çekirge denen hayvan kedi, köpek gibi genelde sık sık görülen bir hayvan olmadığından tanımak gerek önce. biraz iricesi tahtadan yapılmış maket sanılabilir. eve nasıl girdiği bilinmemekle birlikte koltuğunuzda görürseniz üzerine yastık, battaniye, ikea dergisi vb. atınca altında kalıp yakalandığını zannedebilirsiniz. hepsini tek tek kaldırınca orada olmadığını görürsünüz. işte o an nasıl geldiyse öyle gitmiş heralde diye düşünürseniz perdenin asıldığı yere bakmanızı tavsiye ederim ayak mı el mi artık her neyse onlarla tutunup size doğru bakıyor olacaktır.
kral tv'de geceleri bişi çıkıyodu hani, uzun saçlı, uzun konuşan, ultra kibar bi adam * vj bülent. işte onun şarkısı bu. "mademki çok seviyorum neden kendimi üzecek şeyler dinlemeyeyim" diye düşünenler için bi parça. ayrıca yıldız tilbe'nin "çat kapı" adlı parçasının müziğiyle son derece benzer bir müziği var girişi gelişmesi ve sonucu iki şarkıyı da dinlemiş olanların mutlaka dikkatini çekecektir. hayırlısı tabi. sözleri de şöyle;
senden önce öylesine nefes almış bu beden
seni beklemişim ben bir ömür boyu meğerse hiç bilmeden
en büyük aşkımdın belki ama
en büyük korkumdun bir yandan da
ya bir gün biterse bu aşk diye ağlıyorum her gece
ben senin kalbinde hayat buldum
sen alınyazım ilkbaharımsın
yokluğun sanki kıyamet gibi
sevgilim sen benim can damarımsın.
eski türk filmlerinin sabah işe gitmeli sahnelerinde ya da otobüs/minibüs içi sahnelerinde görünen adam. eğer film, "kabadayı ama çok iyi insan" temalı ise başroldeki kabadayının özenip, gıptayla baktığı, içinden ne güzel sessiz sakin hayat diye geçirdiği biri olurdu bu. komedi filmi ise otobüs içinde bir kargaşa olur ortaya saçılırdı sefer tasının içindeki yiyecek. böyle kalmış aklımda. gerçeğini görmeye tevellüt müsade etmedi, yetişemedik. o zamanlarda memurlara öğle yemeği verilmiyor muydu neydi bilemiyorum ama şimdilerde de sabah saatlerinde sokaklarda görmek istediğimdir.
Mucizevi bir alet. O kadar ki, şehirlerarası otobüs yolculuğumda yan koltuk tepesinde seyahat eden ve 25 dakika boyunca aynı cümleyi bıkmadan bağırarak söyleyebilme yeteneği konusunda aşmış bir minik kız çocuğu (böyle yazınca sevimli göründü ama değil) katili olmaktan kurtarmışlığı var beni. cezaeviydi vicdandı uğraşıyor olacakken evimde çay içebiliyorum sayesinde.
Çalışma koşullarında çeşitli sebep ve şekillerle yönetici olanın kadın olanı.
Nedense erkekler kadar profesyonelleşemiyorlar. Çok kadın olanlarından bahsediyorum
cinsiyetinin ve onun getirdiklerinin "iş hayatı için önemli" dediklerimizin önüne geçmesine göz
Yumanlardan. hani tırnağı kırılınca kahrolup ağlayan kadınlar, saçının, görüntüsünün derdine düşüp toplantılara geç kalanlardan. 45 yaşında, kız öğrencilere kök söktüren kadın tarih öğretmeni gibi olanlardan. bu, ben de varımcılık sevdasından vazgeçseler diyorum ne güzel olurdu. her şeyi aynı anda yapabilirim hallerinden vazgeçseler. kendisine de yazık hem.
profesyonelleşme konusunda kararlı, iş hayatını ayırması gerekenlerden ayırabilmiş, doğru, düzgün, başarılı olanlar da var-dır heralde onları da tebrik etmek lazım.
çalar duymazsınız, olur da çalarken hemen açarsanız karşınızdaki yanlış numarayı aradım hissine kapılır. arayanlara sonra ararım der aramazsınız, gittiğiniz her yerde unutursunuz, evde bulmak için ev telefonundan falan çaldırır öyle ulaşırsınız, herhangi bi mesajı üzerinden bi kaç saat geçtiğinde görür, bellllki cevap verirsiniz, 'taşıma şu aleti açmayacaksan' ya da 'boynuna as sen onu' gibi cümleler duyarsınız.