sadece bana mı böyle geliyor bilmiyorum; ama bi türlü kanım ısınamadı şu kadına. onlarca filmini izledim, izlediğim hiçbir filminde oynadığı karakteri bile sevemedim. oysaki genelde de iyi ve sevimli kadın rollerinde oynuyor. her filminde düşünmüşümdür, şu rolü sevdiğim bi oyuncuya verseler filmden bin kat daha fazla zevk alırdım herhalde diye. yanlış anlaşılmasın oyunculuğunu eleştirdiğim falan yok, orası benim haddime değil zaten. Ama yok arkadaş, kadının en güzel hali bile bana çekici ve feminen gelmiyor. sanki böyle bi erkeksilik, bi iticilik var üzerinde. eminim bunu okuyunca kendisi de çok üzülecektir; ama napalım durum bu.
gelişen teknoloji ile birlikte (bkz: abiyi bilgisayar oyunu oynarken izlemek) eylemine evrilmiştir. hiçbir oyunu oynamak bu keyfi veremez herhalde. güzel bir çocukluk anısıdır, bilgisayar masasının yanındaki yatakta oturur abinizi izlersiniz, arada sırada size yaptıklarıyla övünür; sizden takdir bekler. siz de bazen sırtını sıvazlar bazen de dalga geçer ve poponuza şaplak yer yine oturur onu izlersiniz.
çocuk aklıyla düşünülmesi çok normal olandır. gerçeği öğrenince hayatı tekrar bi sorgularsınız; "allahım ben nasıl ikiyüzlü bi dünyada yaşıyormuşum meğerse" deyip kendinizi yer bitirirsiniz. bu bir travmadır, yazıklar olsun pazarı çarşamba günü kuranlara.
yalnız kalmak istersiniz, en azından bi süreliğine herkesten uzaklaşmak, kendinizi eve kapatmak; kimseyle muhatap olmamak istersiniz. ama gelin görün ki öyle ısrarcı ve anlayışsız insanlar vardır ki, sürekli arar, mesaj atar. dönmezsiniz tekrar arar tekrar yazar. hayır dersiniz yalnız kalmak istiyorum, ama yok laftan anlamaz. "e biz bi daha ne zaman görüşücez", "benim de sana anlatmak istediklerim var gel oturup dertleşelim" şeklinde diretir de durur. tamam aramak sormak iyidir, güzeldir; ama karşındaki insan dur bi soluklanayım deyince de saygı duymak gerekir. kendisine neyin iyi geleceğini kimse ondan daha iyi bilemez sonuçta. ısrarcı insanları oldum olası sevmem zaten, "al şu lokmayı da ye" "şunun da tadına bak çok güzel ama" insanlarıdır bunlar genelde.
lise yıllarında tanıklık ettiğim olay. arkadaşlarla bi mekanda yemek yenir, ben de arta kalan etleri sokak hayvanlarına vermek için bi güzel peçeteye sarıp çantaya atarım. akşam arkadaşların arasından en zeki olanı "etlere ne oldu etlere" diye whatsapp grubu kurar. fakat gruba aldığı kişi ben değil, benimle aynı adı paylaşan almanca hocamızdır. kadına bütün gece yardırırlar; "lan butchergirl naptın lan etleri höö", "kendin yedin di mi lan noldu etlere cevap versene lan" şeklinde. bir de sabaha bana mesaj atarlar "sen bizi niye takmıyon lan" diye.
monotonlaşan hayatımın bir parçası haline gelmiş böcektir. her gece saat 12'yi geçtikten sonra yatağımın yanındaki açık pencereden vızır vızır sesler çıkartarak içeriye dalar, kendisine yuva bellediği odamın lambasına konar. dün gece sessizce girmiş içeriye fark etmemişim, gece birlikte uyumuşuz; sabah bi baktım perdede beni izliyor. kıyafetlerim üstümdeydi; ama bir şeyler yaşandı mı bilmiyorum. artık ilişkinin adını koymanın zamanı geldi herhalde, teklifi ondan bekliyorum.
gerçek hayatta tanıdığım, beğendiğim ya da görüşüp takıldığım hiçbir erkeğin herhangi bir sözlükte hesabının olmaması durumu. sözlük erkeklerine şans vermemek için çok geçerli bi sebep olmakla birlikte sözlüğü sizin için gerçekten de sadece bilgi paylaşımı yapılan bi platforma dönüştürmektedir. şimdi oradan bazı iyi niyet timsalleri atlayıp da "başka ne olabilirdi zaten" diye zırvalayacaklardır da gerçekçi olalım arkadaşlar, bi mesaj kutunuza göz atın.
yurdum insanının anlamamakta direttiği önerme. yaşı ilerledikçe evlenmeyen insanlara kötü gözle bakmak, yargılamak; ancak böyle insanlara yakışır zaten.