belki bir yere kadar götürebilirim umuduyla yardımcı olmak için çırpınan kişi de olabilir bu.
"abiciğim sen şimdi şuradan dümdüz git bak caddeye çıkacaksın, orada karşına çıkan ilk büfeye sor o sana ayrıntılı tarif etsin" der, ne yanlış yollara saptırır ne de "bilmiyorum" deyip kaçmış olmak ister.
Hıdır Aslan'ın mahpusluğu sırasında, idamını beklerken yazdığı şiirlerinden birisidir.
Daha sonra Sevinç Eratalay tarafından bestelenmiş, Dost Kokusu Dost Selamı(1987) ve Devrim Türküleri albümlerinde seslendirilmiştir.
Sağdıcım
Al beni götür gidebildiğince
Bir ulu kavağın ortasına
Küllerimi
Derinliklerine yüreğinin
Sağdıcım
Cehennem otağıdır kurulmuş
Ateşinden kopup geldim
Külüm çıplak
Külüm kefensiz
Külüm tabut içinde
Ve inler inim inim Diyarbekir
Sağdıcım
Mapusunda ateş
Mapusunda ellerim kaldı
Ellerim ateşe direnen
Ateşinde gözlerim
Demir mengeneye sürülmüş
ahım kaldı
Sağdıcım
Ellerinde yüreğim kaldı
Yüreğimde gözlerin
Gözlerimde ateş
ateşe direnen
Sağdıcım
Cehennem bekçisinde
Bir sıkımlık can
Bir sıkımlık kurşunum var sağdıcım
Götür
Götür beni yüreğinin derinliklerine
bir ölümlük daha
Bir vuruşluk da olsa.
behçet aysan öyle güzel anlatmıştır ki istenmeyen ayrılığı, sürgünü, ölümü -ya da nasıl düşünülürse işte- bütün asil, başı dik tutulmuş olan dönülmeyen gitmelere bir ağıt gibidir benim için.
okudukça kalbi acıtır, acıttıkça okunur.