türkiye'ye yeni gelmiş yunan pizza markasıdır. lezzet ve servis olarak piyasadaki diğer pizza markalarına fark atan muhteşem pizza. özellikle bianca, mexicana ve texas barbeque çeşitlerini denemenizi öneririm. ayrıca pizza kenarlarını yememe alışkanlığımı gideren pizzadır. zira hamuru çok ince ve pasta gibi.
google a üzülsem mi, kızsam mı karar veremediğim biraz da haklılık payı olan isyan-tehdit karışımı söylemdir.
--spoiler--
internetin en büyük arama motoru googleın kurucusu ve google incin yönetim kurulu başkanı larry page yaptığı açıklama ile türk internet kullanıcılarının gözünü korkuttu.
yaptıkları detaylı analiz çalışmalarının sonucuna göre, türk kullanıcılarının googleı araştırma yapmak ya da bir bilgiye ulaşmak yerine diğer sitelere bir geçiş aracı olarak kullandıklarını tespit ettiklerini belirten larry page neden böyle yapıyorlar anlamıyorum, facebooka girmek için googlea facebook yazmak, twittera girmek için googlea twitter yazmak aklı başında bir insanın yapacağı iş değil. böyle yaparak neyi amaçlıyorlar ? derin ve detaylı analizler yapmasak türkiyede insanların googleı çok sık kullandılarına inanmaya devam edecektik dedi.
ilk başlarda sadece türkiyeden googlea giriş sayılarını baz aldıklarını ve bu sayılara göre kullanım oranının mükemmel olduğunu düşündüklerini belirten page, oysa yıllardır raporları yanlış yorumluyormuşuz, tüm istatistiklerimizi altüst ettiler, bunun hesabını kim verecek şimdi?
kullanıcıların facebooka girmek için googleı açıp, facebook yazdıktan sonra ilk siteye tıklamalarını bile belki bir nebze anlayışla karşılayabildiklerini, ancak bir türk kullanıcının googlea girmek için googleı açıp google kelimesini yazması sonucu, sistemlerinin sonsuz döngüye girdiğini ve yaklaşık 3 saat boyunca hizmet veremediklerini belirten page, o kullanıcının ip adresini tespit edip, mahkemede hesaplaşmasını biz çok iyi biliriz, diğer kullanıcılar da ayağını denk alsındedi.
basın toplantısı sonucunda öfkeden ellerinin titrediği gözlenen larry pagein , google arama motoruna google bana karı bul yazan türk kullanıcılar hakkında ne tür bir önlem alacağı da merak edilen konular arasında bulunuyor.
--spoiler--
Ciddi ciddi içime dert olan durumdur. Bir yere misafirliğe veya ziyarete gidildiğinde ikram edilen çayın içine, tomurcuk, bergamut, böğürtlen vb aromaları içine koyan düşüncesiz organizma! Yahu neden çay zevkimin içine edersin? Neden normal çay vermezsin? Oysa ben sadece çayın tadını almak istiyorum. Ben sadece çay içmek istiyorum çay! Meyve çayı veya benzeri bir zıkkım içecek olsam bunu belirtirim. çok sinirlendim sözlük ben sade çay demlemeye gidiyorum.
1960 yıllardan beri bilinen ancak daha önce hiç görüntülenemeyen doğa olayıdır. buzul sarkıtı nam-ı diğer ''ölüm sarkıtı'' bbc belgesel ekibi tarafından ilk kez görüntülenmiş. denizin yüzeyinden başlayarak dibe doğru inen ölüm sarkıtı dokunduğu her canlıyı anında dondurarak öldürüyor.
--spoiler--
Ölüm sarkıtı, denizin yüzeyindeki buz kütlesinden ayrılan tuzlu suyun donarak batmasından oluşuyor.
Sarkıt şeklini alarak yavaş yavaş dibe inen buzul, deniz yatağında uzayarak ilerlemeye devam ediyor.
Bu arada, deniz yıldızları ve deniz kestaneleri dahil olmak üzere önüne çıkan her türlü canlıyı dondurarak öldürüyor. Sıfırın altında sıcaklıkta olan tuzlu su sarkıtının yoğunluğu çevresindeki deniz suyuna göre daha fazla olduğu için batıyor.
--spoiler--
atv kameramanı hakan gülte'nin twitterdan gösterdiği tepkidir.
--spoiler--
teyzecigim sayesinde biz kameramanlar van'da dayak yiyoruz. atv'den arkadaşım kahraman tokat yedi, gözlüğü kırıldı. sırf müge yüzünden. sen yapma bari teyze. bende van'dayim ve bir düsüncesiz yüzünden tehlikedeyim. yarın büyük ihtimal bende dayak yerim. van erciş'te 4 saat uykuyla göreve devam. ne artçı, ne öncü hiçbir şey hissetmedim. yorgunluktan öyle bir bayılmışımki.. atv ve a haber deprem bölgesinde 5 ekiple gelişmeleri takip ediyor."
müge anlı'nın düşüncesizce sözleri yüzünden deprem bölgesinde halk biz medyaya tepki gösteriyor. rahatça çalistirtmiyor. teşekkürler müge anlı. acının ve ölümün dini, dili, ırkı ve etnik kökeni yoktur. dilinin kemiği olmayanlara.. sonunda yayın yaptığımız yerden müge anlı'nın sözleri nedeniyle kovulduk, taciz edildik ve küfür yedik. dayak yemekten bazı sağduyulu vatandaşlar sayesinde kurtulduk. artık burda görev yapmanın imkanı kalmadı.
--spoiler--
Not: Ben de kameramanım ve hakan abinin sitemini sonuna kadar destekliyorum. adamın bakması gereken iki çocuğu var. tek amacı orada yaşanan gelişmeleri görüntüleyip merkeze ulaştırmaktır. Lakin kuş beyinliler yüzünden başkasının cefasını çekiyoruz.
Aslında kız, erkek farketmeksizin her çocuğun en az bir kere denediği ve hayalinde canladırdığı kliptir. (tanım işi tamamdır) Çocuk olmanın en güzel yanı belki de hayal dünyamızın bir kısmını eyleme dönüştürmekti. Zira ben öyle yapardım. Köyde ve açık alanda yaşamanın ayrı bir lezzetidir bu ayrıca. Neyse hafta içi okulda doyasıya arkadaşlarla eğlendikten, sonra hafta sonu koyunları ve inekleri otlatırdım. Tabi hayvanların iyice otlanabileceği yüksek tepelere götürürdüm. Irgatta gün boyu tek başıma takılırdım. elimde hayvanları gütmek için ne idüğü belirsiz bir sopayla toprağı rastgele eşelerken öte yandan, ilerde bisikletime bineceğim günlerin hayalini kurardım. Bu düşünceler de yetmez zaman geçirmeye. sonra gözüme kestirdiğim bir koyunun yanına gider kulaklarındaki kana doymuş keneleri temizlerdim. hayvan da bunu bilir hiç kımıldamazdı garibim. Sonra yüksekten ucsuz bucaksız tarlaları seyrederdim. Ufuk çizgisinin bittiği yerin ötesinde acaba neler var? diye sorardım kendime derken, rüzgar vurur yüzüme ve saçlarımın ön kısmı hafiften havalanırdı. o zaman anlarım artık klip çekme moduna girmem gerektiğini. haliyle 90'lı yıllar pop müziğinin en verimli dönemleriydi. o dönemde çıkan bütün şarkıları hemen hemen hepsini ezbere bilirdim. ben de aralarından rüzgarlı havaya en iyi gidecek şarkıyı seçer başlardım söylemeye. Amaç sadece şarkı söylerken saçları rüzgarda dalgalandırmak değildir tabi. bütün ruhumla kendimi bir klibin baş rolü gibi hayal eder ve değişik pozlar keserdim. hatta bazen saçlarım sürekli aynı yöne yatmasın diye kafayı ani bir hareketle ters yöne çevirir ve göz ucuyla yan kameraya kesin ve anlamlı bakışlar fırlatırdım yeminle. derken güneş batmaya ramak kalmış, hayvanlar tıka basa doymuş ve kendi başlarına köyün yolunu tutmuşlardır. evin yolunu da biliyorlardı canına tükürdüklerim. allah bilir hayvan diliyle ''gidelim millet! biz bunun klibinin bitmesini beklersek sabahı buluruz amk.'' demişlerdir. derken aniden, hayvanlardan sonra eve gidersem yiyeceğim fırçalar geldi aklıma. o korkuyla 5. vitese taktım ve ayak tabanlarım popomun yanaklarını dövercesine yukuş aşağı salıverdim kendimi. iş bu ya o kadar dik yokuştan bu kadar hızlı inersen ya sonu kadar devam edeceksin ya da tepe takla atarak durmayı tercih edeceksin. lakin önceden tecrübe ettiğim için başarıyla aşağı indim. evin önüne vardığımda hayvanlar evin alt katındaki ahıra sırayla giriyorlardı. canlarım benim. sanki dayak yiyeceğimi bilircesine aile çaktırmadan sessiz sedasız ahıra girmişlerdi. o an derin bir nefes aldım. böyle bir klip çekimi daha son bulmuştu. büyüdükten sonra hiç klip çekmedim. sadece hayatın meşakkatlari kaldı geriye.
ama yanılmıyorsam ondan önce vantilatörün karşısına geçmiştim.
kafayı sıyırmış ve 'v for vendetta' filminin türkçe alt yazını çevirirken nirvanaya ulaşmış divxplanet çevirmeni. filmin, ingiliz edebiyatçıların dahi zor anlayacağı bir sahnesini şöyle çevirmiştir:
--spoiler--
karşınızdaki bu karakterin kişiliğini anlatan takılmış o bayağı lakabın bir bedeli olarak, izninizle: voilà!
velakin, dışarıdan göründüğüyle; feleğin virajları sayesinde vekâleten hem vâziri hem de vebali olmayanı oynamış naçizane bir vodvil eskisi. bu vecih, kibir vehametinden bihaber vasfıyla veranın vecizelerine vekillik yapan, şimdilerde varisi olmayan,virane durumda bir vekil. her şeye rağmen, varlığını yitirmiş bu vahametin vahdetiyle vücudunda neşenin vuku bulduğu ve veznenin velveleleriyle beslenen,velfecirliğe tenezzül eden, vechleri doyurulamaz bir vahşet arzusuyla kaplı bu vegar dolu vazilerin şimdilerdeki vezirinin vefatını vadetmiş bir vekil. verilecek tek bir hüküm var: ''vendetta''.
beyhude bir vaaz değil, vicdan ve vakar adına verilmiş günün birinde vefi olanın ve vaziyeti görenin velisi olacak bir vaattir. velhasıl, bu önemsiz vira vecizeler buradaki vuslatımızın vadesini uzatır.
--spoiler--
bayram nedeniyle bir araya gelmiş eş, dost, akraba ve komşuların bulunduğu ortama istemeden de olsa girdiğiniz de başınıza gelen sinir bozucu durumdur. salona girer girmez teyzelerden biri '' ee senin sevgilin var mı söyle bakayım?'' gibi bir soruya maruz kaldıktan sonra yanında oturan diğer teyzenin, soruyu soran teyzeyi dürtmesiyle başlayan gülüşmeler silsilesi. bu durumu hazmetmeye çalışırken öbür köşede oturan teyze yine yanındaki teyzenin kulağına eğilip bıdı bıdı dedikten sonra ayrı bir kahkaha tufanına maruz kalırsınız. şöyle genel olarak salona göz atarsınız bayramlarını kutlamak yerine, ''hepiniz potansiyel pornocusunuz.'' diyesi gelir insanın. bilemiyorum.
Afrika ve somaliy'ye kısa mesaj yoluyla başlatılan yardım kampanyalarından köşeyi dönen şirketlerdir. kısa mesaj sistemi ile yaptığımız yardımların neredeyse yüzde 40'ı gsm oparatörlerine gidiyor. örneğin 'yardim 5 tl' yazdık ve bir numaraya gönderdik. hattımızdan kesilen 5 liranın ancak 3 lirası yardıma muhtaç kişilere gidiyor. bu rakam büyüdükçe kesinti haliyle artıyor. kısa mesaj sistemi ile yaptığımız 50 liralık bir yardımın ancak 30 lira gibi bir bölümü yerine ulaşabiliyor.
zeytin, zeytin yağı, tütün, nar, hububat, sebze ve meyvelerin hemen hemen hepsinin yetiştirildiği, 8.000 nüfuslu hatay'ın ilçesi. son olarak da angelina jolia'nın ayak bastığı topraklardır.
asıl başlık 'şikenin fenerbahçeye kıyamet gününe kadar yapışacak olması.'
ne zaman futbol muhabbeti açılsa, fenerbahçeye yapıştırılacak olan ilk yaftadır. ben fanatik biri değilim, takım da tutmuyorum ancak en basitinden örnek verilecek olursa, galatasarayın, fenere 6-0 yenilmesinin üzerinden yıllar geçti ama halen şimdiye kadar o mağlubiyet dün gerçekleşmiş gibi her seferinde alay konusu olmuştur. şike olayını düşünüyorum da hakikaten asırlar geçse bile her tartışmada fenerlilerin yüzüne vurulacaktır. allah yardımcıları olsun diyorum.
aşırı sıcaklardan kendinizi bile zor taşıyabiliyorken, buzluğun kapısını açtığınızda yüzünüze ve göğsünüze vuran dünyanın en tatlı serinliğidir. yaşama dair tüm umutlarınız yeniden yeşerir, hayat bulursunuz. neyse ben buzluğa gidiyorum.
uhu, 404, bally, japon yapıştırıcı bunların hepsi spermin yapıştırıcı gücü karşısında gölgede kalır. hele gece vakti kamyon devirdiyseniz penisin ucu iç çamaşırıyla lehim yapıp adeta bir bütün olacaklar. hadi ayır ayırabilirsen. ya aniden çekip üst deriyi koparacaksın ya da ameliyatla ayıracaksın. 3 saat boyunca sıcak suyun içide de oturulabilir. bilemiyorum.
çoğumuz televizyon izliyoruz, hatta çoğumuz değil hepimiz. kimimiz haber,kimi dizi, klip,kimi belgesel vs... saymakla bitmez uzar gider. peki bu izledikleriniz nasıl çekiliyor, kim yapıyor bu işi çok basit ben yazayım. kameraman. ister haber ister yukarıda saydığımız branşları elektronik görüntü kayıt etme cihazını kullanan kişi kamera operatörü, kameraman kimi zaman da halk deyişi ile kameracı.
kamera cihazını kullanmasının dışında herkes gibi iki ayağı iki gözü olan iki ele sahip ama her şeyden önemlisi baba, abi, kardeş, arkadaştır. sadece mesleği budur onun işi hatta hayatıdır. kameraman her ne şartta olursa olsun çalışmak zorundadır. hava soğuk olabilir. 2 dakikalılk görüntü için 5 saat bekler o soğukta, sıcakta, yağmurda, çamurda onlar her zaman cyborg gibi görülnüştür.
hayatı çok hızlı yaşarlar. bu nedenle masa başı işleri yapmaları mümkün değildir. bugünü, dünden çok farklıdır. yarını da bugünden çok farklıdır. her türlü küfre hakarete tebessümle karşılık verirler (kısacası siklemezler). ama kamerasına vurduğun zaman 10 kaplan gücünde kesilip, kamerasına vuran şahsı hastanelik eder. hatta bazen çekim yaparken bile ayaklarını sağa sola savurarak saldırabilir.
''katurtt'' diye elmedan ilk ısırığımızı aldığımızda diş etinden, ısırılan bölgeye bulaşan kan lekelerinin suratımıza sırıtarak bakma hadisesidir. kişinin dişlerini her gün fırçalamadığını ve elma kabuğuğunun diş etinin altına kadar girip bir nebze ağzı ve dişleri temizlediğinin göstergesidir.
bizzat arkadaşım olur kendisi. görünce şok üstüne şok yaşadım. hayır liseye kadar beraber okuyup ondan sonra üniversite sınavını kazanmadığını bilmesem neyse diyeceğim. nedenini sorunca bana 'kızlar bana baksın diye.' yanıtını alınca bir şok daha yaşadım. iş bilgilerine de 'dior'da satış müdürü olarak çalışıyor.' diye yazmış. madem cambridge'den mezunsun bari şunu 'google'da çalışıyor.' olarak değiştir de tam olsun dedim. cambridge mezunu olan adam satış müdürü mü olur? hey allahım!
köydeki komuşumuzun kızıdır bizzat. iki kaşının ortasında, burun, üstü dudak ve yanak üçgenin tam ortasın kocaman benleri vardır. kalın kaşlı, iri kemikli, kalın sesli ve son derece psikopat bakışlara sahip kişi. adı da ganime. tip, fizik ve ismin uyumuyla ortaya çıkan muhteşem goril. eskiden köylerde umumi çeşmeler olurdu ve köyün kızları evlere su tedarik etmek için 15-20 kg lik bidonları alır çeşme başında kuyruk oluştururlardı. ama ganime ne zaman oraya gitse katliam olurdu. çeşmeye varır varmaz ne kadar kız varsa hepsini yere serer birinci sırayı alırdı. evlerimiz karşılıklı olduğu halde hiç bir zaman göz teması kurmamaya çalıştım. kim bilir bu entry görse, beni bulur oracıkta ağzıma sıçar. allah korusun!