yer yön duygusu gelişmemiş olan insanın sıkça başvurduğu eylem.
yanlış yola girildiği anlaşılır.
telefon cepten çıkarılır, çaktırmadan bi kaç kez tuş kilidi açılıp, kapanır.
mesajlar - gelen kutusu - boş ritüelinden sonra, etrafa bi göz gezdirilerek, plan değişmiş yahu mesajı verilir.
ve geri dönülür.
dün yorucu bir gündü. arkadaşların yanından ayrılıp üsküdar iskelesine gittim. vapura son anda yetiştim. içeri girdim oturdum. seni gördüm vapurda. dışardaydın, arkan dönüktü. hiç beklemiyordum orda olmanı. şaşkınlığımı üstümden atmam hayli zaman aldı ve vapur hareket etti. inecek vaktim olmadı. anlaşılan çayını soğutmuştun, seni gördüğüm andan beri bir yudum bile almamıştın, büyük ihtimal ya şeker az gelmişti ya çok demliydi. sen açık ve şekerli severdin. hafif bir rüzgar vardı, ben o yüzden içerdeydim, üşümek istemezdim. ama sen dışardaydın. öyle ya sol yanını ısıtan biri vardı yanında. ellerinden tutuyordu. ellerini ısıtıyordu. içini de ısıtıyor muydu be sevgili? o yüzden mi çay içmene gerek kalmıyordu? gözlerine bakmayı ve bunları sormayı isterdim. ama karşına çıkıp keyfini kaçırmak istemedim, bilirsin ben hiç istemezdim keyifsiz olmanı. aradığın mutluluğu bulmuş muydun? merak içindeydim. öylece izledim sizi. gülmüyordun, o da gülmüyordu. güneşinizi kapatan bir gölgem vardı orda bi yerde sanki. ya da bilmiyorum aşkın o derin susuşlarından biriydi. ama o günkü gibi değildin. hatırlıyorsun değil mi o günü? eminönü'nden üsküdar'a gidiyorduk senle. yine dışardaydık, kış günüydü ama hava aynı dünkü gibiydi. ben çok gülmüştüm o gün, sen de öyle. hatta "gülmekten yanaklarım ağrıdı" demiştin. habersiz habersiz resimlerimi çekmiştin, ben de trip atmıştım sana tipsiz çıkıyorum diye. çay almamıştın o zaman. "gerek yok" demiştin. "sen yanımdasın, üşümüyorum" demiştin. unutmadın değil mi sevgili? ben dönerken de vapurla dönmek istemiştim, sen "hava soğuk" deyip razı etmiştin beni. o zaman üzülmemiştim ama dün üzüldüm, benimle gittiğin yerden onunla dönmek neyin nesiydi? gözümden bir iki damla aktı. gölgen aktı yüzümden. dışarı çıktım ben de. ama senin yanına değil tabi, sizi göremeyeceğim bi yere gittim. yanındakinden hoşlanmamıştım, onun yanındaki sense artık çok uzaktın bana.
çok değil beş ay filan olmuştu biz senle vapura bineli. şimdi o benim taklidimi yapar gibiydi. gerçek değildi sanki. ya da öyle düşünmek istedim bilmiyorum inan.
rüzgar yüzüme doğru esti. bir çay aldım. ama içimdeki buzlar erimedi. seni hala sevip sevmediğimi düşündüm. yok dedim, benim sevdiğim o değildi. o sadece bi görüntüydü. felsefe böyle zamanlarda oldukça işime yarıyordu. neyse. gelmiştik eminönüne. hiç bakmadım size, direk çıkıp gittim yoluma.
şimdi senden bir şey istiyorum sevgili. kız kulesine gitme onunla. bilirsin benim hayalimdi. nasip olmadı hiç, senle gidemedim diye de kimseyle gitmedim bi daha oraya. orda da bi gölge var bana ait. güneşini kapatacak bir gölge. gitme kız kulesine. son bi kez kırma kalbimi. yeni toparlandım zaten.
bilirsin sevgili, ben senden sonra en çok istanbul'u severdim. sen yoksun şimdi. o var bir tek. girme istanbul'la aramıza. çıkma karşıma bir daha. yapma.
çok yorgun olduğumu hissedip, derin bir iç geçirdim. yürüdüm ayaklarımın götürdüğü yere.
ve bi kez daha anlamıştım.
hayat ne garipti, vapurlar filan...
saçma bir öneri. herkesin istediğini giyme hakkı vardır sonuçta.
sen şu şekilde giyinirsin o şu şekilde giyinir, herkes kimsenin ne giydiğine karışmaz.
lakin ki öyle değildir.