Sürekli marjinal olmaya çalışan insanın zıttıdır.
Toplum normali tutturmaya yani uyumlu, iyiliksever, merhametli görünmeye çalışan, buradaki samimiyet tarşılır, insanlarla sürekli marjinal olma çabasındaki insanların çoğunlukta olduğu bir yapı aslında bu çağda.
Gerçekten samimi olan yani deliliği yaşarken de çekinmeyen ama kendinden çok diğer insanlara değer verip, her kuralı ve emri de koşulsuz yerine getirmeyen insanlar azınlıkta.
Sonuç olarak " normallik" algısına yani toplumun iyi olarak buyurdugu sözde azınlığa aslında ne kadar içten olmadıklarını söylemek gerek.
Normallik iyilik değil. iyinin ne olduğu bile tartışmalıyken " kendini kurallara uyan biri olarak "normallleştiren" biri samimiyetsizin önde gidenidir.
Sürekli uyum sağlayan insanlar tıpkı marjinaller gibi renksizdir aslında.
Yaşanan onca tartışmadan sonra elinizi bırakıp giden son bir çabayı çok gören korkak sevgilinin geri dönmesidir.
Kendinizi işinize gücünüze verir, onu unutmaya içinizi soğutmaya çalışırsınız o sürede. Fakat o geri gelir yüzsüzce.
Fikir çalıcısı, özgün fikrimi benden alan insan.*
Bari fazla yayma kardeş.
Bir de sanırım nick değişmiş bir adet yazar kendisi. Ne denir hoş geldin yeniden.
Başka bir erkek modeli. Bu erkekler evlenmek fikrini kanıksamadan önce her türlü ilişkiyi yaşarlar.
Bir gün Evlenmeyi düşündüğü "sevdiği", " saydığı" insanla karşılaşır, bu kadına dokunmayı ise düşünmez, sebebi ona değer vermesidir. Değer kavramının müthiş bir yorumu. Madem
Sevdiğin insanla vakti zaman geldiğinde ya da şöyle diyelim resmi kağıt izniyle sevişeceksin daha önce yaşadıklarını neydi?
Onun bakireliği senin günahını öretecek mi ya da cinsellik sizi ak pak halinizden daha aşağılara mı çekecek ?
Değer vermek bekaretini bozmamaksa sen neden sabretmedin?
Sevginin kutsallığı cinselliğin yaşanmasıyla tükenecek bir olgu değil.
Sanırım Bendeniz modeli de denirdi, Onun kliplerinden yayılmıştı. 90 ların ilk yıllarında pek çok kız çocuğunun saçları bu tarz ensede bir tutam saç bırakacak şekilde küt kesilirdi.
"islam ahlakına, genel güvenliğe ve iran islam Devrimi Lideri Ayetullah Humeyni'ye hakaret içeren mesajların yaygınlaştığı" gerekçesiyle mobil uygulamalara erişiminin engellenmesi emrini verdi."
sevdiğiniz insanla olmuş bitmiş yani yaşamış olduğunuz ilişkiler üzerine konuşmaktır.
karşınızdaki insanın daha önce kaç kişi ile görüştüğü, ilişkinin boyutları gibi.
siz ona sorarsınız tabi ki oda size..
sonra ilişkinin bir çok anında bunları düşünüp kafayı yemek düşer büyük ihtimalle size.
güvensizlik ve kıskançlık yaşamak, acaba onu da beni kadar sevdi mi, onun için kimbilir ne fedakarlıklar yapmıştı gibi düşünceler çıldırtır insanı.
en olgun davranış ise anı ve bundan sonrayı düşünmektir. mutlu olmak, mutlu etmek isteyen her birey sadece bunu düşünür , düşünmeli.
Çok üzgün olduğunuz bazı anlarda ya kafayı bir yere çarparsınız ya da kayıp düşersiniz bu da sizde bir ağlama refleksi oluşturur. Tam da isabet etmiştir yani.
Tabi zihin üzüntüye odaklandığı için gerçekleşir bu durumlar.
Günlerdir kontenjanların açıklanması beklenirken torba yasa da çıktı fakat karar resmi gazetede yayımlanmadığından kontenjanların açıklanması ileri bir tarihe ertelendi.
Kendini bir süre sonra papaz gibi hissetmene sebebiyet verecek durum.
insanlar sürekli günah çıkarmak için bana anlatmayı tercih ediyorlar. işim de aynı istikamette ama ben de artık dinlenilmek istiyorumm. *
Sevilen kişiyle çekilmiş siyah beyaz bir küçük fotoğrafın kol saatinde bulunması halidir. Son derece romantiktir.Onu her daim yanıbaşında bulundurmaktır. Var mı yok mu bilmiyordum bugün aklıma gelen hededir. *
Ergenler, ebeveyn ve yaşadıkları toplum tarafından istenmeyen kimlik türlerini seçebilirler. Örneğin Eğlence olsun diye hırsızlık yapan bir hakimin kızı ya da dindar bir ailenin ateist evladı gibi.
Aşırı baskı ya da aşırı rahatlığın söz konusu olduğu , demokrat olmayan ve karşılıklı güvensizliğin yaşandığı aile yapılarında bu durumlar yaygındır.
adalet söz konusu olduğunda hep başka insanlarla birlikteliğimiz akla gelir. yaygın düşünce budur. peki insan ilişkilerinden önce ya da sonra ya da tam o esnada kendimize ne kadar adil davranıyoruz. kendimiz anlamayı her bir yönümüzü adil bir biçimde kullanmayı başarabiliyor muyuz. platonun devlet düşüncesi insani yapıdan alınmıştır bunu biliyoruz peki biz gündelik hayatta kendi yapımızdaki unsurlara adalet sağlayabiliyor muyuz yoksa sadece bir takım şeyleri mi ön plana çıkarıp yaşamayı seçiyoruz sorunsal buna dairdir.