uludağ sözlük'De bulunan moderasyondur. ortalığın amına koymuş bin kere silinmeyi hakketmiş birinden yok modlar adam kayırıyor rerore diye laflar duymak harbiden çok değişik bir his. kimi şikayet ettin bilmiyorum ama ben mod olsam sen olmazdın yani yat kat modlara şükret. inci'de bile bu kadar özgürlükçü ve tarafsız bir mod kadrosunu bulamazsınız. şimdi susun ve altları da yalayın toplar toplar soldaki aah ısırma.
eğer arap yarım adasında yaşıyorsanız altı yedi yaşında kadın olacağı için allah emridir mahsuru yoktur. bunda abuk subuk bir şey yok şeytan bunu ortaya attı.
insanların hiç ölmeyeceklerini sanmalarıdır. aslında bu sigortaya verecekleri parayı faizle bankaya yatırsalar ilerisi için daha makul bir yatırım yapmış olurlar. öleceksiniz. yaşlılar ölür. ne sigortası ya? sigorta mı kurtaracak sizi?
şaka bir yana hepiniz emeklilik sigortası yaptırmalısınız.
hemen hemen aynı senaryoya sahip iki film. işin ilginç yanı zeki'nin kader'taslağını masumiyetten önce hazırlayıp masumiyeti önce çekmesidir.
bana sorarsanız masumiyet kalite bakımından ezer geçer. hele bir cigaralı tirad vardı. oturup iki çiftli sarası geliyor insanın.
eksi üzerine edit: sanat filmlerine sokak jargonuyla yaklaşmanın dayanılmaz iticiliğine dair bir eksi almış bulunmaktayım oysa ben ve nazik piyanist parmaklarım bir ekşici gibi uzun ve alt benlik süzgecinden geçirilmiş cümleler kurmayı da biliyoruz.
biraz vicdan azabı, biraz sinir stres, biraz da unutkanlık yapan durumdur. her gece affedilmesi için dua ettiğim günahlarımı bile hatırlamıyorum. pişman olmam tekrar aynı şeyleri yapmayacağım anlamına gelmiyor. bir gün beni sizler bile anlayacaksınız ama o gün geldiğinden gözümden düşen intihar uçakları olacaksınız ve yüreğime kuşandığım dinamitler patladığında aranızdan ayrılmış olacağım. hoşça kal sözlük ben intihar etmeye gidiyorum. böyle yaşamak çok zor.
bu ülkeye bir sürü başbakan cumhurbaşkanı geldi tamam yolsuzluk iddiaları her dönemde vardı ama yürkiye recep tayip erdoğan döneminde türkiye oldu. çoğunuz bilmez ama insanlar tüp için kuyruk beklerdi bir zamanlar.
geçen gün bir mekana eğlenmeye gittik ben arkadaşım ve arkadaşımın sevgilisi. kız baya güzel bir şeydi yan gözle bakmadım desem yalan olur. arkadaşın işi çıktı gitti ben kıza hafifi yürüdüm cevap alamadım kızdan sonra kız gitti başka bir malla fingirdedi sonra bizim ki dönünce neden sevgilime sahip çıkmıyorsun diyor. bana ne kardeşim mal senin.
bir sabah uyanıyorum saat 9 gibi, lavaboya gittim, bangır bangır zile asılıyor herif, açtım kapıyı günaydın dedi hayırdır abi ne oldu dedim, çocuğumun ateşlendi üzerimde pek para yok dedi sigortası da yokmuş param çıkışmayacak biliyorum dedi verdim parası neyse yolladım, tamam vicdanım rahat, aradan birkaç gün geçti tekrar kapı çalıyor bu sefer de büyük çocuğuna araba çarpmış kaçmış, çocuk ölmemiş kalkmış yürümüş bile, vuran adam da kaçmış çocuk eve yakın bir yerde bayılmış kalmış. bir hastaneye bırakır mısın dedi abi dün bir bugün iki bitmiyor derdin dedim baya bir bozuldu tribe girdi çekti git amcık. gitsin bir taksiye binsin. ayrıca aldığı borcu da vermedi. ben senin çocuklarının sağlık sigortası mıyım be adam.
olay dün gece yenimahalle civarında yaşandı, sessiz sessiz yolumda yürüyordum dolandırıcı çetesinin arkasını kollayan birkaç mafya elmanı var mahallede tanınan kişiler bir afgan geçten geçiş ücreti istediler yani bildiğin haraç ee afgan la bu zavallı adamın cebinde tek kuruş para yoktur, zaten fakir kokuyordu neyse ilerledim biraz baktım adamı dövmeye başladılar, paran yoksa niye yaşıyorsun dediler adamı bıçakladılar defalarca defalarca bıçakladılar, kan kokusu burnumu sızlattı midem kalktı, duvarlar kan oldu, üç kişi türkiye ye çalışmak için gelmiş bir afgan genci defalarca bıçakladı. her şeyi gördüm ama kimseye söylemedim, şimdi altı üstü fakir bir afgan öldü diye polis umursamaz, mafya ile aramı açmayayım, hani kızarlar falan korktuğumdan değil yani. ölen bir afgan olsun yaa. daha bir sürü var.
saçmalıkların en büyüğüdür sadece işini yaptığı için doğu kökenli fakir kişiye bahşiş vermektir. tamam bin iki bin liralık bahşişin biz zenginler için bir değer yok ama şımartmayın şu fakirleri.
şimdi geçen gün bir mekana girmek üzereyim arabamı valeye bıraktım, valeleri de hiç sevmem çok fakir olurlar. neyse mekana girmeden baktım adamın biri güler yüzle evine doğru gidiyor
nereye efendi dedim
evime beyim dedi
ne var bu çantaların içinde diye sorunca kıyafet dedi, çocuklarına almış, bugün maaş günüymüş. yüzünde bir sevinç vardı fakir emekçinin, bense gülümsedim acır gibi, gel dedim tuttum kolundan mekana soktum bak dedim şu viski var ya dedim senin üç maaşından fazla ve ben bunu şuradaki üç rusla birlikte sadece ön sevişmeye başlamadan önce içiçem dedim bir yüzü düştü sonra döndüm ona dedim ki
çocuğuna üç beş kuruş maaşınla paçavralar alan varoş adam sen mi büyüksün üç rusla 4 bin dolarlık viski içen ben mi büyüyüm. sonra başını öne eydi gözleri dolu bir şekilde mekandan çıktı.
koca ay boyunca alın teriyle çalışan, evine helal lokma götürmeye çalışan saf anadolulu aile babası bir kekoyu evire çevire dolandırma hazzıdır. adam der ki cebimde para yok bir gün sonra vereyim abi olur mu? hayır dersin bu beni bağlamaz eşinden dostundan borç iste dersin. nerede bir saf anadolulu fakir görsem dolandırasım geliyor. hemen kötü düşünmeyin yaa incilde dediği gibi sizi biz kurtların arasına kuzu olasınız diye yolladılar. doğanın kanunu bu. zerre vicdanım sızlamıyor.
metrobüsteki locamda cool cool yolculuğumu yaparken bir de ne gereyim yüzü kara kuru siyah kafası parlak küçük ve kıllı bir canlı bana doğru bakıyor, istifimi bozmadan usulca ela gözlerimi onun kocaman kara siyah gözlerine diktim ve asil ellerimle açık kestane tonundaki(fakirlerin anlayacağı şekilde söyleyeyim sarışın) saçlarımı yana doğru savurdum. o an adam hayattan bir darbe yediğini fark etti. sonra ayağı kalktım uzunca boyumun bıraktığı göle bu köylünün güneşini kesiyordu. tüm aristokrat yapımla bir köylüye yerimi bırakamazdım küçük kel geçmesin diye koltuğun önünde durdum arkamdan başka bir adam yanaştı ve koltuğa oturdu o da ne? koltuğa oturan adam beyaz tenli uzun saçlı yarı ari seksi biriydi ben o durakta indim ama o kelin bir yanı hala o durakta. fark etti ki onun sınavı asla bitmeyecek. umarım yüksek dozda saç kökünü besleyen kremler ve ağda bantları yüzünden tez zamanda ölür ve daha fazla psikolojik acı çekmez. şimdi bana sakın neden dış görünüşüyle yargılıyorsun demeyin. o adam bir soylu olsaydı, böyle sıradan genlere sahip olmasaydı bu kadar itici olmazdı.
boğaiziçi köprüsü'nde midye satarak geçimini sağlayan tertemiz bir çocuktur.
çocuk, birçok abilerine inat namusuyla para kazanıyor. hak yemeden, helaliyle. haa paragöz bir çocuk da değil. 5-6 tane midye yiyin hediyesi de var. * midyeleri öyle çok da farklı egzotik bir lezzete sahip değildir ama pırlanta gibi bir çocuktur.
şiddetle öneriyorum. geçerken o çocuğun midyelerinden tadın.
şeytan dinin üstünde bir varlıktır doğal olarak laiktir. hiçbir ayrım yapmaksızın istediğiniz dine inanmanıza izin verirken size farklı fırsatlar da sunar. oysa tanrı gösterip de vermeyerek insanları köşesinden izler. şeytan ise arzularının peşinden gitmeyi güçlenmeyi simgeler.