her ne kadar rabia tipi olsa da ismi rabia olmayan yazar. el birliğiyle kendisine rabia diye hitap edersek bu durumu değiştirebiliriz sevgili takipçileri, ne dersiniz?
2 boyutlu, çok eğlenceli bir adventure oyunu. en güzel yanı ise linux ile de uyumlu olması. steam indirimlerinde 6 TL ye kadar fiyat düşüşü oluyor. şuan olmasa da indirim zamanı alınması gayet makul. pişman olmazsınız. hikaye modu zamanla sıkmaya başlıyor fakat beraber oynanıldığında gerçekten çok büyük haz alabiliyorsunuz. hatta oynamak isteyen olursa şahsıma mesaj atsın, beraber oynayalım.
sen.. sen yine değişmişsin be birader. bırak artık büründüğün bunca kılık seni nereye getirdi? hiç.. ya kendin olsaydın ne olurdu? belki şuan olmadığın biri gibi davranmak yerine kusurlu da olsa aslen neysen o olup, ona bir şeyler katabilir, onu geliştirebilirdin. ama yapmadın. zor geldi değil mi? aslında seni anlıyorum. nasıl hissettiğini biliyorum ama idrak etmek zor gerçekten çok zor. peki o psikolog sana ne kattı? 7 tane hikaye anlatıcam demişti en son. 7 hikayeyi 7 seansta, üstüne pekiştirme ve bir de cila atsa asgari 9 seans daha gidecektin. saati 120 liradan 9 seans, 1080 lira. biliyorum sırf babanın içi rahat etsin diye gittin yoksa adamın bakışlarından anlamıştın zaten rol kestiğini. he bide o var. ne demişti sana? hmmm.. evet evet, zihin okumaktan bahsetmişti. karşındakinin senle ilgili düşüncelerini anlamak. bunu yapmamanı istemişti senden. sen de ona; "eğer yapmasaydım beni kazıklayacağınızı anlayamazdım" demek istemiştin hep. diyebildin mi onu? umarım üstüne basa basa söylemişsindir.
yeni bir peygamber ancak son gelen peygamberin dini bozulursa gönderilir. evet müslümanlar sapıtmıştır belki ama sapıtmayanlar da var. hristiyanın, yahudinin de sapıtmayanları var. islam seni kapsamaz, zira hiçbir din seni kapsamaz. ancak sen onu benimser ve hayat felsefen haline getirirsen kendini onla özdeşleştirirsin. kuran bozulmadığı müddetçe yeni bir din gelmeceği gibi kuranın da bozulmayacağını allah ayetleriyle belirtmiştir. bozulduğunda ise kıyamet kopacaktır zaten.
türkçe için özel olarak geliştirilmiş milli klavye çeşidimiz olduğundan, unutan kişinin türklüğünden şüphe edilmelidir. hoş, milli değerlerimizi savunan kim kaldı şunun şurasında?
yolda bir hayvan dışkısına basıp fark etmemiş iseniz eğer, o orada kurur. ondandır. malum bu karda çok başa gelen bir hadise. hayvancağız karı küremek babında sıcak dışkısını bırakıp eritmek istiyor oradaki birikintiyi. ama üstüne tekrar yağan kar bunu örtbas ediyor ve siz de birikintinin altında ne yaşanmışlıklar olduğunu göremiyorsunuz tabii. aslında kötü bi niyeti yok hayvancağızın sizi düşündüğünden öyle şey ediyo.
neredeyse 1 yıldır facebook anasayfasında yer yer "güvenli hizmet için" telefon numaramı sorar oldu. Ardından mobil uygulamasında ki mesaj bölümüne ulaşabilmek için munzam bir uygulama daha koyulduktan sonra nihayet sebebini anladım. hayır öyle ahım şahım bi' gizliliği de yok numaramın. bunu çok tabii telefonuma gelen bilinmeyen numaralardan biliyorum. ama yaptığınız ibnelik aga..
ikisi de değil. en iyisi herkes ihtiyacı kadarını görsün, doğan çocuklar mekteplere yerleştirilsin. bu şekilde robot gibi yaşarız. ne hüzünlü ne de mesudi duygular besleriz. herşey daha güzel olurdu inan.
yazın çalışmak için abimin yanına, urfaya gitmiştim. orda belediyenin temizlik işleri müdürlüğünde çöp toplama ve haşere ilaçlamayla ilgileniyorduk. o masa başında, bense dağda gübre ilaçlayıp, karasinek tuzakları kuruyordum. kah ucuz et döner, kah emekçiyle iç içeyken içilen kaçak tütünün zevkiydi derken memnunduk halimizden. tek eksiğimiz vardı, başımızı sokacak bir dam. derken urfanın ücra sayılabilecek bir yerinde, 3 apartmandan oluşan bir sitede 1. katta bir ev bulduk. ev yeni olduğu için, urfa esnafının azizliğine uğramış olduğumuz bir kaç durum haricinde herşey güzeldi.
bir akşam üzeri, işten yorgum argın gelip, nutellalı lavaşımı yedikten sonra kendimi koltuğa atıp sigaramı yakmışken, birden kapı, kapıyı kırmadan önce ulaşılabilecek en yüksek desibeldeki sesin sınırları zorluyor, kırılmak için çırpınıyordu. neden intihar etmek istediği hakkında en ufak bir fikrim olmasa da, her ne kadar yorgun da olsam, gidip bir konuşayım sevaptır dedim. kapıya yaklaştım fakat o da ne? birileri arkadan kapıya sövüyor, kahrediyordu kapıcağızı. kendisinden özür dileyip mahrem yerini, kapı kolunu tuttum ve vicdan azabıyla çevirdim. aslında mahçup olmamam gerekiyordu, zira ben sadece aradaki gerginliği dindirmek isteyen yorgun bir şahittim.
kapı saygıyla önümden çıkıp, kenara çekildikten sonra tıknaz, ten rengi siyaha kaçan, ağız dolusu saygıyla karşımda duran bir garip adamcağızla karşı karşıya kaldım. birbirimize saygıyla bağırdıktan sonra, ziraat mühendisimiz erkan abi gelip, saygıyla sürdürdüğümüz tartışmayı çok saygısızca ayırdı. kendime bir tane daha nutellalı lavaş hazırladım, salona gelip perdeyi çektim ve kırmızı çekyata uzanıp bir sigara daha yaktım.
meğersem adamın derdi, açık olan perdemizmiş. yok efendim kendisi tam karşı binada ailesiyle balkonda oturuyormuş ta, biz de bekar olduğumuz için perdeyi kapatacakmışız. lan it, 45 dereceye varan urfa, bütün gün dağda güneş altındayım, sen insansın da biz değilmiyiz şerefsiz. bak sinirlendim yine. işin sinir bozucu tarafı her evde 2 tane balkon var, rahatsız olduğu halde bizim taraftakini kullanıyor ve her perde açtığımızda kapıya dayandı. işin ironik tarafı da her seferinde ya atletle ya da atlet üstü iliklenmemiş gömlekle geldi kapıya. yazık ama, kapıya da yazık. bir gün dedim neden öbür balkona geçmiyorsun diye, o tarafta da aile var dedi. he tamam ya, aile olan her türlü insan biz hayvanız amk. ama o da değil, karşı aile de urfalı, onlara bir şey diyemiyor. her horoz kendi çöplüğünde öter tabii.
bir seferinde de babam ziyarete gelmişti, kendisi sigara içmediği için biz de balkona çıkıp içiyorduk. babam balkonlu odada yatıyordu, bende mecbur salondaki balkona çıktım. meğersem balkona çıkmakta yasakmış. uysal bir kişiliğim olduğu için hiç dert etmedim.
daha sonra diğer site sakinleriyle konuştuk, ulan herkes şikayetçi. ev sahibi de, önceki kiracıma da salça olmuştu dedi. işin kötü tarafı bu adam muhtar. mahalle muhtarı lan. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık. belli bir müddet sonra siktir olup gittik ordan. verdiğimiz depozito da ev sahibinde kaldı ama iyi ki gitmişiz. Belediyeye daha yakın, 6. katta, çok daha güzel bir ev tuttuk. üstelik yakınında bakkal bile vardı. ve tabii, yeni bir kapı, yeni bir hayattı adeta.