"yaratmış, nimet vermiş, akıl vermiş, irade vermiş,vicdan vermiş, sana doğru yolu gösteren bir rehber göndermiş... ikna olmakta geç kalırsan o'nun gazabından kaçacak bir yer bulamazsın" şeklinde cevaplanabilecek bir soru.
inanılmaz yorgunum... son bir aydır gece demeden gündüz demeden pazar demeden günde 17-18 saat çalışıyorum. ve yine birazdan iş başı yapacağım. emek vermek hakikaten başka bir şey yahu!
tanım : sözlük yazarlarının itiraflarıdır.
ben "ilgilenmiyorum" dediğimi hatırlamıyorum sözlük(gerçi öyle birşey varsa onun arşivlerinde kayıtlıdır muhtemelen). ben dedim ki "eğer böyle gizli-kapaklı 3-5 gün muhabbet edelim havasında arayacaksan arama" dedim. garip olan benim ilgilenmem değil; "asla aklımın ucundan bile geçirmicem, asla şöyle yapmicam, asla böyle yapmicam" deyip de gizli gizli takip edilmek.. öyle değil mi sevgili sözlük?
"inanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; [örfen] görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve [yürürken] gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!"
(nur,41)
Affedicidir,merhametlidir. ama bunların suistimaline de izin vermemektedir. Pişman olup o'na yönelen kimseleri affeder. Kim, Allah'tan daha iyi durabilir ki vaadinin arkasında??
"Doğrusu, Allah'ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyerek kötülük işleyen ve sonra, zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur. Allah onlara rahmetiyle tekrar yönelecektir, zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. (nisa,17)"
yerin, göğün ve ikisi arasındaki herşeyin mutlak sahibi, alemlerin rabbi olan, insanların eninde sonunda huzuruna çıkıp hesap vereceği "allah"ın kanunlarıdır. kaynağı bütünlük içinde kur'an ve sünnettir.
müslümanım deyip de şeriat dışı/karşıtı toplum düzeni ideali sahibi insanlara hatırlatma niyetli bazı ayetler :
Ayrıca genel bir tavsiye : Bir kavramı savunmadan ya da reddetmeden önce, ne demek olduğunu, neler içerdiğini, nerden geldiğini öğrenmek, sağlıklı düşünmemize yardımcı olur. en azından, kendimizle çelişmez ve ne dediğimizi biliriz.
desen ne olacak ki? belki gitmeyecek, sonra yine bir siksekliği tutacak ve yine "gidiyorum" diyecek. eninde sonunda gidecek "gidiyorum" diyen...
zorlama; bırak şimdi gitsin!
gidesi varsa gitsin, ne hali varsa görsün...
"müslümanlığın, dünyada olmadığı bir dönemin" var olduğunu sananların göremedikleri çelişki.
müslümanlık, hz. adem'den hz. muhammed'e kadar vardı, şimdi de var, kıyamete kadar da olacaktır.
düzeltilmesi gereken görüştür.
yani kadınların hoşlanma kriterlerinde, erkeğin, kendisinden yaşça büyük olması çok önemli değildir, öyle sanıyorum.
onların hoşlandığı, güçlü (bedenen ve zihnen), kararlı, irade sahibi, sorumluluk alabilen, müdahale edebilen erkeklerdir.
yani aslında kadınlar, kendilerini taşıyabilecek erkeklerden hoşlanır, doğaları itibariyle.
sorunsal falan değildir.
ulan, hangi babayiğit kendisine 4 tane kadın düşse, o 4 kadını idare edebilecek, geçimlerini,ihtiyaçlarını karşılayacak, onlara ilgi gösterebilecek!
ancak boş-beleş konuşuyorsunuz !
sadece "beyin" kullanılması halinde mümkün olabilecek durum.
1. insanlar doğum-ölüm arasındaki süreçte yalnızca "referans"larla düşünürler. düşünce ve davranışlarını daha önce gördüğü,duyduğu,düşündüğü, yaşadığı vs. şeyleri referans alarak belirlerler. dolayısıyla, düşüncelerin sıhhati bu referansların gücüyle doğru orantılıdır.
2.sunulan bütün ideolojiler(dolayısıyla dinler) beşer kaynaklı ya da beşer tarafından tahrif edilmiş sistemlerdir. dolayısıyla bu sistemlerdeki öngörüler "sonu bilinemez" şeylerdir.
3. 2.maddedeki tahrif olayı islamiyet için de kısmen geçerlidir.
şöyle ki;
bahsettiğimiz "beşer kaynaklılık" islam'da da maalesef çok güçlüdür. islam'ın değişmeyen kısmı kur'an'dır. halbuki bugün islam dünyasına, sunulan "islam" dinine baktığımızda kur'an'ın söylediğiyle pek de örtüşmemektedir.
eğer bu "beynin islamiyet'i kabullenememesi"ni olumlu bulanların, islam ile ilgili bildikleri kur'an kaynaklı değilse normal karşılanabilir.
akıl,vicdan,tabiat ve vahiy(kur'an) kullanılarak da kabul etmiyorsanız islam'ı; ben susuyorum.
kur'an okumadan (tabii ki anlayabileceğiniz dilden, yani mealden bahsediyorum) islam ile ilgili karar veremezsiniz.
o kitap beşer değil; her hükmü ve fiili mutlak isabetli, yarattığı herşeyi yaşatan,yöneten(belli kurallar çerçevesinde), gizli ve açık herşeyi bilen, alemlerin rabbi olan "allah" kaynaklıdır. şaşmaz!
o kitap, bırakın size islamiyet'i kabul ettirmeyi, aldığınız nefese bile bir anlam katacaktır!
hayatınız ve çevrenizle ilgili şaşılacak uyarılar göreceksiniz.
ve daha sayamayacağım kadar çok şey verecektir.
kime biliyor musunuz?
"yalnızca aklıselim ile düşünenlere..."
kur'an'ın nasıl bir mucize olduğunu o zaman anlayacaksınız.
tamamlanmasının ardından 1400 sene geçmiş olmasına rağmen nasıl hala taptaze, tespitlerinin nasıl hala geçerli olduğunu göreceksiniz....
amacınız anlamak, idrak etmek değil de, kabullenmemek ise;
siz bilirsiniz...
düşünmekten çekindiğin yaşamda, seni düşünen biri var zaten!
kaldı ki o kişi seni yargılamıyor, aksine seni "yargılamaya" teşvik ediyor ki üzülmeyesin.
seni düşünen, ütopik ve romantik düşüncelerle değil;
kolay kolay kimsenin hayal bile edemeyeceği şeyleri "hedef" olarak önüne koyarak, o yolda adımlar atarak düşünüyor.
kendisini, seni ve çevresini doğruya götürmeye çalışıyor.
o kişi, "keşke"leri hayatından silerek, sonunu düşünerek, yarın birgün rabbinin huzuruna çıkıp o'na hesap verme endişesiyle yaşıyor.
şart kiplerini, sen dalgalı denizlerde, kaptansız,dümensiz, pusulasız bir gemi gibi kaybolmayasın diye kullanıyor!
yoksa elbette şartlar sevdaya dahil değildir!
velhâsıl;
o kişi "kopması asla mümkün olmayan sapasağlam bir ip"e tutunmuş, seni bekliyor.
ve rabbinin "o mü'minler, rızama uygun yaşamış olan eşleriyle birlikte cennetime girecekler!" vaadine ulaşmak istiyor.
"Kendilerine kesin delillerin gelmesinden sonra bölünüp ihtilâfa düşenler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır." 3:105
"inançlarının bütünlüğünü bozarak guruplara, fırkalara ayrılanlara gelince: onlar için yapabileceğin bir şey yoktur. Unutma, onların işi Allah'a kalmıştır: ve zamanı geldiğinde Allah onlara vaktiyle yaptıklarını gösterecektir." 6:159
bu iki ayet aslında "mezhepleşme"nin ne olduğunu gösterir müslümanlara.
şu var ki fıkhî anlamda ayrışmalar, detay farklılıkları, düşünceleri çok yakın kişiler arasında bile olabilir. ama bunu bir bölünme ve ayrışma haline getirenler "Allah'a kalmıştır"
müslümanların kardeş olması, birlik olması, tek parça olması, ve birlikte hareket etmesi gerekir. hayata herhangi bir mezhep penceresinden değil, kur'an penceresinden (yani allah'ın "bakın" dediği yerden) bakması gerekir. kurtuluşun yolu budur...
vaktinde kılınmayan bir namazın vakti sonrasında(ucu açık) kılınmasıdır.
mucidi kimdir merak etmekteyim.
namaz kılmak her zaman her şekilde iyidir ama "kaza namazı" diye birşeye güvenip vakit namazını terketmek çok tehlikelidir.
savaş esnasında bile namazın "kısaltılabileceği" belirtilirken (nisa,101) kaza namazının mucidi hesap günü ne diyecek acaba ?