''3 guys, 44 days, 11 countries, 18 flights, 38 thousand miles, an exploding volcano, 2 cameras and almost a terabyte of footage... all to turn 3 ambitious linear concepts based on movement, learning and food ....into 3 beautiful and hopefully compelling short films... ''
şeklinde bir açıklaması olan, dünyayı dolaşan çılgın adamlar olarak da bilinen, 3 ayrı parçadan oluşan kısa film benzeri mükemmel yapımdır.
rick mereki, andrew lees ve tim white adındaki üç genç adamın masraflarını sta travel adlı şirket üstlenmiştir. gerçekten başarılı ve takdir edilesi güzel bir prodüksiyondur efendim.
düğün davetiyesini etkinliğin fotoğraf kısmına koyan, duvara düğün bilgilerini yazan, tanıdığı-tanımadığı önüne gelen herkesi davet eden, duvara yazan yüzlerce insana da üşenmeden ''teşekkür ederiz ablacım, amin'' türü cevaplar yazan hevesli gelin hanımın gerçekleştirdiği gereksiz eylem. evet sözlük, bu bir kurgu değil, tamamıyla gerçek bir olay. bugün görmemle beni dumurdan dumura koşturmuş ve tereddüt etmdeden hayır butonuna bastırmış olan saçmalıklar silsilesi.
bir ortamda ya da konuşmanın ortasında yüzü tuhaf haller alıp gözleri kırışarak kapanan kişinin, peçete ya da elini burnuna doğru götürdükten sonra beklenen eylemi gerçekleştirememenin verdiği rahatsızlıkla sarf ettiği sözdür. ''ayh hapşıramadım'' şeklinde de geçer bazı kaynaklarda. munzip arkadaşlara da ''iyi yaşşa-ma ehehe'' geyiği için malzeme çıkmış bulunmaktadır.*
edit: uludağ sözlük türkçe gönüllüleri topluluğu üyesi olarak bilgi içerikli bu edit'i boynumun borcu bilirim. doğru olan hapşırmaktır. türk dil kurumu imla kılavuzuna'na göre de bu şekildedir.
ertesi gün erken kalkması gereken, işe/okula giden ya da uyku düzeninin bozulmasından şikayetçi olan kişiler için geçerli sorunsaldır. normal yatma saatinden daha erken yatmak gerekir ki bu oldukça zordur, aksi takdirde ise sahura kadar oyalanacak bir şeyler bulunup vakit öldürmek durumunda kalınır. erkenden uyumak da kolay değildir, kim 11'de yatağa gitmek ister ki sözlüğü bırakıp. diğer yandan da sahura kadar uyanık kalmak, bir noktadan sonra sıkıcı gelmeye başlar ve bünye için yorucu olur. sofrayı hazırlayıp ev ahalisini uyandırmak gibi bir görevi de omuzlarına almaktır aynı zamanda. fakat saat 1, 2 sularında uyumak da erkenden sokaklara dökülen davulcular nedeniyle imkansız ve sinir bozucudur. insanı iki arada bir derede bırakan bir çıkmazdır efendim bu..
rüyada hoşlandığın kişiyle olduğunu görmek, istediğin işi yapıyor olmak, istediğin eve/arabaya sahip olmak, dilediğin gibi yaşamaktır. hatta bazen araba çalmak, motorla hız yapmak, sokakta görülen birine kafa göz dalmak, beğenilen bir çocuğa sırnaşmak gibi boyutlara da ulaşabilmektedir. normal şartlarda olmadığı takdirde lucid dreaming denilen bazı tekniklerle gerçekleştirip özgürlüğü damarlarınızda hissetme şansını yakalayabiliyorsunuz. uyandığınızda öncelikle gözlerinizi ovuşturup, başucunuzdaki sudan yudumladıktan sonra ''ne oluyor lan neredeyim ben, bunlar rüya mıydı şimdi'' tepkisini vererek hayata küsmeniz olasılığını da düşünmek lazımdır bir yandan. ama ne olursa olsun oldukça zevkli bir aktivite olduğu gerçeğini değiştiremezsiniz. uyumak fazlasıyla eğlenceli bir hal alıyor bu zevki tattıktan sonra, buna güvenebilirsiniz.
internet erişiminin bulunmadığı bir yerde yaşayan, yatılı okuyan ve yurtta interneti olmayan, ya da bağlantısı kesilmiş ve gelmek bilmemiş olan kişinin içinde bulunduğu; sanki günlerdir su içmiyormuş ya da kimseyi görmüyormuş gibi olan ruh halidir. ''internetsizlik'' zor bir durumdur be sözlük. henüz yeni olduğun ve her gün büyük bir hevesle başına oturduğun sözlüğe yazamazsın, yaşadıklarınla ilgili içini dökemezsin, ve anlatacak kimse bulamazsın bazen. herhangi bir anda aklına gelen sevdiğin o şarkıya ulaşamazsın, dinleyemezsin gönlünce. bir yanın eksikmiş gibi olur hep, zamanla alıştığını ve unuttuğunu sanarsın ama aslında hep aklının bir köşesinde duruyordur..
az önce şahit olduğum, beni benden almış olan eylemdir. hayır, babalar ve genelleyecek olursak erkekler tabi ki ağlayabilir. ama ağladığı film de gönül yarası be sözlük, ona yanıyorum.
--spoiler--
meltem cumbul ''etek sarı'' adlı türküyü söylerken eski kocası olduğunu düşündüğüm bir adam şener şen'e dönüp ''kızım sana emanet'' diyip orada onu vuruyor, ardından baba kişisi ağlamaya başlıyor. kıyamam ya, canım babam. ama ona göre bilin yani, sonradan şaşırmayın diye söylüyorum.*
--spoiler--
basit bir iş gibi görünse de aslında oldukça stresli olan bir eylemdir. nasıl bir bardağa koymanız gerektiğini, suyun sıcaklığının kaç derece olacağını*, küçük bir tepsiyle mi yoksa elle mi getireceğinizi, elle getiriyorsanız altından mı üstünden mi tutacağınızı, misafir tarafından suyun içilmesi sürecince başında mı dikileceğinizi yoksa hayatınıza devam mı edeceğinizi bilemezsiniz. en ufak bir hatada da anne tarafından kaş göz yiyeceğinizi bilirsiniz, bu daha da gergin olmanıza neden olur.
'' açlık o kadar sorun değil ama susuzlukla nasıl baş edeceğiz ki acaba, neyse onun da kolayı bulunur vakti gelince hiç de zor gelmez'' gibi yorumlara sebep olan durumdur. umarız ki denildiği gibi olacak, zorlanmadan ramazan ayını da geçireceğizdir.
herhangi bir tatil yerine geldiğinde pusuya yatıp etrafında ulukardeşlik mensubu bir yazara dair izleri takip eden insandır. etrafında kendine hitap eden bir kesim olmamasından dolayı yalnızlık çekiyordur, bir yazar olsa da muhabbet etsek diye istiyordur. benim de içinde bulunduğum topluluğa mensup bir insandır efendim bu. vallahi arıyor insan bazen, ulukardeşlik candır.
müzik dinlerken mırıldanmanın biraz farklı bir versiyonudur. herhangi bir ses çıkarmaksızın sözler tekrar edilir, şarkının vermiş olduğu hissiyata göre de jest ve mimikler de kontrol edilebilir. aşmış bir parça dinlerken yüz değişik biçimler alacak şekilde ifadeler yapılır, dudaklar kıpırdatılır, opsiyonel olarak mikrofon ya da bir enstrüman efekti verilebilir. kendinden geçmek ile benzer bir durum haline gelebilir.
peşin peşin not: toplum içinde kulaklıkla müzik dinlerken playback benzeri olan bu aktiviteyi yapmanız hoş karşılanmayıp yadırganabilir, panik yapmayınız.
''ama herkes gidiyor, geliyor, yapıyor, ediyor'' hayıflanmalarından sıyrılmaya çalışan anne söylemidir. bir bakıma haklıdır da. herkesin yaptığı şey her zaman en doğru olan mıdır? hayır efendim, hiç de değildir. kişi, kendisini diğer insanlardan soyutlayıp ayrı düşünebilmelidir aslında. sevgili annelerimiz de o anda ona kızsak da bizim için iyi olanı istediği için söyler bunu.
(bkz: o camdan atlasa sen de mi atlayacaksın)*
three days grace'in eylül 2009 çıkışlı albümüdür. harika ritmleri olan çok başarılı şarkılar barındırır, hepsi birbirinden güzeldir.
(bkz: bütün parçaların güzel olduğu albümler)
sözlüğe çok şey katacağını düşündüğüm, three days grace hayranı nesildaş bir yazardır aynı zamanda. yanakları sıkılıp bağıra basılası, dünya tatlısı bir insandır kendisi. ne iyi etmiş de gelmiş, hoşgelmiştir.
(bkz: koştursun efendim sözlükte)
kişinin, ihtiyacı olabilecek bütün bilgilere sahip olduğu büyülü bir dünya olan internete ulaşabileceği sevgili bilgisayarına karşı geliştirdiği sevgi ve güven duygusunun ifadesidir. bilgisayarın başına geçtiğinde zamanın nasıl geçtiğini anlamamak, tarifsiz bir mutluluk yaşamak, belki de günlük yaşantısında kendine bile söyleyemediklerini ifade edebilmek için uygun ortamı yakaladığını bilmektir. içinden ''vaktim olsa da bütün günümü bilgisayarımın başında geçirsem'' diye geçirmektir.
cem yılmaz'ın bir cips reklamında söylemiş olduğu, duyulduğunda tebessüm ettiren cümledir. yanlış hatırlamıyorsam gemiden atıldıklarında söylüyordu bunu. denize/havuza girmekte sorun yaşayan kişiye söylenebilecek beyaz bir yalan olabilir. barındırdığı tezattan da anlaşılabileceği gibi su buz gibidir aslında, ve bilin ki sizi oyuna getirmek amacıyla söylüyor karşı taraf. suya girdiğinizde tir tir titrerken, tırnaklarınız ve dudaklarınız mosmor olmuş halde ''nasıl ama, alışıyorsun değil mi ehe ehe'' gibi bir cümleyle karşılaşacak bile olabilirsiniz. Zamanında epey gülmüştük, hey gidi.
palme yayınevine ait; evrim, ekosistem, genetik, hücre, sistemler ve genel biyoloji hakkında oldukça geniş bilgilere yer veren mükemmel bir biyoloji ansiklopedisidir. biyoloji olimpiyatları için temel kaynak olarak çalıştırılır. 70-80 tl fiyat aralığında satışa sunulmakla beraber üst dönemlerden pazarlık yapılarak ucuz fiyatlara alınabilme opsiyonuna sahiptir. başarılı bir sonuca ulaşmak için en az bir yaz tatili+bir eğitim yılı emek verip hatim etmek gerekmektedir. bir noktadan sonra insanın canından bir parça oluverir, gecenin bir yarısı akla düşüp adına başlık bile açtırır adama.
