her sene yan kıtada hac farizesi gerçekleştirenlerin koyun kurban edip soğuk hava depoları yetersiz diye çöle gömmesi hadisesi düşünülürse, anlamını yitiren kavramdır efendim...*
bir sonraki yeni dünya düzeninin potansiyel istenmeyenleri olacaktır efendim.
aklı olan, çocuğunu işsizliğe mahkum etmemek için imam hatip ya da bunun gibi yerlere çocuğunu göndermez.
teknoloji ve gelişmede moda olabilir ama en sonunda ekonomik ve güncel olan değer bulur. bir süre yıldızı parladı diye sonsuza kadar çürümüşlük prim yapmayacaktır...*
ne polise, ne askere tek bir kurşun sıkmamış vatan evladıdır.
askere teslim olmuştur, asker kurşun sıkamayacağı için.
stalin'e yaşasın dememiştir, bunu da nasırlaşmış organlarından uyduranlar var. azıcık incelesinler.
nasılsa siyasal islam çöpe atılırken bazı başka yalakaları da çöpe atacak kapitalist baronlar. geçmişte yerdiklerini çıkarlarına göre yüceltmeyi severler. yalakalar ve nasırlaşmış organlılar çöpe atılacak, bazı başkaları yüceltilecek; ancak deniz gezmiş onların canını sıkacak, yüceltmekte bile tereddüt edecekler...*
edit: milliyetçiler 1 kasım seçimlerinden ve bu referandumdan sonra hala konuşmaya yüz buluyorlar demek... tuğrul türkeş mi yoksa bahçeli mi yönetiyor davayı; efendim, duyamadım?*
grip aşılarının her sene neden yinelendiğini anlayamayan kıt akıllıların asla anlayamayacağı kavramdır efendim.
ya da tarım ilaçlarının neden sürekli daha da kuvvetli yapılması ihtiyacının nereden çıktığına anlam veremeyenlerin.
katoliklerin ısrarla reddettiği, islamın hiçbir zaman ters düşmediği bir teoriye bu karşı duruş nedendir diye aklını kullanamayanlardan bahsediyorum...*
öyle bir dönemdeyiz ki, insanlara şehirlerde maaşlı işler önerdiler, toprağın insanları, topraklarını terkedip, şehirlerdeki garantili işlere kapağı attılar.
kıdem tazminatı gaspı, maaş zamlarının sürekli düşmesi, devlette çalışanların bile memur kanununun değişmesi ile garantili işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları gibi olaylarla bu sağlamcı anlayış çökecek.
türkiye'de ilk defa seksenlerin başında kırsal kesimlerde yaşayan insanların sayısı şehirlerde yaşayanların altında kaldı. şimdi artık beşte bir oranına düştü.
özetle, toprağını satan, şehre kapağı attı. şimdiyse, yüksek vergisiyle, kriziyle, bir bardak suyun bile parasız verilmediği acımasız ortamıyla şehirlerde topraklarından uzakta yaşıyor insanlar. hem de dünyada açlığı katlayacak su savaşlarının, gıda darboğazlarının olacağı yeni dönemin başında.
tüy dikecek olan da otoriter rejimlerle yönetilen ülkeler olacak. yalnızca türkiye değil, avrupa'sından amerika'sına, sömürülen afrika'sından parlayan güneş uzak doğu ülkelerine kadar otoriter rejimler yerleşecek. din veya iman sahibi olmak gündemden çıkacak, açla tok arasında bir mücadele başlayacak.
toprağına sahip çık sağ duyu sahibi insanlar oluşturmak amacıyla bu zorlu ortamda verilecek verilecek bir tavsiyedir. elinizde üç kuruş birikiminiz varsa, onunla kendi çapınızda ya da yakınlarınızla, arkadaşlarınız veya akrabalarınızla birlikte, güvenebileceğiniz yerli tohum kullanarak ekim dikim yapabileceğiniz bir toprak parçası edinmeye bakın.
bir yandan kitleleri silindir gibi ezecek bir ekonomik kriz geliyor, öte yandan gıda terörizmi ve küresel gıda tekelinin baskısı zorlamaya başladı.
elinizi çabuk tutun, yoksa en verimli ve sulak arazileri ya tohum ve gıda tekellerine kaptıracağız, ya da gıdasını başka ülkelerden temin eden, türkiye'yi yılda birkaç aylığına turistik amaçlarla kullanacak dünya zenginlerinin rahatlıkla erişebilecekleri konutlar üreten inşaat şirketlerine.
lütfen en azından bu konuda biraz okuyun, inceleyin. kaybedeceğiniz yalnızca birkaç saat olabilir ama kazancınız belki de kuşakların geleceği olacak.*
ysk gündemi yatıştığında sessiz sedasız kaldırılacak olan yasaktır efendim.
unuttunuz mu rusya gaz vermezse tezek yakarız diyenleri... hani uçağını vurduğumuz için özür dilediğimiz ve ardından elçisi topraklarımızda öldürülen rusya'yı diyorum. olur böyle şeyler diyip, bizden hiçbir tarım ürünü almamaya devam eden rusya...
hani en çok antalya ve alanya'ya gelen turistlerin vatanından bahsediyorum. bakalım araplar mı ruslar mı çekişmesini, petrolü artık para etmeyen araplar mı yoksa dünya politikasına yön veren ruslar mı kazanacak...*
minik kuşu kızdırmışız. bu kadar sinir, bünyeyi yorar. *
özal dönemini yaşamış kuşağın insanı olarak, güvendiği dağlara kar yağan minnoşları sağ siyasette bekleyen sondur diyorum efendim.
bu arada önümüzdeki altı ayda yapılacak tasfiyelerin de bu sonu hazırlamakta ne kadar yol aldıracağını belirtmek gerekiyor. bakalım fetöcülerle aynı kaderi bir zamanlar aynı yolda beraber yürüyen başka hangi kesimler paylaşacak...
yavaş yavaş sindirilmesinde fayda vardır efendim. yoksa ciddi şekilde mideye oturacaktır...*
gerzekliği, yavşaklığı ve salaklığı kendini savunmak için savuran gariban siyasal islamcının "aha işte rakamlar!" diyerek çöküşü sindirme yolunda ilk adımlarını attığı süreçtir efendim.
devrilmeden önce mübarek, kaddafi, saddam, vb. yüzde kaç oy almış son girdikleri seçimlerde, bir bakıversin.
sonra kim korkuyor, onu da liderinden öğrenmeye çalışsın bu minik kuş. tabii cevap alabilirse...**
algı yönetimi geniş kitlelerin hissedeceği bir ekonomik çöküşü taşıyamaz.
bundan sonra batacak bankalar olması kaçınılmaz. iktidar zoruyla kredi veren, vermek zorunda bırakılan kurumlardan bahsediyoruz.
bu başlığa bol bol bu tarz kurum ismi yazılacaktır. çok az bir süre sonra.
insanları karınlarını doyurabildikleri sürece algı yönetimini sürdürebilirsiniz; ancak ortadoğu'da bile mama vermediğiniz halkları istedikleri gibi yönlendiremedi tek adamlar. araba beleş gaz, ev, yakacak, vb. verdi bu tek adamlar, ancak zaptettiler. mama bitince de azıcık avrupa manipülasyonuyla nasıl çöpe atıldıklarını gördük.
yakın zamanda isimlerini bol bol duyacağımız kurumlardır efendim. ama sadece bu dönemde batan bankalar değil, iktidarıyla, kalıcı olamayacak ideolojisiyle nasıl tarih çöplüğüne sürükleneceğini göreceğimiz kocaman bir organizasyona şahitlikde edeceğiz.*
ysk'nın referandum kararına gerekçesini nasıl perdeleriz diye düşünen iktidarın manevrasıdır efendim.
çöpe atılacak siyasal islamla birlikte ortadan kalkacaktır. ekonomik krizi hücre çeperlerine kadar hissettiği günler gelince, iktidar artık kendisi içer sokaklarda acıyı hissetmemek için...*
bilimsel düşünmedikten, insanca yaşamak istemedikten sonra tekere çomak sokup kudurttuğunu düşünerek tatmin olandır efendim.**
petrolü bitince, soytarılığına son verilecek olan araplar'a öykünen kişidir. maksimum 40-50 yıl sonra petrolü bitecek olan bu kavmin çöpe atılışını kudurarak izleyecek kişidir aynı zamanda elbette-tabii bu sırada kendisi çoktan çöpe atılmamışsa...*
öncelikle konya belediyesi'nin, sonra izmir belediyesi'nin borçları incelenirse, durum açığa çıkar.
paranız yoksa, gidip bmw alırsanız, işinizi kaybettiğiniz günlerde bmw'nizi satmak zorunda kalırsınız.
ama binaları, yolları kime satabilirsiniz? borçları geri ödemek gerektiğinde bunu nasıl yapacaksınız?
türkiye'ye şu durumda kimler kredi verecek altyapı çalışmaları için?
borçlu belediyeler işçilerinin ücretlerini nasıl ödeyecekler?
en iyi belediyecilik anlayışına sahip il, son kaynaklarını göz boyamak için kullanan il olmamalı diye düşünülürse, konya bu kategoride kendine pek bir yer bulamaz.
parasızlıktan su veremeyen ya da çöp toplayamayan ama zamanında kredilerle çok şahane yollar ve köprüler yapmış bir belediyeyi gözünüzün önüne getiriverin hele...*
yaz saati türkiye'de sürekli hale geldiğinde, avrupalı ve amerikan yazılım firmalarının hemen tüm elektronik takvim programları birkaç ay süren program hatalarıyla boğuşmuştu.
en basitinden türk havayollarının gps takip programlarında ekranlar 1 saat geriden gösteriyordu uçuş bilgilerini; 1 ay sonrasında bile.
şimdi benzer birşey diğer ülkelerde 26 mart'ta tekrar yaz saatlerine geçişte ortaya çıkar mı bilmiyorum.
seçsis denilern garabet bu durumdan etkilenir mi bilmiyorum.
ancak böyle bir saat farkının fırsat bulunursa kim tarafından avantaja çevrilmeye çalışılacağını oldukça net biliyorum.*
altında polemik sever bir yobazın malezya'yla endonezya'nın karıştırılmasını, vikipedia'nın yanlış yazılışını bahane edip, aslında gelişmiş olmayan ülkeleri ısrarla gelişmiş yaparak, siyasal islamın çöküşünü görmezden gelmeye çalıştığı başlıktır efendim.**
ha malezya ha endonezya, ikisinin de gelişmiş olmadığını kabullenemeyen yazarın kendini altında sinirden yıprattığı başlıktır efendim.
tekrar yazalım; siyasal islam can çekişiyor ve endonezya, malezya, suudi arabistan veya türkiye'den herhangi biri gelişmiş ülke değildir.
bu çomarın hoşuna gitmeyebilir. ancak insanın hoşuna gitmeyen kavramları görmezden gelmesi ne kadar doğrudur sorgulamak lazım.
nasıl ki geçmişte bir sol görüşlü baas rüzgarı vardı ve bunun ardından gelen yeşil kuşak ve siyasal islam, ortadoğu'dan bu kavramı sildi, şimdi de misyonunu dolduran siyasal islama kendini yok etmesi için ortam hazırlanıyor.
bunu görmek istemeyenlere de kardeş kardeş şizofrenilerini yalamak düşüyor.*
edit: yaşamak yerine yalamak yazmışım ama değiştirmedim. çünkü bu yaşamak değil, yalamak aslında...*
harf hatası bir edit'e bakarken, kavram hatası neyi değiştirmeye bakar, bunu sorgulatan başlıktır efendim.
sinir patlaması yaşayan çomarın, belirtilen başlık altında suudi arabistan ve malezya'nın gelişmişliğini vikipedia'dan başka yerlerden okuyabileceğimizi iddia ettiği kavram olmakta ayrıca.
yorma kendini bu kadar çomarım, değil işte suudi arabistan'la malezya gelişmiş ülke. argümanını başka bir şey üstüne kur gel, bu olmadı.*