insan gerçekten bir anı bir anını tutmayan bir varlık.
Bir gün kendini sebepsizce çok iyi ve mutlu hissediyor. Sanki başına felaket gelse bile bunu kaldırabilecek gibi. Herkese her şeye karşı güçlü olabilecek gibi.
Ama bir gün geliyor kendini o kadar zayıf hissediyor ki hiçbir şey yapmak, konuşmak, hareket bile etmek istemiyor. Sanki tüm dünyadaki dertler toplanmış o günü bulmuş gibi. herkese ve her şeye karşı garip bir öfke hissediyor.
işte böyle anlarda hayat gerçekten dayanılmaz oluyor. Ne yönde gideceği belli olmayan, nasıl hissedeceğini bilemeyen bir varlığa dönüşüyor insan.
Eğer kadının maddi gücü yoksa kendi evinde hizmetçi durumuna düşüyor.
Erkek ne derse o olur. Kadının düşüncesini bile sormadan her şey hakkında karar alıcı konumda erkek vardır.
Eşitlik eşitlik diyorsunuz ya. Lafta hep. Bir erkek kendinden düşük biriyle evlendiyse o evlilik içinde kadın her zaman ikinci plandadır. Saygı yoktur, empati yoktur, sağlıklı ilişki yoktur.
Kadın her zaman erkeğin kölesi durumundadır. Hep fedakar olmak durumundadır çünkü evindeki huzuru böyle sağlayacağını düşünür.
Hep sabretmelidir. Yoksa yuvası dağılacaktır.
Çünkü kadınlar duygusal yaratıklar. Hep duyguları ön planda. En son mantık konuştuğu zaman da ortada ilişki felan kalmıyor.
Oda nasıl da kararmış ve sen bu alacakaranlıkta bana ne kadar uzaksın!
Yüzünün olduğunu tahmin ettiğim yerde cılız, aydınlık bir pırıltı görüyorum yalnızca ve gülümsüyor musun yoksa hüzünlü müsün bilmiyorum.
Gülümsüyorsan, pek tanımadığım insanlar hakkında tuhaf olaylar uydurduğum, yazgılar hayal ettiğim ve sonra onları bir şey olmamış gibi yeniden yaşamlarına, dünyaya geri kaydırdığım içindir.
Yoksa aşkın yanından geçip giden ve bu tatlı düş bahçesinde geçirdiği bir saat içinde kendini ebediyen kaybeden bu oğlan yüzünden hüzünlendin mi?
Nefret etmiyorum sadece beğenmediğimi söyleyebilirim. Törpülemeye çalışıyorum o yüzden.
insanlara tepki vermem gereken yerde tepkimi gösteremiyorum. Tabi bunlar birikiyor birikiyor ve patlıyor.
Sanki kin tutuyormuşum gibi oluyor.
Aslında kindar biri değilim ama içindekilerimi yansıtamayınca öyle gözüküyorum.
insan olmadığı bir şey yüzünden de suçlanınca kötü hissediyor.
Çocuk sahibi olmak özen isteyen bir iştir.
Kolay değil. Bir insanı kendine yetebilen, özgüvenli, empati yapabilen, saygılı, konuşmasını kalkmasını bilen, kişilikli bir birey haline getirmek zaman alır.
Ona nasıl davranırsanız çocuk bilişsel, duygusal, sosyal açıdan onu örnek alarak devam eder. Paylaşmayı, özlemeyi, sevmeyi, küçük şeylerle bile mutlu olabileceğini öğretin.
Çocuğunuzu başı boş bırakamazsınız.
Yanında yüksek sesle konuşamazsınız.
Kavga edemezsiniz.
Uygun olmayan sözcükler, davranışlarda bulunamazsınız.
Onunla iddialaşıp, üstünlük taslayamazsınız.
Baskı altına alamazsınız. Baskı altında büyüyen çocuklar kendilerini gerçekleştiremezler ve onları büyük bir çaresizlik içine atarsınız.
Bütün bunları yapmayın ki insanlığa sağlıklı bir birey yetiştirebilin.
Bazen neden ben diyorum.
Bunları illa yaşamam mı gerekiyor?
Bana ne yararı var?
Başkası yaşayamaz mıydı?
Her şeyi ben yaşıyorum ama keyfine başkaları bakmak zorunda mı?
Adalet bunun neresinde.
Bu hayat acı çekmekten başka ne veriyor insana?
Böyle insanları aynı şekilde Cezalandır bakalım bir daha yaparlar mı!
En ağır cezayı alır umarım.
Bu mahlukata insan bile demek büyük ayıp.
Hayvanların hakları daha ne kadar korunmayacak?
Bu durum böyle giderse daha niceleriyle karşılarız..
Kadın, çocuk, hayvan demeden.
Çünkü bunun bir ileri seviyesi insandır.