istanbulda yaptıkça, (elbetteki sakin bi mekan bulmak kolay değil, her yer çok kalabalık) gençlikten ümidimi yan masaların muhabbetini dinledikçe (dinlemek zorunda kaldıkça) kestiğim aktivite.
hayatın müşterek olduğunu dile getiren, hele ki hayatını birleştirdiği kadının çalışan biri olması ya da olmasını istemesi durumunda, daha da fazlasını yapması gereken erkek.
başta kadınların toplumdaki yerinden tut da toplumsal etiketlere kadar tüm konularda eşitlikçi konuşup konuştuğunla tezat yaşayamazsın efendim. öbür türlü kişiliğin-tutarlılığın sorgulanır.
sokaklarda bağırmayı özgürlük sanan, yerlere çöp (başta bira kutusu-şişesi olmak üzere) atmayı kendinde hak gören, sürekli insanların önünü kesip 1 lira-1 dal sigara isteyen kitle yüzünden; rock statüsünden çıkıp popüler kültür statüsüne bürünmesiyle ruhunu kaybetmesinden ama bu popülerizme rağmen sürekli benzer isimlerin sahne aldığını düşündüğümden; kontenjan sınırının olmamasıyla organizasyonun hizmet anlamında çöktüğünü düşündüğümden; sürümden kazanmak gibi esnaf zihniyetli umut kuzey tekelleşmesinden; eğlence sektöründe de birbirimize saygımızın kalmadığını bir kez daha gördüğümden daha önce bir elin parmakları kadar katıldığım ancak artık katılmayı düşünmediğim festival.
Isınamadığın bi şehirde, sevmediğin okulunda-işinde, normalde muhatap olmayacağın insanlarla kaynarken çevren, seni sen yapan şeylerden çok uzakken; girdiğin-gireceğin iç savaşın kaçınılmaz sonucudur.
"kadın kısmı........ olur." cümlelerine çok kızıp da "erkek adam...... olmalı." cümlelerini nasıl bu kadar rahat kurabiliyorsunuz?
ikiyüzlü müsünüz yoksa yapıştırılan etiketlerden bi tek kadınların mı rahatsız olduğunu düşünecek kadar cahilsiniz?
Olması gereken adaletin asla ama asla gerçekleşmediğinin bilinçli ya da bilinçsiz bi şekilde farkında olan insanın; hak yiyenin, suç işleyenin inandığı değerler doğrultusunda cezalandırılacağına inandığı adalet şekli.
Bence yok öyle bi adalet, herkes yaptığıyla kalıyo.
Hangi yaş grubunda, hangi meslekte olursanız olun haftanın diğer günlerine oranla sevilen üçlü.
Bu ortak noktayı birleştirici güç olarak kullanmalıyız.
Ten rengine, kemik yapına, tüylenmene, göz rengine, saç rengine, boyuna yön veren etkenler.
Seçim şansının sende olmadığı ama trajikomik bi şekilde bu etkenlerle kendini üstün gördüğün ya da küçümsediğin durum.
Senden öncekilerin yaptığı siyasi seçimleri, konuşacağın dili, içine tıkılıp kaldığın sınırları saymıyorum bile.
Bilin ki ya bi yalan sığınan ya da bi yalana giden cümlelerdir.
Çoğunlukla dinen caiz olmayan siyasal eylem ya da hedeflerde, kendini muhafazakar kimliğiyle satan partiler tarafından kullanılır.
Kazandığını düşün an.
Sen kazandığını düşünürsün; iyi bi yere kapak atmışsındır (okul, iş...), bi yerden para gelmiştir, mevkii atlamışsındır, sınavı kazanmışsındır-geçmişsindir, hayallerindeki eve taşınmış istediğin arabayı almışsındır...
Heh işte o anda belki biraz tadını yaşamak adına bi kenara çekilip seyre dalarsın ya, belki kutlama adına sevdiklerinle bi iki yudum bişey içersin.
O anda kaybettin sen.
Kendine tekrar geldiğin vakit ipin ucunun çoktan kaçmış olduğunu görürsün.
Sen tüm bunlar için çabalarken de kazanmanın sarhoşluğunu yaşarken de hayat devam etti.
Ve sen çok şey kaçırıp kaybettin.
Biçok kılıf giydirilen ancak çoğunlukla bi sonraki aşamaya geçiş tepkisi için yapılan hareket.
Beyin ya da irade muafiyeti yalandır. Alınan tepkinin olumsuz olmasıyla söylenir.
Zaten kadınların da bu yalana inanmadığını çok iyi biliyoruz.
Türk edebiyatı alanında klasik isimleri görmeye alışık olduğum yapı kredi yayınlarında alışılmışın dışında ismini görmemle kitaplarıyla tanıştığım yazar. (evet yayınevine göre kitap seçerim)
Postmodern edebiyat çizgisi altında biraz mistik biraz etnik havayla belki de toplumun büyük çoğunluğunu rahatsız edici konularını ele alırken beni de aldı götürdü kendine aşık etti.
Okunan kitaplar:
Beş sevim apartmanı
Madam Arthur bey
Kırmızı zaman
Deli kadın hikayeleri
Okunacaklar :
Şahbazın harikulade yılı
Gergedan
Arkadaşlarıyla tanışmaya-kaynaşmaya gidilmiştir. Bikaç dallama soğuk davrandı tabi bana. Ben de mekandan çıktıktan sonra kendisine durumu anlattım.
Ben alışık değilim böyle şeylere dedim, masaya gelen kimseye soğuk davranılmaz, hele ki arkadaşın gelip hayatındaki kişiyi getiriyorsa ne kadar sevmesen de o an için, arkadaşının hatrı için gülümsersin dedim.
- sıcacık bi adamsın çünkü, dedi, sarıldı.
Edit: 5 ay falan oldu, Bayadır görmüyorum kendisini.
ironi dersin, şaka dersin, lafın gelişi dersin anlamam ben.
Terbiyesizliktir efendim.
istersen beden eğitimi öğretmenine de, öğretmense terbiyesizliktir.
Bi meslek bu kader itibarsızlaştırılamaz yahu.
Yazdıklarınızdan okuduğum kadarıyla belli yanlışlarınızı düzelteyim. Nafaka alan kişi; tekrar işe başlarsa veya yeniden evlenirse yoksulluk nafakası dediğimiz nafaka düşer.
Tabi bunun için sigortasız çalışan (kayıtlarda gözükmesin diye) ya da hayatına aldığı yeni insanla evlenmeyip imam nikahıyla beraber yaşayanlar var.
Çocuk için verilen nafakaya zaten kimsenin bişey dediği yok sanırım. Ama bunun için de velayeti alanın masrafları yüksek gösterip daha fazla para alıp bu parayı da kendi için harcadığı aşikar.
Bi de tazminat meselesi var tabi. Bizim hukukumuzda edinilmiş mallara katılım rejimi var, yani kimse sizin evlenmeden önceki malvarlığınızdan bişey isteyemez. Şunu da unutmayın karşı tarafın kusuru olmadan (buradaki kusur hukuki kusur) boşanmaya çalışırsanız tazminatı unutun.
Kısacası kurallar bu kadar netten açığı da suistimal edeni de tüm takılar gelinindir gibi karar saçmalıkları da var.
Ne yapın ne edin o sözleşmeyi yapın.
Mobile ve lite gibi ücretsiz versiyonlarının çıkmasıyla pay to play oyunların kıymetini hatırlatan oyundur.
Pay to play oyunlar; oluşturdukları ceza sistemiyle üçüncü parti yazılımdan uzak tutar, çünkü oyuncu ban yiyip parasına yazık olmasını istemez.
Belli bi yaş grubunun o oyunu oynayacak yaşta olmamasına rağmen oyuna girmesini önler. Bu şekilde özellikle squad gibi modlarda tilt olmazsınız.
Takım oyunlarında keyfi afk kalmayı önler. Çünkü yine cezası vardır.
Bi de Server sorunu var tabi. Türkiye serverında Türkçe konuşan yok la.