her şey olacağına varır gerçeğinin bir başka deyişle dile getirilmiş halidir. hakikaten de bir konu üzerinde ne kadar uğraşırsan uğraş, çabalar hayatın olmasına izin verdiği kadarını mümkün kılar. bazen zamana bırakmak en iyisidir. sözün özü; su akar yolunu, yatağını bulur.
Sevgilinizin hayatında siz varken olmasını istemediğiniz insanlar, onun hayatından çıkarsa yersiz bir sevince tutulursunuz, fakat unutmayınız ki belki de o insanlar paçasını o pislikten kurtarmayı başarmış olan şanslı cenahtır. darısı başınıza ...
Garip bir enerjileri vardır boğa burcu erkeklerinin; ancak saçmasapan inatları ve sebepsiz takıntıları sebebiyle uzaktan hoşlardır aman uzakta kalsınlardır. Efendim bu tür; garip bir şekilde seni kendine çeker sonra da hayatı zindan edip, sana çektirir.
yolun sonunda sen vardın ve o yolda yürümek beni mutlu ettiği için
ben sana geliyordum belki de.
aslında senin için yaptım dediğim birçok şey
kendim için yaptıklarımmış.
karşılık beklerken boşuna oyalanmışım affet
ve gecikmiş şefkatlerim sevgilim
ve yine geç kalınmış bir zamandan alelade bir itiraftır sana özrüm.
bir zaaf değilsin çünkü sen,
ben sen özürlüyüm...
kaçak nefesler almayı; kuytularda ciğere dolan izmaritlere borçluyum
kül ettiklerim yalnızca bundan ibarettir; yanarken ben.
akıp giden zamansa bir su gibi içilmiştir kana kana
bir bedene susamış ruhlar tarafından..
gölgeleri gün ışığına sorduğunda sarhoş olmamalı,
yıldızlar bardaktan boşanırken;
susmalı mesela dil,
sevgiler yutkunmalı insan.
bazen hatırladıklarını unutmalı..
kırık bir sandalyenin bacakları tüttüğünde bacadan,
dizelerce adın yanmıyordu kağıtlarda,
sakındığım sayfalara seni gizlemekti en mahrem sırrım,
sana bile anlatamadıklarım bundandı hep.
söz bir martı kanadında başka baharlara göç etmişti;
yazıysa benim yağmurlarımda kalsın istedim..
geçmiş bir günü yaşar gibi umutsuzca-anda-
bir yerde kalmamış bir yerde bırakılmıştı aşk..
terk edeni yok sandık,
sandık ki tarifi yok
öğrenilecek değil hissedilecek duyguları sakındık beslemeye,
parmak uçlarından boşanan bir kan pıhtısı
Kanımca
geri aksa da ulaşamaz bir artıktır;
zehre bulayacağı bir kalp için.
olması gerekenleri hiç hissetmedik
olmazlarıysa hayatla öğrendik yalnız-ca
kızın da şayet ki gönlü varsa bir yerden başlamak gerektiğini fark ettiği andır.bundan sonra sırayı; tatlım çiçeğim böceğim alır ki aşkımda artık ilişki level atlayacaktır. *
boş ağızlarda dolaşmasından pek yana olmadığım dini konuların espirili bir ağızdan çıkmasına vesile olan hurdabaz kişiliktir. [ama adam kendini dinletiyor arkadaş]
aşk hayatını getirdiği ve götürdüğüne göre yaşayan insandır.klişeleştiği üzere bu huy haline getirilecek ve hep tekrarlanacak birşey olmayabilir aslında.malesef bir ilişkiyi bağlayan aşksa da; aşkı bağlayan hiçbir şey yoktur.nedensiz başlayıp nedensiz bitebilir aşk.* bu durumda hayatında biri varken başka birine aşık olunduysa ikisini aynı anda idare etmek gibi açıklanamaz bir duruma düşüp;kendini de düşürmektense o ilişkiyi bitirip kişinin kendi ve yeni yolunu çizmesi başa gelindiğinde pek kabul edilesi bir durum olmasa da mantıken değerlendirildiğinde normal bir durumdur.
yönetici vasfı başta olmak üzere hiçbir vasfa da sahip olmamasından ötürü; başarısız profiller çizmiş ve ülkeyi al aşağı etmiş idareci tipidir.onu idareci yapan zihniyeti eleştirmek icap etmektedir.
(bkz: rte)
(bkz: yeni adaylar da yolda)
eylülle ilgili yazılmış, çizilmiş, söylenmiş ve hali hazırda dinlenmiş o kadar şarkının ardından eylülü bunlarla geçiren insanı ekim olduğunda itinayla bir (bkz: piç) gibi bırakan durumdur.
çocuğun bunu fark ettiği andan itibarenki süreçte silgi, kalemtraş ,kalemucu ve diğer okul gereçleri de kaybolmuşlar arasında yerini alacaktır ki bunun kısa aralıklarla yinelenmesi çocuğun sinirini bozmasının yanı sıra çocuğu eve gittiğinde de ailesi tarafından bir şeyine de sahip çıkamıyorsun her gün başka bir şeyini kaybedip geliyorsun * gibi söylemlere maruz bırakan hemen hemen herkesin de çocukluğunda başına gelmiş olan bir olaydır.hala kayboluşunun akıbeti bilinmeyen o kalemlerinse zamanında okul masraflarını ikiye katladığı * malumunuzca aşikardır.
insanın aklında ne yapsam ne söylesem hatta pardon ne zırvalasam da entry olsa diye bir düşünce oluştuğunda düşünmesiyle(?) yazması arasındaki zaman kaybının fuzuli yere söze dökülmüş hali.
insana kendisini değersiz, onunla yaşadıklarını önemsiz, hayatı da bir o kadar gereksiz,boş hissettiren bir başka olay daha olmasa gerek.hele ki bir de sizinle beraberken ondan iğrenerek bahsedip sonradan onunla ucuzca yaşıyorsa hayatını bazen onu tanımlamak için kelime bile bulamayabilirsiniz.siz çok sevmiş olabilirsiniz hatta belki birbirinizi böyle ayrı noktalarda hiç düşünmemiş de olabilirsiniz ama o günden güne sizi hayatınızdaki mutsuzluğun, güvensizliğin ve daha birçok şeyin başlangıcı olan o hazin sona hazırlamıştır ustaca, adice.bu durum en iyi ihtimalle seven insana beddua ettirmese de mutluluklar da diletmez.kısacası allah'a havale edilmiş bir * modelidir.
bir zamanlar bana ''gözlerim nereye bakarsa baksın; gördüklerimde yalnız sen varsın'' dedirten insanı şu dakika itibariyle aklıma getirmiş, pek de iyi etmemiş durumdur hala her yerde o vardır ve artık olmasındır.
12 eylül referandumunda; içerik ve taslak bazında kitlesel değil bireysel tasarlanmış bir akp (bkz: rte) anayasasına verilecek oydur hatta yüzlerine tokat gibi çarpmasını umduğum en ''hayır''lı oydur.
nazım hikmetin doğu emekçileri komünist üniversitesinde okuduğu yıllar moskovada devrimin ilk yıllarıdır ve nazım burada komünizm ile tanışmış, hayatını bu ideolojiye adamış söylemlerinde de hep bunu vurgulamıştır.ancak türkiyede yazdığı yazılar,şiirler belli zihniyetlerce tepki çekmiş, kanunsuz bulunmuş ve tüm insanlık sonralarda 20. yyın en büyük şairlerinden biri kabul edilen nazım için hukukun edebiyat üzerindeki diktatörlüğüne şahit olmuştur.28 yıl hapsi istenen nazım 12 yıl içerde kaldıktan sonra tabiri caizse harcanacağı endişesine kapılmış ve sovyetler birliğine kaçmıştır.bunu izleyen olaylarda vatandaşlıktan çıkarılacak ve polonya vatandaşı olacaktır.nazım oralarda konferanslar vermiş, eylemlere katılmış ve içinde çığ gibi büyüyen memleket özlemiyle hiç durmadan yazmıştır.bana göre şair, yazar ve fikir adamı olarak nazım; hayatının en verimli zamanlarını orada geçirmiştir.ve 58 yıl sonra vatandaşlığa geri alınan nazım bazı zihniyetlerce vatan haini olarak anılmaktaysa da onlara verilecek en güzel cevap yine 62 yılında kendisinden gelmiştir;
~Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.~