recep tayyip erdoğanın göz boyama amaçlı fakirlerin ( fakir değil onlar sadece recep tayyip erdoğanın açlıktan süründürdüğü insanlar )evine iftara gitmesi.
annem o benim. öyle bi sever ki çocukları, çocuklar kendilerinden geçerler. daha 4-5 yaşlarındayken gittiğim kreş annemin çalıştığı yere yakın bir yerdi. öğle araları sırf çocuk sevgisi yüzünden yemek yemeğe gitmez kreşe gelirdi. daha adımını içeri ilk attığında onu gören ya da sesini duyan çocuklar çil yavrusu gibi dağılırlar, köşe bucak saklanırlardı. annem gidene kadar çoğu çıkmazdı yerinden. bi ben kalırdım ortada masumca annemin yanına giderdim. tabi annem onlar kaçana kadar birini yakalayıverirdi hemen başlardı mıncıklamaya sevmeye. çocuğu bağırta çağırta severdi. sonra bi başkasını yakalardı onu severdi. ötekini bıraktığında ise çocuk neye uğradığını bilemez üstü başı harap olmuş, gözler kaymış, saç baş dağılmış şekilde tuvalete kaçardı. sırf annemin bu huyu yüzünden çocukluğum çok sıkıntılı geçti.
sevgiliyle aynı evde kalmaya başlamak. bi gün televizyon seyrederken sevgilinin elinde tişörtle gelmesi ve bu kimin? diye sorması. o an tişörtün eski sevgiliye ait olduğunu hatırlamak.
- nerden buldun sen onu?
- çamaşır makinesinin içinden çıktı. sana olamayacak kadar büyük bu tişörtün senin makinenin içinde ne işi var?
- yatarken giyiyorum ben onu yahu rahat oluyo. ehehe.
diye cevap vermek. sevgilinin ilginç bakışları eşliğinde içinden eski sevgilinin unutkan olmasına küfretmek. zor kurtuldum elinden.
solak olduğum için hep dışlanmıştım. heryerde yanıma gelip ' sol elinle yemek yersen ya da onu kullanırsan şeytanla işbirliği yapıyorsun demektir ' diyen yobaz insanlar vardı. onlar yüzünden çok korktum sol elimi kullanmak istemedim ama annem ' dinleme sen kimseyi sol elini kullan çok şeker gösteriyo seni ' derdi hep. iyikide dinlememişim. çok büyük bi özellik olmasada farklı hissettiriyor kendimi bana. 13 ağustosumuz kutlu olsun.
ailesi, ebeveynleri, onu yetiştiren insanlar, çocuğa ahlak kurallarını; nasıl davranılacağını öğretmediyse çocuk tabikide gider parkın ortasına da sıçar, yolun ortasına da sıçar. hiç bi suçu yoktur onun. suç başkalarında aranmalıdır.
sıçmaya devam et çocuğum sen. nasıl olsa başkaları da ağzımıza sıçıyor...
bizim mahallede de var bunlardan bir tane. plakası 35 dıc vsvs. lan diyorum ' dıc ' ne. düşündüm düşündüm bulamadım. meğer isimlerinin baş harflerini yaptırmışlar. anne: demet, çocuk: ırmak, baba: cengizhan. ilginç ama anlamlı.
arkadaşlarla toplanıp konsere gidilir. konserde içilir tabi kafalar güzel olur. eve nası geldiğini bilemezsin. ertesi gün iğrenç bi baş ağrısı ve kırmızı gözlerle uyanılır. arkadaş arar facebooku aç hemen diye. açarsın ama gördüklerine inanamazsın. platonik aşkı olduğun çocukla dudak dudağa fotoğraflarınız faceboku süslüyordur...
iki sevgili kavga etmektedirler. kız erkeğin davranışlarını beğenmiyordur.
kız: hep böyle yapıyorsun sen! insan ol azıcık!
erkek: neyim varmış benim, pırlanta gibi adamım ben.
kız: hadi bee ne pırlantası! metal bile olamazsın sen!
ben:??!!??
tıp fakültesinde okumakta olan öğrenciye sınavda şöyle bi soru geldi:
- hastayı hangi yöntemlerle terletirsin?
öğrenci bildiklerini söyledi.
- başka?
belleğini yokladı, anımsadığı başka yöntemleri de anlattı.
- başka?
ter içinde kalan öğrenci:
- bütün bu yöntemlerden sonuç alınmazsa, buraya getirir, huzurunuzda sınava sokarım...