"yıllar mı oldu lan" repliğiyle siteyi ziyarete karar veren, birkaç dakika boyunca sol frame'i izleyip neden ekşi'den şaşmadığını tekrar anlayan yazar. "yine de hatır var lan" replikleriyle siteye muhtemelen yine uzun bir süre için veda ederken bağrı yanık dostlara da merhaba eden yazar. haydi sağlıcakla.
edit: ama söyle de bir şey var ki ekşi'ye gidince merhaba ben pembe tolga'nın kaliteli trollüğünü bir hayli özlediğinden dem vurmüş olan yazar. bunun sebebi orada troll yok diye değil de pembe tolga'nın şükelalığındandır. o yüzden bir müddet sonra yüzüne gülücük koymak için şahsında belki geri dönme kapasitesi barındıran yazar.
viskinin en makbulüdür. yavaş içilmemesi gerekenidir. bekletildiği taktirde o bol buzlar size sulu viski olarak geri dönecektir. çabuk tüketinizdir. akşam akşam bak...
Hakkında belgeseller ve programlar yapılmış mağazalar zinciri. Fakir doğu ve güney ülkelerinde "Child Labour" yöntemi altında üretim yaptıkları kanıtlanmış, ingiliz vatandaşlarının bilinçli bir kısmı tarafından ahlakça doğru bulunmadığı için alımına son verdiği alış veriş mağazası. Aklınızda bulunsun, makine yardımı ile yapılamayan, el işi malların çoğu zor şartlarda ve az ücretlendirmeyle küçük çocuklara yaptırılıyor.
Tamam hadi gelin bi' tartalım bu olguyu (!) kafamızda.
Sen ilk görüşte neyine aşık olabilirsin bir insanın? Fiziksel özelliklerine. Vücuduna olsun, yüzüne olsun, ellerine ayaklarına olsun... Aşık da olursun ha, vurulmuşa dönebilirsin. Peki bu, o insanın kişiliğine bir kıyas mıdır? Değildir. Şayet hepimiz yakışıklı piçler ve çirkin gönül adamları tanıyoruzdur. Via versa tabi, bayanlar için de aynı şekilde geçerliliği var bu kavramın. Peki aşk adı altındaki bu duyguyu kişiliği sana uymayan bir insanla yaşayabilir misin? Pek mümkün görmüyorum ben bunu. "Bence" ilk bakışta aşk yanlış bir ibaredir. Başkalarının da fikirlerine saygı duyulmalı elbet, başta o yüzden özür diledim.
kışsever insanların yapmayacağı şey değildir. olağanın üstü sıcakların uyku tutturmayan nemli gecelerinde kesinlikle başvurulması gereken yöntemdir. uyurkene o battaniye açılırsa beliniz boynunuz tutulurdur, dikkat edinizdir.
çocuk hiçbir zaman eve geldiğinde mutfaktan gelen bir sulu yemek kokusu ya da ocak üstünde fokurdamakta olan bir tencere yemek bulamaz, onu her yere götüren teyzesi etrafındaki tüm arkadaşları tarafından çok uzun süre annesi zannedilir, onu yetiştiren kişi kimse o kişiye büyüyene kadar anne der, çocuk kendi evinde yalnız büyür. çocuk küçüklüğünde yaşadığı yalnızlık ve kafa karışmaları yüzünden sosyal bir travma geçirir, ileri hayatında bu ilginin yoksunluğundan kötü etkilenmiş bir şekilkde kötü zamanlar geçirir.
söz konusu olan anne, çocuğuna ayarımadığı vakti ve veremediği manevi değerlerin hepsini, annesini karşısına alıp ergenlik geçirmesi gereken yaşta onunla adam akıllı konuşan evladından anlar. anne oturur ağlar, üzülür, ne yapacağını bilemez, ama iş işten geçmiştir. çocuk erken olgunlaşır, yaşıtlarıyla anlaşamaz, büyükleriyle iyi geçinir, çok uzun süre çevresine nazaran farklı olmanın dezavantajlarını sürer.
kimseye nasıl anne baba olunur öğretilmiyor, ama veli adayları, çocuk yapmadan önce bunlara dikkat etmeniz gelecek nesiller için rica olunur. lütfen. başka çocuk üzmeyin bu denli...
Alternatif tıbbın bayanlara en büyük kıyağı tampondur. -Bayan bir jinekolog keşfetmiştir. Yarası olan gocunur...- Tampon, ped dediğimiz adet sırası kullanılan alt bezine birçok konuda on, hatta ve hatta yüz basmaktadır. Koku ve sızıntı durumlarını en çok minimalize eden, boyut ve rahatlık açısından kesinlikle daha pratik olan bu ürün vajinanın içine yerleştirilir, sayesinde/aracılığıyla adet kanının dışarı çıkmadan emilimi sağlanır ve tampon kan ile dolup şişer. Ürün mutlaka sık değiştirilmelidir, değiştirme sıklığı bünyenin kanama oranına ve adetin kaçıncı günü olduğuna bağlı olarak fark gösterir. ürünün farklı boyutları bulunmaktadır. Türkiye'deki en kaliteli örneği ob markasıdır. yurtdışındaki ob bulamazsanız tercihiniz olabilecek ikinci en kaliteli marka ise Lit-Lets idir. Yaşasın tampon! Yaşasın alternatif tıp!
bass'ına ölünen, solistine hayran kalınan gruplardan biridir yine. jamiroquai'ı diğer gruplardan farklı yapan ise tarzlarının çok alışılageldik olmayışıdır. hemen hemen her mod ile gidecek güzel şarkıları vardır. farklıdır, güzeldir, tadından yenmezdir.
bir yıldır ingiltere'de yaşayan ve orada geçirecek iki senesi daha olan biri olarak söylüyorum, film bir klasik değerinde.
aksan, davranışlardaki samimiyetin soğukluğu, bitki/sebze/meyve yetiştirmek için özel alınan, sadece mevsimlik kullanılacağı halde tüm yıl bakımı yapılan birkaç metrekarelik toprak arsa, küçük ve dar koridorlu ama lüks sayılan ev, yağan yağmur, içilen çaylar...
bunların hepsi ingiltere genelinde klasiktir. galler'de hava 6 ay boyunca yüzünüze çiğ taneleri çarptırır ve iskoçya'da klasik müzikten çok gayda dinlersiniz ama ingiltere sınırlarında filmde gördüğünüz detaylar ve plot dahilinde yaşananların yüzde 83.76'sı orada yaşayan ailelerde yaşanıyor.
filmin kendisine gelecek olursak, kadro jim broadbent ve david bradley dışında pek yaramaz, öykü geneli kurgusuz ve gerçekten sıkıcıdır, ayrıca akıcılık pek baş göstermez. yine de kültür bombasıdır. multitasking eşliğinde izlenmesini tavsiye ederim, ama açıp da karşına alıp da sadece onunla ilgilenirsen bayar.
ten rengi, saç rengi ve kıyafet rengi bile dahil olmak üzere büyük bir uyum gerektiren, yakıştı mı harbi yakışan, dişi bünyenin kullanımında daha makbul olan, mistik mi mistik bir hobi.
mesaj uyarısı olarak telefonun ışığı dört saniyede bir yanıp sönse ve 10 saniye boyunca oraya baksan bile inanamayıp "ok" tuşuna bastıran histir o. bu eylemler çok hayal kırar genelde, hele telefon sessizde ise kontrol süresi her on altı saniyede bir olacak kadar kısalabilir ve genelde en erken birinci dakikanın başlarına kadar olan her kontrol ayrı hüsrandır...
şu aralar televizyonun kumandasına dahi dokunmamın tek sebebi. rakiplerinden farklı olarak çok türlü programlar yapıyor olması ile ilgimi kazanan kanaldır. sadece hayvan belgeseli ya da sadece motor nasıl yapılır konularına yoğunlaşmıyor, çok çeşitli. güzel, çok güzel...
korku filmlerinin koridorlarındaki yanıp sönen fenomendir floresan. akşamların katili ve hava karanlık iken girilen sınavların kabusudur. evdeki tuvalete almakta bile sakınmanız gereken, tek iyi yönünün böcek çekmemesi olan ışık türüdür.
bende kahve kupası olan, gelmiş geçmiş en iyi grup olarak nitelendirdiğim grubun gelmiş geçmiş en iyi albüm olarak nitelendirdiğim albümü. pink floyd ilahtır, ölümcüldür, bu albümlerindeki her şarkı tapılasıdır gözümde.
ya şarkıları ile ilgili söyleybileceğim her şeyi geçiyorum, mtv cribs adlı program için animasyon bir ev gezisi hazırlamışlar bunlar yahu. hani zaten bir hayranlığım vardı yaptıkları işe, şimdi böyle şeyler yaptıklarını görünce iyiden bayıldım... şunu bir izleyin derim ben, aşıktırma riskiniz var yalnız...
amerika'dan üreme olduklarını öğrendiğimde virginia dışında bir yerden gelmelerinin söz konusu dahi olamayacağını düşündüğüm, sonra seattle olduğunu öğrenip şaşırdığım, özellikle 3 4 şarkısına hayran kaldığım grup. - tabi sonra coğrafi konumu yüzünden orada hep yağmur yağdığını hatırldım ve böyle şarkıların nasıl oradan çıktığını anladım... - canlı performansları da çok güzelmiş bu arada, akustikte de yakıyorlar... favorilerimden birini paylaşmak isterim;
besin maddesi olarak etoburların vazgeçilmezidir sucuk. mangala birebir gider, yumurta ile teflonda yapılan versiyonu falan hikaye yanında. tabi sucuk denince benim en çok aklıma gelen şey etin kendisinden çok bir gora repliği olmaktadır.
çoğu insan tarafında taktir edilesi bulunan bir zanaatın dişil cinsiyet tarafından arz edilmesi. ritim duygusu olduğu taktirde vurmalı olan çoğu çalgıyı çalabilir bir bünye, ama davul en zorudur. bongo, cajon ve belki darbuka bile davula nazaran daha kolay çalınabilen aletlerdir. genelde çoğu enstruman çaldıkça kolaylaşan tiptedir, ancak davul istisnalardandır, çaldıkça zorlaşır. kronik baş ağrınız veya eklemlerde çıkıklık sorununuz yoksa kesinlikle başlamanızı tavsiye ediyorum, tam bir beyincik bölme çalışması olarak latin tarzını da kaptığınızda olay bitmiştir.
hellö thea! (hello there!)
dahts reali impor-ınt... (that's really important...)
ay dont thenk viy hef thaym foo kaffhöy raeiyt neöw... (I don't think ve have time for coffee right now...)
ouv foo gadz seyk, youv skaeerd meiy! (ohw, for gods sake, you scared me!)
vuç youv heev aeniythink tuv drink meedım? (would you have anything to drink, madam?)
cost taep vootaa pliis. (just tap water please.)
bunları hep yaşadım ben, psikolojimi düşünebiliyor musun... tehlikenin farkında mısın...
güya bir dedektif hikayesi bulunuyor ana kurguda, kitabın ortasında hikayeden tamamen kopmuş olarak merak ettiğim tek şeyin asıl karakterimizin eşiyle olan ilişkisi olduğunun farkına vardım. böyle bir hikaye için fazla uzundu kitap, onun yerine polisiye dizileri izlemeli. tavsiye etmiyorum...