Aşağıdaki adreste robot resmi olan adamın ilginç bir hikayesi var. 2006 yılında New York'ta tanınmış bir psikiyatr, kabul ettiği hastasının garip bir rüyasını dinledi. Bu rüyada hasta, bir adamın kendisine hayatıyla ilgili tavsiyeler verdiğini görmüştü. Üstelik bu yüzü rüyasında ilk kez görmüyordu. Aynı adam daha önce de sıklıkla rüyalarında ortaya çıkıyordu. Kadın hasta, bu adamı hayatı boyunca hiç görmediğine ve kesinlikle tanımadığına yemin ediyordu. Haliyle neden sürekli rüyasında gördüğünü de bilmiyordu. Psikiyatristin isteği üzerine hastanın rüyasında gördüğü bu adamın bir robot resmi çizildi. Ancak resmin kime ait olduğu elbette bir sır olarak kaldı. Birkaç gün sonra bir başka hasta, psikiyatristin masasında duran bu resmi gördü ve psikiyatriste şu soruyu sordu: Bu adamı tanıyor musunuz? Ve devam etti "Onu sürekli rüyamda görüyorum ama kim olduğunu bilmiyorum!" Doktor bu olay üzerine başka doktor arkadaşlarına da bu resmi gönderdi ve hastalarına bu resimdeki adamı rüyalarında görüp görmediklerini sormalarını istedi. Birkaç ay için arkadaşlarından cevap geldi. Dört hasta daha, resimdeki adamı rüyalarında gördüklerine dair yemin ediyordu. Robot resimden "Bu adam!" diye ürkerek bahsediyorlardı. Bu iddiaların ortaya atıldığı tarih olan 2006'dan günümüze kadar birbirini daha önce görmemiş tam 2000 farklı kişi bu adamı rüyasında gördüğünü iddia etti. Üstelik bu insanlar aynı ülkede bile değildi. Los Angeles, Berlin, San Paulo, Tehran, Beijing, Rome, Barcelona, Stockholm, Paris, Yeni Delhi, Moskova gibi birçok ülke merkezinden insan bu adamı arıyordu. Üstelik bu adamı hayatı boyunca bir kere bile gören bir insana rastlanmamıştı. Birbirini tanımayan insanların rüyasına giren bu adamla ilgili ortaya bazı teoriler atıldı;
Arketip Teorisi: Jung'un psikoanalitik teorisine yaslanan bir görüşe göre bu adam kolektif bilincin yarattığı bir arketipti. Toplumda birbirine benzer travmalar ve dramlar yaşayan insanların birbirine benzeyen rüyalar görmesi mümkün olabilirdi.
Dini Teori: Dindar kişilerin olaya getirdiği yaklaşımsa daha farklıydı. Onlara göre bu resim, kişinin büyük yaratıcı yerine kafasında konumlandırdığı imajdı. Bu görüşe göre tanrı kendisini insanlara bu şekilde gösteriyordu. Bu nedenle onun rüya görenlerin zihninde yer ettiğine inananlar vardı.
Rüya sörfü teorisi: Bu konudaki en ilginç teori! En çok ilgi gören görüş de yine bu. Ama elbette bilimsel açıdan en az doğruluk payı taşıyan teori de yine rüya sörfü teorisi...
Teoriye göre bu adam, insanların rüyalarına görmeyi başaran, gerçek hayattan bir insan. Psikolojik özel yetenekleri sayesinde buna muktedir biri.
antik roma döneminden güzel bir yaklaşıma örnek verelim; bu dönemde sevdiklerini kaybeden insanlar sevdikleri için öldü kelimesini değil de yaşadı kelimesini kullanırlarmış.
inanmak yoldur. inandığın yol uğruna yolcuysan O yol senin her şeyindir. insan kendi engellerini aştığı sürece başarır. Başarı için insanın yoldan önce kendisini aşması gerekir. Ve her yol bizi sonuca götürmez malesef. bizim isteğimiz ve gücümüz dışı engellere bazen müdahale edemeyebiliriz. bu noktada ise inanmak acıdır. Evet inanmak her şeydir; hem hüsran, hem başarı, hem zafer, hem yenilgi, hem mutluluk, hem gözyaşıdır. ama yinede her şeydir.
Avusturya’nın Salzburg Nachricten gazetesinde yer alan karikatürdür. Avrupa’ya mülteci akınını durdurması karşılığında 3 milyar euro'luk maddi destek sağlanacak türkiye avrupa'nın bekçi köpeği olarak resmedilmiştir.
(img:#908576)
Sovyet Rusya'nın soğuk savaş yıllarında hırsları uğruna, önlem almadan uzaya gönderdiği kozmonotların kayboluşudur. o zamanlarda iki italyan kardeşin dinleme istayonunda tesadüfen frenkansına takılan uydu veya uzay aracından gelen sos mesajları, bir kozmonotun son nefesleri, bir kadın kozmonotun ses kaydı, başka bir yörünge kapsülünden gelen sinyaller, güçlükle nefes alan ve giderek yavaşlayan kalp atışlarına kadar bir sürü ses kayıtları bulunmaktadır. düşününce uzay boşluğunda cesedi bozulmamış kozmonotların olduğu fikri ürpertici.
Az önce bilgi içerikli bir yazı okudum sizlerle paylaşmak istedim; ilk önce toprağı çamurlaştırıyoruz daha sonra istediğimiz meyve, bitki tohumunu bu çamurun içine atıyoruz. çamuru hamur gibi elimizde yuvarlayarak küçük bir top haline getiriyoruz istediğimiz bir boş alana atıyoruz yağmurlarda filizleniyor. bunu yaparak ormanların ağaçların yeşilin çoğalmasına vesile olabiliyoruz. bunun adına da bitki bombası deniyormuş. doğasever güzel insanlara sevgiler.
Küçük bir hatırlatmadır. Bundan 854 gün önce ''Ayakkabılarla camiinin içine girdiler; orada içtiler. Bu ülkenin dini mabetlerine karşı bu saygısızlığı yaptılar. ne adına? çevre adına. camiinin müezzinini tehdit ettiler, ondan sonra farklı şekilde konuşturdular. böyle bir şey olmadı ne olmadı? bütün görüntüler elimizde ve cuma günü arkadaşlarımıza görüntüleri vereceğiz'' demişti recep tayyip erdoğan. Bekliyoruz, ve bugün 122. cuma günündeyiz sevgili yazarlar buyrun eksileyin.
kuantum fizikçisi heisenberg belirsizlik ilkesinde, bir parçacığın momentumunu ve konumunu aynı anda bilmenin imkansız olduğunu söyler. yani bir atomun yeri ve hareketi aynı anda ölçülemiyorsa gelecekte nerede olacağı ve nasıl hareket edeceği de bilinemezi savunur fakat gerard ‘t hooft’un yürüttüğü bir araştırmanın sonuçları özgür iradeyi doğruca çöp kutusuna yollayacak cinstendir. hooft, bir atomun 43 saniye sonra nasıl hareket edeceğini önceden bilmenin mümkün olduğu bir model geliştirmiştir. ünlü matematikçiler john conway ve simon kochen de, hooft’un teorisi doğruysa insanın anlık, öngörülemeyen seçimler yapma becerisinin bir yanılsamadan ibaret olacağını açıkladılar. hayatımız bizim seçimlerimiz midir? ya da bize dayatılan mıdır? bu büyük paradoksun içinden çıkabileniniz var mı ki?
kendisi aynı zamanda pkk için ne ''istediler de bu hükümet vermedi'' cümlesini kullanmıştır. pkk için açık açık her isteklerini karşıladık demiştir evet. allahım sen aklımızı koru!
Az önce arkadaşlarla piknikte şahit olduğum durum. iki kadın ilk olarak büfenin paspasını izin almadan alıp ağacın dallarına vurarak kırdılar kozalakları için. Daha sonra vazgeçip bizim önümüze kadar gelip henüz büyümekte olan küçük palmiyenin sert olan kısımlarını kopartmaya çalıştılar. dayanamayıp yanlarına gittim baya bir tartıştım bir gram bile utanmadılar. akıl almaz bir tavırla bana ve kendilerini ikaz eden diğer insanlara söylendiler. Şaşırmadım, doğayı sevmeyen insanın insanı sevebileceğini anlayabileceğini düşünmüyorum. Doğaya verilen zararın kendilerine ve tüm insanlığa verilen zarar olduğunu ısrarla anlayamayarak uzaklaştılar. Herhangi bir canlıya zarar vermeden yaşayabilmek bu kadar zor olmamalı. Fakat insanlar bu kadar düşüncesiz ve bu kadar sevgisizken birilerinin canı hep acıyacak. Ama ağaçların ama hayvanların ama insanların..