birlik ve beraberliğe vurgu yaparak milli duygulara tavan yaptıran reklamdır. sabancı'dan bu tür reklamların devamı da gelir umarım. ülkece gakkoşun, dadaşın, yoldaşın, kızanın, benanın, hepimizin cumhuriyet'e ihtiyacı var.
içimde kocaman acılar var, içimde - kocaman yangınlar... yokluğuna nasıl alışır insan öğretmedin çünkü, çünkü öyle güzel sevdin ki beni, kirpiklerimden öperek, avuç içlerimden, yüreğimin en dibinden,hic gitmezsin sandım ben. Hiç alıştırmadım kendimi sensiz bir sabaha. Hiç içinde senin olmadığın bir hayal kurmadım. Nasıl uyunur sensiz bilmem mesela. Ne kadar sürer bu acı bilmem... buluşur muyuz tekrardan bilmem. Nasıl anlatılır bir çocuğa yokluğun - bilmem! Bildiğim tek şey var, umutlarımı da astın kendinle. Yarınlarımı, hayallerimi, gözlerimi astın. Üşüme sen diye o toprağın altında, her gün yalvarıyorum tanrı'ya. Belki kabul olmuyordur duam diye, örtmüyorum üstümü ben burada. Ve bil sevgilim - adını kaziyorum bulduğum her boş duvara... hakkım helâl - sonuna kadar. Duvarların da hakkı helâl - bana kızma.
intihar... kendi yaşamına kendi isteği ile son verme... ölürken bile sadece kendini düşünme, hiçlik hissi, kaybolmuşluk, çözüm üretme yollarında sıkıntı, vazgeçiş, umursanmadığını hissetme, kendi varlığının değerli olduguna inanmayıp, başkalarının ilgi ve sevgisini kazanmaya çalışırken duvara toslama... bencillik, dik alası hatta bencilliğin...
Bak dostum, benim kocam intihar etti. Geride biri 7 yaşında biri 9 aylık iki çocuk, iki can, iki küçücük kız bıraktı. Ben kendimi saymiyorum bile, ailesini, arkadaşlarını, enstrümanlarını, sahneyi, alkışları, hayran hayran bakan gözleri, yıllarımı, sevgimi, dırdırlarımı da saymiyorum. insan bu kadar çok sevilip, bu kadar yalnız niye hisseder kendini? O ipe astığı kendi değil, bütün sevenleri aslında bunu nasıl bilmez? Nasıl bu kadar acımasız davranır insan geride kalanlara?
Yani işte, bu soruları sen istediğin kadar sor kendine, etrafına, yaşamaya devam edenlere, etmek zorunda kalanlara... bulamazsın cevap. Anlayamazsın, anlamayacak anlatamayacaksin. içindeki kocaman yangınla başa çıkamayacak, bir daha asla kendin gibi olamayacak, bir kez olsun onunla güldüğün gibi gulemeyeceksin. Yazacak çok şeyin olacak, yazamayacaksin. O yüzden çok da merak etme.
içim yemen çölü gibi, cayır cayır yanıyor... burada olsan şimdi, sana kızgınlığımdan arayıp hal hatır sorar mıydım? bilmiyorum. bilmediğim, çözemediğim, öğrenemediğim bir sürü şey var, öğretmediğin. yokluğuna nasıl alışılır öğretmedin mesela? ya da bağrına nasıl basar bir baba bir evladı? yine de - her şeye rağmen - engelleyemediğim, engel olmak da istemediğim bu acı, boğazımda kalacak, kalsın. varsın bir de böyle yansın canım, var bir de böyle acıt içimi. zaten umurumda bile değil çektiğim acının biçimi. sen şimdi, gittiğin yerde rahat uyu. rabbim merhametini esirgemesin, nur dolsun kabrin. ben seni hep sevdim.
baba! günün kutlu olsun.
hayata dair fazla umut besliyorum ben. bugün anladım. peki neden bugün? şöyle ki hesaplarıma göre 1900 tl yatması gereken maaş 200 tl yattı. tamam matematiğim her zaman çok kötü idi ama fibonecci sayıları ile mi hesap yaptım nedir, aradaki farkı bulamıyorum. (fibonecci sayısı dedim ama o neydi la? ) neyse, bu arada da sevgili patronum, matematiğim kötü olabilir belki de türkçemin güzelliğine laf söyletmem. o yüzden sayın validenize bol selamlar, saygılar, esenlikler iletin efendim benden. en içten(!) dileklerimle...
baba! dur yapma...
baba!! anneme vurma!
baba! lütfen küfretme, bir şey yapmadım ben...
vs.. vs.. vs..
geçen 26 senem bu cümleler ile doluydu. neden dünyaya geldiğimi, gecenin bilmem kaçında uykularımdan ağlayarak neden uyandığımı, şiddetli (gerçek anlamı ile) geçen kavgalar sonucu sabahları okula şiş gözlerle gittiğimi, elim yüzüm patlak olduğu için sırf sakarlığımdan(!) kafamı gözümü kapılara neden çarptığımı çok sorguladım. kız evladına senelerce orospu diye haykıran şizofren bir babanın çocuğuyum ben, bir kere sevilme hissi yaşamamış, bir kere saçları okşanmamış, 18 yaşında evden elinde bir tane ufacık valizle kovulmuş, aylarca otobüs duraklarında acaba bugün kime gitsem sorularıyla cebelleşmiş bir kız evladı... boşanmak isteyen, ama çocukları için bu lanet herifi her gün çekmek zorunda hisseden bir annenin, alkolün içinde geçmiş onlarca yılını artık silip atmasını istediğim için şeytan ilan edilmiş, evden kovulduğunda sokaklarda kalmış, orospu çocuğunun teki tarafından tecavüze uğramış bir kız evladı! insanlara olan bütün güvenini yitirmiş, insanları bırak kendine olan bütün özgüvenini yitirmiş bir kız evladı...
hamile kaldığımda ilk hissettiğim duygu annelikten çok acıydı. üstelik çocuğumun babası harika bir adamken. yukarıda yazılan şeylerin birçoğu size fantastik gelebilir, über arabesk gelebilir, imkansız gelebilir ama hepsi yaşandı. kelimelere dökülemeyecek kadar zor şeyler de yaşandı hatta, bunlar şöyle üstten geçilmiş hali. ben bu kadar zor gelmişken bu yaşa, daha kendimi büyütememişken, daha kendim çocuk olmamışken, daha benim saçlarım okşanmamışken, kücücük bir hücrenin karnımdaki sancıyla büyümesini istemediğim için mi katilim ben? oturacak evim dahi yoktu üstelik. oldu - birdenbire, ansızın çıktı geldi o bebek, kazayla... yapamadım - cesaret edemedim, onu derdime ortak edemedim, bu yüzden mi katilim? onu düşündüğüm için mi analık duygusundan yoksunum. bi siktirin gidin!
analık, bakamayacağın bir çocuğu dünyaya getirmekle olmaz.
analık, sırf günaha girmemek için, sırf kendi yanmasın için cehennemde, bir sabinin bütün hayatını mahvetmekle olmaz!
analık, günaha girmemek için doğurup, sokağa atmakla, başkasına satmakla, devlete bırakmakla da olmaz!
ben yapamadım, ben ileride çocuğumun bana gelip anne beni neden doğurdun benim günahım neydi diye hesap sormasını istemedim. ben psikopat dedesi yüzünden annesinin geçirdiği panik atak nöbetlerini, bipolar bozukluğunu, dengesizliklerini görsün istemedim çocuğum. kürtaj oldum. anne olmadım, katil de olmadım ama vicdanını - beynini 2 kuruşa alamayacağınız çocuğunun ömrünü karartan bir ebeveyn de olmadım. hele ki insanlık duygusundan yoksun, örümcek kafalı, dini kişisel menfaatlerine oyuncak eden bir başbakan, başakakan hiç olmadım!!!
3ü 1 arada ise hiç konuşmayalım bu mevzuyu sanısı. entelim, sade kahveyi dantel dantel işlerim, ektüeller oradan gelir gibi saçma sapan bir mevzu. amaaaan ben kahve içene ancak afiyet olsun derim hacı, takılma bunlara.