" Karşıyaka Lisesi eski edebiyat öğretmeni Yücel izmirli de bana göndermiş.
Yıl 1941... Cahit Sıtkı Edremit Burhaniye’de yedek subay.
Göreve gittiği gün bölük yazıcısından künye defterini ister. Defteri tararken Abbas oğlu Abbas adı dikkatini çeker.
Eli sakat olduğu için çürüğe ayrılmış bir erdir Abbas...
Askeri çağırtır. içeri yiğit bir er girer, selam çakıp "Abbas oğlu Abbas, emret komutan!" der.
- Nerelisin Abbas?
- Memleket Mardin, kaza Midyat komutan.
- Abbas benim emir erim olur musun?
- Sen bilir komutan!
Abbas, Cahit Asteğmen’in evinin altındaki boş odaya taşınır ve kısa zamanda zekası ve sıcakkanlığıyla komutanını etkiler.
Sabahları erkenden kalkar, kahvaltısını hazırlar, kıyafetlerini ütüler, evin temizliğini yapar, yemeğini pişirir.
* * *
Akşam olunca çilingir sofrasını kurar, güzel mezeler yapar.
Komutan zamanla bu saf ve temiz Anadolu çocuğunu çok sever.
Akşamları demlenirken onunla dertleşir.
Böyle bir keyif gecesinde Abbas’a şöyle bir soru yöneltir:
- Sen istanbul’u bilir misin Abbas?
- Bilir komutan.
- Orda bir Beşiktaş var bilir misin?
- Bilir komutan. Ben orda acemi birlikteydim.
- Orda benim bir sevgilim var... Sen bana kaçırıp onu getirir misin?
- Elbet komutan.
Sabah olur, Cahit Sıtkı bakar Abbas yeni asker kıyafetlerini giymiş, tıraş olmuş, sorar:
- Hayırdır Abbas, neden böyle hazırlık yaptın?
- Ben istanbul’a gidecek komutan.
- Ne yapacaksın istanbul’da?
- Sen söyledi. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!
Şair duygulanır. Gözyaşlarını gizlemek için arkasını dönüp evden çıkar.
* * *
Akşam eve dönünce rakı sofrasını kurdurur ve Abbas’ı karşısına oturtur.
Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı alır kelemi káğıdı eline o sofrada ünlü şiirini yazar:
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan. "
Not: yazı tufan türenç'e aittir.(hürriyet gazetesi)
Az önce twitterda gördüğüm teyze ve amcalardir. siyasi bir amaç gütmemektedir, bu da muayyendir.(#35964617)
R yapan amca çok hoşuma gitti. El ele verenler, kafa kafaya gelenler, tatlı mı tatlı teyzeler... vesselam güzel bir görüntü.
Evet yazsalar da paylaşırdım şüpheniz olmasın.
Nedense çokca aranmayandır. Varsa yoksa ölümsüzlük iksiri.
(iksir değil zehir deyip baltalamayın, sadece faraziye bu)
Acaba intihar edecek insanlar buna muadil şeyleri, değersiz madenleri altına çevirmek isteyen simyacılar gibi arıyorlar mıydı?
Tarihsel düşünmek elzemdir, bu kadar teknoloji yok sanayi yok, kimya endüstrisi yok.
Köprüden atlamak, silahla kendini öldürmek, kamyonlarin önüne kendini atmak vs. tercih edilesi değildir zannımca ölümlülük iksirine.
Ölüm bu kadar kolay olmasaydı hatta insanlar yaşlanarak göçmeseydi burdan, insanlardaki ölüm arzusu artar mıydı?
"Yaşamak istemiyorum zehrimi getirin" diyenler olur muydu ya da altında ezilmelik kamyon arayanlar. "Tülay ben gidiyom sen kal" diye laf çarpanlar?
Biz zor olanı istiyor olmalıyiz, mesela ölümsüz olmayı. Adımıza o yüzden okul, cesme, köprü yaptırıyoruz; adın ölümsüzlüğü.
iki önceki paragraftaki varsayim ışığinda pekala da arzulardik ölümü gibime geliyor, o adımıza yapılmış köprüden atlardik zevkle.
Politikadan arındırılmış, propaganda yapanların dışlandığı bir dünya öngörüsüdür.
Tek gündemin siyaset, göz önünde olanlarin siyasetçiler olmadığı bir hayal de denilebilir.
Anarşi mi doğar diyorsunuz? illa çobanlarımız mı olmalı?
Bundan daha mı kötü olur dünya? Çok mükemmeliz ya...