gecenin sessizliğine boğulmaktır. hayattan kopuk biran düşlerle yaşamaktır. aslında kendine zaman ayırdığının kanıtıdır.karanlıktan gelen huzuru, kederi... v.b dinlemektir.
belki içindekileri anlar diye kimseyi üzmemek için gözlerinle anlatabilme sanatıdır. ama ne yazık ki sözden anlamayan gözden de anlamıyor. sadece küskün ve üzücü anlar kalıyor hatırda geçmişten.
kardeş kavgasına verilen bir can daha. memleketim batman ilçesinde şerefsiz pkk lıların şehit ettiği daha hayatın baharındaki gencecik bir fidanın hayayına son verdiler.Allah onların belasını verir insallah. onları böyle şımartan akp ninde. alın size sayın başbakan açılımmmmmmm.....
dağda türk evlatlarına kurşun sıkan ve köyleri basıp mahsumları öldüren canilerin yaptığı son eylemdir. bunca yıl dağlarda kalan ve türk evlatlarına silah sıkan ve bazılarını şehit eden,bazılarını ise sakat bırakan şerefsizler şimdi halk arasına karışacak şimdi halkın içinde caniliklerini gösterecekler. bunları birde utanmadan gidip sınırda şölenlerle karşılayan şerefsizlere ne demeli yada onları tutuksuz yargılayanları. profösörlerimiz şuçsuz yere hapis yatarken vatan evlatlarını şehit edenler şehirde işte size akp nin diğer bir getiririsi. artık türkiye türklerin değil teröristlerin ülkesi.
yeni uyuşturucu tüccarları amirakanın ilan ettiği ve pkk nın yönetim kadrosunda bulunan Murat Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar'ı "Özel Olarak Belirlenmiş Uyuşturucu Kaçakçısı" ilan ettiğini bildirdi. ve ne yazıkki bizim yıllardır terörist diye hitap ettiğimiz ve bütün dünyanında bunları terörist olarak kabul etmesini istediğimiz hainleri ne yazıkki bize dost olduğunu söyleyen amerika tarafından sadece tüccar diye nam verilmesi ne kadar komik değilmi. amerika sırf terör örgütüne yataklık yapıyor diye ırak ve afganistanı işgal etmedimi,neden yıllardır ana kuzularını şehit eden ve masumları öldüren katillere terörist değilde tüccar diyor. bunun tek bir açıklaması var amerika artık pkk yı yönetemiyor ve türkler ile arasını düzeltirkende pkk yı tamamiyle kaybetmek istemiyor.
şimdiye kadar yapılan en saçma yasaktır. kahvehanelere giden herkes oradaki ortamı biliyor ve bunu bile bile gidiyor madem sağlığına o kadar önem veriyor gitmesin zorlamı götürüyoruz.
ben bu yasakta başka bir açıdan bakıyorum bana göre önceden işsizlerle dolu kahveleri boşaltmak için yapılan bir uygulamadır. kahvehaneleri boşaltsınki işsizler göze batmasın.
insanların geçmişe duydukları özlemlerini dle getirmeleri durumudur. her zaman insan geçmişi özler. eski ramazanları,eski sevgiliyi,çocukluğu... ve birçok şeyi. çünkü yaratılışında vardır herşeyin kıymetini geç anlarız herşey sonradan anlaşılır kaybedince kıymetini biliriz bazı şeyleri. sanatçıların gençliğin ve de eskide kalmış sevgilinin.
sırf başlık açamak için açılan gereksiz başlıklardır. birçoğu üniversite öğrencisi olduğu bir topluluğa yakışmayan başlıklardırlar.
örnek olarak;
1- maç başlıkları
2- denize donla girme
3- denize donsuz girme
4- cinsellik içeren başlıklar
burda konuşacak tartışılacak o kadar konu varken neden bunlar çok merak ediyorum. ülkemizin tek sorunu bunlarmı yoksa benmi çok karamsarım.
recep yazıcı'nın dediği gibi gitmediğimiz yer bizim değildirin apaçık göstergesi olan bir durumdur. devletin eğitim götürmediği cehaletin ve geçim sıkıntısın bol olduğu kesimlerde görürmesi normal olan bir durumdur. bizde bu eğitim ve geçim sıkıntısı olduğu sürece ve iktidar sahiplerinin oy kaygısı olduğu sürece yaşamımızın bir parçası olacak bir durumdur. yakın zamanda duyulan benzer haberler :
1- batmanda katliam iki aile top yüzünden silahlarla çatıştı
2- mardin katliamı
3- diyarbakırda kavga 3 ölü
4- istanbulda bomba patlaması
5- tinerci dehşeti
,
,
,
daha bilinmedik yüzlercesi bunun açıklaması yapabilecekler varsa buyursun yapsın merakla bekliyorum.
red edilemez bir gerçektir. misyonerlik çalışmaları genellikle bir ülkedeki en zayıf halkada başlatılır. çünkü bu halkaları koparmak oldukça kolaydır. herkesin bildiği gibi güneydoğuda terör sorunu var ve ne yazıkki buradaki halk ülkesine küs. küskün halkı avrupalılar kazanmak için ellerinden gelen herşeyi yapmaktadırlar. ev,iş,eş ve yeni bir vatan vaad ederek bu küskün halkı kendi vatanlarından koparmaktadırlar. bizde bunu göre göre göz yumuyoruz. nerde bizim birlik ve beraberliğimiz, nerde bizim kardeşliğimiz,.... kardeşlerimiz gidiyor ve biz serediyoruz... malesef
başarılı insanların nasıl yetiştirile bileceğine ilişkin bir sorudur. herkes başarının ancak çalışmayla olabileceğini savunur. ama ne yazıkki başarının sırrı yalnız çalışmak değildir. başarının sırrı sevdiği mesleği yapmak ve sevgi dolu bir toplumun mensubu olmaktır. buna örnek olarak şu hikayeyi verebiliriz:
Bir profesor, sosyoloji sinifindaki ogrencilerini Baltimore sehrinin
kenar mahallelerine gondermis ve o bolgede yasayan 200 erkek cocugunun
durumlarini arastirmalarini ve her bir cocugun gelecegi hakkinda bir
degerlendirme yapmalarini istemisti. Ogrenciler hemen hepsi bu
cocuklarin gelecekte hicbir sanslarinin olmadigini dile getirmislerdi.
Bundan tam yirmi bes yil sonra bir baska sosyoloji profesoru tesadufen bu
calismayi buldu ve ogrencilerinden bu projeyi surdurmelerini ve ayni
cocuklara ne oldugunu arastirmalarini istedi. Ogrenciler, o bolgeden tasinan ya da
olen 20 cocuk disindaki 180 cocuktan 176'sinin olaganustu bir basari
gosterip, avukat, doktor ya da isadami olduklarini ortaya cikardilar.
Profesor cok etkilenmisti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetiskin
olan o cocuklarin hepsi o bolgede yasadiklari icin, her biriyle bulusma sansi
oldu. "O kosullarda nasil bu kadar basarili oldunuz?" sorusuna
verdikleri cevap hep ayniydi: "Mahalle okulunda bir ogretmenimiz
vardi. Onun sayesinde." Profesor, bu ogretmeni cok merak etmisti. Hala hayatta
oldugunu ogrendigi yasli ogretmenin izini bulmasi zor olmadi. Kendisini
ziyaret etmek icin evine kadar gitti. Karsisinda yillarin yuzune ekledigi
kirisikliklara ragmen hala dinc duran bir yasli kadin buldu. Merakla
yasli kadina bu cocuklari kenar mahallelerden kurtarip, basarili birer
yetiskin olmalarini saglamak icin kullandigi sihirli formulun ne
oldugunu sordu.
Yasli ogretmenin gozleri parladi ve dudaklarinin kenarinda bir
gulumseme belirdi: "Cok basit" dedi, "Ben o cocuklari cok sevdim."
sözlükte entry sıkıntısı yaşayan kişilerin bayan başlıklarının kardırılması kampanyasıdır. her seferinde mutlaka en az 10 başlık oluşturuluyor. bu ülkede konuşulacak ve tartışılacak başka konular var bence bu skor tahtasını kardıralım artık yeter.
milletin olan ve birilerine peskeş çekilen devlet malıdır. özelleştirme ne kadar çok konuşur olduk bilmiyorum farkındamısınız. ülke parsel parsel peşkes çekiliyor ikitdar yandaşlarına. bir zamanlar kurumlar siyasetçilerin kadro merkezleriydiler şimdi ise babalarının tarlası oldular. daha önce bir oy verene kadrolu iş veriliyordu şimdi ise bir oy verene vatan toprağı veriliyor. önce telekomu sattık şimdide etibankı. etibank ülkenin madenlerini işleten kurumdur. milli servet sayılan ve dünya rezervinin %75 ine sahip olduğumuz bor madenide etibank tarafından işletilmektedir. ama ne yazıkki elimizde kalan son ülke malınada satıyoruz. geçek değeri 9 trilyon dolar olan eti bankı 40 milyon dolara A.B.D şirketine satıtoruz. bilmiyorum ya birileri biz kazıklıyor yada biz hesap bilmiyoruz ben buna akıl erdiremedim akıl erdire bilen biri beni aydınlatırsa sevinirim.
farklı medeniyetlerden gelen insanların oluşturduğu birliktir. bunun en güzel örneği güzel ülkemiz türkiyedir. baktığımızda kürt tü,türkü,lazı,çerkezi,arabı,hiristiyanı... ve birçok dine ve ırka mensup insanlar yüzyıllardır hep beraber yaşamayı başarmışlardır. ne yazıkki bizi bölmek isteyenler daima olmuştur ve hala olmaktadır. daima oyunlar oynanmış kardeşi kardeşe düşürmüşlerdir. cumhuriyet öncesi dönemde ermeni kardeşlerimizle bizi birbirimize kırdırdılar,sonra alevi kardeşlerimizle aramızı açtılar,son dönemde ise kürt kardeşlarimizle biz bölmeye kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışıyorlar. biz bütün kardeşlerimizle bir bütünüz gökkuşağı gibiyiz hepimiz bir renkgiz ve biz bir arada iken güzeliz aramızdan bir renk ayrılırsa bütün güzelliğimiz yok olur. biz bir binanın temeliyiz temellimizde sevgiye ve saygıya dayanıyor. kim ne yaparsa yapsın biz birbirimizden asla vaz gecemeyiz çünkü hepimiz tek bir vucuduz tek bir yüreğiz. en güzel örneği çanakkale destanı değilmi orada dirilip savaşan kahramanlar biz değilmiydik. fransızları maraştan atan kahramanlar biz değilmiydik o zaman hepimiz sütçü imam değilmiydik... şimdi de ne değiştiki kardeşler he zaman kardeş değilmi.
şimdi ne oluyorda gökkuşağını dağıtıyoruz yada kuşagımıza siyah rengi alıyoruz. inanın gözümün öününe getiriyorumda siyah renk gökkuşağına hiç yakışmıyor.
aradığını bulamayan ve bu yetmezmiş gibi konuşmak istemediği kişiye msn de yakalanan ve onunla sohbet etmek zorunda kalamaktır. bide bu yetmez gibi ödevi yapamamaktır.
bütün yazı yaz okulu ve stajda geçiren öğrenci bozmalarının yaşayamadıkları tatilleridir. ve buna dahada kahr edici olan kısmı arkadaş ve ailelerinin tatil yörelerinden onları arayıp yaptıklarının ballandıra ballandıra anlatmalarıdır.
geçmişten ders alıp geleceği geçmişin gölgesinde kurma çabasıdır.
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDiĞiM BiRŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Yetkin (uzman) mühendislik:
Son zamanlarda gündeme getirilmeden habersiz bir şekilde çıkarılan yasalara bir yenisi daha eklenmek üzere bu yasa mühendislik bilimini yakından ilgilendiren yetkin mühendislik yasası dır.Bu yasa ; lisans eğitimini bitiren mühendislerin ucuz emek gücü olarak kullanılmasını ön gören bir yasadır.
Yetkin (Uzman) mühendislik nedir ?
Mühendislik eğitimini tamamlamış bir öğrencinin mühendis olarak iş yaşamında çalışması için yeterli olmadığından hareketle mezuniyet sonrası bağlı bulunduğu mühendislik odası tarafından belirlenen sürelerde stajyer eğitimi aldıktan sonra, yetkin mühendislik sınavına girerek yetkinlik ( çalışabilir ) belgesi almasına denir.
Eğer bu yasa çıkarsa mühendis adayları lisans eğitimini bitirdikten sonra bağlı bulunduğu odanın standartlarına göre 2- 5 yıl süre ile başka uzman mühendislerin yanında staj yaparak eğitimini tamamlıya bilecektir. Bu yasa ilk olarak 17 ağustos 1999 yılında Marmara depreminden sonra ortaya atılmış olup daha sonra Yargıtay tarafından yürürlülüğü durdurulmuştur. Yani üniversitelerin eğitimini yetersiz olduğunu ve bu eksikliğin mühendisleri ucuz iş gücü olarak kullandırılmasıyla giderileceğine inanılmıştır. Yani yamayı yamayla kapatmaya çalışmaktadırlar. Tabi ki meslek için gerekli donanım ve kalite öne çıkarılmalı. Ama donanım ve kalite nasıl kazanılacak, nerede kazanılacak ve kimin için kazanılacak soruları özel bir önem kazanıyor. Yetkin mühendislerden neler isteniyor? Uluslararası düzeyde bu oldukça önemli tartışmalara yol açmış, Bizde ise sorun açığa çıkmış ve fakat derinleşmemiş ve nedense derinleşmesi de pek fazla istenmiyor. Çünkü Ahmet’in yerine Ayşe’yi, Mehmet’in yerine Leyla’yı koyabilsin. Yani artık profesyonel mesleklerin işveren için bağlayıcı olma özelliği yani “o olmadığında yapamayacak” özelliği ortadan kaldırılmak isteniyor. Kısaca standartlaştırılıyor.
Modüler olmanın ikinci özelliği ise çok fonksiyonluluk. Son dönem iş başvurularınıza bakın. iş başvurularında eskiden bir ölçüt aranıyorsa, şimdi onlarca özellik alt alta sıralanıyor. Bilgisayar programı bilmek, dil bilmek, vs… Burada iki şey isteniyor. Birincisi, işyerinde sizden her an vazgeçilebilecek. ikincisi ise siz işyerinde iken birden çok fonksiyonu yerine getirebilir bir donanıma sahip olacaksınız. Bunlar sadece batının gözüne girmek için yapılan küçük hamlelerdir. Merak ediyorum bu yasayı çıkaranlar bunun doğru olduğuna gerçekten inanıyorlar mı? Ya da gerekli alt yapıya sahip olduklarına? Staj yeri bulunurken bile çeşitli zorluklarla karşılaşan mühendis adaylarına nasıl ve ne şekilde 5 yıl boyunca staj yapabilecekleri yerler bulacaklar. Biz Avrupa’yı taklit edeceksek önce Avrupalı gibi yaşamalıyız. Yani bir şeyleri yapmadan önce alt yapısını kurmalıyız. Zamanında gereksiz yere yapılan özelleştirmeler devletin elinde bulunan stratejik kurumları elden çıkarmasına sebep olmuştur. Örneğin Telekom’un özelleştirilmesi, eti bank’ın satılması gibi…
Sonuç olarak mühendisleri sermayenin kölesi yapmak yerine eğitimdeki eksiklikleri gidermek daha makul olacaktır. Eğitimi teorikten kurtarıp uygulamalı eğitim sistemine geçilmeli lisans’ın ilk yıllarında öğrenciye verilen fizik, kimya, matematik gibi pozitif bilimlerin orta öğretimde öğrenciye verilerek lisans eğitiminde ilk iki yıl teorik son iki yılda ise uygulamalı ders anlatılmalıdır. Eğer yetersiz olduğuna kanaat getiriliyorsa 4 yıl olan lisans eğitimini 5 yıla çıkarıla bilir.
şimdi başlığa bakıp aldanmayın pkk kendini bile temsil edemeyen acizler topluluğudur. bu konuda hepimiz hemfikir riz.
iş siyasete geldiğinde pkk ben kürt halkımı temsil ediyorum ben halkım için savaşıyorum... diye ahkam kesiyor. soruyorum size insan temsil ettiği kişi veya kişilere zarar verir mi.
bakın pkk nın halkına verdiği zararlar:
+ güneydoğunun yatırımdan mahrum kalması
+ halkın işsiz kalması
+ vatanının terk etmek zorunda bırakmak
+ gözü yaşlı analar
+ babasız büyüyen yetimler
+ kaçırılan mahsumlar
+ ülkesine hizmet vermek isteyen öğretmen ve mühendisler öldürmek
insan olan temsil ettiği halka bunları yapmaz. vatanını milletini seven milletinin kalkınması için çalışır yok olması ve fakirleşmesi için değil. geriye dönüp baktığımızda pkk bize sadece gözyaşı ve açı getirdi. aldanmayalım artık pkk bizim temsilcimiz değil bizim yok edicizmizdir bizi yok eden ve süründüren bir terörist yapılanmadır.
büyük olasılıkla köklü değişikliklerin meydana geleceği üniversitedir.
meydana gelecek değişiklikler;
- kız ve erkeklerin ayrı dersliklerde ders görmeleri
- kızların derse çarşafla girmesi
- namaz kılmayan erkeklerin üniversiteden uzaklaştırılması
- üniversitenin logosunun fettullah gülenin resminin yapılması
- anlatımlardan bayan sesinin uzak tutulması
genellikle kötü geçen final sınavından sonra öğrencilerin çevirdiği geyiktir.
sabaha kadar çalışılıp ve hocanın kıllığına uğramış bütün öğrencilerin ortak görüşüdür.
bir apartmanda sadece bir öğrenci evi varsa ve geri kalan bütün evlerde aile kalıyorsa apartmanda olan biten herşeyden öğrenciler sorumludur.
haliyle öğrenciler çöp atmayı sevmezler. ve çöpü önce balkonda sonra mutfakta biriktirmeye başlarlar. bunu böyle yapmasalar bile nedense halkta öğrenciler böyle bir izlenim bırakmıştır.
işte sadece 2 günlük çöp duruyor balkonda ve gecenin bir yarısnda kapı çalındı.
kapıyı açtım tanımadığım biri?
+ evet kime bakmıştınız.
- ben sizin 2 kat üstünüzde oturuyorum.
+ buyrun ne vardı.
- ya kardeşim neden çöpü etmıyorsunuz bütün apartmanı kokuttunuz.
+ baktım çöp yok nasıl olur.
- nasıl oluru varmı balkona çıkamıyoruz.
+ tamam kusura bakmayın temizler atarız.
- iyi olur. bide apartmana geç girip çıkmayın, otomatiği gereginden fazla kullanmayın,merdivenlerde izmarit var onarda sizin herhalde ........... daha bir çok sebeb.
+ ii ırak savaşını biz çıkardık, erdoğanı biz başbakan yaptık, ergenekonu biz kurduk herşeyi biz yaptık nasıl insanlarmışız vallahi kendimle gurur duydum ben neymişim be ..
genellikle erkeklerin arada kaldığı bir durumdur.
annenin oğlunun çıktığı kızdan hoşlanmaması durumudur.
o kızla görüşürsen sana hakkımı helal etmem lafı tartışmayıda erkeğide bitirir.
biri yar diğeri ana anlayacağınız. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık olayı.
uykusuz ve karanlık gecelerin başladığı andır.
aslında bu tabir genellikle erkekler için kullanılır. ama ne yazıkki bazı kızlar özgürlük siillesi altında aşkı sevgiyi tamamen unutmuşlar. bunu fark ettim. nedense daha önce aşkı sevgilinin gözlerinin içine bakması sırf onu sevdiği için onu öpmeye bile kıyamaması onun uykusu kaçar diye gecenin bir yarısı ona mesaj atmama olarak gören kızlar ne yazıkki artık sadece aşkı sevişmek olarak görüyorlar.
kafalarda soru işareti uyandıran bir durumdur.
belkide uzun yıllardır tanıdığınızı sandığınız arkadaşınızın hiç tanımadığınızı öğrendiğiniz andır.
+olum bu ne
- ne ne
+ bu örtü ne olum burda kız kardeşinmi kalıyor
- malmısın olum burası benim odam.
+ olum örtü kırmızı
- biliyorum olum kırmızı bana çok yakışıyor istersen yatağa gireyimde bak.
+ ?
- aslına bakarsan ben uzun zamandır sendende hoşlanıyorum. sana nasıl açıklayacağımıda bilmiyordum bana gelmen çok iyi oldu.
+ bi git. olum beni ahmet bekliyordu sonra görüşürüz. hatta bane kalırsa beni unut çünkü artık ben seni tanımıyorum.
şimdi benim kaçmam lazı şey yani gitmem