buibgyoktabsidbykbyg
79 (sürprizlerle dolu)
yedinci nesil yazar 1 takipçi 1.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ben bu yazıyı frank rijkaard a yazdım

    1.
  1. öncelikle şunu belirtmek isterim bu yazıyı yazmaktan kaçındım. heryerde görmezden geldim başımı çevirdim bir galatasaraylı olarak her zaman sessiz kaldım. ama daha fazla dayanamıyacağım.

    galatasaray a ilk geldiğin gün hemen herkes galatasaray yönetiminin çok büyük iş başardığını şampiyonluk ve avrupa kupaları hedeflerine ulaşabilmek için büyük bir hamle yaptığını söyledi.

    gelelim kariyerine; futbolculuğuna bi diyeceğim yok. hollanda nın yetiştirdiği en bi baba futbolculardan birisi olduğun kesin. amma velakin futbolcu olarak yaptıkların beni pek bi enterese etmiyor. gelelim teknik direktörlük yıllarına; euro 2000 de hollanda milli takımı ile yarı finale çıktın yarı finalde ingiltereye elendin. barcelonayla şampiyonluk, şampiyonlar ligi şampiyonluğunu aldın bla bla bla. bu yıllarda yönettiğin takımlara oynattığın sistem şuydu saldım çayıra mevlam kayıra evet evet. futbolcuları tamamen sahaya salıyorsun onlarda sahada ellerinden geldiğince üç beş bişeyler yapmaya çalışıyor. zaten bu takımlara bakınca yıldızlardan hatta ve hatta dönemin en baba oynucularından kurulu kadroları göze çarpıyor.

    ...ve galatasaray. öncelikle hoşgeldin. burası türkiye istanbul falan güzel bir şehir. ha bide galatasaray takımı; vefakar ve cefakar taraftarı, tarihi, kültürü ve gelenekleriyle...

    öncelikle geçtiğimiz yıl galatasaray kadrosuna şöyle bir gözatacak olursak: baros, kewel, nonda, elano, arda. dikkat ettinniz mi hepsi de birbirinden parlak yıldızlar. ve 25 yıllık bir galatasaray taraftarı olarak ben böyle bir yıldızlar topluluğunu uefa kupası zamanlarında bile görmediğimi açık yüreklilikle söyleyebilirim. bu yıldızlardan kurulu kadro ile geçen sene ne büyük başarılara!!! imza attın öncelikle bunun için seni tebrik ediyorum.

    tabiki maç kazanmak ve üç puan almak çok önemli ama herşeyden önce güzel futbol, rakibi yıpratan ve sahanın her tarafına hakim olan bir takım bütün galatasaray taraftarının hasretini duyduğu şey. lakin şu an galatasaray bu görüntüden çok uzak. bu gün oynanan sivas maçı henüz 1-0 devam ederken eminim bütün galatasaray taraftarı takımı izlerken saç baş yolmuştur. takım 2 olumlu pas yapamazken kazanılan bütün toplar bir şekilde ya yan top olarak kullanılıyor yada defansa ve hatta kaleciye pas verilerek eritiliyor. takımda arda dışında hiçbir futbolcu elini taşın altına uzatmazken defanstan neil geçen sene de olduğu gibi geriden çıkardığı uzun toplarla takımın en büyük gol umudu olmaya devam ediyor. küçük takımlara karşı bile öne geçtikten sonra takımı yönlendiremiyorsun. ilk yarıda oynanan futbolu kasetten bir izlemeni tavsiye ederim. ikinci yarı mı? onu izlemene gerek yok zira maç çoktan elden gitmiş. ama ilk yarıyı kesinlikle izle çünki orada galatasaraylı futbolcuların acizliğini açık ve net bir şekilde göreceksin.

    yönetimin yanlış transfer politikalarına göz yummarak galatasaray ın içinde bulunduğu hazin duruma tuz biber ekiyorsun.

    bu gün günlerden 14 ağustos 2010 inşallah sezon sona erdiğinde bu yazımı bana yutturursun.
    3 ...
  2. king oyunu versiyonları

    1.
  3. king oyunu bildiğiniz üzere 4 kişinin oynadığı her oyuncunun 3 ceza 2 koz söylediği ilk dört oyunu her zaman ceza oynanan, oyun sonunda cezalarla kozların toplandığı, puanları toplamı 0 ve üzeri olanların kazandığı 0 ın altında kalanların ise kaybettiği bir oyundur. ceza oyunları cezaların karşılıkları şöyle;

    kız almazda her kız: -100
    erkek almazda her erkek: -60
    kupa almazda her kupa: -30 (fakirin dostu kupa almaz)
    rıfkı: -320
    son iki almazda her el: -180
    el almazda her el: -50

    koz oynunda koz başına +50

    şimdi gelelim bu güzide oyunun yöresel olarak değişiklik gösteren can sıkıntısından türetilen diğer versiyonlarına

    1. kanlı king:

    kağıtlar açılmadan sırası gelen oyuncu cezayı veya kozu söyler daha sonra kağıtlar açılır ve oyun başlar. şans faktörü öne çıkmaktadır. bir diğer şekli ise şöyledir; kağıda ceza ve kozlar sıralanır sırası gelen oyuncu kağıttaki sıraya göre oyunu başlatır. sonuçta kağıtlar açılmadan kozlar ve cezalar bellidir. bu versiyonda diğeri gibi kanlıdır. puanlama aynıdır.

    2. kör king:

    bu versiyonda sadece sırası gelen oyuncu ne oynandığını bilir ve oynanan oyunu kağıdına yazar. diğer oyuncular ise oyunu başlatan oyuncunun oynama tarzına göre koz veya ne ceza oynandığını tahmin etmeye çalışır ve ona göre oynar. bu versiyonda çok çetrefilli ve kafa yorucudur. oyunun başında as papaz kız çeken oyuncunun ne oynadığı bile belli değildir. zira kupa almaz, son iki, rıfkı, veya koz oyunlarından herhangi birini oynuyor olabilir. yine aynı şekilde oyun başında bacak çekerek oyuna başlıyan birisi için tamam bu kız oynuyor diye beklerken elindeki tek kağıt olan bacağı attıktan sonra rıfkıyı birine saplayabilir. puanlama aynıdır.

    3. çift cezalı king:

    bu versiyonda da cezayı söyleyen kişi iki cezayda aynı anda söyler. ör.: oyun kız almaz ve erkek almaz. oyunda amaç hem kızları yememek hem de erkekleri yememektir. ör.: oyun son iki ve elalmaz. bu oyunda amaç hem el almamak hemde son ikiden sakınmaktır. bu versiyonda da son ikiyi almamak için gerekirse 4 5 el alınır ve son ikiden yırtılır. ör.: oyun son iki ve rıfkı. bu oyunda da rıfkıyı almamak için kastırılırken bi taraftan da son ikiye küçük kağıtlarca donanmış bir el bırakmaktır. cezalarda puanlama aynıdır ve toplamda diğer versiyonlardan farklı olarak her ceza dört kez oynanır. kozlar ise 100 dür. tabelacı son ellere girildiğinde aynı cezaları son oyuna bırakmamak için gerekli hatırlatmaları yapmalıdır.

    4. eşli king:

    bu versiyonda karşılıklı oturan oyuncular aynı takımdadır. karo yedisi olan oyuncu ilk oyunu söyler. oyun belirlenirken takım arkadaşı elinin hangi cezayı oynayabileceğini veya koz oynarsa koz oynayacağını arkadaşına açıkca söyleyebilir. oyunu belirleyen arkadaşının yönlendirmesine veya kendi eline göre oynanacak oyunu söyler. oyun belirlendikten sonra diğer oyunlardan farklı olarak oyunu belirleyen oyuncu değilde bir sonraki oyuncu ilk kağıtı yere atar. ilk kağıt yere düştükten sonra oyunu belirleyen oyuncunun takım arkadaşı tüm kağıtlarını yere açar ve oyundan çekilir. oyunu söyleyen eleman yerdeki kağıtlara ve kendi kağıtlarına bakarak yerden bi kağıt atar. bu oyundada şans faktörü öne çıkmaktadır. zira sizin eliniz çok güzel elalmaz oynarken eşiniz koz oynar diyebilir. puanlama aynıdır.

    temel olarak king in en çok oynanan versiyonları bunlardır. bide bunların türevleri vardır bunlar ise

    5. 3 ve 4 cezalı king:

    çift cezalı king gibidir cezayı söyleyecek kişi oyunun versiyonuna göre 3 veya 4 ceza söyler. bu oyun en kafa yoranlardan biridir. puanlama aynıdır.

    6. kör kanlı king:

    bu oyunda cezalar ve kozlar küçük kağıtlara yazılır. sırası gelen oyuncu küçük kağıtlardan birini açar ve oyunu öğrenir buraya kadar olan kısım kanı temsil eder. oyunu öğrendikten sonraki kısım ise kör kingteki gibidir sadece eli söyleyen oynanan oyunu bilir diğerleri onun yönlendirmesine göre oyuna devam eder. bu kısımda körlüğü temsil eder. puanlama aynıdır.

    şimdilik benim bildiklerim ve oynadıklarım bu kadar.

    buibgyoktabsidbykbyg kaldırım üniversitesi yayınları izmir 2010
    2 ...
  4. fevkalade bir aşk hikayesi

    1.
  5. final tatilinde gittiğim mersinden; istanbul a dönüş yolculuğum esnasında yaşanmıştır. ailemle geçirdiğim bir haftanın ardından finaller öncesi dönüş yolculuğu ve yine bir bilet arama faslı: bir iki gün öncesinden otogarda yapılan arama taramanın ardından x firmasında saat 16.30 otobüsünün 3 numaralı koltuğuna bilet buldum. ki bu bilet romantik film tadında aşk maceramında biletiydi aynı zamanda.

    yolculuk günü gelip çatmıştı. saat 4 gibi otogara gidip otobüsün gelmesini beklemeye başladım. otobüsün otogara gelmesinin ardından 3 numaralı koltuğuma yerleştim ve yanıma gelicek saplamayı(ki genelde öyle olur) beklemeye başladım. tahminlerime ve deneyimlere göre genelde şu iki tipten biri gelip yanıma oturması lazımdı;

    i. gömlekli saçlar seyrekleşmiş ellilerinde bir dayı: her molada sigara içer, mola bitipte koltuğa geldiğinde bi kutu sigarayı adeta yemişçesine koku saçar etrafa.
    ii. düşük pantolonu yırtık tişörtü 5 gündür yıkamadığı saçları ile 70 lerin hippi modasını günümüzle harmanlayan üniversiteli genç: yanında getirdiği fotokopi ders notlarını olur olmadık zamanlarda açar, kulağından çıkarmadığı kulaklığı ise olmazsa olmaz aksesuarlarındandır.

    ... ama öyle olmadı. dakikalar sonra yanıma yaklaşan yeşil gözlü 1.80 boylarında hatun kişinin (adı lazım değil baş harfi yeşim) "pardon orası benimdi" demesi üzerine resmen büyülenmiş olan ben, normalde hiç kullanmamış olduğum kıvrımlar dahil olmak üzere beynimim bütün kıvrımlarını kullanarak hamlemi yaptım.

    - ya yine mi yanlış bilet kestiler öf ya yine koridorda gidicez ya hay aksi ya öff...

    diyerek kendimi acındırdım. normalde başka bir hatun olsa böyle bişe yapmam sadece adam gibi oturabileceğim bir koltuğa yerleşmek için hamlemi yapardım ama yeşim farklıydı. yeşim kandı yeşim candı.

    y: ya önemli değil gerçekten, oturabilirsin, istersen cam kenarına da sen otur. dedi hay canını yediğim **
    derken cam kenarına geçip yeşimle beraber geçireceğim 12 saatin tadını çıkarmaya başladım.
    elimdeki anahtarlıktan konu açıldı. peluş maymun anahtarlığımın adı mahmuttu. hemen esprileri patlatmaya başladım.
    b: mahmut bu sene kazanamadı öss yi seneye bidaha hep karı kız peşinde hep sağda solda koştu.
    b: mahmut iyi içer valla bi oturuşta büyüğü devirir bana mısın demez arkasına da sabaha kadar direksiyon sallar.
    derken yeşimde bana ayak uydurdu.
    y: ee peki mahmutun ismini kim ezan okuyup kulağına fısıldadı.*
    dakikalar saatler hızlıca geçti molalarda bile beraberdik adeta büyülenmiştim ondan tuvalete gittiği zamanlarda bile özler olmuştum. derken yolculuğun sonuna gelmiştik ama ben numarasını soramadan onun ineceği durağa geldiğimizi farkettim. ve yeşim otobüsten indi. inerken de buruk bir "görüşürüz" kelimesi dudağından döküldü.

    yolculukla beraber rüya da bitmişti adeta. son durak haremden servise binerek evin yolunu tuttum. muhabbet esnasında öğrendiklerim şunlardı; adı yeşim y semtinde ingilizce öğretmeni. ve aklımda hep o son söylediği kelime vardı "görüşürüz" eve vardığımda yaşadıklarımı arkadaşlarıma anlattım. arkadaşlar aşık olduğumu farkedecek kadar büyüklerdi bense bütün sersemliğimin uykusuzluktan ileri geldiğinde ısrar ediyordum. ev arkadaşım faruk "sen bu kafayla değil finallere çalışmak evden dışarı çıkmamalısın" dedi. haklıydı da. derken faruk diğer ev arkadaşım mert i de yanına alıp bi bahaneyle evden çıktı. çok değil bir saat sonra döndüklerinde internete gidip bütün okulların web sayfalarından telefon numaralarını aldıklarını görünce gözlerim yaşarmıştı. o günlerde parası ödenmediği için evde net kapalıydı ayrıca facebook da henüz icat edilmemişti. adamlar üşenmeden ne kadar okul varsa telefon numarasını almışlar. ve hemen eve gelip sıradan aramaya başladılar.

    - iyi günler yeşim öğretmenle görüşecektim
    1. okulda yeşim öğretmen yok 2. okulda da yok pes etmek yok 3. okul yeşim öğretmen var ama tarihçi. "yok almayalım biz ingilizceci olan yeşim öğretmene bakmıştık" ve nihayetinde 4. okulda yeşim öğretmene ulaşılır. yeşim o okuldadır ama o gün işe gelmemiştir. arkadaşım mert bunun üzerine şu dahiyane fikri ortaya koyar ve benden şukelayı kapar.
    - ben ingiliz kültür yayınlarından arıyorum, yeşim öğretmen promosyon kitap kazandı. kitaplar almak için bizimle şu numaradan irtibata geçsin. 05xxxxxxxx

    nasıl olduğunu halen anlayabilmiş değilim ama 9 dersin 7 sinden büte kalan arkadaşımın kafası o gün deyim yerindeyse kerhane gibi çalışmıştı.

    gün bitipte yeni güne merhaba derken güneş ufukta daha bir parlıyordu. kahvaltıyı edip evden çıktım okula doğru yola koyuldum. okula vardığımda bilinmeyen bir numaranın beni aradığını farkettiğimde deyim yerindeyse kalbim yerinden fırlamak üzereydi.
    b: alo
    y: beni aramışsınız dün bu nu...
    b: yeşim
    y:*bui...
    derken rapsodi tadında bir aşk hikayesi başlar...
    6 ...
  6. buibgyoktabsidbykbyg

    1.
  7. bir erkeğin en kıvrak olduğu an

    1.
  8. bahar rüzgarları ile tohumlarını etrafa serpeleyen çiçekler misalidir yurdum erkeği. zeki çevik aynı zamanda ahlaklı. dişisine hep destek tam destek. cem yılmaz skecindeki kıvraklık vardır serde geçilmez cakasından. zevcesini, yarenini aldatırken ki mach3 esnekliğindeki çehresi prinçten kalıplara sokulup kıvraklığın vücut bulmuş halidir tanımı ile sözlüğe konulmalıdır kanımca.

    erkek olmanın altın kuralıdır bu: kesinlikle kabul etmeyeceksin. inkar bir numaralı ve vazgeçilmez kural. hatta gerektiğinde yüzsüzleşeceksin. hep bir kozun olacak cebinde hatuna kişiye sunulabilecek son bir nane.

    cep telefonunda mesaj yakalattıysan arkadaş attı cevap gelmiş diyeceksin.
    gömleğinde ruj izi varsa ayyaş kadının teki geldi boynuma sarıldı diyeceksin.
    sokakta kızın tekiyle görmüşler seni sarmaş dolaş geziyormuşsun diyenlere ise kuzenimdi diyeceksin.

    eğer ki iş üstünde yakalanmışsan bile kabul etmeyeceksin. yanlış okumadın eşini aldatırken hatunun üstünde hoplarken bile yakalansan çirkeflik yapacak üste çıkacaksın
    - sen yaptın kesin tuzak diyeceksin ve utanmadan ekleyeceksin;

    - kim koydu lan bunu buraya?
    0 ...
  9. empty arms

    1.
  10. stevie ray vaughan ın the sky is crying albümününün 3. ve güzide çalışmasıdır. özellikle şarkının introsu çok fecidir. bünyede gitarı ele alıp solo atma isteği doğurur. sözleri ise şöyledir;

    you're gonna miss me little baby the day that i'm gone
    you're gonna miss me little darlin the day that i'm gone
    cause i'm leavin in the mornin, won't be back at all
    you have run me ragged baby, it's your own fault you're on your own
    you have run me ragged darlin, it's your own fault you're on your own
    you didn't want me no way baby, till your other man was gone
    you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
    you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
    but when all your games are over, you'll be left with empty arms

    you have run me ragged baby, it's your own fault you're on your own
    you have run me ragged darlin, it's your own fault you're on your own
    you didn't want me no way baby, till your other man was gone
    you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
    you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
    but when all your games are over, you'll be left with empty arms.
    0 ...
  11. we kiss in a shadow

    1.
  12. klasik bir frank sinatra şarkısıdır. diğer şarkılarında olduğu gibi frank bu şarkıda da kadife sesini büyüleyici bir müzikle harmanlayıp güzel bir eser ortaya çıkarmıştır. sözleri şöyledir;

    He: We kiss in the shadow, we hide from the moon,
    Our meetings are few and over too soon.
    She: We speak in a whisper, afraid to be heard,
    When people are near, we speak not a word.
    He: Alone in our secret, together we cry
    For one smiling day to be free.
    To kiss in the sunlight, and say to the sky,
    Behold and believe what you see,
    Behold how my lover loves me.

    She: We speak in a whisper, afraid to be heard,
    When people are near, we speak not a word.
    He: Alone in our secret, together we cry
    For one smiling day to be free.
    Both: To kiss in the sunlight, and say to the sky,
    Behold and believe what you see,
    Behold how my lover loves me.
    0 ...
  13. will to power

    1.
  14. gorgoroth un incipit satan albümünün yedinci parçasıdır. yedi buçuk dakikalık bu ambiyans şaheserinde gözlerinizi kapatıp kendinizi bir ayinin ortasında hissetmeniz mümkündür.
    0 ...
  15. cris williamson

    1.
  16. müzisyen, şarkıcı ve söz yazarıdır. fringe dizisinin müziklerinin yer aldığı albümü bulunmaktadır. resmi sitesine şu linkten ulaşılabilir; http://www.criswilliamson.com/
    0 ...
  17. yeniden gelsem dünyaya

    1.
  18. yeniden gelsem dünyaya;

    daha çok gülerim
    daha az bira daha çok süt içerim
    gitara başlarım 10 yaşında
    tüm sevgililerime teşekkür ederim ayrılırken seni sevmiyorum demek yerine
    gülerim amansızca deli desinler varsın
    balık tutmaya adarım kendimi elime tolstoy un semeynoye sçastye*sini alıp
    yürürüm kulağımda kulaklığım frank sinatra eşliğinde
    bir deli gördüğümde susarım dinlerim hikayesini
    bir simitçi gördüğümde tüm simitlerini satın alır fırlatırım martılara
    boğazın iki yakası arasında yüzerim
    bir erkek çocuğuna futbol topu hediye ederim
    bir kemiğe ip bağlayıp köpek yemeye geldiğinde çekerim kıllansın diye
    otobüste yaşlı teyzeye yer verdikten sonra topallarım vicdan azabı duysun diye
    gülerim sonra bir köşeye geçip
    susarım ansızın 24 saat konuşmam rekorum olur
    askerde komutanıma parmak atarım varsın namım yürüsün
    çiçek bakarım balkonumda
    seni seviyorum yazarım bilmediğim apartmanların önüne bi kaç kız sevinsin diye
    hatta abartıp yağmurda o apartmanın önünde otururum merak edip bakan güzel kıza ilan-ı aşk ederim fütursuzca
    kur an kursuna gider hebe lube diye dalga geçer kaçarım
    kendi çapımda bi dövüş klübü kurarım kuralların olmadığı
    sokakta top oynayan çocukların topunu alıp bahçeye atarım
    ip atlayan kızların iplerini keserim
    lost izlemem küçük bir adaya gider hergün balık ve meyve yiyerek yaşamaya çalışırım ishal olmak pahasına
    ömer üründül le fotoğraf çektiririm çaktırmadan kulak yaparım ite
    bişe sölicem diyip vuvuzella çalarım kulağına tekme atıp kaçarım poposuna
    24 saat uyurum yataktan hiç kalkmadan...
    2 ...
  19. © 2025 uludağ sözlük