Bizler ne zaman troll başlıklarına sert tepkiler versek tribünlere oynamakla suçlandık.
Ne zaman trollere karşı çıksak onlara cevap entryleri yazsak trollü amacına ulaştırmakla itham edildik.
Öyle ki bu iş artık "onlar da camide içki içtiler" boyutuna geldi.
Bu başlattığım kampanya ile troll başlıklarına uzun entryler girmek yerine sadece
--spoiler-- #direnuludağsözlük
--spoiler--
yazıyoruz. Böylece hem tek bir ses tek bir nefesten tepkimizi belirteceğiz. Hem bu entrylerimiz moderasyonun incelemesine takılacağı için kalabalığımız farkedilecek hem de trollümüz istediği neticeyi elde edememiş olacak.
Hadi Uludağ Sözlük, bu sözlük senin, bu format senin, formatına sahip çık.
Aşağıdaki resimde göründüğü üzere olan durumdur. Hayır ben mi çok karışık konuşuyorum yoksa benzer ruh halleri benzer tepkiler mi vermeye yol açıyor anlamış değilim.
uludağ sözlük ayaklanması ekseninde karması eksi yüzün altına düşen yazarların sistem tarafından otomatik olarak çaylağa çevrilmesi bu sayede moderasyonumuzun da şikayetçi olduğu "her troll ile tek tek uğraşma" yükünün omuzlarından kaldırılması ve hem moderasyonun hem de biz yazarların rahat bir nefes almasını sağlayacak kampanyadır.
kampanyanın destek görmesi halinde destek veren her yazarın moderasyona bir derdim var butonu ile her yazarın tek tek bu entryi mesajlamasını isteyeceğim de kampanyadır ayrıca.
Stad atmosferinin bir dev ekran vasıtasıyla olsa da yaşanabileceği taraftarla kaynaşılabilecek mekanlardır.
En babaları gerek stada olan yakınlıkları gerekse Bursaspor taraftarının uğrak mekanı olmaları hasebiyle Kültürpark içindeki Vitamin, Orman, Özgen gibi çay bahçeleridir.
Şimdi ben buradan; Türk Milletinin yüzde altmışı aptaldır sözüne sarılmış, bu sözü düstur edinmiş ve bu sözün gölgesinde Atatürkçülük oynayanlara seslenmek istiyorum!
Sizler; kendi halkından utanan, kendi halkını hor gören ve taklitçi batıyı medeniyetin beşiği sanan, teknolojik ilerlemeyi medeniyet zanneden ve medeniyeti de AB-D sanan; zavallı, ahmak, kompleksli, seksen üniversite okumuş olsa da cahilliğin deminde yuvalanan ve küresel tuzaklara en kolay düşenlersiniz.. evet sizler! Asıl aptal sizlersiniz! Kırk tane yabancı dil bilseniz de, üst düzey yönetici olsanız da, hafta sonları Şanzelizede kahve içip hafta başları Çeşmede yıkansanız da; kirlerinizden arınamayacak kadar kokuşmuş ve gökdelenlerin en tepesinden seyrederken âlemi, çıktığınız deliği unutacak kadar sefilsiniz ve sefilliğinizle; güyâ halkı beğenmezsiniz!
Ay şekerim, halk yine gitti bunlara oy verdi, Ya mîrim, halkımız çok cahil; iki paket makarnaya memleketi sattı
Be sevgili, hadi senin mantığınla hareket edelim; diyelim ki, iki paket makarnaya oyunu sattı bu halk!..
Açlıkla kimse terbiye edilmez!.. cehâlet, imtihana tâbî tutulamaz!..
Ve dolayısıyla tüm her şeyden soyutlanmış, mahrum bırakılmış, din adı altında bezirgânlarca kuşatılmış ve tüm bunlara rağmen açlık ve sefaletle mükâfatlandırılmış bir halkı sorgulamak ve ondan hesap sormak ve onu aşağılamak ne kadar âdil!.. Ve ne kadar kolay değil mi; tüm bu çarpık düzenin faturasını; kunduracı Salihe, terzi Kemale ve çaycı Rafete kesmek ve beğenmemek ve küçümsemek!
Toplumdaki tüm bireyler halkı temsil eder; ancak sıra aşağılanmaya geldiği zaman yukarıda bahsettiklerim mevzûya bahis olurlar..
Terzi Kemali beğenmeyenler, tekstil devi Rükneddinin yanında müdürlük yapmaktan ve geçimini ondan sağlamaktan gocunmazlar ama..!
Çaycı Rafeti beğenmeyenler ve adam yerine koymayanlar, tröst sallama çay firmasının bölge müdürlüğünü yaparken gocunmazlar ve dolar üzerinden para almaktan da şikayetçi olmazlar ama..!
Halkın yüzde altmışı aptalmış! Peki sen nesin!.. Halen daha mevzûyu AKPden ibaret sanan ve tehlikeyi fark etmemekle suçladığın halkın dışında kalan sen! Sen ne kadar farkındasın tehlikenin! Ya da, gerçekten tehlikenin farkında mısın!..
Sana tehlikenin farkında mısın diyenlerin aslında tehlikenin ta kendisi olduğunu biliyor musun! O cümleyi kuranların arkasında kimlerin olduğunu biliyor musun!..
Bana farkında olduğun bir şey söyle.. Uzaydan bahset meselâ, Darwin falan ekle, güneşten milyon kat büyük yıldızlardan bahset, anti madde de, kuars de, ne bileyim, anlat bir şeyler.. Feng şui de, Hindistan, Nepal, Tibete gittim de.. Oryantalizmden bahset kendini dışında tutarak, batı de, Rönesans de, ne bileyim mesela; Pragın köprülerinden bahset, Venedik de, Vivaldinin dört mevsiminden gir, Suç ve Cezadan çık mesela.. Heykel, resim, müzik de, Nihilizme yakınım de ve ancak henüz gelişimimi tamamlamadım de.. Gotik de, barok de, sürrealistim ama realist yanlarım da yok değil hani de.. Son okuduğun değil ama son etkilendiğin kitaptan bahset mesela, meselâ etkilenmediğin bir kitap oldu mu, olduysa yerli yazar mı, yoksa yabancı mıydı; dur tahmin edeyim yerliydi değil mi; tabi ya, sen etkilensen etkilensen yabancıdan etkilenirsin; çünkü sen kendine yabancıydın değil mi!..
Sana bir soru; altı oku sayabilir misin?.. Laiklik..
Güzel.. Sonra?..
, ,
Anlaşıldı! Peki ben sayayım, sen her biri hakkında fikrini söyle..
Devletçilik Efendim, duyamadım.. Ha anladım, yeni dünya düzenine ters, diyorsun.. eyvallah..
Halkçılık Güzel, diyorsun, kısa ve net..
Devrimcilik Çav bella çaldığında yumruğunu havaya kaldırıyorsun.. O da güzel, sen bayağı devrimcisin anlaşılan..! Peki bu parçanın hikayesini biliyor musun ya da ne anlattığını? herhalde diyorsun, biliyorsun anladım.. Öz güvenin her halinden belli..
Cumhuriyetçilik iyi bişey diyorsun.. Sanırım benim bildiğimi sanarak açmıyorsun.. o da yerinde..
Milliyetçilik kem küm.. anladım..
Laiklik Efendim şimdi laiklik dediğimiz zaman, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerekliliğinin ne denli önemli olduğu vurgusunu yapmadan geçemeyeceğim. Öncelikle dur bir nefes al hele; anladık, çok dolusun bu konuda..
Evet laiklik ya da laik düşünce, gerçekten Cumhuriyetimizin olmazsa olmazı bir ilkedir! Laik yapı olmadan insan hak ve özgürlüklerinden bahsetmek imkânsızdır.. Burada hem fikiriz; ancak a benim avanak arızalı yeni yetme düzen Atatürkçüm, diğerleri olmadan tek başına o da bir işe yaramaz; halâ anlayamadın mı? Halâ, tam bağımsızlık dururken neden illâ da Türkiye laiktir, laik kalacaktır diye bağırtanların peşinden gitmektesin! Tam bağımsızlık olmadan laikliğin bir işe yaramayacağını anlatan olmadı mı? Hadi olmadı diyelim, bari bundan sonra aklını başına al ve tam bağımsızlık tan öte bir değer olmadığını anla ve mümkünse arkadaşlarına da anlat..
Her zaman dediğim gibi; altı ok, altısı birden ok!.. Biri eksik Ya hepsine birden sahip çıkacaksın ya da Atatürkçüyüm edalarıyla ortalıkta fink atmayacaksın!ız!..
Halk, dünyanın her yerinde cahil bırakılır; bu, devlet sömürü düzeninin bir parçasıdır; aksi halde gücü elinde bulunduranlar iktidarlarını sağlamlaştıramaz ve devamlı egemenlik kuramazlar. Bundan sebeptir ki, halk katmanlarının büyük çoğunluğu gelir dağılımından ve dolayısıyla eğitim ve sağlık hizmetlerinden eşit paya sahip değildir! Kapitalizmin tetikçiliğini üstlenen bugünkü demokrasi anlayışı, özelleştirme adı altında tüm dünyada aynı taktik tuzağı uygulamakta ve halkın belirgin bir çoğunluğu sistemin içine entegre edilen din ve benzeri yapılarca tutsak edilmekte ve zoraki cahil bırakılmaktadır! Burada bahsettiğim din olgusu, erki elinde bulunduranların dayattığı olgudur; dinlerin gerçekliği veya gerçek dışılığı tartışması konumuzun dışındadır! illâ da fikrimi sormak isterseniz; bana göre insan isterse omlet yaptığı yumurtaya bile tapabilir ve bu da kimseyi ilgilendirmez! inanmak ya da inanmamak, kişileri birbirinden üstün ya da aşağı kılmaz; sadece büyük tezgahın gözden kaçırılması için iktidarlarca kullanılan tuzaklardan biri olduğu açık ve nettir!..
Halk, dünyanın her yerinde cahil bırakılır, dedik ve sebeplerini açıkladık. işte bu yüzden okumanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor; ancak bugün batı toplumlarında bizden çok fazla olan okuma alışkanlığının artık taciz edildiği bir gerçektir. Taciz dememdeki gaye, kişilerin çok satanlar aldatmacasına esir edilerek belli düşünsel eğilimlere yönlendirilmesidir. Aynı tezgah bizde de uygulanmaktadır ve buna en güzel örnek, yakın zamanda -17-25 Kasım- TÜYAP Kitap Fuarında açıkça görülmüştür.
Kemalist düşüncenin önde gelen ismi olan ve halk katmanlarının pek çoğundan saygı gören Banu Avarın söyleşi saati, kendisine haber verilmeden değiştirilmiş ve sonrasında da lütfen on beş metrekarelik bir oda tahsis edilmiştir. Ve sandalye tepesine çıkan Banu Avar, tüm olumsuzluklara rağmen, söyleşisini yine de gerçekleştirmiştir. Bu tavır Banu Avarın şahsına değil onun takipçilerine ve okurlarına verilmekte olan bir mesaj taşıyordu ve bu mesaj; sistemin dışında kalanlar halk tabanından ne kadar ilgi görse de sistemin araçlarını kullananlarca göz ardı edilebilir!di!.. Günlük hayatından absürt esintileri yazan bir kadının imza gününü sayfalarca haber yapan yazılı ve görsel medya, Banu Avardan tek bir satır bile bahsetmemiştir..
Ve işte bu sistemin dünya çapında birbirine zincirleme bağlanmış olan yapısal birlikteliği, dünyanın her yerinde sistemden nemalananları baş tacı ederken, gerçek değerleri halkın gözünden ve algısından kaçırmak için hep aynı yönteme başvurur. Yani kimin ve neyin okunacağına da onlar karar verir!..
Sistem size top on diye dayatıyorsa biliniz ki, olsa-olsa pop on, daha da ilerisi bir harf değişikliğine bakar! BOP-on!.. işte batıdaki okuma oranının yüksekliği, işgalleri ve haksızlıkları bu yüzden engelleyememektedir. Çünkü tüm dünya edebiyatı, Pamuk ve Şafak gibilerinin egemenliğine girmiştir ve sabahtan akşama nefes alınmaksızın okunsalar dahî, bi b.. değişmeyeceği âşikârdır! Burada nicelik değil nitelik önemlidir; çok okumak değil doğruyu okumak, doğru bilgiye ulaşmak hedeflenmelidir ve bu hedefi size kimse göstermez; her insan hedefi kendi yetileri doğrultusunda bulmak ve etrafına yaymak mecburiyetindedir.
Bilmem ne Medyanın pompaladığı, öne çıkardığı bir kitaptan, düşünceden ya da anlayıştan kime ne fayda gelir; çarpık düzenden beslenenlerin tavsiyesiyle insanlığın ya da özgür düşüncenin gelişmesi düşünülebilir mi! Çarpık düzenden nemalananların düzenin değişmesi gibi bir kaygıları olur mu! işte bu sömürü düzeninin dayattığı sözde eserleri okuyanların kendi halkını beğenmeyişi ondandır ve ondandır kendilerini halktan ayrı görme ve kendini beğenmişlikleri! işte asıl aptal bunlardır; zîrâ düzenin efendilerince yetiştirilip düzenin devamı için kıçlarını yırtarlar ve akıllarınca da sosyal sorumluluk projeleriyle yine düzene hizmet ederler ve ancak bundan haberdar değildirler; çünkü asıl kandırılan ve kullanılan onlardır; çünkü önde giden aptal onlardır!..
Sistem, eğitimi ve sağlığı özelleştirerek artık insanoğlunun tüm geleceğine el koymuştur! Üniversitelerde düşün adamları değil, görev adamları yetiştirilmekte, para mefhumu tüm değerlerin üzerine konulmaktadır! Tüm insanî değerler bir şekilde din düşüncesine tahvil edilmekte ve dolayısıyla tüm dünya çapında sunî bir çatışma ortamı her daim ayakta tutulmaktadır. Darwinist düşüncenin egemenliğine sokulan bilim ile hurâfelerin egemenliğinde yol alan din bir şekilde halk katmanları kışkırtılarak çatıştırılmakta ve bu çatışma ortamında hesaplanmış bir kaos ortamına gidiş körüklenmektedir. Bugünkü paylaşım savaşında her ne kadar altın-petrol ve diğer enerji kaynakları öne çıkarılmış olsa da arka planda yatan karanlık bir inanışın kutsal topraklar mitinin yattığı yadsınamaz bir gerçektir. Ve her ne hikmetse dine karşı bazı saldırı mekanizmalarının arkasında yatan yine bu mite hizmet edenlerdir, bu ise insan aklının sınırlarını zorlayan çok daha büyük bir planın olduğunun kanıtı gibidir! Bu plan ne olabilir?.. işte tüm bu yaşananların veya yaşatılmak istenenlerin çok daha derinlerine indiğinizde.. ki şimdi inmeyelim, çıkamayabiliriz!..
işte bu sebepten dolayı insanlık bir şekilde birleşmelidir ve bu birleşme yeni dünya düzeni olarak değil, aksi yönde ve ivedilikle yapılmalıdır; zîrâ birileri zafere yakın olduklarının düşüncesi içindedir ve bu birileri, aydınlığı temsil etmemektedir!
Aydınlığın ve karanlığın savaşı, ilk günden bugüne devam ediyor; siz adına din deyiverin, başka bir şey deyin; birileri tanrı yoktur desin, olamaz desin; kısaca var veya yok deyin, değişen bir şey olmayacaktır! Bir plan var ve işliyor ve bu işleyiş insanlığın lehine bir durum yaratmayacaktır; ve bu evrenselliğin içinde kendi yerelliğimizle bakarsak tüm bu olup-bitenlere; Türk unsurunun aslında neden hedef tahtası olduğunu çok daha iyi kavrayabileceğiz!..
Halkı içine katmadığınız ya da halktan teveccüh görmeyen hiçbir düşünce, toplumlar tarihinde başarılı olmamıştır, olamaz da; işte bu sebepten ve acilen, diğerlerine göre daha çok şey bildiğini sananlar ya da gerçekten bilenler bu bilgilerini halkla paylaşmalı ve bu paylaşımı bireylerin algı kapasitesini gözeterek yapmalıdır. Çocuklar yetiştirilirken para ve kariyerin her şey demek olmadığı ve asıl değerin özgür düşünce ve özgür birey olma fikrinin olduğu anlatmalı; en azından gelecek nesillerin değer kaybının önüne geçilmelidir. Bugün baba ve anne olanların en öncelikli görevi; küresel sermayeye değil; insanlık olgusuna sahip çıkan bireyler yetiştirmektir, milliyetleri ve kimlikleri her ne olursa olsun..Yaratılmaya çalışılan kaos, yine kimlikleri ve milliyetleri gözetmeyecektir; birileri hariç!..
Acaba bunlar kim!?..
Bankaların, sigorta firmalarının, fabrikaların, sinema sektörünün, medyanın ve daha pek çok küresel gücün sahipleri kimler ise; işte bunlar, onlardır ve onlar iSRAiLin yaratıcılarıdırlar; içeride ve dışarıda ve tüm dünyada!..
Ve israil, karanlığın egemenliğine oynayanların posta adresidir; postacı AB-Ddir ve içimizden birileri de yetmiş yıldır o posta adresini kullanmaktadır; yoksa bugün APO denen soysuzun affı gündeme gelebilir miydi?..
Yoksa Tayyip Erdoğan denen zât; bugün bu denli pervâsız olabilir miydi!.. Bugüne değin Atatürkçü(!) olarak bilinen tüm yapı ve kişiler, aslında bir büyük ihanetin piyonları olarak görev almışlardır; aksi halde Kemalist Düşünce bu kadar aşağılanabilir miydi?.. Tuzak buradaydı ve aynı tuzağın içine çekilmeye çalışılmaktayız ve bu yüzden okuyun, okumayanlara anlatın; insanları iteleyerek değil kazanarak mücadele edin; AKP gittiğinde her şeyin düzeleceğini sanan avanaklardan olmayın; çünkü bu bir sistemdir ve birileri gelip-gider Son yetmiş yıllık bir sürecin doğurduğu bir olgudur AKP, işi bittiğinde defteri dürülecektir ve yakındır!..
Hedef, piyonlar değil, şah olmalıdır; siz bakmayın Tayyipin kendisini padişah zannetmesine; cia-mossadın bir gecelik operasyonuyla sabah dışarıya adımını atamayacak hale gelir ve bunun farkında Dün onu yere göğe sığdıramayan medya, bir anda wanted pozisyonuna sokabilir; işte sizin burada dikkat etmeniz gereken unsur, Tayyipin ipi çekilirken yine o malum medyaca kimin öne çıkarılacağıdır!. işte yeni tehlike orada vücut bulacaktır ve bu sefer size Atatürkçü diye yutturulabilir, burada uyanık olmak sizin-bizim görevimiz! Bu medya, o posta adresini alenen kullanmaktadır; dincisi olsun, ateisti olsun özgür olanları değil elbette- , hep o posta adresini kullanmaktadır; aklı olan bunu bilir!..
Her düşüncenin onurlu olanı; güzeldir, iyidir, insandan yanadır, ister ateist olun, ister Müslüman, ister Fransız olun, ister Türk; onurunuz yoksa tüm değerler ağırlığınız kadardır!..
Kendi adıma; önce insan olmaktan ve sonrasında Türk olmaktan onur duyuyorum ve bu onur, benim özgürlüğümdür; söz konusu olan özgürlüğümse, önce savaşır ve gerekirse onurluca ölürüm!
hz. ebubekir islâmı kabul ettiğinde zengindi, bütün malını dağıttı, öldüğünde tek kuruş miras bırakmadı. hz. ömer, mekkenin on önemli adamından biriydi, sefirdi, başka şehirlerle görüşme olduğunda onu gönderirlerdi, şimdiki dışişleri bakanlığına denk gelen bir mevki. bu mevkii bıraktı, hicret etti. ilk müslümanların hepsi mallarını mülklerini bıraktılar, hısımlarını akrabalarını bıraktılar, her şeylerini bıraktılar medineye hicret ettiler. şimdikiler harun geldiler karun oldular. kayıkları yoktu gemicik sahibi oldular. arabanın bagajından gofret dağıtmakla bitmiyor iş. kurandaki en ağır sözler statükoyu korumaya çalışan din adamlarına söylenen sözler. statükoyu koruyanlar kim, ebu cehil, ebu süfyan. bugün türkiyede statükoyu koruyanlar kim! hz. ebubekir köleleri azat ederdi, şimdi kölelik yasalarını çıkaranlar kim. bir parça içtihat yetenekleri olsa, bir parça kıyas yapabilseler uykuları kaçar. akpyi soldan eleştirmek işin bir yönü. ama bir de bizim bakanlar kurulunu ilk müslümanlarla mukayese etmek lazım. 15 milyon kişi akpye oy verdi. bir parça müslüman olan adamın uykusu kaçar bu zulümde.
(bkz: emrah serbes)
insanların hoşlandıkları/aşık oldukları kişinin suratına suratına böğürmek isteyip de bunu yapacak göte sahip olmadıkları için içinde patlayan cümleleri facebook yoluyla cümle-i zevata ilan etmeleri böylece biraz olsun rahatlamaları durumudur. bir duygusal patlama alanı olarak amme hizmetidir feysbuk.
9 ağustos 2012 izmir de pkk saldırısının ardından şu gerçek ortaya çıkmıştır: Güneydoğuyu kendine üs seçmiş bir örgüt o coğrafyanın en batısında bir metropole çatışmaya girecek kadar çok sayıda örgüt üyesini sızdırıp o bölgede çifte bombalı profosyonel bir saldırı düzenleyebiliyorsa o memleketin çok büyük istihbarat zaafiyeti var demektir. Son dönemde yaşanan gelişmelere bakıldığında Suriyeli mültecilerin isyan çıkarıp polisi rehin almasından tutun da örgütün yaptığı eylemlere kadar ortaya çıkan tablo Türkiye'nin kendi toprakları içinde olan bitenden bi haber olduğudur. Ergenekon davaları için TSK yıpratılıyor asker demoralize ediliyor bu asker nasıl örgütle mücadele etsin diye bas bas bağıranlar zamanında MiT Kanunu'nda değişiklik yapacak MiT mensuplarına soruşturma açılmasını başbakanın iznine bağlayacak ve dolayısıyla istihbarat teşkilatını güçlendirecek yasa tasarısına tüm güçleriyle karşı çıkmışlardı. Oysa ki ne kadar sağlam bir silahlı kuvvetlere sahip olursan ol savaş sırasında karşı taraf hakkında bilgi edinemiyorsan savaş arenasında sıfırsındır. Hele hele eğer bir gayri nizami harbin içindeysen istihbaratını güçlü tutacaksın bu evrensel geçerliliği olan bir kuraldır. Türkiye'nin ilk dakikadan yapması gereken ne Kandil'i bombalamaktır ne sınır ötesi operasyondur. Önce iç ve dış istihbaratını güçlendireceksin.
Bir sosyal medya hıyarlığıdır. keyfi kelimesindeki i ler ne kadar uzarsa alınan keyfin katsayısının o kadar yüksek olduğunu gösterir. Özellikle tikican metropol kızlarımız çok kullanır bunları. yedikleri her naneyi çok da sikimizdeymiş gibi davul zurnayla ilan etmeye çalışırlar.
For Example: aycan ile finkte moka keyfiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
Özellikle 12 saatten uzun süren yollarda dinlerken insanı tribe sokan şarkılardır.
Gittiğiniz şehir bir iki günlük turistik veya iş amaçlı değil de okumak için iş için veya yerleşmek için küllüm gittiğiniz bir şehirse bu tribin boyu iyiden iyiye büyür.
ilk mezunlarını bu sene vermiş puan olarak bakıldığında ortalamanın biraz altında bir hukuk fakültesidir.
edit: Türkiye'nin 4. büyük kampüsüne sahip Erzurum Üniversitesinde resmen siktir edilmiş fakültedir. Kampüsün en sonuna diktikleri alelade bir apartmanın alt katını turizm ve otelcilik öğrencilerine üst katını da Hukuk öğrencilerine tesis etmişlerdir. Resmen varlık içinde yokluk çektirir.
büdüt: hukuk fakültesi adına yeni ve şık bir binanın inşası başlamıştır. proje bitiş tarihi olarak 2013 sonu görünmektedir. bize yetişir mi Allah kerimdir.
edit piaf: yeni yapılan binaya i.i.b.f. göz dikmiştir bakalım kime kalacak bina.
Girilen entry'nin ardından zall'ın artık bundan daha iyisi yazılamaz bu sözlüğe bundan daha harika bir entry girilemez en iyisi işi zirvede bırakmak deyip sözlüğü kapaması olayıdır.
0531 ile başlayan hatların tamamı yeni en fazla 1 sene içinde alınmış hatlar olduğu için bu hatlarda bir ibnelik olduğunu düşünmektir.
Ya dolandırıcıdır, ya sık sık numara değiştirmek zorunda olan bir yaş tahtadır ya da kendisine daha yeni hat alınmış bir ortaokul bebesidir diye düşünülür.
0531'li hata sahip sözlük yazarı seni tenzih ediyorum biliyorum ki sen en yüce duyguların insanısın.
evladının bileğinde önce bir altın bilezik olsun isteyen grafikerlik mesleğinden ev geçindirilemeyeceğini düşünen aynı zamanda internet alemini de yakından takip eden babanın söylemidir.
laf olsun diye değil gerçekten saçma sapan konuşan kişilere -ki bu kişilerin sen geçsen karşısına önünü ilikler elini sıkar geri dönersin- saçma sapan konuşma be dediği için sevilen karakterdir.
son olayların üzerine böyle bir açıklama yapmak hepsinden önce cesaret gösterisidir. bunlar bu kadar cesareti nereden bulmuşlar kime güveniyorlar onu bir araştırmak lazım.
Bir avuç çapulcunun bir araya gelip kendi kendilerine gelin güvey olmasından öte bir cesaret gösterisi zira bu.
Madımaktaki 33 insanımızın ölümünde sokaklara dökülüp üzüntüsünden(!) cam çerçeve indirdikten 3 gün sonra Başbağlardaki 33 insanımızı unutan;
Ölen kişi ideolojisine uygunsa konuşan değilse susan;
Her terörist cenazesinde bangır bangır yazık onlar da insan diye bağırdıktan hümanist mesajlar saçtıktan sonra hiç bir şehit haberinde tek kelime etmeyenler;
Bir dönem boku çıkmış olan çantamı x'e koyuyorum ve sütyen rengi akımının yeniden vücud almış hali. bu sefer 35 ile 45 arası sayılar yazıyorlar genellikle. ilk seferde bunun ayakkabı numaraları olduğundan emindim ta ki 25 yazan bir kızımızı görene kadar.
Biz erkeklerin önüne dikkat çekebilmek için yeni bir yem atmışlardır.