‘Bir şey karşına dikiliyorsa, seni yaralıyorsa,
bırak gelişsin, bırak acıtsın
kök salıyorsun, deri değiştiriyorsun demektir.!
Senden seni doğurtan parçalanışa ne mutlu !
Ne mutlu dayandığın tüm acılara !
röportajlarını severek okudugum adam, tespitleri kalp ben.
--spoiler--
Ben hayatta başıma gelen her kötü şeyden sonra, kendi kendime söyle bir terapi yapmışımdır: Lütfen Allah’ım bu acı, bu boktan olay beni katılaştırmasın. Beni kindar bir insan yapmasın. Beni espriden yoksun zavallı bir insan haline getirmesin.
--spoiler--
Yolda park etmek için 2 dk yavaşlayana arkadan hemen korna çalmaya başlar bağırırsın.
işinde senden iyi olanı sevmezsin takdir etmezsin.
Camına kartopu oynarken kar attı diye bıçaklar adam öldürürsün.
Bisikletine bir tur fazla bindi diye damarları çıkana kadar ağlayan çocuğuna nasıl paylaşılırı öğreteceğine gider bisikletini diğer çocuktan kendin alırsın.
Bir yaya azıcık yolu boş buldu diye karşıya geçtiğinde, 50yle giderken hızını 2 katına çıkarır üstüne sürersin.
Çocuğun, arkadaşın sevdiğini kırar sevdiğine söver sevdiğini döver, erkektir yapar dersin.
Yan komşunun evine gireni çıkanı takip eder kendi fesat düşüncelerinde boğulursun.
Okulda sıra arkadaşınla notunu paylaşmazsın.
Yolda çantası sana çarptı diye ters ters bakarsın. "Yavaş olsana be!" tribi bunu gerektirir çünkü.
Otobüse önce bineceğim diye on kişiye omuz atarsın.
Yaya kaldırımındaki engelli yoluna aracını park edersin.
Senin gibi düşünmüyorsa gerizekalıdır.
Seni ya da senin istediğini seçmiyorsa haindir.
Güya sen herkese eşit davranıyorsundur.
Ama en çok seni sevsinler istersin.
Daha ve daha daha...
Sen daha yanındaki halis muhlis Türk'ü sevmiyorsun. Kürt'le, Suriyeli'yle, Ermeni'yle nasıl yaşayacaksın?
Senin insana tahammülün yok.
Senin aynaya baktığında önce kendine tahammülün yok.
Elde olmadan sürekli gülümsemek, hatta kötü espirilerine bile gereğinden fazla kahkaha atmak! belli etmemek için ölümüne ilgilenmiyormuş gibi davranmaya calışırken eline yüzüne bulaştırmak, aptallaşıp saçmalamak. güzel şeylerdir bunlar lakin sonra kolayca uçup gider.
kendinden hiç hoşlanmayan pek çok insan gördüm: bunlar önce başkalarının kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlamaya çalışırlar. bunu başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar. ama bu sahte bir çözümdür; bu başkalarının otoritesinin altına geçmeyi kabullenmektir. size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemin yollarını aramak değil.
"Aşk, Allâh'ın sıfatlarındandır. Âşık olup da tevbe edebilmek, sabredebilmek imkânsız bir şeydir. Çünkü tevbe bir kurtcağızdır. Aşk ise bir ejderha gibidir. Tevbe halkın sıfatı olduğu için, aşkın karşısında çaresizdir. Âşık olana, tevbe de, sabretmek de imkânsız görünür. Allah'tan başkasına âşık olunur, lâkin bu geçici bir hevestir. Mecâzî aşk dıştan süslüdür. Dışı nûrlu, güzel görünür, içi dumanla doludur. Nûr gitti de duman meydana çıktı mı, mecâzî aşk solar, donuverir"
"Allah onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönlerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü o mutlak gâliptir, hikmet sahibidir."
ilkokulda bana aşık çocuğun, yanık sesiyle her tahtaya çıktığında gözlerimin içine bakarak ibrahim tatlıses' ten; ne söyledim ki
vurduğğğn kapıyığğ gittin Be vicdansız be insafsızın kızı be nankör kediğğğ diye şarkı söylemesi. Yıllar sonra facebooka ekledi ağır rockçı olmuş. eminim kendisi de unutmak istemektedir.
öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...
benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,
benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,
mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
batmayı gördün değil mi? doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyân gelir mi?
hangi tohum yere ekildi de bitmedi? ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?
hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? can yusuf'u ne diye kuyuda feryad etsin?
bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç.
zîrâ senin hayy u hû'yun, mekânsızlık âleminin fezâsındadır.
eskiden dalga geçtiğin şeyleri sevmeye başlamak. divan şiiri, farklı tarzda müzikler vs. en zor anında dişlerini sıkarak gülümseyebilmek. daha çok kendin gibi olmak, başkası ne der diye düşünmekten ziyade kendinin ne istediğine odaklanmak. duygusallıktan ziyade daha akıllı mantıklı davranmak. çekingenlik duygusunu tamamen kaybetmek. geçmişe takılı kalmayı bırakmak. eskiden günlerce takılıp kalınan şeylere gülüp geçebilmek.
--spoiler--
her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara
güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.
birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce
kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven.
kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.
"yaşanan her şeyin bir sebebi vardir"
belki de tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu
tanıdığında minnettar olman için istedi.
marquez'in değişik dillere çevrilerek internet üzerinden dünyayı
dolaşan veda mektubu:
tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni
ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en
azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.
eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. az uyur, çok
rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı
yitirdiğimi düşünürdüm. insan aşktan vazgeçerse yaşlanır. başkaları
durduğu zaman yürümeye devam ederdim. başkaları uyurken uyanık kalmaya
gayret ederdim. başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın
tadından zevk almaya bakardım. eğer tanrı bana birazcık can verse, basit
giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm
çıplaklığıyla açardım. tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun
üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. gökyüzündeki aya,
yıldızlar boyunca van gogh resimleri çizer, benedetti şiirleri okur ve
serenatlar söylerdim. gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan
dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek
isterdim. tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... gün geçmesin ki,
karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. tüm kadın ve
erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna
ederdim. ve aşk içinde yaşardım. erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı
bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. çünkü insan aşkı
bırakınca yaşlanır. çocuklara kanat verirdim. ama uçmayı kendi başlarına
öğrenmelerine olanak sağlardım. yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil
unutma ile geldiğini öğretirdim. ey insanlar! sizlerden ne kadar da çok
şey öğrenmişim. tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı
olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. yeni
doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu
kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkum ettiğini öğrendim. sizlerden çok
şey öğrendim. ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. çünkü hepsini bir
çantaya kilitledim. mutsuz bir şekilde... artık ölebilir miyim?
--spoiler--
dünyanın ölümünü gördüm, suyun, toprağın
en yakın dostlarımın birer birer
vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların
ölümünü gördüm, ama kimse
inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin
"Ey gelmişin ve geleceğin Rabbi! Ey isimlerin sahibi! Ben ayağımın nerede sürçtüğünü, ben hatamı, ben yanılgımı adımı bilir gibi biliyorum. Ben, bin kere kabul ettim kabahatimi. Sen, bir kere affet!"
Olmasaydın olurduk, böyle düşünülmesinde bir problem yok, kişinin kendi fikridir. Bu; her adımında, kullandığı her hakta, bu hakların kişilerin yüzüne ona borçlusunuz gibi cümlelerle vurulmasına karşı bir tepki olarak söylenmiş bir söz olabilir. Borçlu olmak kavramını mantık dışı ve gerçekten uzak olarak kabul ettiğimi gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Fakat, ülke kurucusu ve milyonların değeri statüsünde bir liderin özellikle ölüm yıldönümünde boyle bir ilan verilmesini maalesef düşünce özgürlüğü ile açıklayamıyorum. Bu düpedüz bir nefret soylemi ve son derece provakatif.
zoraki değil de işinizi seviyorsanız en güzelidir. insanın yaptığı en faydalı yatırım kendinedir. sonuç olarak başkalarına da faydanız dokunacağından dolayı işkolik olmak herhalde en mantıklı bağımlılıktır.