ian anderson'un daha ilk dizesiyle usta bir alaycılık kullanarak toplumu aşağıladığı bir parçadır.çoğunlukla üst sınıflara yönelen eleştiriler, düşünme gücünü kullanmayan / düşünmek istemeyen bireyleri hedef alır. toplumun empoze etmeye çalıştığı normlar ve değerler karşısında bireyin dayanıklı olması gerektiğini çok karmaşık sözlerle anlatmaya çalışır. anderson'un hiçbir zaman arı bir kültür olarak göremediği amerikan kültürüne ince göndermelerle doludur albüm. şarkının sözlerini deşifre etmeye çalışmak hiç de kolay olmadığı gibi sembolik anlatımlar ortalama bir dinleyiciyi/okuyucuyu çok yanlış yorumlara götürebilir dizelerde ortak bir tema bulunsa da, 45 dakika boyunca bölümler arasındaki bağlantı asıl olarak müzikle sağlanmaktadır. jazz, folk, rock ve hatta klasik müzik öğelerinin bir çeşit sentezidir albümün melodik yapısı.
hiç aldırmam bu şiirde
canınız sıkılırsa eğer.
benim sözlerim fısıltı,
sizin sağırlığınız bir çığlık.
hissetmemenizi sağlayabilirim ama düşünmenize karışamam.
spermleriniz lağımda, aşkınız bulaşık sularınıza karışıyor.
bunun içindir ki dağ tepe aşıyor,
tüm hayvanca numaraları yapıyorsunuz ama
akıl küpü insanlarınız bir türlü olamıyorlar
kalın bir tuğla kadar.
ve kumdan yapılmış kalelerdeki erdemleriniz
gelgitlerin yıkıcılığında,
ahlâk savaşlarında yok olup gidiyor.
son dalga yeni yolu ortaya çıkardığında
dönek geri çekilmeleriniz oyunun sonunu muştuluyor.
ama yeni ayakkabılarınız ökçelerinden eskiyor,
güneş yanığı deriniz hemen soyuluyor ve
akıl küpü insanlarınız, bir türlü olamıyorlar
kalın bir tuğla kadar.
ve duyduğum aşk çok uzaklarda:
ben bugün gördüğüm kötü düşüm- ve
sen kafanı sallıyor
çok ayıp! diyorsun.
beni gençliğimin günlerine, yıllarına döndür.
ipi çek, kara perdeleri kapat
gerçeği olduğu gibi sakla.
beni çağlar ötesine döndür:
bırak şarkılarımızı söylesinler.
bak! bir çocuk doğar ve biz
onun savaşa hazır olduğunu bildiririz.
omuzlarında sivilceler vardır,
geceleri altına kaçırır.
biz onu adam ederiz.
ticarete bulaştırıp, vurgunculuğu ve
yağmurda nasıl şarkı söyleyebileceğini öğretiriz.
güneş denizden dönen piyadeleri kışkırtırken
şairin ve ressamın suya gölgeleri vurmaktadır.
eylemci ve düşünür, kararan hava
paragözlerin yeminlerini ısıtırken başkasına yer yoktur.
evin ateşi yanar:
çaydanlık neredeyse kaynamak üzere
ama evin efendisi uzaklardadır.
atlar ayaklarını yere vururlar
ılık solukları bıçak gibi kesen ayaz günün sabahında
bulut halinde yükselirken.
ve asker kılıcını kınına sokarken
şair kalemini kaldırır.
ve ailenin en genci
kendinden emin adımlarla yürür.
geciken gelgitin yerle bir etmesini
göze alacak kaleler yapar.
koyunlar, dağdan gelen suyun denize kavuştuğu
nehrin kenarındaki otlakta huzur içinde otlarlar.
kalelerin yapımcısı asırlık niyeti yeniler ve
teklifi kendi için bir gereksinim olan
süt sağan kızı düşünür.
ev ahalisinin tüm gençleri askere alınmışlardır
ve bir yıldan önce dönmeleri beklenmemektedir.
evin masum geçnç efendisi
düşünceler hızla değişir görüntüsünü
taşıdığı adamı değiştirme planını hazırlar
ve asker kılıcını kaldırırken
şair kalemini kınına koyar.
ve evin en yaşlısı azametle harekete geçer.
denizden gelerek, evden uzaklaşmasına
yol açan oğluna meydan okur.
yaşlı adam evden uzaklaştığı zaman
siz olsaydınız ne yapardınız?
özünüz şarkı söylerken
yaşlı adamın yerinde olmak ister miydiniz?
ya da onun kişiliğini yok mu ederdiniz?
size bu iş için yürek veren kimse yoksa
girdaplar sizi yanlış yola sürükler.
daha sonra
kokuşmuş değerlerinizi tamir için
yüksek bir sınıftan aranıza geldim.
babam herkesin boyun eğdiği otoriter bir admdı.
suçlular, hepiniz ortaya çıkın!
yirmi yıl gibi ibir gecikmeyle yaşlı adamı nasıl
hizaya getirdimse, sizi de düzelteceğim
suyunuz ve ekmeğiniz bayatlıyor.
saçlarınız kısacık ve düzenli.
sizi yargılayacağım ve
beni kimsenin yargılamadığına inandıracağım.
herkese neşeyle gülümserken
ayak parmaklarını kıvırıyor
bakışlarınla milleti kesiyorsun
hareketlerinin yerini bulmadığını bilmiyorsun.
ve bize neyin olmaması gerektiğini söylerken
acımasızca gülüyorsun.
ama nereye koşmamız gerektiğini nasıl göreceğiz?
ellerinde yüzüklerin, tüylü süslerin
ve gümüş tokalı papuçlarınla
mahkemede seni sürüne sürüne yürürken görüyorum.
ciddi davalarda dalga geçecek kuralları
eğip bakmana izin veren
o tapınılası komik kitabı izliyorsun.
eeee!
haydi, çocukluk dönemi kahramanları!
çizgi romanların sayfalarından
kalkıp gelmeyecek misiniz?
ya sihirli değnekleriniz?
bize yol göstermeyecek misiniz?
haydi! istek ve niyetlerinizi bildirin.
mahalli idarelere katılın.
başkanınız süperman olacak!
robin sizi kurtaracak.
hep bir numaraya oynarsın.
her zaman da kazanırsın.
öbür çocukların tümü vazgeçtiler.
sonunda ne kadar büyük olduğunu
kendi kendine sorarsın
ve büyük arabaların
daha akıllı dünyasında yerini alırsın.
kimden ne isteyebilirim diye meraklanıp durursun.
peki! geçen cumartesi ona ihtiyacın varken
biggies hangi cehennemdeydi?
seni her zaman destekleyen sporcular neredeler?
hepsi cornwall'da dinlemiyorlar-
erkek izciler el kitabınını paper-back
basımınd çıkacak anılarını yazarak.
daha sonra
bakın! bakın bir adam doğar- ve biz
onun barış hazır olduğunu bildiririz.
hastalığının farkına varması ile
omuzlarından kalkan bir yük vardır.
içindeki çocuğu çekip alırız,
sınava çeker
nasıl akıllı bir adam olacağını,
öbürlerini nasıl aldatacağını öğretiriz.
tirnak içinde
istisna değil,
tam tersine ortalama insan yapılıyoruz.
tanrı karşı konulmaz bir sorumluluk.
yeni doğan bebekler koğuşunu gezip
218 bebek gördük naylonlar içinde
kediler iyileşme yolundaydılar. iyileşme!
daha sonra
sabah güzelliğinin berrak beyaz halkalarında
dağların efendisiyle birlikte yerimi aldım.
(küçük düzenli sıralarda) çadır bezlerinin kenarlarıyla
oynaşan sarı-gözlü askerler renksizleşmiş duruyorlardı.
kantinde sıralarını beklerken
oraları buraları ağrıdığında dikkatsizce hazırola geçmişlerdi.
-''ninen nasıl yaşlı kurt? ernie nasıl? tahvil işinde 10 teklik kazandı.''
diye konuşarak.
(eski kabile ilahilerinde yazılmış)
efsaneler martının çığlığında korunuyor.
ve yaptıkları tüm vaatler kötünün düşüşünde öğütülüyor.
şair ve akıllı adam silahın gerisinde duruyor,
gündoğuşunun gelişiini haber veriyorlar.
güneşi yakıyorlar.
güne inanıyor musun? güne?
inanıyor musun?
kralların gündoğumu yaratıları başladı.
tatlı venüs (yalnız kadın) günün en ölümsüzünü getiriyor.
güne inanıyor musun?
silikleşen kahraman geceye döndü ve
güne gebe akıllı adam şairin görüşünü onayladı.
güne inanıyor musun? güne?
inanıyor musun?
dur sana yaşamının masallarını anlatayım.
bıçağın kesiş ve saplamalarının
bitmek tükenmek bilmez zulmünü
akıl, ölme ve öldürme arzusunu damla damla öğretirken.
dur sana son otobüs de giderken
sokakta boydan boya yatan
kayıp adamın şarkısını söyleyeyim.
kaldırımlar bomboş, su yolları kıpkırmızı akıyor,
aptal gökteki tanrısının şerefine içerken.
öyleyse, siz kaleler kuran genç adamlar
biraraya gelin, yılın hangi zamanı olduğunu söyleyin
ve sesleriniz cehennem korosuna katılsın.
korkunuzun kesin doğasını belirleyin.
dedelerin günahları; aptalların kanı
ve akıllıların düşünceleri
ve yatağın altındaki kafatası ile beslenirken
ölüyü kaldırmak için dur sana yardım edeyim.
öyleyse, siz kaleler kuran genç adamlar
biraraya gelin, yılın hangi zamanı olduğunu söyleyin
ve sesleriniz cehennem korosuna katılsın.
görüyor musunuz?
yaz şimşekleri ışıklarını üzerine saçıyorlar ve yargı günü yaklaşıyor.
zırhlı elbiseyle duran aptal mı?
yoksa kendini temize çıkaran akıllı mı olacaksın?
görüyor musunuz?
haydi, çocukluk dönemi kahramanları
çizgi romanların sayfalarından kalkıp gelmeyecek misiniz?
ya sihirli değnekleriniz?
bize yol göstermeyecek misiniz? haydi.
istek ve dileklerinizi bildirin tamam mı?
mahalli idarelere katılın.
başkanımız süperman olacak.
robin bizi kurtarack.
peki, geçen cumartesi ihtiyacın varken
biggies hangi cehennemdeydi?
ya seni her zaman destekleyen sporcular neredeler?
hepsi cornwall'da dinleniyorlar.
erkek izciler el kitabının
paper-back basımında çıkacak anılarını yazarak
ve tabii
bunun içindir ki dağ tepe aşıyor
tüm hayvanca numaraları yapıyorsunuz
ama akıl küpü insanlarınız
bir türlü olamıyorlar
kalın bir tuğla kadar
şike yasası aynı şekilde tekrar meclisten geçerse istifa edeceğini ilan eden ama tükürdüğünü yalayan milletvekili..piyasada yok,unutturmaya çalışıyor ama karaktersiz çıktı!!
Çok saygıdeğer yazarlarımızın klavye başında iken midelerini doyurmak veya ruhlarını hoş tutmak için yedikleri yiyecekler.
Yazar yorumu:Bulutlu , kısmen soğuk kasvetli bir izmir gününde işte klavye başında yenebilecek tek şey milka fındıklı lila stars (minik minik topçuklar mideme layıklar)
en uygyn komisyon oranı ve neredeyse tüm kredi kartlarına peşin fiyatına taksit imkanı veren yeni alış veriş sitesi..ürün satmak ve almak için ideal,satışa çıkardığınız ürünleri açıklamalrı vb özellikleri hemen girebiliyorsunuz,onay aşamasında saatlerce beklemiyor...biraz daha ilgi çekmesi gerekli.
Candaş Tolga Işık, Abdullah Öcalan'ı imralı'da karşılayan ve sorgusunu yapan Jan...darma istihbarat Albay Hasan Atilla Uğur 'Abdullah Öcalan'ı Nasıl Sorguladım?' simli bir kitabını bugünkü köşesine taşıdı.
Öcalan'ın ifadesindeki 'PKK'ya hangi devletler ne yardımı yapıyordu' bölümlerine işaret eden Işık, PKK'ya yardım etmeyen tek devletin Libya olmasına dikkat çekiyor.
ÖCALAN ANLATIYOR
işte Işık'ın Posta'daki köşesinde yer alan o ayrıntılar
*
işte Apo'nun kendi cümleleriyle PKK ve 'dış bağlantıları'...
Yunanistan: "En başından beri hep çok iyi destek aldık. Kamplar, askeri ve maddi destek, teknik sabotaj, orman yangını eğitimlerini bizzat Yunan istihbaratı verdi."
ESAD'LA BiZZAT GÖRÜŞÜYORDUM
Suriye: "Hafız Esad'ın kardeşi Cemil Esad'la bizzat görüşüyordum. Suriye'de kamplar açtık. Suriye devleti
örgütlenmemize izin vermişti. Maddi gelir elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı. Suriye'de yıllık 1 milyon dolardan fazla gelir elde ediyorduk. Zaman zaman Muhaberat'ın (gizli servis) arabalarını kullanıyorduk."
iran: "Gizli servis ittiaat'tan Sait isimli bir şahısla irtibat halindeydim. Bize silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar. Bir hastane, 3 de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk. Gelirimiz Avrupa'dakine yakındı."
Bulgaristan: "Bir eğitim bürosu açtık... Gizli servislerinin haberi vardı... Ses çıkarmıyorlardı."
PATLAYICILARI SIRBiSTAN'DAN ALIYORDUK
Sırbistan: "Ellerinde Strella Füzesi vardı. 20 adet satın aldık. Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi. Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C-4 gibi patlayıcıları Sırbistan'dan sağlıyorduk."
Romanya: "Bükreş'te evlerimiz ve derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize serbesti sağlamıştı. Türkiye'den katılanların ilk eğitim yeri Romanya'ydı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik malzeme verdi."
Almanya: "Gizli servisle görüşüyordum. Parlamentodan da beni ziyarete gelenler olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz'ın sığınma talebini kabul edip, pasaport verdiler. Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi."
ingiltere: "Bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi. Hiç direkt siyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük
desteği ingiltere'den alıyorduk."
Holanda: "Bizim üslenme ve eğitim alanımızdır. En çok destek ve para bulduğumuz ülkedir."
Fransa: "Bize her zaman çok yakın oldular!"
Amerika: "Bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından destek aldık."
PKK'YA SICAK BAKMAYAN TEK ÜLKE
Libya: işçiler arasında iyi örgütlenmemiz vardı. Yılda 500 bin dolara yakın bağış topluyorduk. Ama Libya devleti ile aramız iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler. Defalarca talebim oldu ama Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı."
*
Okurken tüyleriniz diken diken oluyor...
Türkiye'de kan dökmek için ilan edilen 'çok uluslu' seferberliğe mi yanarsınız yoksa tek 'dost'umuzun Kaddafi oluşuna mı?
Hâlâ "PKK 27 yıldır neden bitirilemedi?" diye sormaya gerek var mı?
çok nazik bir yazar tarafından açılan bir başlıktır..
böyle bir zamanda gasp/talan veya yalanla aldığı çadırı zor durumdaki insanlara satacak kadar alçalan kişiye ancak şerefsiz denir..(hayvan demeye kıyamadım,tüm hayvanlara yazık)
gerçekten söylediklerini dinlediyseniz,anladıysanız bu kadar olumsuz tepki vermeye gerekte yok (sözüm ırkçı kürtlere değil)
doğruları söylemek,ifade etmek ne zaman faşistlik oldu..
kadın van daki depreme sevinmiyor,iki yüzlülüğe işaret ediyor..
nerede kck nerede pkk..hani 1 hafta süreli tek taraflı silahları susturduk desenize,uyuşturucu ve haraçtan aldığınız paraların 1/100 ünü halkınıza harcasanıza..
taş atmak,araba yakmak ve insan öldürmeye benzemez böyle afetlerde davranmak..
bu kadar taşlamaya gerek yok bu kadını,daha geçen hafta ölen mehmetçikler için lanet okuyup,idam diye haykıranlar bugün şimdi bu kadına faşist,dangalak diyor..
yerli ve yabancı medya tarafından sağlıklı olduğundan şüphe ettiğin bilgilerin havada uçuşması durumudur..
eee suriyedende bir tanıdığım olmadığına göre doğru bilgiyi nereden bulacağım?
can-ciğer kuzu sarması iken,ortak bakanlar kurulu düzenlerken demokrasiyi geliştirmekten bahsetmiyorduk..
sonra düğmeye basıldı arap baharı altında hareket başladı..evet mubarek gitti ama kaddafide öldürüldü..
tv lerde suriyedeki isyancıların videoları adı altında kalabalıklar gösteriliyor,kürt liderin öldürülmesi vs sorgulanıyor..
ama isyan isyan denen olay tam olarak ne bilen yok? kim isyan ediyor?
diyarbakırdaki dtp mitingini kanallarda isyan diye gösterseler,taş atan piçleri isyan başladı diye empoze etseler hele bir de ahmet türk'e suikast yapsalar aha işte size türkiye de isyan başladı diye empoze eder tv ler..
umarım türkiye bu değişim (palavra palavra dediğim bop var galiba ve başladı) den en az zararla cikacak ve güçlenecek adımlar atma startejisini gösteriyordur..
usa ıraktan çekilirken türkiye üzerinden geçecek,hoop pkk hoop süriye sınırlar allak pullak..hele de suriye ve irandan bir hamle gelirse o 50 bin 150 bin olur 10 günde !!
whatdoesitmean.com web sitesinde yayınlanan iddia.
Bugün Kremlinde Karadeniz Donanmasından flaş bir rapor alındı, buna göre Türkiyenin Kuzey Iraka girmesine karşılık olarak ABD korkulan Deprem Silahlarından biriyle Türkiyeye saldırdı.
Bu rapora göre Karadenizdeki ve civarındaki Rus monitör istasyonları son 36 saatte iyonosferde hızlı bir ısınma gözlemeye başladılar, bu ısınma doğu Türkiyeyi vuran 7.3 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce zirveye ulaştı.
iyonosferin ısınmasının, ABDnin tüm dünyada bulunan ve Alaskadaki ana üslerinden kontrol edilen HAARP tesislerinden çalıştırılan Deprem Silahlarının belirgin özelliği olduğunu not etmek önemlidir ve bu silahın en son Mart ayında Japonyaya karşı kullanıldığı ve 9.0 büyüklüğünde depreme neden olduğu belirlendi.
Rus Donanma istihbaratı subayları bu saldırının amacının Iraklı Kürt asilerin 4 gün önce 26 Türk askerini öldürmesine karşılık olarak geçen hafta Türkiyenin Kuzey Iraka girmesini ciddi şekilde engel olmak olduğunu söylüyor...