1878-1927 arasinda yasamis Rus yazar. Kurosawa otobiyografisinde ilginc bir karakter olan abisinden bahseder ve abisinin bu yazarin "son satir" adli yapitinin dunyanin en iyi kitabi oldugunu soyledigini yazar. Maalesef otobiyografiyi turkce okudugum icin kitabin orjinal ismini bulma sansim olmadi. yazar hakkinda bilgis olan varsa paylasima acigim *
Dr Strangelove filminde amerikanlarin degerli vucutlarini bozmaya calisan kommunleri farkeden General Ripper in 3 cumlesinden birinde kullandigi replik.
hakan bicakci siklikla tanik oldugumuz bi durumu dile getirmis, araci olalim:
'Kendini aşırı önemseme çağının gıcıklandırılmış cümle kalıplarından biri de "Ben ... bir adamım." Kesin duymuşsunuzdur. Hatta belki kendinizden bile duymuşsunuzdur. Daha ender de olsa bunun bir de kadın versiyonu var: "Ben ... bir hatunum." Noktaları atıp birkaç örmek vermek gerekirse: "Ben kıskanç bir adamım." "Ben heyecanlı bir adam değilim." "Ben de sonuçta hareketli bir hatunum." içim kıyıldı daha fazla devam edemeyeceğim.
Dile yeni bulaşan bu kalıp, zihne yeni sızan bir virüsün dışavurumu. Kendini gereksiz yere, fazla ciddiye alma virüsünün. Altı boş özgüven dediğimiz fenomenin. "Ben sinirliyimdir" demiyor adam, "Ben sinirli bir adamım" diyor. "Canım arada ne fark var?" demeyin. Biri kendini anlatıyor diğeri kendini satıyor. Biri kendi hakkında bir bilgi paylaşıyor, diğeri kendini etiketleyip vitrine koyuyor. Ağzında kendini "adam" yerine koymanın yoğun aromasıyla... Bu kalıbı kullanan kendini olduğu gibi değil, bir film karakteri gibi sunuyor. Günlük konuşmada yeri olmaması gereken ancak uyduruk bir Amerikan filminin fragmanında karşılaşılacak türden bir cümle çünkü bu, "O sinirli bir adamdı."
Neyse, asıl paylaşmak istediğim geçen gün duyduğum başka bir cümle. Kadıköyde bir köftecide yanımdaki masaya bir çift oturdu. Konuşmalardan yeni tanışıldığı belli. iki taraf da kendini en iyi biçimde sunma telaşında. Biraz sonra garson siparişlerini alırken ortaya piyaz isteyip istemediklerini sordu. Adam karşısındakine baktı, kadın kararsız. Bunun üzerine adam kadına bakıp edalı edalı "Ben piyaz seven bir adam değilim" dedi. Ve yeşil salata söylediler. Onlar sohbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Ben bir süre kafamda bu cümleyle dolaştım: "Ben piyaz seven bir adam değilim." Piyaz sevmek gibi alelade bir durum bile bu çakma-epik söylemin tercüme kokan dilinde karşılık bulabiliyordu demek. "Piyaz seven bir adam" ne be babacım? Galiba tatlı tatlı kafayı yiyoruz kendimizle.'
Bir metal içinde iletim elektronu bulutunun topluca uyarılmasına plasma salınımları, plasma salınımının kuantumuna da plasmon denir. ince bir metal filmine gönderilen elektron plasmon enerjisinin tam katlarına eşit olacak şekilde enerji kaybına uğrar. (viki)
ilk sezonu 2007 de yayinlanan japon animesi.
piyano calmaya asik leyla bir kiz ile piyano ve keman ustasi, genc, multi-milyoner, caylak orkestra sefi, burnu kalkik oglanin yasadigi kimi zaman komik, kimi zaman duygusal, kimi zaman ders verici olaylar anlatiliyor.
ilk sezon japonya'da, 2008 de yayinlanan ikinci sezon ise paris'te geciyor (Nodame Cantabile: Paris-Hen).
'Konna ni Chikaku de' adinda, animeye cok uygun bir track'i vardir.
sayesinde klasik muzik siklikla dinlenmeye baslanmistir ve genc maestro'lara ilgimiz artmistir.
sonuc paragrafiyla kapatalim,
23+11 bolum severek izlenmistir, 2009 sonbaharinda yayinlanacak 3.sezon sabirsizlikla beklenmektedir. anime listemizde 'top ten' de yerini almistir.
"Bosna'da çılgın damat, karısının evi terk etmesine neden olduğunu düşündüğü kaynanasını öldürmek için plan yaptı. Önce elindeki makineli tüfekle evi taradı. Daha sonra eline aldığı tanksavarı ateşledi. Kaynanasının tek katlı evini yerle bir etti. Ardından teslim oldu. ilk ifadesinde 'Artık kaynana dırdırı yok' dedi. Fakat mahkemeye çıkarıldığında kaynanasını karşısında görünce krize girdi. Adam öldürmeye teşebbüs suçundan 6 yıl hapis cezası alan Miroslav, mahkemede, kayınvalidesini psikolojisini bozmakla suçladı. Miljici,'Kaynanam beni delirtti. Eşimle tanıştığımız ilk günden beri benimle alay etti. Karım beni terk etti, ancak o hakkımda konuşmaya devam etti. Bana vereceğiniz her ceza ödül gibi gelecek, cünkü bu kadının sesini artık duymayacağım. Umarım hapisten çıktığımda Tanrı onu yanına almış olur'; diye konuştu."
newyork city'de 57th St uzerinde, 8th & 9th Ave. arasinda konuslanmis hos mekan. insan kendisini sultan ahmet'te zannediyor iceri girince. yemekleri lezzetli, fiyatlar bulundugu bolgeye gore uygun, calisanlar sicak, servis guzel.
daha da ali baba'ya gitmem.