liseyi yatılı okuduğum yer olan 'bilecik' ilinin adını her duyduğumda yüzümde belli belirsiz, ablak bir gülümseme oluştuğundan, bu da gülümseten bir başlıktır. şaşırtmıştır. 'waow yeah..' dedirtmiştir.
'kaç kilo çekerdi ki yalnızlık?' demiş yazar. çeker işte her gün birkaç kilo bişeyler. değişir hep. mesela, yalnızlık bugün yarım kilo; yarım kilo kırmızı biber, közlemelik. sabah için kahvaltılık..
şeffaf, ince dandik bi süpermarket poşetinde. poşetin içinden dalgınlıkla iki tane alıp sonra birini geri koyucam. diğerini atıcam ateşe. kokusu gelicek burnuma küfür dolusu. yanıp közlenicek, kapkara kül olucak etrafı. daha sıcakken soymaya kalkışıcam. yanıcak ellerim. durup bi saniyeliğine bi rüzgar umucam, dudaklarından çıkıp gelicek bi rüzgar. o sırada bi parça ısırıcam biberden. dudaklarım da yanıcak..
gelmişe geçmişe sövüp, 'tuzsuz bu..' diycem. bikaç damla gözyaşıyla tadı tuzu yerine gelicek. hepsini bitiricem. bi tane eksilicek yarım kilo yalnızlıktan.