bundan 6 sene önce sofie'nin dünyası isimli bi kitabı almıştım yaşlı bir sahaftan. bilenler bilir bursa heykelde sönmezin en alt katlarında çoktur bu sahaflardan. o kitap bir başlangıç oldu her şey için. sonrasında hem inancım hem kalbim boka sardı zaten.
dini bir ideolojiye, siyasi ideolojiye kendinizi ait hissediyorsanız ilgilendiğiniz şeyler doğrultusunda felsefeyle ilgilenmek sizi mutlu edecektir. ama benim gibi zaten bu dünyada bir bok değilseniz kendinizi bir şeye ait hissetmiyosanız başlamayın derim. çünkü okuduğunuz her fikre kendinizi ait hissediyormuş gibi düşüneceksiniz. fakat hiçbir zaman kendinizi tamamen ait hissedemeyeceksiniz.
bir gün sevgilimle poların altına girip, yağmurlu bir günde izleriz diye yaptığım bir film listesi var. daha önce hic izlemediğim, kaliteli filmler. ama gel gelelim sevdiğim kız ne beni seviyor, ne onu sevdiğimi biliyor, ne de film izliyor.
5 senedir tanışmamızı, arkadaş olmamızı bir kenara bırakıp tutayım elinden yalnız kalabileceğimiz bir yere götüreyim kızı. sonra tutayım omuzlarından '' seviyorum lan seni, senden başkası yok, nereye baksam sen varsın. bir an çıkmıyosun aklımdan. sensiz bir hayat, gelecek düşünemiyorum. hayatımda ne olacaksa seninle olsun. sensizlik içinde boğulmak istemiyorum. gel bu okuldan el ele çıkalım'' desem suratıma mı tükürür. yoksa güzel bir tokat mı atar?, belkide hislerime karşılık verir. yada ikisini de yapmaz. bu konuşmayı hiç yapmamış ol, arkadaş kalalım der. 2 gün sonra beni yeni sevgilisiyle tanıştırır. sonra gelsin her gece ucuz şaraplar, sarma sigaralar.
onunla yaşadığın her anı yazıya geçirmek.
not: kız ne ona aşık olduğumu biliyor, ne de ona yazdığım romanları. sadece arkadaşız. ama bilse ne tepki verirdi merak ediyorum.
5 veya 6 yaşlarımdayken annemle birlikte komşumuza misafirliğe gitmiştik. komşunun 2 oğlu vardı, iyi anlaşırdık. eve gitme vakti geldiğinde anneme anneeee ben eve gitmek istemiyooom diye ağlayarak bir kaç saat daha oyun oynama fırsatı yakalamıştım. her neyse annem eve gitti biz hala oynuyoruz falan. cocukların babası geldi ben hala eve gitmedim. sonra yemek vakti geldi cocuklar ellerini yıkamak icin tuvalete gittiler. o sırada anneleri yere sofrayı kuruyo tencereleri falan getiriyor. Her neyse ben odada yalnızken oturdugum koltuktan ellerimi yıkamak icin kalktım. ayagım corba tenceresine girmesin mi. canım yandı bir yandan utanıyorum. kimse de görmedi ama. caktirmadan coraplarimi cikardim attim bir tarafa. sonra aile bireyleri geldi sofraya oturdu. corbayı bayıla bayıla ictiler. ben corba icmedim tabi ki. arkadan gelen biber dolmasından yedim. sofradan kalkar kalmaz da eve gittim.
Muğla - Akyaka. çadır kamp yerine kuruyorsunuz çadırınızı. deniz zaten temiz. isterseniz tekne turları da var. doğayla iç içe, ruhunuzu dinlendirebileceğiniz bir tatil.