Mezuniyet için gerekli olan imzayı kendisine attırmak isteyip kendisini bulamadığım hocadır.
Artık mezunum hocam. Aradan uzun bir süre geçse dahi kim olduğumu öğrenememenizin canınızı bayağı sıktığını sizden son dönem ders alan arkadaşlardan bir süredir duymaktaydım. Sıkmayın canınızı, her şeyi en iyi bilseniz dahi seviyoruz sizi. Sevmiyoruz da siz öyle bilin.
Bazen yanına gidip "canım hocam naber ya?" diyesim geliyor. Özledim ben kendisini. 2. dönem tesoy dersini alacağım kısmet olursa. Ne gibi saçmalıklarla öğrencileri okuldan, okumaktan ve kendisinden tiksindirecek merakla beklemekteyim.
Aslında kendisinin öğrencilere, derslere, yönetime ve kendisini aristokrat ilan etmekte bir beis görmediği bilumum konulara karşı tutumunun, aylar önce pek tanımadığı ama tanıdığını zannettiği ben ile olan ve ciddi anlamda uzun bir süre unutamayacağını düşündüğüm soğuk savaştan sonra değişip değişmediğini merak etmemden ötürü tekrar kendisinin dersinde olacağım. Alt devreden arkadaşlara sorup aldığım cevaplara bakılırsa eskiye göre daha naif davranışlar sergiliyormuş. Öğrencilerden topladığı "ödev" adı altındaki bilgileri birleştirip kitabını tamamlamış olma ihtimali bu naifliğini açıklamakta kullanılabilir mi ki? : )
Seviyorum ben kendisini. Ne zaman bahsi açılsa lafa "canım feyyat hocam ya <3" diye giriyorum. Yıllar sonra bile öğrencilerime, çocuklarıma, tanıdığım ve eğitebileceğimi düşündüğüm her kesimden insana bir öğretmenin nasıl olmaması gerektiğini direkt kendisini örnek vererek açıklayacak kadar çok seviyorum. Eksik olmayın.
2 kelimeyi bir araya getiremeyen, kendisini eleştirenlere karşı anlamsız isim tamlamalarıyla aklınca laf soktuğunu sanan sığırları da görmemize vesile olmuş hocadır. Size müstehaktır feyyat gökçe.
(arkadaşlar burada anonim olarak yazıyoruz. kimle karşılaşsam "feyyat hocaya destan yazan sen miydin?" diye soruyor. Dedikodunuza hayranım da yapmayın olm keyfi kalmıyor sonra)
edit akbayram : maalesef ki bu dönem tesoyu kendisinden alamıyorum, üzüldüm : ( bir daha görüşmemek dileğiyle... hoşça kal her şeyi bilen adam.
kendisi hakkında 27.11.2013 tarihinde yazdığım (#22057957) entrimi a4 kağıda çıkartıp bugün sınıf yönetimi dersinde öğrencilerden okumalarını istemiş hocadır.
Kendisi hakkındaki bir önceki entrimde "sen" dili yerine "o" dilini kullandım. zira entry içerisinde yer alan fikir, düşünce ve beyanatların çoğunluğunu sınıftaki 40 küsür öğrencinin her birinden dinleyebilirsiniz. sadece, o arkadaşlar bu konuları gün yüzüne çıkarmakta tereddüt ederler hepsi o. kısacası, bir önceki entrimde sınıfın toplu düşüncelerini kendi üslubumla dile getirdim.
Hocam bu saniyeden itibaren size karşı "o" dilini değil "sen" dilini kullanacağım; çünkü yazacak olduklarımın hepsi tamamen kendi fikir ve görüşlerimi yansıtacaktır.
Burada sizin hakkınızda görüş bildirme amacım sizinle yarışmak, size kafa tutmak, aklınızın bir köşesinde yer etmek veya sizi rezil etmek değil, hiçbir zaman da olmayacak. şahsım adına, karşımdaki kim olursa olsun, doğru bulduğum olguları dile getirmekten hiçbir zaman korkmadım. eğer bir gün doğru addettiğim bir görüşü/fikri/olguyu dillendirme cesareti gösteremezsem, o gün hayatıma son veririm. Benim gibi bir çok öğrenci ders seçimi yaparken sözlüklerdeki yorumlara bakacaktır. Sizi seçtikleri takdirde, o öğrencilerin nelerle karşılaşabileceklerini yazıyorum buraya. Ve ben, sizin farkına varamadığınız gerçekleri burada yüzünüze vurmaya çalışıyorum. Vurmaya çalışıyorum ki hiç sevemediğim uludağ üniversitesi'nde farklılık yaratmaya çalışan veya yaratan bir hocaya yakışık almayan hareketleriniz sizi domine etmesin. kimsenin söylemeye cesaret edemediği, öğrenciler tarafından hoşnut karşılanmayan özelliklerinizin farkında olun ki hayatımızda kısa veya uzun süre yer etmiş sizi saygıyla analım.
Size karşı saygısızlık veya hakaret içeren cümleler kullanmadım. sert bir üslupla yazdığım doğrudur ancak entrimde haddimi aşacak tavır sergilemedim. bunun farkında olmuş olacaksınız ki siz de sınıfta "bilmediğiniz" bana karşı rencide edici kelimeler kullanmadınız. bunun için öncelikle teşekkür ederim.
Önceki entrimi sınıfa getirip öğrencilerden okumalarını isteyerek beni şaşırttınız açıkcası. Utanmamı mı istediniz? "Ben kendimle ve öğrencilerin fikirleriyle barışığım, eleştiriye açığım" imajı yaratmak mıydı amacınız? Ortada bir problem olduğunu görüp çözüm üretmeye meyilli miydiniz gerçekten? zira ben bugün kendini biraz aklamaya çalışan, "böyle yazmayın bakın olmuyor aaa" noktasına gelen bir feyyat gökçe gördüm sınıfta.
size şunu tekrar hatırlatmama izin verin. değil 10 hafta, 10 yıl da geçse öğrenciler hatalarınızı yüzünüze vurmaktan çekinecekler. "arkadaşlarım ne der" korkusu, "hocam bana ya kızar da beni bırakırsa" korkusu her zaman doğruların önünde olacak, sisteme karşı durmayı bilmedikleri her an size yalancı gülücüklerle "hocam çok iyisiniz" diyecekler. Siz öğrencileri benden yıl olarak çok çok çok daha fazla tanıyorsunuz, ama ben öğrenci olmanın fikirsel boyutta ne olduğunu atomlarına kadar biliyorum. benim tanıdığım öğrencilerin çoğu (burayı okuyacak sınıf arkadaşlarımı tenzih ediyorum) hangi olgunun samimiyet, hangi olgunun yapmacık olduğunu anlayamayacak düzeydeler. benim tanıdığım öğrencilerin çoğu yaşlarının gerektirdiği şekilde fikirlerini sentezleyemeyecek düzeydeler. benim tanıdığım öğrencilerin çoğu türkiye'nin saygın üniversitelerinden birinde olmalarına rağmen karşılarına çıkan engelleri, çözümleri, şahsi fikirlerini cümleye dökemeyecek düzeydeler. o yüzden sorduğunuz "arkadaşlar, gerçekten bu kağıtta yazılanlar gibi mi düşünüyorsunuz" sorusuna ya sessiz kalacak, ya da hayır cevabı vereceklerdir.
bugün fark ettim ki yazdığım entry sizi, ne kadar tersi gibi görünmeye çalışsanız da, hem üzmüş hem de sinirlendirmiş. Aslında siz de biliyorsunuz o cümlelerle anlatılanların doğru olduğunu. Sanırım sizin nasıl bir karaktere, sisteme, yargıya sahip olduğunuzu dile getirmem, bu zamana kadar belki kendinize bile itiraf edemediğinizden, belki de yeni fark ettiğinizden dolayı sizi biraz bozdu. kendinizi çok iyi tanıyorsunuz. Zira kendisini tanımayan bir insan kendisi hakkında yazılmış bir yazıyı başkalarına okuturken "bu adamı tanıdınız mı" diye sormaz. Siz de öğrencilerinizin sizin nasıl birisi olduğunuzu bildiklerini biliyorsunuz değil mi hocam? lakin bunun dile getirilmesinden hoşnut değilsiniz değil mi? aslında entrimi ilk okurken olduğunuz siz ile sınıftaki vurdum duymaz olmaya çalışan siz arasında büyük fark var değil mi hocam? bence öyle hocam, bence öyle...
Şahsınıza, kişiliğinize, değerlerinize karşı kızgın veya dolmuş olacak kadar boş zamanım yok. Evet sizinle karı koca değiliz ve kendinizi rahatlatmak için söylediğiniz "takmış" sıfatına sahip değilim. yaşamam gereken bir hayatım var ve bu hayatın içinde sizin yeriniz neredeyse hiç yok, tıpkı sizin hayatınızda benim yerimin olmadığı gibi. Bu kadar detaylı yazmamın ise üstüne basa basa belirttiğim tek bir sebebi var: yanlışlarınızın farkına varmanız.
sizin için "o" dilini kullandığım bir önceki entrimde beyan ettiğim, sınıfımdaki hatta ders verdiğiniz diğer sınıflardaki öğrencilerin çoğunluğunun fikir ve olgularıdır dediğim her ne var ise şahsım adına hepsinin altına imzamı atıyorum.
ve son olarak hocam, bazı olguların farkında olan, düşünmeyi bilen, sistemin kölesi olmamak için karşına hangi tür zorluk çıkarsa çıksın elinden gelenin en iyisini yapacak, kim olursa olsun gerçekleri ve doğruları "dersten kalma pahasına" gık demeden savunabilecek "ben bilirimci" olmaktan ziyade "fikirlerinize saygım var ama ben de eğitimci olarak şöyle düşünüyorum"cu olmayı kendine görev biçmiş öğrencileriniz de var.
zira bugün kim olduğunu bilmediğiniz, "şu çocuk, bu çocuk, o çocuk" diye tabir ettiğiniz insan, sandığınız gibi çocuk değil.
sözlükte kendisi hakkında yazılanları takip ettiğini söyleyen, uludağ üniversitesinde görev yapan doç. dr. hocamızdır kendisi.
burayı takip ettiğini söyleyince hakkında yorum yazmaktan kendimi alıkoyamadım. Zira kendisiyle ikili sohbet veya tartışma gerçekleştirmek kendisinin "ben bilirimci" havası nedeniyle neredeyse imkansızdır.
kendisinden ilk defa bu sene ders alıyor oluşumu sözlüklerdeki kendisi hakkında yapılan yorumlara borçluyum. Kişiliğini merak ettiğimden ötürü "sınıf yönetimi" dersinde birlikteyiz hocamla, lakin yapılan olumlu yorumlar ile kendisinin davranış ve karakteri arasında uçurum var ki ben bu farkı yardımcı doçentlikten doçentliğe geçişine bağlıyorum. Malum yerinin yer çekimine meydan okuduğunu rahatça anlayabiliyoruz tavır ve hareketlerinden.
insana "ben merkeziyetçiliğin dibi" dedirtecek kadar egoist tavırları bulunuyor kendisinin. Öğrencilerden birisi bir konu veya olgu üzerinde tartışmak isterse geçmiş olsun. Hele ki hocamızın fikirlerine ters düşen düşüncelere sahipse sen sağ ben selamet, o öğrenci ses şiddeti ve öğretmenlik baskısı ile yerin dibine gömülmeden gün yüzü göremez. elli küsür yaşındaki bir adamın kendi oğlundan küçük insanları tabiri caizse boş konuşarak susturmaya çalışmasını içten içe bir yerinizi yırtarcasına gülerek izliyorsunuz. hazır cevap öğrencilerle münakaşaya girdiğinde ise "benim makalelerim var, senin neyin var ekieki" muhabbeti yapmaktan da geri kalmıyor kendisi. "makalelerim" dediklerinin büyük çoğunluğu bana göre bizlerden ödev kisvesi altında toplamamızı istediği, daha sonra çeviri yaparak makale haline getirdiği ingilizce kaynaklar. Öğrenci milleti neyin altında ne olduğunu anlar be hocam, sen farında değilsin. işin garibi ise daha bir tane bile makalesini somut halde göremedik ya hadi neyse.
sistemi bu kadar eleştirip de sistemin bu kadar kölesi olan üstelik bulunduğu durumun farkına varamayan birisidir benim hocam. sistemin çarkları herkesin gözüne girmiştir de bir tek o sağ kurtulmuştur ona göre. Egoistliği başlı başına problemken bir de üzerine kibrini ekleyince ooh tadından yenmez. hakkını yemeyeyim benim de savunduğum noktalardan dem vurur bazen fakat her şeyin en iyisini ben bilirim, beni dinleseler ülkeyi kurtarırım havaları o kadar itici ve abestir ki kendisini, tanıdığımız en büyük "ben bilirimci" ile yarıştırırsınız. Söz söylememek, fikir belirtmemek için kendinizi tutarsınız çünkü söz söylemeye başladığınız andan itibaren susturulma politikanız devreye girecektir. "eğer tartışmaya devam edersem dersten kalırım" korkusu aklınızın hep bir köşesinde var olduğu için susmayı yeğlersiniz. işte sistemin kölesi olmak budur, tabii anlayana.
kimseye hakaret etmeden uzun lafın kısası şudur ki dostlar; bencilliğin ve kibrin buluştuğu hocadır kendisi. öyle olmasaydı tüm beyanatımı bu sözlükte yazı ile değil, kendisinin suratına birebir söylüyor olurdum.
problemli, en kalabalık sınıfınızda olan ben sınıfın nasıl yönetileceğini anladım hocam.
babadan zengin, kilo problemi olan ve bununla doğru orantıda 120 kg olan ama yufka bir yüreğe sahip bir arkadaşım babasının kredi kartını alıp yanıma geldi. Sağa sola harcayacağımızdan değil de eğlence olsun diye bim'e girip ne kadar çikolata, tatlı varsa aldık 3 araba dolusu (bkz: alışveriş arabası)malzeme çıktı. ben kasaya doğru ilerlerken kasiyer bayanın arkadaşımı ve elimizdeki arabaları görüp diğer kasiyer arkadaşına usulca "bak bak şişmana bak tek oturuşta hepsini hüpletir bunların." dediğini duydum ve moralim çok bozuldu. intikam alınmalıydı uludağ. tüm malzemeleri dıt dıt okuttuktan sonra arkadaşım kartı uzattı, hemen araya girdim "dur kanka ben öderim." deyip cebimden okunmayan kredi kartımı çıkardım. Kasiyer bayan "kartı okumuyor beyefendi." dedi. Tabii hiç bozmadım "tekrar okutur musunuz lütfen?" diye rica ettim. Kasiyer bayan tekrar "okumuyor beyefendi." diye cevap verince o müthiş cümleyi patlattım;
gereksiz bulma konusunda haklılardır. hayatlarını kendi kararlarına göre idame etmek ve seçimlerini bu doğrultuda gerçekleştirmek isteyip de gerek sosyal baskı, gerek aile, gerek din baskısı ile bu doğrultuda ilerleyemeyen kızların durumunda olmak istememektedirler. Benimsedikleri cinsel tercih kimsenin mezesi olamaz zira yaptıkları seçimlerin hata olup olmadıklarını hödüklerden öğrenecek değillerdir. Kendilerini triplere soktukları falan yoktur. Gel gelelim benim abazan hemcinslerim "ooo hacı bu kız rahat takılıyor kesin yolludur bana da ekmek çıkar bundan" gibi düşüncelere sahip oldukları sürece toplumda sürekli bastırılacak, küçümsenecek, absorbe edileceklerdir.