duygusallıktan, romantizmden bi'haber, hödüklüğe doğru emin adımlarla ilerleyen, aşkı kendi meşrebince yaşayan ademoğlunun hissettiğidir efendim.
şöyle ki; er kişimizin yemek yemek ve aşkla olan ilişkisi, çatal-bıçağın yemekle olan ilişkisine taş çıkartır. kalbine giden yol ne de olsa mideden geçmektedir. yine de kalbe giden yollarda yüksek doymamış yağ oranı bulunması hasebiyle tıkanmalar yaşanabilir. kadıncağızımız bir türlü kalbe ulaşamaz. orda ufak çaplı bir bakkal işletildiğinden şüphe etmektedir. bu adamın kendisini, ' ton balığım', 'zeytinyağlı yaprak sarmam', 'macar salamım', 'marmara birlik zeytinim' minvalinde bir hitabet geliştirerek sevmesinden kıl kapan kadıncağızımız, septik bir hal almaya başlamaktadır. hayır, foseptik değil. adam onu sevmiyordur; imgelemeler yanlıştır, o bir zeytinyağlı yaprak sarma olamazdır. bu fikriyata kendini kaptıran kadıncağız günbegün ıramaya başlar erinden. yemekleri yağsız, tatsız ve tutsuz yapmaya başlar. günler günleri kovalar ve akabinde kapıdadır bavullar. işte bu kertede, er kişinin kadınına içler acısı seslenişidir;
norveçli yönetmen petter naess'in eseri. keyfin ötesini yaşatıyor. artık; hayvanlar alemine daha sıcak bakıyorum. 'erkek değil misiniz hepiniz aynısınız' sloganlarından kendimi uzak tutuyorum. hayatımı ifade eden en güzel rakamları belirlemeye çalışıyorum. biraz deliliğin kimseye bir zararı olmadığını bilakis hayatı daha yaşanılır hale getirdiğini daha iyi anlıyorum. öyle ki, kahkahamın ekosunu bile değiştirdim. evet, bu sadece bir filmdi lakin filmler hayattan beslenmez mi?
yol boyunca park yasağı olan bir caddede ilerleyen yurdum polisi, öndeki aracın yavaşlamasından kıllanıp aracı takibe başlar. ve aklına gelen başına gelir, araç park yapar! derken megafondan şunlar duyulur:
- ba ba ba! goduğun yeri beğendin mi! 38 .. .. sana diyom!
anlaşıldığı üzre (38) olay pastırmalar diyarı gayseri'de vuku bulmuştur efendim. iş bu giri de yolunuz düşerse goduğunuz yere dikkat edin deyu yazılmıştır.
milli kültürümüzün en önemli ögesi olan dilimizi vatanımızı korur gibi korumamız gerektiğini hatırlatmak,misyonerliğin ana iki hedefinin dil ve dine yönelik olmasını idrak ederek,save etmek,check etmek vs gibi anlamsız öbeklerin bertaraf edilmesi ve oyuna gelmemek kendimize gelmek hasebiyle oluşturulmuş naçizane kampanya.
onat kutların şiirlerini topladığı iki eserinden biri.kitabın adıyla müsemma bir şiiri yazacak olursak;
peralı bir aşk için gazel
Merhaba güzelim, bak nasıl doldurdu
- Dur önce şu sigaramı yakayım -
Kırmızı bir güneş bardağımızı
Dışarda kararan rum kilisesinin
Gürültüyü yapraklara çeviren
Çan sesleriyle yüklü ve karmakarışık
Saatlerden geçiyoruz umut, ayrılık
Günleri. Yüzünün gülü kapalı
Acı eylül geçiyor köklerimizden
- Sanırım değişen bir şey olmalı -
Biliyoruz öğle sonu mavi perdesi
Gözlerinin yıldızıyla ışıyan
- Dur güzelim yüzüne dokunacağım -
Ve aklı yetmeyen tarlakuşuna
Öpüşlerle derinleşen bir halı
Yeni gelin bahçeleri dokuyan
- Bu kör eylül karanlığından uzak -
Bir ölümsüz yaz ülkesi olmalı
Çıkalım buradan hemen gidelim
- Ben önce şu hesabı vereyim -
Avluda fatihin ormanlarından
Kesilmiş çamlara bakan rum yetim
içimi yalnızlıkla dolduruyor
Kapıda sadakor bir dalgınlığın
Ardından bize bakan şu delikanlı
- Nasıl benim gençliğime benziyor -
Şiirimiz bitince ve solduğunda
Sarı gül yaprağına yazdığım divanı
Alıp götürecek bir sahaf olmalı.
asıl adı mary'dir. halil cibran daha şiirsel olduğunu düşünerek kendisine may demiştir.arap edebiyatında yirminci yüzyılın ilk yarısında en önemli kadın deneme yazarı olarak kabul edilmektedir. duygusal bir tarzı vardır. lübnanlıdır fakat kahirede(yüreğinin her zaman attığı yerde) hayata gözlerini yummuştur. halil cibran ile mektuplaşmaları 1912 yılında başlamış ve 1931'de cibran'ın ölümüne dek sürmüştür. başlangıçta mektuplar edebi yazışmalar şeklinde olsa da zamanla nitelik değiştirmiştir ve aralarında duygusal bir yakınlık peyda olmuştur. cibran'ın ölümü üzerine may ziyade'nin dudaklarından şunlar dökülmüştür:
'' hiç bir zaman bu kadar acı çekmemiştim,hiç bir kitapta bir varlığın bu çektiğim kadar büyük bir acıya katlanacak gücü bulacağını okumamıştım...''