yeni karmam vesselam evet bunu beğendim. 115 te gördüm kendilerini sevindirik oldum ne bileyim. etrafımda sevilir, sayılır, hürmet görenimdir bilirim. biliyordum fakat onaylanınca da bir hoş oldum şeyet. teşekkürler sözlük takipçinizim.
değiştirin şu karmamı daha orjinal birşey bulun bana dedirten gönül alma karması.
bu ne yaaa! doğru dürüst gönlümü al sözlük. kandırma beni boş laflarla.
ilk baştan şunu not etmeliyim dkkat edin yada etmeyin dert değil!!! bu entrymi nereye yazacağımı bilemedim lan bunu da buraya döşeyeyim dedim ve yazıyorum. itiraf içerikli bir dert yanma olsun bu da. konu da itiraf ediyorum aradığım başlığı bulamadım buraya yazdım. eee başlık açsaydın aa salak seslerini de duydum. kaçmadı! bilseydim açardım tabi onu da bilmiyorum!
asıl entry....
konu:ariel detarjanının son reklamı
moda tasarımcısı olmak isteyen fakat olamamış bir anne ve bunu gerçekleştirebilen genç bir kız başrollerde. bir kırmızı elbise tasarlamış odasında yatırmış yatağın üzerine hayran hayran bakıyor. anası elinde kahveyle çok yorulmuş olan kızanına jest yapacak. ahaaa! o da ne kahve çat diye dökülür. külliyen nazar!! anasının kem gözlerinden, insan kızını çekemez mi ya, olmadı bak. elbisenin tam ortasında koca bir kahve lekesi.
hemen gerçek hayatta bir kesit... kız anneyi parçalar demediğini bırakmaz. saçını, başını yolar annenin. ama bunlar yine olgun. aman anne üzüldüm ama ne yapalım bulursun bir çaresini sen mantığıyla ufak bir surat asış. anne ise dur bu hele biraz dursun kurusun ben hemen gidip bir marketten ariel alayım hareketlenmesi. yıkarız hele kurusun bir tabakalaşsın ondan sonra ayağı. madem o kadar sonuç odaklısınız, kurtarıcısınız neden makinenizin üzerinde deterjanınız yok marketten gidip tek tip reyondan deterjan alıyorsun. alırken neden hiç fiyatlara bakmıyorsun. hayır en zengini parayı boka süren dahi gari ihtiyari bakar efenim. haaa yok evde makinede plastik kutunda deterjanın var ama omo. o çıkarmaz hissiyatı mı verdin bize. kaçırdık o kısmı şayet o zaman.
ne biçim kadınsın evinde doğru dürüst deterjanın yok, koşuyorsun markete. kocan öğretmiyor mu tek seferde alın şunları diye.
sözün özü ev kadınları salak değildir aptal aptal film çevirmeyin. akıllı mantıklı işler yapın değer görsün, beğenilsin. gerçi "this is a pen!" geyiği halen aklımızda ama. Allahım halen yaşıyorum delirmeden şükürler olsun sana!
yılın 365 günü yatarak, gezerek tozarak bilumum dinlenerek tembellikten şişerek geçiren bünyeye sahip olabilen şanslı fakat bir kadar bedbaht insanlar.
zamanında gruba dahil olduğum ancak verdiğim son kararla ümüğüne kadar diyeceğim ve çok uzakta kalacağım kız tipi.
bir zamanlar fakir ama onurluyduk da ne oldu! veren değil alan olmak lazım çoğu zaman. kadir kıymet bileni anlayana gelinceye kadar iş işten geçiyor efenim.
hemen bir babaanne vecizesi "veren iyi olaydı kızım orospular kraliçe olurdu."
hayatı boyunca sadece ve sadece 1 erkeği parmağında oynatabilmiş kadındır. ama nesli tükenmekte evet. bu modelin turboları piyasada salaklar evrimde yok olmakta.
yarışma tek kelimeyle çizgi film formatından çıkmış. o neydi yaaa yat, kalk, ye, iç, öl, kalk, ye, iç, yüz, gez, yarış, dolan, uyu, ye, iç, hep aynı giysiler.
hangi amaca yönelik olduğunu pek kestiremediğim halde dinlemeye devam ettiğim baştan sona 100 kesik kesik 500 sadece son özlü sözünü ise hergün dinlemekle artık gına geçiriyor olmam. bezdim bezdim. böyle bir hikaye olmaz. alın bakayım.
eski zamanlarda köyün birinde aşifte bir genç kız varmış. kız epey işler becermiş adı sanı duyulur olmuş, hafif yollu anlayacağınız.
sonra köyde safça bir oğlancık var. sever bu kızı gönül verir. oğlanımız o kadar toyki bilmez kızın hakkında dönen geyikleri. velasıl gün gelir bizim toyun kulağına zillimizin efsaneleri ulaşır. toy inanmaz inanmaz ama işkillenir. eğer bu kız kız oğlan kız çıksın ben de onun şerefine ahırdaki sığırı keseceğim der.
gün gelir evlenirler. kızımız nah bakire tabii. çözüm yolu olarak mumu eritir götüne döker. **
gerdeğe girer çıkarlar. sabah sabah bizim toy kalkıp ahıra gider ve daneyi (sığırı) keser. buna şahit olan kadınsa "vahh vahh!!" der.
"yazık oldu alaca daneye, neler girdi çıktı bu mumlu haneye!!!"
bu hikaye babanemin takıntılı olduğu bir hikaye. her duruma uyarlar anlatır. artık yeter nidalarıyla yarısında keser. başka bir vakit gene başlar. bazen bak sana birşey anlatayım der. başlar. kaç kere anlattın derim bunu acı bana. bazen de gerçi anlatmışımdır ama diyerek gene anlatmaya koyulur. bilinçaltıma inilse bu hikaye damga ile kazınmıştır o kadar. çıkardığım hisseleri anlatmıyorum. onlar ütopik artık.
not: babaanne ile yaşamak güzeldir ama bir o kadar zordur! zaman zaman çekilmezdir. ama yine de yaşanılasıdır. *
-çok destekli yalanlar atıp bazen bunlara kendim de inanıyorum.
-bütün şarkıları kendimce yorumlayıp yeniden söz yazıyorum.
-insan vücudunda en çok ayaklardan iğreniyorum.
-içimden 1 123 1 diye sayarak sakinleşiyorum.
-reçeteli bir obsesif kompulsifim.
-tam bir alışveriş manyağıyım ve aldığım şeylere bazen bende anlam veremiyorum.
-heyecanlandığım zaman kekeliyorum.
-ağlayan çocukların suratının ortasına patlamak istiyorum.
-küçükken annem ölmesin bende 1 ay hiç sakız çiğnememe adağı adadım ve uyguladım.
-yaptığım yemeklerin dibi unutkanlıktan hep tutuyor.
-şimdiye kadar 3 büyük takımın taraftarı oldum.*
-annemin çelik tenceresini yakıp çöpe attım, o tencereyi hala bir komşuda sanıyor.
-ben butonuna sık sık basıp eksi artı oylarımı bakıyorum.
-en ufak bir tıkırtıda ödüm kopuyor dilim dışarı düşüyor.
-habire rüyalar görüp çoğunu unutuyorum akılda kalanların her kelimesini rüya tabirlerinde arıyorum.
-gün ortası uyuduğumda ertesi günün de geçmiş olduğunu zanneden bir kafa ile kalkıp ortalığı birbirine katıyorum.
-ağlarken aynaya bakıp yaşlı gözlerimin güzel olduğuna inanıp moral buluyorum.
-osurmadan sıçana... geyiğini uygulamaya sokmuş bir insanım.
-derin temizlik yapmaya niyetlendiğimde ortalığı dağıtıp bırakıyorum.
-bütün kutulara, hurçlara, bavullara içindekiler bölümü yapıp aradığımı kolay bulmaya çalışıyorum.
-ofsaytın ne olduğunu çok iyi biliyor ama nasıl olduğunu yine de çözemiyorum. bu konuda delirttiğim iki kişi tanıyorum.
-ingilizce 1 tek şarkının sözlerini dahi ezbere bilmiyorum.
-bebeklikten beri annemin söylediğine göre hep gazlı bir çocuk oldum.
bu ruhu taşımak için öncelikle girişimci olmak evladır. akabinde frenlenemez bir arzu ile birşeyler vücuda getirmek sürekli risk almakla başarılar elde etmeye çalışır durur. bu ruh öyle bir şeydir ki insanın kanına girmesin sonra vay vay vay çıkarıp da atamazsın.
yıl doksanlar...
arkadaşlarla birgünlük harçlıklarımızı biraraya getirip sermaye olarak bir kutu toplu iğne almıştık *
ve tabi ufak bir kargaburun.
sonra toplu iğnelerin arkalarını kesip çift halinde bütün okulda kızlara satmıştık top küpe niyetine. bunların neden klipsleri yok diyenlere ise bunlar topluca amerikadan geldi bu şekil. millet de inanıp almıştı onca. bu iş iyice tutmuş ve sermaye tabiri caizse 1 e 1000 katlamıştı. takım arkadaşları tekrar bir araya gelip okulda küpe satacak kız kalmayınca herkesin yolunun düştüğü tekstile girmiştik...beyaz fanile alıp kumaş boyası ile batik boyayıp onları pazarladık bir süre. bu da fena satmadı...o zamanlar küçük sermayelerle harçlıklarımızı çıkarmıştık.
babanne rutin olarak çarşamba günü giyinir çantasını tam kapının önüne atar ve 'benim ağrı kesicim bitti gidip alayım.' der. o anda buram buram parfüm kokusu burna çalınır ve 'babanne vayyyy dökmüşsün parfümü gene!!'
'eee caaadaaaalozzzz sen de herşeyi anlıyorsun haa!'
akabinde bir de kalaylama yapar öyle gider.
+ eee kolonya dökersin koktu derler parfüm dökersin koktu derler. ne edeyim ben. sen verdin bunu vermeseydin. allahım al canımı da kurtulayımmmm.
- yaaa babane bişe mi dedik yaaa.
çatt.
her daim trip her daim.
çok büyük ihtimal değil kesinlikle hayatında iki üç kitaptan fazlasını okumamış insandır. iki kelam lafla daha çok şey öğrenebileceğini zanneden kısa öz ve yüzeysel konuşan, düşünen, idrak eden yazardır. okumanın ve öğrenmenin idrakına varamamış yavan insan.
başlığı görüp hey gidi çocukluk ne güzeldin sen be dedirten, çocuklarının sırf boğazlarından iki üç lokma daha fazla geçsin diye annelerin geliştirdikleri yöntemlerden biri..
hemen bir anı...
annem o zamanlar işi abartmış ve şekerli yoğurttan sonra yemeklere de şekeri basmaya başlamıştı. patates yemeği yemediğim için içine şeker dökerdi, patatesleri çatalla ezer bulamaç kıvamına getirir etinden yemesemden suyunda da faide vardır mantığıynan yedirirdi. deme yemekleri seçen lappidik bünye bunu sever, yerdi. annem de üşenirdi muhakkak ama yapardı..şeker hastası olmadık şükür ama aklımız kestiğinde ana kıymeti bildik vesselam.
"efsane ilanlar" bölümünden bir komedi daha..
lastikler muşluhelin marka..koltuklar tertemiz burun karıştırılıp sürülmemiştir..lütfen pazarlık için cepten arayınız çağrı atmayınız hain (çok fazla) küfür ederim..
artık bunu yazan da rizeli bir amca:):)