Archaeopteryx
@buongiorno principessa    726 (leziz)
on birinci nesil silik 89 takipçi 1743.39 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    marche pour la ceremonie des turcs

    2.
  1. 1 dakika 14 saniyesiyle günü gün eden, ecdada atfedilmiş şen eser.

    https://youtu.be/J7HARMrtSik
    3 ...
  2. sözlük yazarlarının çiçekleri

    43.
  3. günün klasik müziği

    151.
  4. gecenin fotoğrafı

    3449.
  5. en son alınan kitap

    39.
  6. Günün anlam ve önemine ithafen;

    (img:#1673299)

    Set halinde olanı makbuldür efendim.

    Edit; tepkiniz neye amına koduklarım? Açıkça söyleyin de bilelim.
    32 ...
  7. kah ve otesi

    1.
  8. atatürk karizması

    17.
  9. Bazı kimselerin kanını fokurdatan karizmadır, fotoğraflarda bile gazi'nin gözlerine bakamayan kitlenin keyfini kaçırır, rahatsız eder.

    (img:#1665839)

    (img:#1665840)

    (img:#1665841)

    (img:#1665842)

    (img:#1665850)
    29 ...
  10. sokratik ironi

    3.
  11. Kişinin diyalog esnasında bildiklerini bilmezlikten gelmesi ve bunlar hakkında karşısındakinin fikirlerini alma gayretidir. Bazı kimseler üzerinde inatla uygulanması zevkli anlar yaşatır.

    Bir diğeri için; (bkz: sokratik doğurtma) Veya (bkz: maiyotik doğurtma)
    17 ...
  12. liv tyler

    231.
  13. gecenin sözü

    12361.
  14. gecenin klasik müziği

    267.
  15. johann sebastian bach

    142.
  16. Kısa süre önce Dmitry sinkovsky adlı konzertmeister önderliğinde kayda geçmiş olan bach in black adlı kayıtları keşfetmiş bulunuyorum ki; bwv 1052r, bwv 1056r ve bwv 1041 ile bach'ı yaylılarda sevmek benim adıma mümkün hale gelmiştir.

    https://open.spotify.com/...si=sQBVbqysSYmdiT9oAFz8VQ
    12 ...
  17. sözlük yazarlarının en son aldığı kitaplar

    2118.
  18. (img:#1661725)

    Uzun zaman ardından henüz set olarak edinebildim, tahmin edileceği üzere muazzam bir tatmin kaynağı. *
    14 ...
  19. en son alınan kitap

    27.
  20. yağmur

    1204.
  21. An itibarıyla, tüm ihtişamıyla gökten dökülen ve çıkardığı ahenkli sesle beraber güzel sözler sarf edendir. *
    23 ...
  22. soren kierkegaard

    82.
  23. "En önemlisi benim için doğru olanı, onun uğruna yaşamak ve ölmek için gönüllü olacağım düşünceyi bulmak. Herkes tarafından kabul göreni, sözde nesnel olanı kabul edeceksem ya da filozofların bilinen sistemleri içinden yolumu yapacaksam bütün bunların ne anlamı kalır? Kendi hayatımda yeri olmayan sadece diğerlerinin varmış gibi düşündüğü bir durumu teoride açıklamaya çalışmanın ne anlamı var? Eğer kendim ve hayatım için derin bir anlam ifade etmiyorsa Hıristiyanlığın ve birçok farklı olayın anlamını açıklamaya çalışmanın faydası nedir? Kişi, herhangi bir şeyi bilmeden önce kendini bilmeyi öğrenmelidir. insan ancak kendini manen anladığında yolun ilerisini görür, hayatı huzur ve anlam kazanır."
    21 ...
  24. anın görüntüsü

    24524.
  25. su

    537.
  26. yazarların şu an okumakta oldukları kitap

    31.
  27. deniz selin ünlüdağ

    4.
  28. (img:#1646184)

    (img:#1646185)

    (img:#1646187)

    Tıpkı ampute milli takımımız gibi, kendisi de bu zor günlerde yüzümüzün gülmesini sağlayacak büyük bir başarıya imza atmıştır. Umuyorum ki, karakterinde barındırdığı bu kararlılık ile bu büyük başarıyı ilerleyen zamanlarda da tekrarlayacaktır.
    24 ...
  29. börü

    53.
  30. Uzun zaman sonra televizyon karşısına geçip pür dikkat ekrana bakmamı sağlamış ve ilk bölümünün temasıyla gönlümü fethetmiş olan, uzun zamandır yollarını beklediğim dizidir. ilk bakışta; gerek oyunculuklar, gerek olay örgüsü, gerekse diyaloglar itibariyle beklediğime değmiştir, fakat benim adıma en önemlisi detaylardır ve bu konuda da tam not almıştır.

    Ayrıca; bir zamanlar Polat ve Çakır'a iman edenler klavyeyi yavaşça yere bırakabilirler, zira bu mevzu onları aşar.

    Börü bey diyeceksiniz, hatta; gökbörü!
    27 ...
  31. felsefecilerin araba arkası yazıları

    423.
  32. anın görüntüsü

    24163.
  33. anın görüntüsü

    24138.
  34. iletişimsizlik

    9.
  35. iletişimsizlik denildiği vakit, ifade biçimlerinin başarısızlığını anlamak gerektiğine inanıyorum. En nihayetinde sadece "konuşmuş olmak için konuşan" tipteki insanlar tarafından Temeli "gevezelik" üzerine kurulmuş ilişkilerin sessizliğe dair alerjisi mevcuttur.

    iletişimsizlik özünde sadece konuşmamak değildir, bazen anlamsız şekilde fazla konuşmaktır. Dilden anlamsız ve darmadağın bir şekilde dökülen tüm kelimelerin içinde kaybolmak bir iletişim biçimi olamaz. bu bahsettiğim davranış biçimini, yani; sadece toplumda varlığını belli etmek üzere içgüdüsel reaksiyonları ve "kalıpları" tüm hayatına monte etmiş olan insan sayısı epey fazladır. Bu elbette yeni bir olay değil fakat üstesinden gelinmesi gereken bir olaydır.

    En nihayetinde, tüm bunlardan bahsetme gayreti gösterirken kimsenin karakterine ya da hayat tarzına atıfta bulunmak niyetinde değilim. Lakin yaşadığımız dönem içerisinde bazı "etiket" vari kavramların kullanılması ve kabullenilmesi bu denli kolaylaşmışken bunu fark edip, bu noktada dikkatli olmak gerektiğine inanıyorum. Zira sadece sosyal olmak ya da sosyal "görünmek" için temeli çürük ilişkiler yaratmanın gerekliliği konusunda gayet kuşkucu fikirler taşıyorum.

    Bu noktada Yaratılabilecek davranış ve düşünce varyasyonları epey zengindir ve gidişat ancak olaylara göre şekillenebilir. Lakin bir kişiyle iletişim konusunda sorunlarınız varsa, üzerine bir etiket yapıştırıp rafa kaldırmaktan ziyade, onunla olan ilişkilerinizde bakış açınızı değiştirmeye gayret edin.
    26 ...
  36. kitap alıntıları

    2179.
  37. gecenin fotoğrafı

    3412.
  38. anın görüntüsü

    24085.
  39. sevgililer günü

    1031.
  40. insanoğlunun yaradılışında öksüz bırakılan bir taraf var ise, bu, kesinlikle kişinin içinde vuku bulan hislerin ve duyguların tam manasıyla yansıtılamayacak ve idrak edilemeyecek olmasıdır. Çok yönlü bir beyin ve kemiksiz bir dil ile idare etmesi öngörülen insanoğlunun tembelliğini açığa vuran en bariz konulardan biri de, şimdilik hislerin ve duyguların yansıtılabilirliği üzerindeki başarısızlığıdır.

    Aristoteles'e göre; "Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır." kişi yalnız kalmadığı vakit derinliklerinde barındırmakta olduğu şeyleri açığa çıkaracak "soruları keşfetmeyi" başaramaz. Kişi, henüz kendisinin kim olduğu hakkında bir tanım yapamazken, arzularının sebeplerini ve doğuş noktasını keşfetmek adına henüz bir adım atmamışken karşısındaki insan için uzun vadede mutlak "negatif kaynak" pozisyonunda bulunacaktır.

    Dil, her ne kadar esnek ve kemiksiz olsa da beynin kıvrımlarından destek almadığı sürece yararsız bir et parçasıdır ve çoğu zaman zararlıdır da. Kanaatimce, kişi kendini tanımaya başlarken dil ve fikirleri/düşünceleri hatta kabaca beyni ile sağlam bir şekilde bağlantı kurmak zorundadır. Bunun amacı "sosyallik" adını verdiğimiz, günlük rutin ve suni konular üzerinde pratik refleksler ile efor sarf etmek değil, kendine cevaplamakta zorlanacağı ve bu zorluk sonucunda "farkına varılabilecek" olguları/şeyleri açığa çıkarmak maksadıyla sorular üretmektir. *
    Kendi üzerinde uğraş sarf eden kişinin zihninde toparlamış oldukları ve belki de artık "kriterleştirdiği", "kendince" doğruluğundan emin olarak kalıplaştırdığı fikir ve düşünceleri sayesinde, yine kendi içerisindeki "
    hisleri ve duyguları "daha belirgin ve anlaşılır" bir şekilde yansıtacaktır. J.j. Rousseau'ya göre; "dünyadan başka kitap, hayattan başka eğitim yoktur." kendi içimde haklılık payı verdiğim bu düşünceyi hepimizin ruhuna yapışmış ve ya yapışmak adına uğraşan taklit denilen kavramla eşleştirmek istiyorum. Bu taklit denilen olaydan tek kurtuluş, yine kişinin yaşantısı üzerindeki olay/olguları okuyabilmesi ve yorumlayabilmesidir, bunun sonucunda ise büyük ölçüde özgünlük doğar.

    ikili ilişkilerde her daim gerek fikirsel/duygusal gerekse ruhsal "berraklığın" savunucusu olan ben, her ne kadar bundan sebeple problemler yaşıyor olsam da henüz bu düşünceden vazgeçmek namına geçerli bir sebeple tanışmış değilim. Yorgunluğun verdiği nahoşluk ile spontane olarak satırlara dökme gayretinde bulunduğum fikir ve düşüncelerimi günün özelliğine dayanarak, gerek genç gerek olgun sevgili ve çiftlerimize atfetmek niyetindeyim. Yukarıda bahsettiğim "berraklığı" keşfedin, en azından çaba sarf edin. Bu berraklığı önce kişiliğinize sonra "ortak ilişkinize" kazandırmanızı tavsiye ederim. sevgililer gününüz kutlu olsun.
    25 ...
  41. kendinden kaçmak

    59.
  42. bahsedilen kavrama bakıldığında, özünde, kendiyle barışık olmayan bir insan portresi görmek pek zor değil. anlamı, ancak kişinin hislerinden ve fikirlerinden vücut bulabilen bu olayın derinliklerine inip nokta atışı yapmak ve tek celsede bu konuya açıklık getirebilmek pek mümkün görünmüyor, lakin yine de birkaç kelam edilebileceği görüşündeyim.

    öncelikle tarafımdan verilen ilk tepki “neden?” sorusudur*, çünkü bu, olayların örülmüş kısmının açığa çıkmasına yardımcı olacaktır ve ancak bundan sonra bir mantık ve fikir yürütme gerçekleştirilebilir. herkesi teker teker dinlemek mümkün olmayacağına göre, “genele” yatkın söylemlerde bulunmak icap ediyor,o sebeple;

     bir insan neden kendinden kaçmak ister ?

    devamında, bu kaçıştan ne elde etmeyi hedeflemektedir(kendince pozitife yakın sonuçlar hedeflediği aşikar) ?

    bu hissiyatı ve isteği tetikleyen unsurların meydana geliş etkenleri nelerdir ?

    açıkça anlaşıldığı üzere, kişi kendi bünyesinde “farkında olmasına rağmen”; beğenmediği ya da “kendince” yetersiz gördüğü unsurlar saptamaktadır. işte, bu olaya bir “ironi” ya da “paradoks” havası katan ana unsur burada meydana çıkıyor, kişinin şahsi memnuniyetsizliklerinin “farkında olmasına rağmen”, bunları kendince “pozitif” olana/lara çekemiyor ve üstesinden gelemiyor oluşu. bundan sebeple döngü devam eder; kişi bu sorunlara karşı, ya yetkelerinin ve kabiliyetinin farkında değildir ya da bunları efektif bir şekilde yansıtamamaktadır(böyle bir girişimde bulunmamış oluşu da muhtemeldir).

    böyle bir durumda muhalefet olmak pek kolaydır ve kendini “ bu duruma düşmüş” hisseden kişiye yansıtılacak olan, pek çok varyasyona sahip soru çeşitleri mevcuttur, örnek vermek icap ederse; 
    “kişisel eksikliklerini ya da negatif gördüğün noktaları gidermek namına tüm yetkerlere sahipken, kişiliğini kendi içinde, bu denli düşük bir pozisyona sokmanın ya da sorunları çözümlemeden ertelemenin ne türde bir geçerlilik getireceğini umuyorsun? *
    bu türdeki söylemler bir nevi, kişinin öz fikirlerini denetlemesi ve bunları bir nebze de olsa açığa vurması sebebiyle, fikirsel aktiviteler gerçekleştirmesi yönünde teşvik edici girişimler sayılabilir. bahsettiğim üzere bu kendinden kaçış olayına yüklenen anlamlar sonsuz olacağından, ben konuyu; kişinin kendi içerisinde açıklığa kavuşturamadığı ve üstesinden gelmekte zorlandığı olaylar/düşünceler üzerinden ele almaya gayret ettim. zira, bu kendinden kaçış mevzusu; bir başka şahıs yüzünden ya da toplumsal/ailevi sorunlar üzerinden vücut buluyorsa, zannediyorum bunun incelemesi daha farklı türden bakış açılarıyla ele alınmalıdır.

    bana kalırsa, bu bahsedilen kendinden kaçmak/uzaklaşmak olayı, kişi psikolojik olarak sağlığından ödün vermediği sürece boş bir eylemdir. insan, hayatını akıl olmadan sürdüremeyeceğini bildiği halde, onu belirli periyotlarla köreltme eğiliminde bulunması nitekim tutarsız bir davranış şeklidir. hiç şüphesiz karşılaştığı sorunları kendiyle barışık bir haldeyken daha pürüzsüz bir şekilde işleyebilir ve daha üretken olmak adına kendinde yeterli miktarda özgüven bulabilir. tüm bunlardan faydalanmak varken, bilinçli olarak pesimist bir tutum sergilemek ise, sanıyorum ki bir nebze maceracı* bir ruh halinin yansıması olacaktır.*
    23 ...
  43. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük