bu havaalanındaki kalabalığı cast ajanslardan falan mı buluyorlar arkadaş. nerden haber alıyor bu kadar adam bir futbolcunun geleceğini merak ediyorum.
gözlerini söndürme muhtacım
ben senin aydınlığına muhtacım
yepyeni bir ilkbahar harcayıp
bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
rüzgar gülünü arayacağım
oran'da pernanbouc'ta tombuktu'da
vinçler yine akşam indirecekler
gözlerin rüzgarda savrulacak
ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan ben senin olsam
bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam bırakmasam
seni kucaklasam kucaklasam
birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek
muhtacım evet. olmuyor ki olmak da neyse artık. tuzu olmayan yemek gibi bir şey galiba muhtaç olduğun bir şeyden eksik yaşamak. alışıyorsun evet. zaten böyle şeylere çabuk alışan bir adamım ben. alışıyorsun ama neye? tatsızlığa, tuzsuzluğa. hayatından çıkıyor böylece belli şeyler. sonrasında ne halt etsen de aradığın o tadı, tuzu bulamazsın. bu haldeyken tek umut ettiğin o tadı unutmamak sanırım. sana acı verse de sürekli hatırında tutmak, yine de onu unutma riskinin yanında bir hiç. mevsimler boyu buna katlanmayı göze almış haldeyim şimdilik yeter ki gözlerindeki aydınlığı hatırımdan alıp götürmesin rüzgarlar.
süreklilik arz eden işlerden hep sıkıldım bugüne kadar. evet sürekli olarak süreklilik teşkil eden işlerden sıkılıyorum. sıkılmadığım tek sürekliliğim senden bahsetmek sanırım. lafı bir yere getirmek gerekiyorsa o konu senin hakkında oluyor. bir kişiyle bir konu hakkında konuşuyorsam o konuşmadan sıkılmamak için senden bahsetmek zorundayım. birini sevmek güzel ama artık onun zorunluluk haline dönüşmesi gerçekten sıkıntılı. sıkıntılı işleri sevmem. evet sıkıntılı işleri sevmeyen bir adamım ben. benim için her şey kolay olmalı. zor şeyleri de sevmiyorum ben. bir şeyi tanımlamak zor olduğu zaman şey kelimesini kullanıyorum mesela. zorluklarla mücadele etmektense ya yapabildiğim kadarını yaparım ya da vazgeçerim. evet kolay vazgeçen bir adamım ben. senden vazgeçememe sebebimse zorunluluğa dönüşmüş olman. zorunluluklardan hiç hoşlanmam. irademi ortaya koymaktan alıkoyuyor bence zorunluluklar. şuanda seninle ilgili düşüncelerimin hiçbirinde objektif olamadığımı düşünüyorum mesela. bu düşüncelerimde boğuluyorum ankaranın orta yerinde. boğulmak çok yorucu aslında ki ben yorucu işleri de sevmeyen bir adamım. yüzmeyi hiç sevmem mesela çok iyi yüzdüğüm halde. sen şimdi benim için hem süreklilik hem zorunluluk hem de inanılmaz yorucu bir şeye dönüştün ama seni seviyorum işte. evet yine ankaranın orta yerinde seni seviyorum. kendimi ifade etmekte hiç zorlanmayan bir adamım ama mesele senle ilgili olduğu zaman kendimi hep yetersiz hissediyorum. seninle ilgili duygularımı ifade edemediğimi düşündüğüm her an aslında seni sevmeyi bile hak etmediğimi düşünüyorum. mesela seni sevmeyi hak eden insan iyi şiirler yazabilmeli senin için. ama ben öyle bir adam değilim ve öyle olmak için mücadele edecek bir adam da değilim. yapabildiğim kadarını yapıyorum. iyi şiirler yazan adamların şiirlerini okuyorum senin için. vazgeçmiyorum ama hak ettiğin ifadeleri bulabilmek için onlarca kitap okuyorum. birisi aşık aşık bakma yeter artık dediğinde hiç utanmıyorum mesela hatta çok mutlu oluyorum bunu duyunca. demek ki gözümün önünden hiç gitmediğin gerçeğini başkaları da görebiliyor. şuraya yazdıklarımın yarısını sana yazsam her şeyin daha farklı olacağını biliyorum aslında. sana bir mektup yazmaya da başladım ama sonu gelmeyen bir şeye dönüştü bu mektup. sayfalarca yazdım. defalarca okudum yazdığım bütün satırları. yeterli gelmiyor bunca sayfa. tam olarak kendimi ifade edemediğimi düşünüyorum. bu sonsuzluk çok hoşuma gidiyor işin doğrusu. bu kadar sonsuz bir ifade oluşturduğun için bu bünye de teşekkür ediyorum. bu arada teşekkür etmeyi çok seven bir adamım ben.
SeÇim Çalışmalarının yapıldığı bir dönemde Cumhurbaşkanı'nı muhatap almak zorunda kalmaktır. Şu duruma bakarak bile Anayasa'yı siklemeyen bir Cumhurbaşkanı'na sahip olduğumuz görülebilir. Gerisini varın siz düşünün.
elimden gelen bu ben iki kişiyim
çoğalmak neyse ne azalmak zor
birisi seni her an bırakıp gittiğim
öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
elimden gelen bu ben iki kişiyim
birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o
bir yerin üşüse onun sıcaklığı
öbürü en içten çağrını işitmiyor
elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birden çıkmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
bu şiir çok sevdiğim bir adamın çok sevdiğim bir şiiri. tamamını yazmadım çünkü bu kısımları tamamen beni anlattığı için okuduğun zaman işte bu benim adamım diyeceksin diye düşünüyorum. bir eserin bir kısmını kullanmak ne kadar doğru bilmiyorum ama şuan yapmak istediğim bu ve yanlışsa şimdiden özür diliyorum.
sana her zaman söylediğim bir şey vardı hislerim hakkında. değişiyorum. her gün, her hafta, her ay farklı düşünüyorum bizim hakkımızda. sana sürekli açıklamaya çalıştığım gibi elimde olan bir şey değil bu. seni sevdiğim kesin ama değişik zamanlarda acayip davranışlarım olduğu da bir gerçek. bu şiiri okuduktan sonra bundan kaçmamaya karar verdim artık.
demek ki diyorum benden yıllar önce yaşamış büyük şiirler yazmış insanlar da benimle benzer şeyler hissetmiş sevgilileri hakkında.bunların çoğu mutlu ilişkiler yaşamamış ama sevmiş be. yetmez mi sevmek bazen? kişisel tercihlere göre değişen bir cevabı var bu sorunun ama yetse keşke. olmaz mı? yetmez mi?
senin için gelip yaşamaya başladığım bu şehre alışamıyorum ben sensiz. çok anlamsız ve korkunç her şey. kalabalıklar arasında o kadar yalnızım ki sen olmadan. çekip gidebilirim tabi ki eğer ki kesin olarak gelip de yanımda olmayacaksan ama gidemiyorum işte. gidemiyor insan bazen. ben ilk defa yaşıyorum bu gidememe olayını ama giderim bildiğin üzere çok da uzaklara giderim. çok geç olmadan gel diyorum sadece. bu şehirde yaşayamam diye düşünüyorum çoğu zaman. sebebi yine sensin.
düşünmeye fırsat bulduğum her an şu soruyu soruyorum kendime. dört milyon insanın yaşadığı bu şehirde neden sensiz yaşayamıyorum ben. neden anlamsız ve korkunç bütün bu başkentteki her şey. seninle ayrı şehirlerde yaşamaya başladığımız günden beri tek planım - plansız programsız yaşamayı seçen bir insan olarak söylüyorum - ankara'ya gelip yaşamaktı oysa ki. hangi şartlarda ve ne şekilde yaşayacağımı hiç düşünmeden sadece bu şehirde yaşamaktan ibaret olan bir plan işte.
şimdi tüm günüm korku içinde geçiyor. her girdiğim caddede işte şimdi diyorum yanında biriyle el ele tutuşarak çıkacak karşıma. o kadar çok hayal ettim ki bu anı. bazen diyorum yaşansa da şu olay kurtulsam bu hayallerden, rahatlasam. hatta planlar bile yaptım bu olayın yaşanacağı günle ilgili. aştiye giden en kısa yolları hesapladım. vakit kaybetmemek için sürekli taksi parası taşıyorum cebimde. bu şehrin korkunç olma sebebi yine sensin.
memleketim dışında hiç bir mekanın ayrı bir anlamı yoktu benim için seninle tanışmadan önce. bu şehir farklı benim gözümde bundan böyle. bazı yerlerinde seninle hiç unutamayacağım anılarım olduğu için biraz. geri kalan çoğunluk ise seninle yapamadıklarım ile alakalı bu şehirde. hep hayalini kurduğum ama yapamadığım o kadar çok şey var ki. kızılay ışıklarda karşıdan karşıya geçerken el ele tutuşan çiftleri görünce sen de kötü oluyor musun bilmiyorum ama ben hep kötü oluyorum. bu sebeple bu şehrin en sevmediğim yeri kızılaya dönüştü. ne vakit oradan geçsem her şey o kadar anlamsızlaşıyor ki gözümde. bilemezsin. sebebi yine sen.
gidemiyorum buralardan işte. bir ihtimal diyorum içimden ama çok az diyebiliyorum bunu. nazım diyorum bazen. her sabah kalkıp önce senin fotoğrafına sonra da bir elmaya seni seviyorum diyorum. evet dolabımda üç aydır dokunmadığım bir elmam var. kafka diyorum bazen. sevgilin varsa eğer ki bunu öğrenmeye cesaret edemiyorum. olsa bile hala bu şehirde kalabilmek için milena diyorum ne güzel isim aslında.
sadece bir şehri sevdirmekle kalmadın bana ama daha uzun bir yazıyı okur musun bilmiyorum. buraya kadar okuduysan bil ki bu mektubun sonunda da başında olduğu kadar seni seven bir adam var.
hep mutlu olman dileğiyle.
senin.
bu mektubu da zarfladım koydum bir kenara diğerleri gibi.
bunu kim icat ettiyse kına tepsisiyle kovalasınlar onu lan. insan üniversite eğitimi alıp, o pozitif bilim yuvasından çıkıp, giderken de kına mı yakar mk.
adalet ve kalkınma partisi denilen siyasi parti. adalet desen yok bak cidden yok adliyede staj yapan bir avukat olarak söylüyorum. kesinlikle yok. kalkınma desen var tabi ama kimin kalkındığı malum. bence ismini kendine kalkınma partisi olarak değiştirmeli. kkp. dabılkpi.