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
14-15 Tanrı şöyle buyurdu: “Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu. 16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. 17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu. 21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. 22 Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı. 23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu. 25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
26 Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. 28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. 29 işte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. 30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere –soluk alıp veren bütün hayvanlara– yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu. 31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
Tevrat Özeti
Tevrat Musa Peygamber’in yazmış olduğu 5 kitaptan oluşur. Bu kitaplar Yaratılış, Mısır’dan Çıkış, Levililer, Sayılar ve Yasa’nın Tekrarı olarak adlandırılır.
Yaratılış Kitabı’nda Evrenin ve Dünyanın, Adem ve Havva’nın ilk insanlar olarak Tanrı benzeyişinde yaratılışından, ilk günah ve insanın düşüşünden bahseder. Nuh Tufanı’ndan ve ayrıca ibrahim, ishak, Yakup ve Yusuf’tan bahseder.
Mısır’dan Çıkış Kitabı Yusuf’un Mısır’da yaşayan soyunun yaşadıkları zorlukları ve Tanrı’nın halkını Mısır’daki kölelikten kurtarıp nasıl kendi halkı yapmak için kutsal kılmaya çalıştığından bahseder. Tanrı’nın Musa aracılığyla halkına uyması için verdiği On Emir ve diğer buyrukları da bu kitapta geçer.
Levililer Kitabı, Kahin soyu olan Levililerin yaşayış ve sorumlulukları, tapınma düzeni vs. gibi ibadet için gereken şeylerin nasıl hazırlanması gerektiğinden bahseder.
Çölde Sayım’da israil halkının Sina Dağı’ndan Moav’a ve daha sonrasında Kadesh-Barnea’ya göç sırasında başına gelenlerden bahseder.
Yasa’nın Tekrarı Kitabı, Musa son 40 yılın önemli olaylarından bahsediyor. On Buyruk tekrarlanıyor, Tanrı’nın halkıyla yaptığı anlaşma hatırlanıyor ve Yeşu Musa’dan sonra israil halkının önderi olarak atanıyor.
Kutsal Kitap ile ilgili sorularınız, öğrenmek istedikleriniz varsa bizimle iletişime geçmeniz halinde size yardımcı olmaktan memnuniyet duyarız. MISIR'DAN ÇIKIŞ 1
israilliler Mısır'da Baskı Görüyor
1 Yakup'la birlikte aileleriyle Mısır'a giden israiloğulları'nın adları şunlardır: 2 Ruben, Şimon, Levi, Yahuda, 3 issakar, Zevulun, Benyamin, 4 Dan, Naftali, Gad, Aşer. 5 Yakup'un soyundan gelenler toplam yetmiş kişiydi. Yusuf zaten Mısır'daydı.
6 Zamanla Yusuf, kardeşleri ve o kuşağın hepsi öldü. 7 Ama soyları arttı; üreyip çoğaldılar, gittikçe büyüdüler, ülke onlarla dolup taştı.
8 Sonra Yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral Mısır'da tahta çıktı. 9 Halkına, “Bakın, israilliler sayıca bizden daha çok” dedi, 10 “Gelin, onlara karşı aklımızı kullanalım, yoksa daha da çoğalırlar; bir savaş çıkarsa, düşmanlarımıza katılıp bize karşı savaşır, ülkeyi terk ederler.”
11 Böylece Mısırlılar israilliler'in başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar atadılar. israilliler firavun için Pitom ve Ramses adında ambarlı kentler yaptılar. 12 Ama Mısırlılar baskı yaptıkça israilliler daha da çoğalarak bölgeye yayıldılar. Mısırlılar korkuya kapılarak 13 israilliler'i amansızca çalıştırdılar. 14 Her türlü tarla işi, harç ve kerpiç yapımı gibi ağır işlerle yaşamı onlara zehir ettiler. Bütün işlerinde onları amansızca kullandılar.
15 Mısır Kralı, Şifra ve Pua adındaki ibrani ebelere şöyle dedi: 16 “ibrani kadınlarını doğum sandalyesinde doğurturken iyi bakın; çocuk erkekse öldürün, kızsa dokunmayın.” 17 Ama ebeler Tanrı'dan korkan kimselerdi, Mısır Kralı'nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar. 18 Bunun üzerine Mısır Kralı ebeleri çağırtıp, “Niçin yaptınız bunu?” diye sordu, “Neden erkek çocukları sağ bıraktınız?”
19 Ebeler, “ibrani kadınlar Mısırlı kadınlara benzemiyor” diye yanıtladılar, “Çok güçlüler. Daha ebe gelmeden doğuruyorlar.”
20 Tanrı ebelere iyilik etti. Halk çoğaldıkça çoğaldı. 21 Ebeler kendisinden korktukları için Tanrı onları ev bark sahibi yaptı.
22 Bunun üzerine firavun bütün halkına buyruk verdi: “Doğan her ibrani erkek çocuk Nil'e atılacak, kızlar sağ bırakılacak.”
MISIR'DAN ÇIKIŞ 2
Musa'nın Doğumu
1 Levili bir adam kendi oymağından bir kızla evlendi. 2 Kadın gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi. 3 Daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı. içine çocuğu yerleştirip Nil kıyısındaki sazlığa bıraktı. 4 Çocuğun ablası kardeşine ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu.
5 O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi. 6 Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir ibrani çocuğu” dedi.
7 Çocuğun ablası firavunun kızına, “Gidip bir ibrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin.”
8 Firavunun kızı, “Olur” diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı. 9 Firavunun kızı kadına, “Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi. 10 Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa koydu.
Musa Midyan'a Kaçıyor
11 Musa büyüdükten sonra bir gün soydaşlarının yanına gitti. Yaptıkları ağır işleri seyrederken bir Mısırlı'nın bir ibrani'yi dövdüğünü gördü. 12 Çevresine göz gezdirdi; kimse olmadığını anlayınca, Mısırlı'yı öldürüp kuma gizledi. 13 Ertesi gün gittiğinde, iki ibrani'nin kavga ettiğini gördü. Haksız olana, “Niçin kardeşini dövüyorsun?” diye sordu.
14 Adam, “Kim seni başımıza yönetici ve yargıç atadı?” diye yanıtladı, “Mısırlı'yı öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?” O zaman Musa korkarak, “Bu iş ortaya çıkmış!” diye düşündü. 15 Firavun olayı duyunca Musa'yı öldürtmek istedi. Ancak Musa ondan kaçıp Midyan yöresine gitti. Bir kuyunun başında otururken 16 Midyanlı bir kâhinin yedi kızı su çekmeye geldi. Babalarının sürüsünü suvarmak için yalakları dolduruyorlardı. 17 Ama bazı çobanlar gelip onları kovmak istedi. Musa kızların yardımına koşup hayvanlarını suvardı.
18 Sonra kızlar babaları Reuel'in yanına döndüler. Reuel, “Nasıl oldu da bugün böyle tez geldiniz?” diye sordu.
19 Kızlar, “Mısırlı bir adam bizi çobanların elinden kurtardı” diye yanıtladılar, “Üstelik bizim için su çekip hayvanlara verdi.”
20 Babaları, “Nerede o?” diye sordu, “Niçin adamı dışarıda bıraktınız? Gidin onu yemeğe çağırın.”
21 Musa Reuel'in yanında kalmayı kabul etti. Reuel de kızı Sippora'yı onunla evlendirdi. 22 Sippora bir erkek çocuk doğurdu. Musa, “Garibim bu yabancı ülkede” diyerek çocuğa Gerşom adını verdi.
23 Aradan yıllar geçti, bu arada Mısır Kralı öldü. israilliler hâlâ kölelik altında inliyor, feryat ediyorlardı. Sonunda yakarışları Tanrı'ya erişti. 24 Tanrı iniltilerini duydu; ibrahim, ishak ve Yakup'la yaptığı antlaşmayı anımsadı. 25 israilliler'e baktı ve onlara ilgi gösterdi.
MISIR'DAN ÇIKIŞ 3
Tanrı Musa'yı Çağırıyor
1 Musa kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro'nun sürüsünü güdüyordu. Sürüyü çölün batısına sürdü ve Tanrı Dağı'na, Horev'e vardı. 2 RAB'bin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü. Musa baktı, çalı yanıyor, ama tükenmiyor. 3 “Çok garip” diye düşündü, “Gidip bir bakayım, çalı neden tükenmiyor!”
4 RAB Tanrı Musa'nın yaklaştığını görünce, çalının içinden, “Musa, Musa!” diye seslendi.
Musa, “Buyur!” diye yanıtladı.
5 Tanrı, “Fazla yaklaşma” dedi, “Çarıklarını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsal topraktır. 6 Ben babanın Tanrısı, ibrahim'in Tanrısı, ishak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı'yım.” Musa yüzünü kapadı, çünkü Tanrı'ya bakmaya korkuyordu.
7 RAB, “Halkımın Mısır'da çektiği sıkıntıyı yakından gördüm” dedi, “Angaryacılar yüzünden ettikleri feryadı duydum. Acılarını biliyorum. 8 Bu yüzden onları Mısırlılar'ın elinden kurtarmak için geldim. O ülkeden çıkarıp geniş ve verimli topraklara, süt ve bal akan ülkeye, Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına götüreceğim. 9 israilliler'in feryadı bana erişti. Mısırlılar'ın onlara yapmakta olduğu baskıyı görüyorum. 10 Şimdi gel, halkım israil'i Mısır'dan çıkarmak için seni firavuna göndereyim.”
11 Musa, “Ben kimim ki firavuna gidip israilliler'i Mısır'dan çıkarayım?” diye karşılık verdi.
12 Tanrı, “Kuşkun olmasın, ben seninle olacağım” dedi, “Seni benim gönderdiğimin kanıtı şu olacak: Halkı Mısır'dan çıkardığın zaman bu dağda bana tapınacaksınız.”
13 Musa şöyle karşılık verdi: “israilliler'e gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi’ dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?”
14 Tanrı, “Ben Ben'im” dedi, “israilliler'e de ki, ‘Beni size Ben Ben'im diyen gönderdi.’
15 “israilliler'e de ki, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı, ibrahim'in Tanrısı, ishak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı Yahve gönderdi.’ Sonsuza dek adım bu olacak. Kuşaklar boyunca böyle anılacağım. 16 Git, israil ileri gelenlerini topla, onlara şöyle de: ‘Atalarınız ibrahim'in, ishak'ın, Yakup'un Tanrısı Yahve bana görünerek şunları söyledi: Sizinle ve Mısır'da size yapılanlarla yakından ilgileniyorum. 17 Söz verdim, sizi Mısır'da çektiğiniz sıkıntıdan kurtaracağım; Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına, süt ve bal akan ülkeye götüreceğim.’
18 “israil ileri gelenleri seni dinleyecekler. Sonra birlikte Mısır Kralı'na gidip, ‘ibraniler'in Tanrısı Yahve bizimle görüştü’ diyeceksiniz, ‘Şimdi izin ver, Tanrımız Yahve'ye kurban kesmek için çölde üç gün yol alalım.’ 19 Ama biliyorum, güçlü bir el zorlamadıkça Mısır Kralı gitmenize izin vermeyecek. 20 Elimi uzatacak ve aralarında şaşılası işler yaparak Mısır'ı cezalandıracağım. O zaman sizi salıverecek.
21 “Halkımın Mısırlılar'ın gözünde lütuf bulmasını sağlayacağım. Gittiğinizde eli boş gitmeyeceksiniz. 22 Her kadın Mısırlı komşusundan ya da konuğundan altın ve gümüş takılar, giysiler isteyecek. Oğullarınızı, kızlarınızı bunlarla süsleyeceksiniz. Mısırlılar'ı soyacaksınız.”
MISIR'DAN ÇIKIŞ 4
Rab Musa'ya Belirtiler Gösteriyor
1 Musa, “Ya bana inanmazlarsa?” dedi, “Sözümü dinlemez, ‘RAB sana görünmedi’ derlerse, ne olacak?”
35 israilliler Musa'nın dediğini yapmış, Mısırlılar'dan altın, gümüş eşya ve giysi istemişlerdi. 36 RAB israilliler'in Mısırlılar'ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece israilliler onları soydular.
37 israilliler kadın ve çocukların dışında altı yüz bin kadar erkekle yaya olarak Ramses'ten Sukkot'a doğru yola çıktılar. 38 Daha pek çok kişi de onlarla birlikte gitti. Yanlarında çok sayıda davar ve sığır vardı. 39 Mısır'dan getirdikleri hamurla mayasız pide pişirdiler. Maya yoktu. Çünkü Mısır'dan kovulmuşlar, kendilerine azık hazırlayacak zaman bulamamışlardı.
40 israilliler Mısır'da dört yüz otuz yıl yaşadı. 41 Dört yüz otuz yılın sonuncu günü RAB'bin halkı ordular halinde Mısır'ı terk etti. 42 O gece RAB israilliler'i Mısır'dan çıkarmak için sürekli bekledi. israilliler de kuşaklar boyunca aynı gece RAB'bi yüceltmek için uyanık olmalıdır.
Fısıh Kuralları
43 RAB Musa'yla Harun'a şöyle dedi: “Fısıh Bayramı'nın* kuralları şunlardır: Hiçbir yabancı Fısıh etini yemeyecek. 44 Ama satın aldığınız köleler sünnet edildikten sonra ondan yiyebilir. 45 Konuklar ve ücretli işçiler ondan yemeyecek. 46 Fısıh eti evde yenmeli, evin dışına çıkarılmamalı. Kemikleri kırmayacaksınız. 47 Bütün israil topluluğu Fısıh Bayramı'nı kutlayacak. 48 Yanınızdaki yabancı bir konuk RAB'bin Fısıh Bayramı'nı kutlamak isterse, önce evindeki bütün erkekler sünnet edilmeli; sonra yerel halktan biri gibi israil halkına katılıp bayramı kutlayabilir. Ama sünnetsiz biri Fısıh etini yemeyecektir. 49 Ülkede doğan için de, aranızda yaşayan yabancı için de aynı kural geçerlidir.” 50 israilliler RAB'bin Musa'yla Harun'a verdiği buyruğu eksiksiz yerine getirdiler. 51 O gün RAB israilliler'i ordular halinde Mısır'dan çıkardı.
MISIR'DAN ÇIKIŞ 13
ilk Doğanların Adanması
1-2 RAB Musa'ya, “Bütün ilk doğanları bana adayın” dedi, “israilliler arasında insan olsun, hayvan olsun her rahmin ilk ürünü bana aittir.”
3 Musa halka, “Mısır'dan, köle olduğunuz ülkeden çıktığınız bugünü anımsayın” dedi, “Çünkü RAB güçlü eliyle sizi oradan çıkardı. Mayalı hiçbir şey yenmeyecek. 4 Bugün Aviv ayında buradan ayrılıyorsunuz. 5 RAB sizi Kenan, Hitit, Amor, Hiv ve Yevus topraklarına, atalarınıza vereceğine ant içtiği süt ve bal akan ülkeye götürdüğü zaman bu ay şu törelere uyacaksınız: 6 Yedi gün mayasız ekmek yiyecek, yedinci gün RAB'be bayram yapacaksınız. 7 O yedi gün içinde yalnız mayasız ekmek yiyeceksiniz. Aranızda ve ülkenizin hiçbir yerinde mayalı bir şey görülmeyecek. 8 O gün oğullarınıza, ‘Mısır'dan çıktığımızda RAB'bin bizim için yaptıklarından dolayı bunları yapıyoruz’ diye anlatacaksınız. 9 Bu elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti olacak; öyle ki, RAB'bin yasası hep ağzınızda olsun. Çünkü RAB güçlü eliyle sizi Mısır'dan çıkardı. 10 Siz de her yıl belirlenen tarihte bu kuralı uygulamalısınız.
11 “RAB size ve atalarınıza ant içerek söz verdiği gibi sizi Kenan topraklarına getirecektir. Orayı size verdiği zaman, 12 ilk doğan erkek çocuklarınızın ve hayvanlarınızın hepsini RAB'be adayacaksınız. Çünkü bunlar RAB'be aittir. 13 ilk doğan her sıpanın bedelini bir kuzuyla ödeyin. Bedelini ödemezseniz, boynunu kırın. Bütün ilk doğan erkek çocuklarınızın bedelini ödemelisiniz.
14 “ilerde oğullarınız size, ‘Bunun anlamı ne?’ diye sorduklarında, ‘RAB bizi güçlü eliyle Mısır'dan, köle olduğumuz ülkeden çıkardı’ diye yanıtlarsınız, 15 ‘Firavun bizi salıvermemekte diretince, RAB Mısır'da insanların ve hayvanların bütün ilk doğanlarını öldürdü. işte bunun için hayvanların ilk doğan erkek yavrularını RAB'be kurban ediyoruz. ilk doğan erkek çocuklarımızın bedelini ise bir hayvanla ödüyoruz.’ 16 Bu uygulama elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti olacak; RAB'bin bizi Mısır'dan güçlü eliyle çıkardığını anımsatacak.”
Kamış Denizi'ni Geçiş
17 Firavun israilliler'i salıverdiğinde, Filist yöresi yakın olmasına karşın, Tanrı onları oradan götürmedi. Çünkü, “Halk savaşla karşılaşınca, düşüncelerini değiştirip Mısır'a geri dönebilir” diye düşündü. 18 Halkı çöl yolundan Kamış Denizi'ne* doğru dolaştırdı. israilliler Mısır'dan silahlı çıkmışlardı.
19 Musa Yusuf'un kemiklerini yanına almıştı. Çünkü Yusuf israil'in oğullarına, “Tanrı kesinlikle size yardım edecek, kemiklerimi buradan götüreceksiniz” diye sıkı sıkı ant içirmişti.
20 Sukkot'tan ayrılıp çöl kenarında, Etam'da konakladılar. 21 Gece gündüz ilerlemeleri için, RAB gündüzün bir bulut sütunu içinde yol göstererek, geceleyin bir ateş sütunu içinde ışık vererek onlara öncülük ediyordu. 22 Gündüz bulut sütunu, gece ateş sütunu halkın önünden eksik olmadı.
MISIR'DAN ÇIKIŞ 14
1-2 RAB Musa'ya, “israilliler'e söyle, dönsünler” dedi, “Pi-Hahirot yakınlarında, Migdol ile deniz arasında, Baal-Sefon'un karşısında deniz kıyısında konaklasınlar. 3 Firavun şöyle düşünecek: ‘israilliler ülkede şaşkın şaşkın dolaşıyorlardır, çöl onları kuşatmıştır.’ 4 Firavunu inatçı yapacağım. Onların peşine düşecek. Böylece firavunla ordusunu yenerek yücelik kazanacağım. Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim.” israilliler söyleneni yaptılar.
5 Halkın kaçtığı Mısır Firavunu'na bildirilince, firavunla görevlileri onlara ilişkin düşüncelerini değiştirdiler: “Biz ne yaptık?” dediler, “israilliler'i salıvermekle kölelerimizi kaybetmiş olduk!” 6 Firavun savaş arabasını hazırlattı, ordusunu yanına aldı. 7 Seçme altı yüz savaş arabasının yanısıra, Mısır'ın bütün savaş arabalarını sorumlu sürücüleriyle birlikte yanına aldı. 8 RAB Mısır Firavunu'nu inatçı yaptı. Firavun zafer havası içinde ilerleyen israilliler'in peşine düştü. 9 Mısırlılar firavunun bütün atları, savaş arabaları, atlıları, askerleriyle onların ardına düştüler ve deniz kıyısında, Pi-Hahirot yakınlarında, Baal-Sefon'un karşısında konaklarken onlara yetiştiler.
10 Firavun yaklaşırken, israilliler Mısırlılar'ın arkalarından geldiğini görünce dehşete kapılarak RAB'be feryat ettiler. 11 Musa'ya, “Mısır'da mezar mı yoktu da bizi çöle ölmeye getirdin?” dediler, “Bak, Mısır'dan çıkarmakla bize ne yaptın! 12 Mısır'dayken sana, ‘Bırak bizi, Mısırlılar'a kulluk edelim’ demedik mi? Çölde ölmektense Mısırlılar'a kulluk etsek bizim için daha iyi olurdu.”
13 Musa, “Korkmayın!” dedi, “Yerinizde durup bekleyin, RAB bugün sizi nasıl kurtaracak görün. Bugün gördüğünüz Mısırlılar'ı bir daha hiç görmeyeceksiniz. 14 RAB sizin için savaşacak, siz sakin olun yeter.”
15 RAB Musa'ya, “Niçin bana feryat ediyorsun?” dedi, “israilliler'e söyle, ilerlesinler. 16 Sen değneğini kaldır, elini denizin üzerine uzat. Sular yarılacak ve israilliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçecekler. 17 Ben Mısırlılar'ı inatçı yapacağım ki, artlarına düşsünler. Firavunu, bütün ordusunu, savaş arabalarını, atlılarını yenerek yücelik kazanacağım. 18 Firavun, savaş arabaları ve atlılarından ötürü yücelik kazandığım zaman, Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim.”
19-20 israil ordusunun önünde yürüyen Tanrı'nın meleği yerini değiştirip arkaya geçti. Önlerindeki bulut sütunu da yerini değiştirip arkalarına, Mısır ve israil ordularının arasına geldi. Gece boyunca bulut bir yanı karartıyor, öbür yanı aydınlatıyordu. Bu yüzden, bütün gece iki taraf birbirine yaklaşamadı.
21 Musa elini denizin üzerine uzattı. RAB bütün gece güçlü doğu rüzgarıyla suları geri itti, denizi karaya çevirdi. Sular ikiye bölündü, 22 israilliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçtiler. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturdu. 23 Mısırlılar artlarından geliyordu. Firavunun bütün atları, savaş arabaları, atlıları denizde onları izliyordu. 24 Sabah nöbetinde RAB ateş ve bulut sütunundan Mısır ordusuna baktı ve onları şaşkına çevirdi. 25 Arabalarının tekerleklerini çıkardı ; öyle ki, arabalarını zorlukla sürdüler. Mısırlılar, “israilliler'den kaçalım!” dediler, “Çünkü RAB onlar için bizimle savaşıyor.”
26 RAB Musa'ya, “Elini denizin üzerine uzat” dedi, “Sular Mısırlılar'ın, savaş arabalarının, atlılarının üzerine dönsün.” 27 Musa elini denizin üzerine uzattı. Sabaha karşı deniz olağan haline döndü. Mısırlılar sulardan kaçarken RAB onları denizin ortasında silkip attı. 28 Geri dönen sular savaş arabalarını, atlıları, israilliler'in peşinden denize dalan firavunun bütün ordusunu yuttu. Onlardan bir kişi bile sağ kalmadı.
29 Ama israilliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçmişlerdi. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturmuştu. 30 RAB o gün israilliler'i Mısırlılar'ın elinden kurtardı. israilliler deniz kıyısında Mısırlılar'ın ölülerini gördüler. 31 RAB'bin Mısırlılar'a gösterdiği büyük gücü gören israil halkı RAB'den korkup O'na ve kulu Musa'ya güvendi.
MISIR'DAN ÇIKIŞ 15
Kurtuluş Ezgisi
1 Musa'yla israilliler RAB'be şu ezgiyi söylediler:
“Ezgiler sunacağım RAB'be,
Çünkü yüceldikçe yüceldi;
Atları da, atlıları da denize döktü.
2 Rab gücüm ve ezgimdir,
O kurtardı beni.
O'dur Tanrım,
Övgüler sunacağım O'na.
O'dur babamın Tanrısı,
Yücelteceğim O'nu.
3 Savaş eridir RAB,
Adı RAB'dir.
4 “Denize attı firavunun ordusunu,
Savaş arabalarını.
Kamış Denizi'nde* boğuldu seçme subayları.
5 Derin sulara gömüldüler,
Taş gibi dibe indiler.
6 “Senin sağ elin, ya RAB,
Senin sağ elin korkunç güce sahiptir.
Altında düşmanlar kırılır.
7 Devrilir sana başkaldıranlar büyük görkemin karşısında,
Gönderir gazabını anız gibi tüketirsin onları.
8 Burnunun soluğu karşısında,
Sular yığıldı bir araya.
Kabaran sular duvarlara dönüştü,
Denizin göbeğindeki derin sular dondu.
9 Düşman böbürlendi:
‘Peşlerine düşüp yakalayacağım onları’ dedi,
‘Bölüşeceğim çapulu,
Dileğimce yağmalayacağım,
Kılıcımı çekip yok edeceğim onları.’
10 Üfledin soluğunu, denize gömüldüler,
Kurşun gibi engin sulara battılar.
11 “Var mı senin gibisi ilahlar arasında, ya RAB?
Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer,
Harikalar yaratan var mı?
12 Sağ elini uzattın,
Yer yuttu onları.
13 Öncülük edeceksin sevginle kurtardığın halka,
Kutsal konutunun yolunu göstereceksin gücünle onlara.
14 Uluslar duyup titreyecekler,
Filist halkını dehşet saracak.
15 Edom beyleri korkuya kapılacak,
Moav önderlerini titreme alacak,
Kenan'da yaşayanların tümü korkudan eriyecek.
16 Korku ve dehşet düşecek üzerlerine,
Senin halkın geçinceye dek, ya RAB,
Sahip olduğun bu halk geçinceye dek,
Bileğinin gücü karşısında taş kesilecekler.
17 Ya RAB, halkını içeri alacaksın.
Kendi dağına, yaşamak için seçtiğin yere,
Ellerinle kurduğun kutsal yere dikeceksin, ya Rab!
18 RAB sonsuza dek egemen olacaktır.”
19 Firavunun atları, savaş arabaları, atlıları denize dalınca, RAB suları onların üzerine çevirdi. Ama israilliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçtiler.
20 Harun'un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler. 21 Miryam onlara şu ezgiyi söyledi:
“Ezgiler sunun RAB'be,
Çünkü yüceldikçe yüceldi,
Atları, atlıları denize döktü.”
Acı Su
22 Musa israilliler'i Kamış Denizi'nin* ötesine çıkardı. Şur Çölü'ne girdiler. Çölde üç gün yol aldılarsa da su bulamadılar. 23 Mara'ya vardılar. Ama Mara'nın suyunu içemediler, çünkü su acıydı. Bu yüzden oraya Mara adı verildi. 24 Halk, “Ne içeceğiz?” diye Musa'ya yakınmaya başladı.
25 Musa RAB'be yakardı. RAB ona bir ağaç parçası gösterdi. Musa onu suya atınca sular tatlı oldu.
Orada RAB onlar için bir kural ve ilke koydu, hepsini sınadı. 26 “Ben, Tanrınız RAB'bin sözünü dikkatle dinler, gözümde doğru olanı yapar, buyruklarıma kulak verir, bütün kurallarıma uyarsanız, Mısırlılar'a verdiğim hastalıkların hiçbirini size vermeyeceğim” dedi, “Çünkü size şifa veren RAB benim.”
27 Sonra Elim'e gittiler. Orada on iki su kaynağı, yetmiş hurma ağacı vardı. Su kıyısında konakladılar.
şimdi kurandaki çelişkili ayetlere verdiği sözde "cevap"lara bakalım
---allahın ve islamın varlığından habersiz ölüp giden insanlar---
dünyamızda hala kabile hayatı yaşayan insanlar var. bu tarz insanlar eskiden daha çok vardı. veya en basitinden kızılderililer vardı.
ve bu kabilelere islam ile ilgili hiç bir bilgi gelmedi. veya kuran onlara inmedi. örneğin amerika kıtası 15. yüzyılda keşfedildi. ve o sırada amerika kıtasında yıllardır varlığını sürdüren kızılderililer vardı. onlara asla islam ile ilgili bilgi gitmedi. onların kavmine peygamber de inmedi. islamın varlığından habersiz yaşayıp ölen birsürü kızılderili oldu. eğer allah gerçekten varsa kızılderilileri neden yarattı? kızılderililer islamın varlığından habersiz olduğu için cennete mi gidecekler cehenneme mi? ve hiç biryere gitmeyeceklerse neden yaratıldılar. aynı soru kabileler içinde geçerli.
-
-
-
---irademizi aslında bizim kontrol edemememiz---
islama göre yaptığımız tüm seçimlerden, söylediğimiz tüm sözlerden biz sorumluyuz. ve hepsinin cezası var.
ama bir insan iradesini ne kadar kontrol edebilir? neredeyse hiç.
çünkü, bizim davranışlarımız, ilişkilerimiz, hareketlerimiz ve konuşma tarzımız gibi şeyler tamamen beynimizin yapısı ile alakalı. yani beynimizdeki lobların, hormonların çalışma prensibi bizim karakterimizi belirler. buna göre bizim aslında kendi irademiz yok. sadece beynimizin yapısı var. ve beynimizin yapısı nasılsa ona göre hareket ediyoruz.
mesela phineas gage vakasını inceleyelim;
''25 yaşındaki inşaat ustası, cavendish vermont yolu boyunca kurulan yeni bir tren rayı yatağının kurulumunda çalışıyordu. görevi ise bir deliğe yerleştirilen patlayıcıları demir bir çubukla bastırarak sıkıştırmaktı. bu oldukça tehlikeli bir görevdi. bir nedenden dolayı patlayıcılar erken infilak etti ve yaklaşık 6 kiloluk demir bir çubuk havaya fırladı ve gage’in sol yanağından girip beyninden geçerek kafatasından dışarı çıktı. zavallı gage mucizevi bir şekilde hayatta kalmıştı ve bilinci halen açıktı.''
beyninden 6 kiloluk demir bir çubuk girdi ama ölmedi. yaşamına devam etti. bir ay sonra sağlıklı yaşamına geri dönmüştü. ama bir gariplik vardı.
''şimdiki gage ile 1 ay önceki gage'in alakası yoktu. karakter olarak bambaşka bir adam olmuştu. çalışmasına çalışıyordu, eskisi kadar çalışkandı da. fakat davranışları ve karakteri tamamen değişmişti. algısal problemler de yaşıyordu. kendisine yardım etmek isteyenleri bile tersliyordu. sabırsız bir hal almıştı, kimseye tahammül edemiyordu. kibar, saygılı bir adam olan gage şimdi ise küfürbaz ve tahammülsüz bir adam olmuştu.''
yazıda da söylendiği gibi gage beynine etki eden bu demir çubuk yüzünden karakteri tamamen farklı bir insan olmuştu. çünkü beynine etki eden o demir onun beyninin çalışma yapısını değiştirmişti. ve bu farklılık onun karakterine ve davranışlarına yansımıştı.
görüldüğü gibi aslında davranışlarımız bizim irademiz altında değildir. beynimizin yapısı nasılsa ona göre davranırız.
peki islam dinine göre phineas gage ettiği küfürlerden ve davranışlarından ötürü günah işlemiş miydi? eğer işlediyse burada irade nerede? çünkü onun yaptığı bu davranışları o kendi isteğiyle yapmıyor beyninin yapısından dolayı yapıyor.
-
-
-
---allah din uğruna onca acıya göz mü yumuyor?---
dünyada tecavüz, cinayet,yaralama, açlık gibi bir çok kötü şey var. peki allah sırf bu islam dini için ve ''nasıl olsa herkes ahirette cezasını çekecek'' mantığıyla onca acıya göz mü yumuyor? kudretli ve yeri geldiğinde kötülük yapanları bile bağışlayan allah masum kadınların taciz edilmesine nasıl göz yumuyor?
-
-
-
---intihar eden müslüman vs huzurlu yaşayıp ölen müslüman---
elimizde iki müslüman olsun. bir tanesi doğmuş ve doğduğundan beri türlü türlü zorluk çekmiş olsun. ve bu zorluklara dayanamayıp intihar etmiş olsun.
diğeri de doğduğundan beri fazla sıkıntı çekmemiş huzurlu bir hayat yaşamış ve cennetlik bir mümin olsun.
intihar eden adam islama göre kendi canına kıydığı için cehenneme gidecek. diğeri de muhtemelen cennete gidecek.
buna göre neden intihar eden adamın test edildiği zorluklarla diğer huzurlu adam test edilmedi? neden bazı insanlar çok güzel bir şekilde hayata gelip huzurlu yaşayıp ölüyor? neden diğerleri kadar sınava tabii tutulmuyor?
şimdi birileri gelip ''ama herkesin iradesi, psikolojisi ve dayanma gücü farklı'' diyecek. peki öyleyse neden allah herkesi iradesi, psikolojisi ve dayanma gücü eşit olacak şekilde yaratmadı?
-
-
-
---dölde ki sperm israfı---
neden dölde milyonlarca sperm bulunur? allah döle sadece bir sperm koyup, o spermi yumurtaya eriştirebilecek nitelikte yaratamaz mıydı? neden boşu boşuna israf olan o diğer milyonlarca spermi yarattı? spermin yumurtaya erişmesinden emin olmak için her ihtimale karşı mı yarattı o diğer milyonlarca spermi? ne olur ne olmaz diye mi? eğer bunu yapabilecek kudrette ise, sadece bir tane ve yumurtaya kendi başına ulaşabilecek sadece bir sperm yaratabilirdi. neden yaratmadı?
-
-
-
---namazın 50 vakit'ten 5 vakite indirilmesi---
zamanında namaz 50 vakitmiş. sonrasında bu 50 vakit namazın çokluğundan dem vuran müslümanlar muhammed'e bu durumu bildirmiş. muhammed'de laf arasında allaha söylemiş bu durumu. ve allah 50 vakit namazın 5 vakite indirilmesine karar vermiş.
peki soru şu; madem allah namazı 50 vakitten, 5 vakite indirecekti, neden en baştan bunu 5 vakit olarak emretmedi?
-
-
-
evet arkadaşlar bunun gibi daha şu an aklıma gelmeyen bir çok şey var. ben islama inandığım dönemde islama inanmamın en büyük nedenlerinden biri büyü idi. akrabalarımın bana büyülerle ilgili yaşadıkları ve anlattıkları şeyler. kendi kendime ''demek ki büyü gerçekten var, demek allah büyü yapmayı bu yüzden günah kılmış'' derdim. çünkü islam ülkelerinde büyüyen insanlar için büyü ile islam aslında bir nevi bir tutulur. ancak büyü kavramınıda incelersek aslında büyü denen şeyin islamla ilgili olmadığını neredeyse tüm kültürlerde olduğunu, afrikada bile islama inanmayan kişiler tarafından çokça yapıldığını görürüz. yani aslında büyüye o gücü veren şey islam ile alakalı değil o tamamen kendi dalında incelenmesi gereken farklı bir konu.
bu din konusu maalesef beni çok yoran ve umutsuzlaştıran bir konu. nedeni;
osmanlı imparatorluğu çok büyük bir imparatorluk idi. ancak o zamanlarda bizim gelişmemizi sağlayan ve yeni icatlar çıkaran çoğu bilim adamını ve düşünürü ''şeytan'' olduğu için ve yaptıkları şeylere ''şeytan icadı'' diyerek idam ettiler. sırf batı ülkeleri hristyan olduğu için onların yaptığı icatları kabul etmedik. mesela matbaa bize çok sonradan geldi. batının yaptığı ve yapmakta olduğu bir çok icadı ve yeniliği takip etmediğimiz için osmanlı imparatorluğu çökme noktasına geldi ve sonunda çöktü.
kim bilir osmanlı eğer islam ile tanışmamış olsaydı, osmanlı ne kadar güçlü bir devlet olurdu. belki hala şu ana kadar güçlü bir şekilde gelecekti.
---irademizi aslında bizim kontrol edemememiz---
islama göre yaptığımız tüm seçimlerden, söylediğimiz tüm sözlerden biz sorumluyuz. ve hepsinin cezası var.
ama bir insan iradesini ne kadar kontrol edebilir? neredeyse hiç.
çünkü, bizim davranışlarımız, ilişkilerimiz, hareketlerimiz ve konuşma tarzımız gibi şeyler tamamen beynimizin yapısı ile alakalı. yani beynimizdeki lobların, hormonların çalışma prensibi bizim karakterimizi belirler. buna göre bizim aslında kendi irademiz yok. sadece beynimizin yapısı var. ve beynimizin yapısı nasılsa ona göre hareket ediyoruz.
mesela phineas gage vakasını inceleyelim;
''25 yaşındaki inşaat ustası, cavendish vermont yolu boyunca kurulan yeni bir tren rayı yatağının kurulumunda çalışıyordu. görevi ise bir deliğe yerleştirilen patlayıcıları demir bir çubukla bastırarak sıkıştırmaktı. bu oldukça tehlikeli bir görevdi. bir nedenden dolayı patlayıcılar erken infilak etti ve yaklaşık 6 kiloluk demir bir çubuk havaya fırladı ve gage’in sol yanağından girip beyninden geçerek kafatasından dışarı çıktı. zavallı gage mucizevi bir şekilde hayatta kalmıştı ve bilinci halen açıktı.''
beyninden 6 kiloluk demir bir çubuk girdi ama ölmedi. yaşamına devam etti. bir ay sonra sağlıklı yaşamına geri dönmüştü. ama bir gariplik vardı.
''şimdiki gage ile 1 ay önceki gage'in alakası yoktu. karakter olarak bambaşka bir adam olmuştu. çalışmasına çalışıyordu, eskisi kadar çalışkandı da. fakat davranışları ve karakteri tamamen değişmişti. algısal problemler de yaşıyordu. kendisine yardım etmek isteyenleri bile tersliyordu. sabırsız bir hal almıştı, kimseye tahammül edemiyordu. kibar, saygılı bir adam olan gage şimdi ise küfürbaz ve tahammülsüz bir adam olmuştu.''
yazıda da söylendiği gibi gage beynine etki eden bu demir çubuk yüzünden karakteri tamamen farklı bir insan olmuştu. çünkü beynine etki eden o demir onun beyninin çalışma yapısını değiştirmişti. ve bu farklılık onun karakterine ve davranışlarına yansımıştı.
görüldüğü gibi aslında davranışlarımız bizim irademiz altında değildir. beynimizin yapısı nasılsa ona göre davranırız.
peki islam dinine göre phineas gage ettiği küfürlerden ve davranışlarından ötürü günah işlemiş miydi? eğer işlediyse burada irade nerede? çünkü onun yaptığı bu davranışları o kendi isteğiyle yapmıyor beyninin yapısından dolayı yapıyor.
-
-
-
---allah din uğruna onca acıya göz mü yumuyor?---
dünyada tecavüz, cinayet,yaralama, açlık gibi bir çok kötü şey var. peki allah sırf bu islam dini için ve ''nasıl olsa herkes ahirette cezasını çekecek'' mantığıyla onca acıya göz mü yumuyor? kudretli ve yeri geldiğinde kötülük yapanları bile bağışlayan allah masum kadınların taciz edilmesine nasıl göz yumuyor?
-
-
-
---intihar eden müslüman vs huzurlu yaşayıp ölen müslüman---
elimizde iki müslüman olsun. bir tanesi doğmuş ve doğduğundan beri türlü türlü zorluk çekmiş olsun. ve bu zorluklara dayanamayıp intihar etmiş olsun.
diğeri de doğduğundan beri fazla sıkıntı çekmemiş huzurlu bir hayat yaşamış ve cennetlik bir mümin olsun.
intihar eden adam islama göre kendi canına kıydığı için cehenneme gidecek. diğeri de muhtemelen cennete gidecek.
buna göre neden intihar eden adamın test edildiği zorluklarla diğer huzurlu adam test edilmedi? neden bazı insanlar çok güzel bir şekilde hayata gelip huzurlu yaşayıp ölüyor? neden diğerleri kadar sınava tabii tutulmuyor?
şimdi birileri gelip ''ama herkesin iradesi, psikolojisi ve dayanma gücü farklı'' diyecek. peki öyleyse neden allah herkesi iradesi, psikolojisi ve dayanma gücü eşit olacak şekilde yaratmadı?
-
-
-
---dölde ki sperm israfı---
neden dölde milyonlarca sperm bulunur? allah döle sadece bir sperm koyup, o spermi yumurtaya eriştirebilecek nitelikte yaratamaz mıydı? neden boşu boşuna israf olan o diğer milyonlarca spermi yarattı? spermin yumurtaya erişmesinden emin olmak için her ihtimale karşı mı yarattı o diğer milyonlarca spermi? ne olur ne olmaz diye mi? eğer bunu yapabilecek kudrette ise, sadece bir tane ve yumurtaya kendi başına ulaşabilecek sadece bir sperm yaratabilirdi. neden yaratmadı?
-
-
-
---namazın 50 vakit'ten 5 vakite indirilmesi---
zamanında namaz 50 vakitmiş. sonrasında bu 50 vakit namazın çokluğundan dem vuran müslümanlar muhammed'e bu durumu bildirmiş. muhammed'de laf arasında allaha söylemiş bu durumu. ve allah 50 vakit namazın 5 vakite indirilmesine karar vermiş.
peki soru şu; madem allah namazı 50 vakitten, 5 vakite indirecekti, neden en baştan bunu 5 vakit olarak emretmedi?
-
-
-
evet arkadaşlar bunun gibi daha şu an aklıma gelmeyen bir çok şey var. ben islama inandığım dönemde islama inanmamın en büyük nedenlerinden biri büyü idi. akrabalarımın bana büyülerle ilgili yaşadıkları ve anlattıkları şeyler. kendi kendime ''demek ki büyü gerçekten var, demek allah büyü yapmayı bu yüzden günah kılmış'' derdim. çünkü islam ülkelerinde büyüyen insanlar için büyü ile islam aslında bir nevi bir tutulur. ancak büyü kavramınıda incelersek aslında büyü denen şeyin islamla ilgili olmadığını neredeyse tüm kültürlerde olduğunu, afrikada bile islama inanmayan kişiler tarafından çokça yapıldığını görürüz. yani aslında büyüye o gücü veren şey islam ile alakalı değil o tamamen kendi dalında incelenmesi gereken farklı bir konu.
bu din konusu maalesef beni çok yoran ve umutsuzlaştıran bir konu. nedeni;
osmanlı imparatorluğu çok büyük bir imparatorluk idi. ancak o zamanlarda bizim gelişmemizi sağlayan ve yeni icatlar çıkaran çoğu bilim adamını ve düşünürü ''şeytan'' olduğu için ve yaptıkları şeylere ''şeytan icadı'' diyerek idam ettiler. sırf batı ülkeleri hristyan olduğu için onların yaptığı icatları kabul etmedik. mesela matbaa bize çok sonradan geldi. batının yaptığı ve yapmakta olduğu bir çok icadı ve yeniliği takip etmediğimiz için osmanlı imparatorluğu çökme noktasına geldi ve sonunda çöktü.
"ey inanıp güvenenler, birbirinize belli bir vadeye kadar borçlandığınızda borcunuzu yazın. bir yazıcı, aranızda doğru olarak yazsın. yazıcı yazmaktan kaçınmasın, allah (bu ayette) nasıl öğretiyorsa, öyle yazsın. yazıyı borçlu yazdırsın, sahibi(rabbi) olan allah’tan çekinsin de borçtan bir şeyi eksiltmesin. borçlu; sefih,güçsüz veya söyleyip yazdıramayacak durumda ise onu velisi, doğru olarak yazdırsın. erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. iki erkek yoksa bir erkek ile iki kadın da olur. bunlar, şahitliğini kabul edeceğiniz kişilerden olsunlar. kadınlardan biri unutur veya yanılırsa,diğeri hatırlatır.şahitler çağrıldıklarında gelmezlik etmesinler.borç ister büyük ister küçük olsun,vadesi ile birlikte yazmaktan üşenmeyin.allah katında böylesi daha düzgün,şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur.aranızda alıpverdiğiniz peşin ticaret olursa,onu yazmamanın size günahı olmaz.alım satım yaptığınızda şahit tutun.yazıcı da şahit de zarar görmesin; onlara zarar vermeniz, yoldan çıkmanız olur.allah’tan çekinerek korunun.bunu size allah öğretiyor.her şeyi bilen allah’tır."(bakara 2/282)
burada bir kısımda ''...erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. iki erkek yoksa bir erkek ile iki kadın da olur. '' sözü geçiyor.
ne yani 2 kadının şahitliği ancak bir erkeğin şahitliği mi ediyor?
bu arada sizinde gözünüze çarptı mı? sürekli gösterişten uzak durun diye öğüt veren allah her ayetin sonuna ''şüphesiz allah en kudretlidir. her şeyi bilendir'' benzeri cümleleri kullanmadan edemiyor.
-
-
-
---ayet değiştirme--
''bakara/ 106. herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz.allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin''
bu ayete göre madem allah geleceği biliyor ve herşeye kadir. gelecekte değiştireceği ayetleri neden en başta değiştirmiyor? yoksa allah da bizim gibi hata yapabilir mi?
-
-
-
---allahtan gelen iyilik ve kötülük çelişkisi---
nisa-78. kendilerine bir iyilik dokunsa “bu allah’tan” derler; başlarına bir kötülükgelince de “bu senden” derler. “hepsi allah’tandır” de. bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!
ayette iyiliğin de kötülüğün de allah’tan olduğu söyleniyorsa da yanılmayın, çünkü değiştirilmiştir:
nisa/ 79. sana gelen her iyilik allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.
-
-
-
---erkek menisinin çıkış yeri---
''o halde, insan neden yaratılmış olduğuna bir bakıversin.
o, atılıp, dökülen bir sudan yaratılmıştır.
o su, omurga ile göğüs kemikleri arasından çıkar.
şüphe yok ki o, onu döndürmeye elbette güç yetirendir. (tarık suresi 5 - 8 , kurtubi tefsiri)''
burada bahsi geçen suyun yani meninin omurga ile göğüs kemikleri arasından çıktığı yazılmış. halbuki meni testislerde üretilir. ve oradan çıkar.
-
-
-
---orta doğu dışında yetişen meyveler---
ortadoğuda yetişen hurma, üzüm gibi meyvelerden bahsedilirken batıda yetişenlerden hiç bahsedilmiyor. ilginç.
-
-
-
---kalbin işlevinin beyin ile karıştırılaması---
hacc-46 (22/hacc-46: mekke kâfirleri, hiç de yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, bu sebeple düşünecek kalblere, işitecek kulaklara sahip olsalar. gerçek şudur ki, gözler (görmemek suretiyle) kör olmaz, fakat asıl sinelerin içindeki kalbler (ibret gözleri) kör olur.) / bekir sadak (22/hacc-46: yeryuzunde dolasmiyorlar mi ki, orada olanlari akledecek kalbleri, isitecek kulaklari olsun. ama yalniz gozler kor olmaz, fakat goguslerde olan kalbler de korlesir.)
bu ayette ''...bu sebeple düşünecek kalblere, işitecek kulaklara sahip olsalar...'' derken kalbin, düşünce işlevi olduğundan bahsedilmiş. halbuki biz beynimiz ile düşünürüz.
-
-
-
---yağmur ve şimşeği getirenin allah olması---
''ra'd-12 (13/ra'd-12: o, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.) ''
o zamanlar için şimşek ve yağmur'un nasıl oluştuğu bilinmediği için ilginç ve garip gelebilir ama artık bilimsel olarak nasıl oluştuklarını biliyoruz.
-
-
-
---allah’a ait olmadığı açık olan ayetler---
aşağıdaki ayetler allah tarafından değil de bir insan veya sözde bir peygamber tarafından yazılıp indirilmiş gibi duruyor(!)
hud-2. allah’dan başkasına kulluk etmeyin. ben size o’nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim.
şura-10. hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü allah’a aittir. işte bu, rabbim allah’tır. yalnız o’na tevekkül ettim ve ancak o’na yöneliyorum.
tevbe-30. yahudiler, “uzeyir allah’ın oğlu” dediler, hıristiyanlar da “mesih allah’ın oğlu”, dediler. bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. daha önce inkara sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!
zariyat-51. allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. zira ben size o’nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
en’am-114. allah’tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtaç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir. kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma.
bu ayetlerden kur’an’ı yazanın muhammed olduğu açıkça belli oluyor. hitap eden allah değil, muhammed.
-
-
-
---evlilikte peygambere tanınan ayrıcalık---
''ahzap-50. ey peygamber! biz bilhassa sana şunları helal kıldık: mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, allah’ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikah etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.''
neden peygambere bu ayrıcalıklar tanınmış. o dünyaya dini yaymak için mi gönderildi yoksa birden fazla kadınla sürekli beraber olması için mi gönderildi?
ayrıca profesörümüzün 5000'le 5'i çarpıp 10.000 bulmasıda gülmekten altıma sıçmama sebep olmuş. neyse devamı geliyor.
kendilerinin araba almaya parası yok diye ülkedeki hiç kimsenin olmadığını sanan chpkk yoldaşlarını bağrıtmış adamdır. ekrem hahamoğlu cumhurbaşkanı olursa akülü araba bile bulamam o ayrı.
şimdiden söyleyeyim musevi değilim iseviyim. ama bu kafası güzel arkadaşımızın dediklerini çürütmek zorunda hissediyorum kendimi.
YARATILIŞ 1
Dünyanın Yaratılışı
1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. 2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu.
3 Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. 4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. 5 Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
6 Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. 7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. 8 Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
9 Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu. 10 Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu. 12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
14-15 Tanrı şöyle buyurdu: “Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu. 16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. 17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu. 21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. 22 Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı. 23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu. 25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
26 Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. 28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. 29 işte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. 30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere –soluk alıp veren bütün hayvanlara– yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu. 31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
şimdi birde profesörümüzün "allah kelamı" sandığı Kuran'a bakalım
KUR’AN’DAKi ÇELiŞKiLER
Kur’an’ın hemen her suresinde bir çelişki bulmak mümkündür.
Uzun surelerde ise onlarca çelişkiye rastlanabilir.
Çelişkiler; bir ayette söylenenin başka bir ayette değiştirildiği, farklı ya da tersinin söylendiği tutarsızlıklardan, ayetlerdeki akıldışı, mantıkdışı, bilimdışı yanlışlardan, Tevrat ve incil’e uymayan hatalı hükümlerden ve bilgilerden oluşur.
Bu çelişkilerin tümünü listelemek çok zor.
O kadar çok çelişki ve çelişki iddiası var ki, sayfa sayfa listelere sığmaz.
O yüzden çok önemli olanlarını listelemeye çalışalım:
Nisa-82: “Hala Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.”
Bazı islamcılar, 1-2 çelişkinin olabileceğini öne sürüyorlar. Çünkü Nisa-82′de “birçok çelişki” yazıyormuş. “Bir çelişki” ya da “birkaç çelişki” demiyormuş.
“Allah kelamı” olduğuna inanılan bir kitapta tek bir çelişki dahi olmaması gerekir.
Ama bir ya da birkaç değil, yüzlerce çelişki mevcut Kur’an’da.
Bunlar izahı; yapılamayan, izahı; müteşabih-mecazi diye yapılan, izahı; çarpıtılan ve ikna edici olmayan, izahı; Arapça’nın iyi bilinmemesine ve meallerin yanlışlığına bağlanan, izahı; Kur’an’a önyargı ile yaklaşılması olarak yapılabilen ve izahı; bilimsel olmayan, evrensel olmayan, insani olmayan çelişkilerdir.
Bu çelişkiler, 1-2 mealciye değil, adı islamcılar tarafından öne çıkartılmış 15-20 mealcinin mealleri ve Arapçası dikkate alınarak ortaya konmuştur.
Madem ki bu kitap tüm insanlık için gelmiştir, öyleyse çevirilerinin kolayca yapılabileceği ve dünyanın her toplumundan insanların kolayca anlayabileceği bir şekilde yazılmış olması gerekmez miydi? izah edilemeyen yanlarını Arapça’nın zorluğuna ve Kureyş Arapçasının bugün yeterince iyi bilinmemesine, içindeki Aramca ve Süryanice sözcüklerin başka anlamlar taşıyabileceğine bağlamak bile bir çelişki değil midir?
Bu çelişkilerin birçoğu, inançlı müslümanların Kur’an’ı okumasıyla bulunmuştur.
Ki bunların çoğu zamanında din adamıydı ve “Kral çıplak!” diyebildiler.
Gayrimüslimlerin de rastladığı çelişkiler vardır elbette. Ki bunun tarihi Muhammed dönemine, ayetlerin ilk okunduğu döneme kadar gider. Hatta Kur’an’a bile yansımıştır bu çelişki itirazları. Ama büyük çoğunluğunu ortaya çıkaranlar müslümanlardır.
Bu çelişkiler nedeniyle vahyin, dinin, peygamberliğin bir uydurma olduğunu görmüştür o müslümanlar. Yani sonuçta, bir ön yargıyla yaklaşımdan söz edilemez.
Müteşabihliğe gelince;
Allah’ın insanlara açıklamak istemediği, gizli bir konuda müteşabihlikten bahsedilebilir. Örneğin, ruh konusunu detaylı açıklamayabilir. Ya da “dabbet-ül arz” ile ilgili fazla bilgi vermeyebilir. insanların aklının ermeyeceği, bilgilerinin çok yetersiz kalacağı bir konuda bilimsel detaylara inmeyerek mecazi örnekler verilebilir.
Hatta Mekke döneminde gelen ayetlerde, putperest baskısı nedeniyle açık açık putperest inancına aykırı söylemlerde bulunulamayacak olması da müteşabihliği gerektirebilir.
Ama çelişkilerin birçoğuna “müteşabih” demek nerdeyse, çelişkilerden sıyrılmanın bir yöntemi olmuştur.
Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.
Edebilir / Meryem-87: Rahman’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.
Edebilir diyen diğer Ayetler: Enam-51, infitar/ 18-19
Edemez diyen diğer ayetler: Bakara-123, Zuhruf-86, Secde-4
2- Kötülük Allah’tan mı gelir?
Nisa -78: Nerede olursaniz olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: “Bu Allah’tandır” derler, bir kötülüğe uğrarlarsa “Bu, senin tarafındandır” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır”. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?
Nisa-79: Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter.
3- Müslüman olmayanlar cennete gidebilir mi?
Gidebilir/ Bakara-62: Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku ve üzüntü yoktur. (Ayrıca Maide-69 )
Gidemez/ Ali imran-85: Kim islam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ayrıca tevbe-30)
4- Cennetin genişliği ne kadardır?
Göklerle yer kadar/ Ali imran -133: Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.
Gökle yer kadar/ Hadid-21: Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. işte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
5- ilk müslüman kimdir?
Enam-163′e göre Muhammed.
Araf-143′e göre Musa.
Ali imran-67′ye göre ibrahim.
6- Kur’an’daki Gaflar: (Allah’a ait olmadığı açık olan Ayetler.)
Hud-2: Allah’dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O’nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim.
Şura-10: Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. işte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum.
Tevbe-30: Yahudiler, “Uzeyir Allah’ın oğlu” dediler, Hıristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğlu”, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkara sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!
Zariyat-51: Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
En’am-104: Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır.Ben başınızda bekçi değilim.
En’am-114: Allah’tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtaç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin Rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma.
Bu ayetlerden Kur’an’ı yazanın Muhammed olduğu açıkça belli oluyor. Hitap eden Allah değil, Muhammed. Belli ki gaf yapmış, “De ki” ekini unutmuş.
7- iblis melek midir, cin midir?
Bakara-34′e göre melek, Kehf-50′ye göre ise cindir.
Bakara-34: Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de iblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, iblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
Kehf-50: Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de iblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. iblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da iblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!
8- islam’da Vasiyet geçerli midir?
Bakara-180′de ölümü yaklaşanlar için vasiyet etmek şart koşulmuşken, Nisa/ 11-12 ayetleriyle vasiyetin bir hükmü
kalmamış, miras taksimi zorunlu kılınmıştır.
Bakara-180: Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.
Ayete ilaveten, Muhammed’in Veda Hutbesinde şöyle dediği yazılıdır:
“Mirasçı için ayrıca vasiyet etmeye gerek yoktur.”
9- Allah’ın katına olan mesafe-zaman çelişkisi:
Secde 5: Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O’nun nezdine çıkar.
Mearic 4: Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.
Bu çelişkiye bir de Allah katındaki zaman çelişkisini ekleyelim:
Hac-47: Senden çabucak azabı getirmeni istiyorlar. Allah, asla vaadinden caymaz. Doğrusu Rabbının katında bir gün; saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
10- Allah herşeyi bilir mi?
Gaybı bilen yalnızca Allah’tır” ayetlerine rağmen Enfal/ 65-66 da Allah’ın bir müslümanın kaç düşmana bedel olduğunu ancak savaştan sonra bilebildiği anlaşılıyor.
Enfal-65: Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kafirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.
Enfal-66: Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa ikiyüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah’ın izniyle ikibin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
11- Evlilikte Peygambere tanınan ayrıcalık:
Ahzap-50: Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikah etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
12- Allah ve melekleri, Muhammed’e salat eder mi?
Ahzap-56: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.”
ayetinde Allah’ın peygambere salat ettiği ifadesi büyük çelişkidir.
Salat = Namaz, dua
Bu ayetteki salat’ın namaz anlamına gelmediğini, destek anlamı taşıdığını öne sürenler de vardır. Bu da apaçık olduğu söylenen ayetler üzerinde bırakın sıradan insanları, islam alimlerinin dahi anlaşamadığını gösterir.
13- Allah gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?
Bakara-106: “Herhangi bir Ayet’in hukmunu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya benzerini getiririz. Allah’in herseye gucunun yettigini bilmezmisin? “
Hac-52: Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Nahl-101: Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Rad-39: Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.
Aşağıdaki ayetlerde ise farklı söylenir;
Fatır-43: “… Hayır! sen Allah’ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah’ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. “
Feth-23: “… Allah kanununda hicbir degişiklik bulamazsınız. “
14- Tanrı’nın kitabı düzensiz, karmaşık olabilir mi?
Kur’an’ın genelinde konu karmaşası ve uyumsuzluk vardır. Bir konudan bir başka konuya atlanır. Örneğin Bakara suresinde boşanma konusu işlenirken aniden namaz kılma ve usülleri anlatılmaya başlanır. Ardından tekrar hukuk konularına dönülür.
(Bakara/ 237-238-239)
Birçok surede aynı anlatımlar tekrarlanır. Bu durum Kur’an ayetlerinin karışık ve düzensiz toplandığını gösterir ki Allah’ın koruması altında olan bir kitabın böyle düzensiz olması bir çelişkidir.
15- Edison, Einstein, Ebu Talip vb. ebedi cehennemlik mi?
Ali imran-115: Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Bakara-217: Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.
Tevbe-17: Allah’a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır.
Müslümanların yaptığı zerre kadar işler karşılıksız kalmayacakken, inanmayanların bütün amelleri boşa gidecek ve sonsuza kadar cehennemde işkence görecekmiş. Tanrı böyle haksızlık yapar mı?
16- Şüphesi, çelişkisi olanın soru sorması yasak!
Maide-101: Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
Maide-102: Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu.
Allah’ın soru sorma yasağı koyması kadar saçma bir hareket olabilir mi? Böyle bir saçmalığı, sorular karşısında kendine güvenemeyen insan yapar.
17- Kur’an apaçık anlaşılır bir kitap mı?
Şuara-195′te Muhammed, “uyarıcılardan olabilsin diye” Kur’an’ın “apaçık bir dille” indirildiği; Zuhruf/ 2-3 ‘te daha açık olarak, ” Apaçık Kitaba yemin olsun ki şüphesiz biz O’nun düşünüp anlayasınız diye ” indirildiği;
Fussilet-44′te Kur’an ayetlerinin uzun açıklamalı olmadığı;
Yusuf-12′de Kur’an’ın, herkesçe “okunup anlaşılması için” indirildiği; Duhan-58‘de, herkese öğüt alsınlar diye kolaylaştırıldığı söylenir.
Ancak Kur’an anlaşılmaz bir yığın ayetle ve kavramla doludur. Anlaşılabilmesi için eski Kureyş Arapçasının, hadislerin, peygamberin ayrıntılı hayatının, dönem tarihinin iyi bilinmesi gerekir. Orucun kaç gün olduğu, namazın kaç vakit olduğu bile açıkça belirtilmemiştir.
18- Kıble, islam’ın ilk yıllarında neden Kudüs’tü?
Müslümanlar kıble olarak önce Kudüs’ü sonra Kabeyi seçmişlerdir.
Bu durum Bakara/ 142-145 ayetlerinde açıklanır.
Bakara-142: insanlardan bazı beyinsizler; «Onları daha önce yöneldikleri kıbleden çeviren sebep nedir?» diyecekler. De ki; «Doğu da Batı da Allah’ındır. O dilediğini doğru yola iletir.»
Kıble değişikliği bir çelişkidir ve Yahudilerle yaşanan çekişme neticesinde çıkmıştır.
Halbuki madem önceki toplumların ve peygamberlerin de namaz kıldığı iddia edilir, öyleyse onların kıblesi neyse yine o olmalı ve hiçbir şartta değişmemeliydi.
19- Ganimetlerin tamamı mı yoksa 1/5′i mi?
Enfal-1’de “ganimetler Allah’ın ve peygamberindir” denirken,
Enfal-41′de “ganimetlerin beşte biri Allah’ın ve peygamberindir” denir.
Enfal-1: (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”
Enfal-41: Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. (…)
20- Peygamberler eşit mi yoksa üstün olanı var mı?
Bakara-285‘te Peygamberler arasında fark olmadığı söylenirken, aynı surenin 253. ayetinde; “işte bu peygamberlerin bir kısmını diğerlerine üstün kıldık..” denir.
Bakara-285: Peygamber de, iman edenler de O’na indirilene inandı. Hepsi de Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman etti. “O’nun peygamberlerinden hiçbirinin arasında fark görmeyiz. işittik ve itaat ettik. Affını dileriz ey Rabbimiz, Dönüş sana’dır” dediler.
Bakara-253: işte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. içlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. (…)
21- Kur’an Mekke ve çevresine mi yoksa tüm insanlara mı?
Enam-92: Bu da kendisinden öncekileri doğrulayan mübarek bir kitaptır ki, beldelerin anası (Mekke) ile onun çevresindekileri uyarman için indirdik. Âhirete inananlar, ona da inanırlar; onlar, namazlarına da dikkatle devam ederler.
Kalem-52: Oysa Kuran, alemler için bir öğütten başka bir şey değildir.
22- Cehennemde kapışma?!
Alak/ 15-18. And olsun ki onu perçeminden, yalancı ve günahkar perçeminden cehenneme sürükleriz. O zaman taraftarlarını çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız.
Ayet, Ebu Cehil için söylenmiş. Güçsüz bir insanın “Allah benden yana” demesine benziyor. Yani insan sözü.
23- Hitap çelişkisi: ( Ben, Biz, O, Allah)
Kur’an’da ayetlerin çoğunda Allah 3. şahıs, bazılarında 1.şahıstır. Kimi ayetlerde çoğul “biz” ifadesi, kimilerinde ise tekil ifade mevcuttur. Örneğin Hac/ 34-35 de şahıs zamirinde tam 6 kez değişiklik yapılır. Allah’tan hitap bir kitapta hep aynı zamir kullanılmalıydı.
24- Bu ayette melekler mi konuşuyor?
Zuhruf-11′de de ilginç bir kurgu vardır:
“O suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz”.
Suyu indiren Allahsa, ölü memleketi dirilten kim?
Kur’an’ı Allah gönderdiyse bu “biz” diyen kimler?
25- Allah mı şair? Muhammed mi?
79 ayetlik Rahman suresinin 31 ayeti aynıdır. ” Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” ayeti sürekli tekrarlanmıştır. Benzer tekrarlara başka surelerde de rastlanır. Bu acaba Muhammed’in mi yoksa Allah’ın mı edebi özelliği, keyfiyetidir?
26- Kıyametin saatini Allah bilmiyor mu?
Füssilet-47: Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi ona (Allah’a) havale edilir.
Anlaşılan melekler Allah’tan daha iyi biliyor herşeyi.
27- Allah kimin neye taptığını bilmiyor mu?
Sebe-40: O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek.
41. (Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.”
28- Allah insan gibi yemin eder mi?
Naziat suresi de şöyle başlar: “(1) Canları boğarcasına şiddetle çekip alanlara and olsun, (2) Canları kolaylıkla alanlara and olsun, (3) Yüzüp yüzüp gidenlere and olsun, (4-5) Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun “.
Ayrıca Kur’an Allah’ın yeminleri ile doludur. Arapların çok yemin ettiği özelliği bilinir de Allah’ın bu kadar çok yemin etmesi anlaşılmaz. Yoksa bu yeminler Muhammed’in yeminleri midir?
29- Allah küfreder mi?
Enam-108′de “Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler.” denmesine rağmen;
Bakara-171, Araf-179, Furkan-44, Tevbe-28, Bakara-65, Maide-60, Cuma-5, Araf-176 da farklı inançlardakilere hayvan, eşek, köpek, domuz, pislik, maymun diye sövülmüştür.
Kehf-80: ” Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkara sürüklemesinden korktuk.”
Hiçbir suçu olmayan bir çocuğu, ilerde anne-babasına karşı kötü davranma ihtimali nedeniyle öldürmek ne derece haklı bir gerekçedir?
Sanki bütün hayırlı anne-babaların hayırsız çocukları öldürülüyormuş gibi aktarılan bu maval doğru mudur?
Ahzap-37′ de hoşlandığı evlatlığının karısı Zeynep’le evlenebilmesi için, ahlaki bir adet olan evlatlığın öz evlat gibi görülmesi kuralının kaldırılması etik açıdan yanlış değil midir?
32- Allah’ın velisi var mı yok mu?
isra-111. Ve de ki: “Övgü, Allah’adır. O çocuk edinmemiştir, yönetimde ortağı ve zillettten ötürü de bir veliside yoktur.” O’nu alabildiğine Yücelt.
Yunus-62. Uyan! Allah velilerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!
33- Yaratan mı? Yaratanlar mı?
ihlas-1. De ki; O Allah bir tektir.
Saffat-125. Yaratanların en iyisini bırakıp da Ba’l’e mi taparsınız?
Yaratanların en iyisi Allah’sa diğer yaratanlar kim?
34- Allah yardıma muhtaç mıdır?
ihlas-2. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir )
Muhammed-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.
35- Yer ve gök kaç günde yaratılmıştır?
6 günde : (Araf-54) (Yunus-3) (Hud-7) (Furkan-59)
8 günde : (Füssilet/ 9-12)
36- Kölelik evrensel mi?
Nahl-75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Kur’an’daki ayetler evrensel ise; insanlar arasında ayrım, köleliğin kaldırılmamış olması yanlış değil midir? Bu durumda kölelik kıyamete kadar meşrulaştırılmış olmuyor mu?
37- Kur’an’da neden sadece israil’e gönderilen peygamberler var?
Kur’an’da bildirilen peygamberlerin nerdeyse tamamının Yahudi olması, her kavme peygamber gönderildiği belirtilmesine rağmen başka milletlerden tek örneğin olmaması nasıl açıklanabilir?
38- Musevilere “Yahudi” denmesi:
Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık.
Kur’an’da Musevilerden Yahudi diye bahsediliyor. Halbuki o dönemde Yahudi olduğu halde Hristiyan olanlar çok. Madem ki “Hristiyan” yani “isacı” diyor, “Musevi” yani “Musacı” da denebilirdi. Bu genelleme yanlıştır. Günümüzde de Yahudi olanlar içinde ateisti, dinsizi, Hristiyanı, müslümanı, Budisti vardır.
Ayrıca bir millete bir gıdanın yasaklanıp, diğer milletlere serbest bırakılmasının mantığı olabilir mi?
Örneğin “Türklere balık yemeyi yasakladık” dense bu kabul edilebilir mi?
39- inananlar Muhammed’in kulu mu?
Zümer-10. Kul ya ıbadillezıne amenütteku rabbeküm lillezıne ahsenu fı hazihid dünya haseneh ve erdullahi vasiah innema yüveffes sabirune ecrahüm bi ğayri hısab
Ayet, “De ki ey inanan kullarım” ile başlıyor.
De ki: ‘Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.’
Muhammed, inananlara “kullarım” diye sesleniyor. Bazı meal tahrifatçıları bu hatayı kamufle edebilmek için mealin başın “Bizim adımıza de ki” ya da “tarafımdan söyle” gibi ilaveler yapmışlar. Halbuki Arapçasında bunlar yok. Bazıları da “Kullarım” değil, “kullar” olarak çevirmiş.
Eğer Kur’an’ı Allah gönderseydi ayette Allah’ın “de ki” demeyip direk kendisinin söylemesi gerekirdi. Ya da “inanan kullarıma de ki” şeklinde olmalıydı.
Aynı ifadeyi Zümer-53′de de görmekteyiz:
Zümer-53. De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
40- “Günah Çıkarma” Kur’an’da da var!
Tevbe-102. Onlardan (Münafıklardan) bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
103. Onların mallarından, onları günahlarından arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlara huzur verecektir. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
41- Meleklerden peygamber olur mu?
Muhammed’e inanmayanlar ” Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi” derler. Buna şu yanıt verilir:
isra-95. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”
Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.
Gel gelelim meğer öyle değilmiş. isra-95′de melekten peygamber olamayacağı söylenirken;
Bakın aşağıdaki ayette ne diyor:
Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.
42- Cehennemde sadece ne yenir? Zakkum mu? Darı dikeni mi?
Duhan/ 42-43-44. Doğrusu (cehennemde) günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Gasiye suresi 6. ayeti öyle demez.
Leyse lehüm ta’amün illa min dariy’ın.
Onlar için darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
Zakkum ağacı ile darı dikeni çok farklı bitkiler olduğuna göre ayetler arasında çelişki mevcuttur.
B- KUR’AN’DAKi BiLiMSEL ÇELiŞKiLER
1- Tarık Suresi 7. ayet:
(Bu su- meni) Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar.