dünyanın en iyi ligindeki bir takımda oynuyorsun. teknik direktör maça sokmuş seni. beceriksizlik yapınca "hoca maça alırken bana mı sordu" diye nankörlük yapmak..
o kadar alçaksın ki allah bu alçaklığını sana ve başkalarına da göstermek için sana bu cümleyi kurma fırsatı vermiş...
bu yıl üyelerine evlilik yardımı olarak 550 tl layık gören kuruluş. bu parayla iyi bir sehpa takımı bile alamazsın. fotoğraf çektiremezsin. kuaföre gidemezsin..
ya hiç vermeyeceksin bu yardımı ya da doğru dürüst bi yardım yapacaksın ki kurumsal kimliğini gülünç duruma düşürüp zedelemeyeceksin..
Anadolu Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Açıköğretim iletişim sosyolojisi dersi kaynak kitabı için katkı yaptığı üniteler çok kötü.. Direkt ingilizceden çevirmiş sanki, yazdıklarını hazmetmeden aktarmış..
dün akşam film arasında, ekrana "şimdi, pek yakında" yazıp dakikalarca reklam veren tv kanalı.. işin içinde para olunca ne ilke, ne iş ahlakı, ne de onur oluyor...
edebiyatın edebiyatını yapmak nasıl sıkıcı ise, sinemanın sinemasını da yapmak aynı şey.. edebiyat ve sinema kendinden başkasını anlatmalı.. etkisi ve tadı orada..
mürteci, gerici, yobaz ve şimdi çomar..
bir aşağılama, aşağılayıp rahatlama ifadesi. çünkü yıllar yılı halka/hayata uzak kalıp kronik muhalif olmanın rahatlama ihtiyacı oldukça fazla. o da çomar deyip rahatlıyor işte..
olayın ilginç yanı bi yerde bi köpeğin ayağı incinse hemen duyarlı merhametli insan rolü kesen bu tipler, milyonlarca anadolu insanına çomar demekten haz alabiliyor...
bu ülkeden başarılı biri çıkınca çoğu zaman başarıları dışındaki konularla ilgilenme eğilimi var. istanbul'un orta halli bir mahallesinden çıkıp dünyanın en iyi kulüplerinde oynayacak bir futbolcu yetiştirmişiz ama sanki çoğumuz başarısını çekemiyormuşuz gibi linç fırsatı yakalamışız. arda'nın davranışlarda problem var ama asıl problem bizim halk olarak büyük başarılara alışık olmamamız. çingeneye ip vermişler babasını asmış.
Devlet kurumlarının kullanacağı internet üzerinden resmi yazışma sistemi..
Evrak gönderme basit bir iş ama program çok karışık.. Her bir sayfada kırk tane buton var.. Yapmak istediğin iş alaksız bir buton adı altında olabiliyor.. Sanki devlet bürokrasisi, hantallığı programa yansımış gibi..
Ticaret hatta dolandırıcılık için bi radyo kanalı kurmuşlar, bunu nasıl daha etkili yaparız demişler, dini kullanmaya karar vermişler..
Aralıksız dakikalarca, saatlerce sürekli aynı cümlelerle ürün satma hırsı nedir lan!
Yazar. Marmara Üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölümü mezunu. Eski bir basketbolcu. Sakaryalı. (Kendisi Adapazarı demeyi tercih eder.) Ankara Caddesi civarında on yollardır mütevazi bir yerde ikamet eder. Derya deniz gibi adamdır. Neredeyse her durum, her olay için paylaşabileceği bir anekdotu vardır. Asla yazarlık kibri taşımaz. Kendisiyle kısa bir yolculuk yapmışlığım vardır, dinlemeye doyamadım. Hitabeti çok sağlam.. Bıktırmadan çok uzun zaman konuşabilir.. Namazı ağır ağır, tadil-i erkanla kılar. Bambaşka ve güpgüzel bir dindar insan örneğidir...
en özetle; dinden nemalanan, insanları yanlış yönlendiren kimselere dair bir yergi filmi.. tarihte de ve şimdi bizde de güncel konu.. fakat asla bir ateizm reklamı değil... filmde öz bir tanrı inancı var..
dinlere saydırırken islam'ın özüne dair bir eleştiri getirmemiş, müslümanların gerçekte dinde olmayan terör, kızları okutmama gibi hatalarına değinmiştir. hristiyanların "herkes günahkardır" konusuna inceden dokundurmuş...
sonlardaki serfiraz'a bağlandıkları telefon sahnesi "o, seni hep sevdi" temalı Zeki müren melodramlarını andırıyor ve biraz gerçekçilikten uzak olmuş..
biz mi hindistan'ı çok geri kalmış ülke biliyoruz, yoksa filmde mi kasıtlı hep hindistan'ın modern yüzü gösterildi bilemedim...
yalnız şu kesin ki; hint sineması holywood'a göre bize çok daha yakın, çok daha bizden, daha çok samimi...
inanan kimse için sorunlu tabirdir. hele ki bir de şehit diyorsak tam çelişki.. çünkü ölmek, kabir hayatı son yolculuk değil, yolculuğun bir bölümüdür. ruhlar aleminden başlayıp cennet/cehennemde son bulacak uzun yolculuğun bir parçası...
tuhaf gelecek ama türkiye'de birbirine en çok benzeyen halklar..
ikisi de çok çocuk yapar.
ikisi de amelelik yapar, inşaatlarda çalışır.
ikisi de konfora çok dikkat etmezler. üst başları, evleri çok gösterişli olmaz.
ikisinde de namus olayı ciddi iştir. bu uğurda cana kıyabilirler.
ikisinin dindarlığı da sağlam ve yer yer radikal olur..
ikisi de batıya göç eder.
ikisinde de akraba evliliği yaygın.
lazlar rumlarla, kürtler ermenilerle ilişkilendirilir..
denildiği gibi "biri deniz görmüş kürt, diğeri deniz görmemiş laz..."