Klise bir sozdur fakat ulkemizde acilan bir haber kanalinda ya da gazetetenin mansetinde en az 2,3 tecavuz, cinayet haberi oldugundan dolayi haberleri okumak, izlemek bazen icimden gelmiyor, ama koru korune de yasayamayiz ki, mecbur...
Anlamadığım şu ki; Bir seslendirme sanatçısı bir reklam filminin dublajı için belki dakika, saat ya da günlerini harcarken, Acun Ilıcalı denen medya adamının iki dakikada özelliksiz bir ses ve sportif bir görüntü ile yayında konuşarak reklam yapması ve paraları kırması olayını saçma buluyorum!
empresyonizmin yaratıcısı olan Monet'in sergisi 6 ocakta sonra erecektir. Henüz ziyaret etmemiş olanlara tavsiye ederim.
Monet kimdir?
Sergisinde, izlenimcilik akımına ismini veren Claude Monet’nin Giverny Bahçesindeki evi, geç dönem bahçe manzaraları, nilüferler ve ünlü Japon köprüsü tablolarının yanı sıra, kişisel eşyaları ve fotoğrafları da yer alıyor.
Sanatçının bahçe tutkusunu ve büyük önem verdiği aile yaşamını yansıtan sergide Monet, 20.yüzyılın ilk çeyreğine kadar uzanan sanat yaşamında sergilediği yenilikçi yaklaşımlarla, 1940 ve 50’lerin geleneklere karşı gelen genç sanatçılarına ilham veren kimliğiyle tanıtılıyor.
Bergamut aromalı çay'dır.
Daha da aromasının yoğunlaşıp, güzelleşmesi için; çay demlenirken, demlik içerisine 1 adet karanfil atarsanız, hem tadı daha farklılaşır, güzelleşir hem de söylenenlere göre karanfil'in faydasından yararlanırsınız.
Nostalji müziğinin çok değerli sesi; Ayten Alpman vefat etti.
Artık yoksun, herkes gibi sende bu hayattan çekip gittin...
Senin plaklarını dinlerken ve birgün canlı dinlemenin hayalini kurarken,
O güzel, eşsiz sesi dinlerken, anlatılan geçmişteki günleri geleceğe taşıyıp, o günleri hayalde yaşamak isterken;
Neden bu veda...
Neden ansızın bu veda...
Müzik dünyası bir değerini daha kaybetti.
Ayten Alpman Anısına...
Yılını tam olarak hatırlamıyorum ama; Edmund Morris'in; " Tahta Çanaklar " adlı tiyatro oyunuydu.
Hayal meyal hatırlıyorum, Ankara devlet tiyatrosunda izlemiştim, dekorlar, kostümler, ışıklar öylesine büyüleyiciydi ki, daha oyun başlamadan o atmosfer'e kendimi kaptırdığım gibi hayal gücümle ve daktilomla oyunu beynimde yazmaya başladım.
Düşündüklerim bir derece doğruydu ama öylesine mükemmel bir oyundu ki...
Şimdi ise; Konya devlet tiyatrosunun aynı oyunu sergilediğini gördüm, umarım gelecek bir zaman dilimi içerisinde o mükemmel oyunu, aynı düşünceler içerisinde izleyebilme fırsatına erişirim.
Ansızın düşündüğümüz ama gerçekleştiremediğimiz durumdur.
Tanımadığım, daha önce hiç görmediğim, belki daha sonra da hiç karşılaşmayacağım biriyle hayata dair sohbet etmek isterdim...
Haytap Bir ilki daha gerçekleştirdi ve uzun uğraşlar sonucu uğraşılan hayvan haklarının 5999.hayvanlara zarar verenlerin cezalandırma yasasını meclise taşıdı ve meclisteki partililer tarafından kabul edilmesi şahsen beni çok sevindirdi.
Umarım bu yasa tasarısı en yakın zaman da yürürlüğe girecek ve hayvanlara zarar veren, tecavüz'e yeltenen insaniyetsizler çok ağır cezalara çarptırılacaktır...
En hafif kalorili tatlı türüdür, tadı doyulmaz olduğu gibi yapılışı da kolaydır.
Değişim Karşılığı;
1 porsiyon tarçınlı mozaik pasta
Yanii;
2 dilim ekmek + ½ süt + ½ meyve
Tarçınlı Mozaik Pasta
Malzemeler (2 kişilik)
2 paket tarçınlı diyet bisküvi (elmalı yada sade de olabilir)
1 su bardağı (200 ml) yağsz süt
2 tatlı kaşığı tepeleme pirinç unu
½ tatlı kaşığı tarçın
1 adet elma (rendelenmiş)
2-3 tatlı kaşığı toz tatlandırıcı
Hazırlanışı;
Süt ve pirinç ununu kısık ateşte pişirin. Muhallebi kıvamına gelince altını kapatın ve 2 tatlı kaşığı tatlandırıcıyı ekleyin.
Ayrı bir tavada elma rendesi ile tarçınları pişirin, ocağı kapayınca 1 tatlı kaşığı tatlandırıcı ekleyin.
4 adet bisküviyi bir kabın tabanına dizin, muhallebinin bir kısmını dökün ve bir kat daha bisküvi yerleştirin, tarçınla pişirilmiş elma rendesini tam ortaya yaydıktan sonra üst katlarını da bir kat bisküvi bir kat muhallebi olacak şekilde tamamlayın.
Pastanızı buzdolabında 1-2 saat beklettikten sonra servis yapın...
istanbul- Konak da elektrikçilik yapan Mesut Yontanın metroda çekilen bir fotoğrafının Facebooka konmasıyla biranda ünü arttı. DHA'nın haberine göre, Yontanın Atatürke benzetilen fotoğrafı onbinlerce kişi tarafından Facebook da tıklandı, paylaşıldı. Kaşları, geniş alnı, saçları, mavi gözleriyle Atatürke benzetilmekten çok mutlu olduğunu söyleyen 60 yaşındaki Yontan büyük annesinin de Selanik göçmeni olduğunu hatırlattı, "Atatürke benzetilmek, Facebooktaki yorumlar çok hoşuma gitti. Facebooktaki hesabımı benim adıma oğlum açtı. Aktif kullanıcı değilim; fakat yorumları okuyorum. Çok mutlu oluyorum. Gerçekten de Atatürke benzemek için hiçbir çabam olmadı. Buna rağmen Atatürke benzetilmek çok güzel" dedi.
Alışverişe gittiği markette, yolda insanlaın kendisine şaşkınlıkla baktığını anlatan Yontan, "Herkes Atatürk ile akrabalığımı soruyor. Büyükannem Selanikliymiş ama bir akrabalığımızı bilmiyorum. Selanike hiç gitmedim. Çünkü ömrüm hep çalışarak geçti. Anıtkabire bile gidemedim. Daha önce hiçbir film ya da tiyatroda oynamadım; fakat tabii ki film ya da dizilerde Atamızın rolünde oynamak bana gurur verir. Seve seve oynarım" dedi.
Mutluluklarin, Uzuntulerin, Ozlemlerin, Beklentilerin, Hayallerin ve bir cok guzel duyguyu daha bir arada yasattiran her insanin ufakta olsa bir anisini tasidigi essiz mimari olan Haydarpasa'dan duygularin yolculuk edecegi son tren bugun kalkiyor...
nasıl formlarını koruduklarını anlamadığım insan modelidir. Otura otura bölgesel yağlanmayı nasıl engellerler anlamam. Metebolizmaları her ne kadar hızlı olursa olsun bir süreden sonra yağlanmanın başladığı gibi vucut şişmeye başlar.
Keşke bende bilsem şu işin sırrını da, formumu korurken, yagmur taneleri camıma vurduğunda, manzaraya karşı kitap, kahve keyfi yapabilsem.
Ben, Noel Baba;
Sana bu satırları yazma ihtiyacı duydum çünkü bazı gerçekleri açıklamam gerekiyor.
Sanıyorum sen benim gerçekten geyiklerle gökyüzünde uçtuğuma, geceleri bacalardan içeri girdiğime inanıyorsun.
... Seni üzmek istemem ama bunların hepsi çocuklar için uydurulmuş hikayeler.
Farkındaysan, koca göbeğimle değil bacadan, kapıdan bile girmek benim için imkansız gibi bir şey.
Bacadan girdiğimi ve geyikle uçtuğumu uydurmak zorundaydım, yoksa kaslı vücuduyla tayt giyen Süpermen’in karşısında iç donu gibi görünen kırmızı pantolonumla ne kadar etkileyici olabilirdim ki?
O yüzden geceleri herkes uyurken bacadan girdiğim ve hediyeler bıraktığım şeklinde bir hikaye uydurdum.
Gizem, macera, merak, sürpriz… Hangi çocuk buna direnebilirdi?
Ve buna da bugüne kadar senin dışında sadece çocuklar inanmıştı.
Hatta itiraf etmeliyim ki, çocukların arasında bile inanmayan vardı.
O nedenle açıkçası ilk defa ve de şaşkınlıkla bir yetişkine mektup yazıyorum.
Bunu duymaya hazır mısın bilmiyorum, ama ben aslında yokum…
Sana yazıyorum çünkü bacadan girdiğim için adam olmadığımı çevreye yayarsan, bir gün Pamuk Prensese de yedi tane cüceyle yaşadığı için “aşüfte” diyebilirsin.
Ya da gece on ikide arabası balkabağına dönüşen Külkedisi’ne “ötv çok geliyorsa, fiat’a binseydin” diye kızabilirsin.
Aramızda kalsın ama yalan söylediği için kimsenin burnu da uzamıyor bilesin.
Bremen Mızıkacıları gerçekte var olsalardı çoktan Yeteneksizsiniz’e katılıp ünlü olma peşine düşerlerdi.
Sen de bilirsin ki gerçek hikayelerde yaz kış çalışan karıncalar değil, yüksek mevkilerde tanıdıkları olan Ağustos Böcekleri kazanır.
Öpünce prense dönen bir kurbağa hiç var mıdır acaba diye çevrendeki kadınlara sor istersen; eminim siğillerine bakarak iç çekeceklerdir.
Yani işin özü, yetişkinlerin çocukları eğlendirmek onlara ya da öğüt vermek için uydurduğu karakterleriz hepimiz.
Korkacak bir şey yok…
O nedenle rica ederim en azından çocukların hayal dünyasını rahat bırak/bırakın, nasıl olsa yakında büyüyüp tüm gerçeklerle yüzleşecekler.
Ve o zaman sığınacakları bir masal kahramanı da olmayacak…
imza
Noel Baba
Not: Bütün yıl iyi bir müftü olduysan, bana mektup yazıp ne hediye istediğini söyle . Merak etme, kapıdan kovsan bacadan girerim"