+Alo.
-Efendim?
+Beni tanıdın mı?
-Hayır.
+iyi düşün.
-Tanıdım.
+Peki kimim ben?
-Kimsin?
+Hani tanımıştın?
-Tanıdım. Ama korkuyorum. Kim
olduğunu kendin söyle.
+Korkmak mı? Neden korkuyorsun?
-Sen olmandan korkuyorum. Sana,
sesine bu kadar yaklaşmışken, seni aptalca birine benzetmiş olma
düşüncesinden korkuyorum.Seni ne kadar çok özlediğimi, hala sana ne kadar çok aşık olduğumu ikimizden başka birisininh öğrenmesinden korkuyorum. Adının, dilimde yanlış telaffuz edilmesinden korkuyorum. Dilimin tutulmasından, dudaklarımın kanamasından,kalbime bir yumruk daha yeme ihtimalimden, kısa bir nasılsın konuşması yapıp, iki dost gibi iyi dileklerle birbirimize tekrar veda etmemizden korkuyorum. Şunu bilmelisin ki; eğer arayan gerçekten sensen,duyduğum ses, iki gece de bir tekrar eden hayalin değilse, yemin ediyorum ki seni hiç bir yere bırakmam. Sesini nefesime kitlerim.Nefesini hücrelerime kapatırım. Eğer sensen, -ki bu ihtimale damarlarımla bağlanmış durumdayım diz kapakçıklarım kanayana dek önünde diz çöker, ikinci bir şans dilerim.Arayan sensen, affederim. Şimdi konuşabilirsin. Soruyorum.
Gerçekten sen misin?
+Davulcu Vedat ben, açık tribünden.
kendisiyle görüşmüşlüğüm vardır.egosu biraz yüksek fakat haketmiyor değil.tiyatro hocasıdır kendisi.sadri alışık kültür merkezinde.tiyatrocu kimliği harikadır kendisinin.
bir aralar bu başlığa satırlar dolusu yazı yazmayı düşünmüştüm. şimdi geriye dönüp baktığımda kendime gülüyorum. değmezsin ki... sonsuz bir suskunluk artık bizden kalan.
Bir gün mutlaka öleceksin!.. Bugün sana akıl verenler o gün mezarına gelecek ve üzerine acele acele toprak serecek Çok iyi bir insandı o! diyecek ve seni bir ıssızda yalnız bırakıp geri dönecekler. Kimse girmeyecek seninle mezara ve hiç kimse senin için bürünmeyecek sonsuz yasa. Sadece sen tutacaksın kendi yasını ki ölenlerin yüzlerce yıldır devam eden matem sessizliği de bundandır zaten. Sen de susacaksın bir gün kendin için ve şaka değil senden başka herkes işine geri dönecek ertesi sabah. Öyleyse tekrar düşün, seni senden daha çok kim sevebilir? O halde nedir bu kaygılarının sebebi? O ne der, bu ne der?.. bundan sana ne Allah aşkına?
ERDAL DEMiRKIRAN (Hayatıma yön veren nadir insanlardan..)
her ne olursa olsun, beğenilsin ya da beğenilmesin, acısını kendi kendine yaşayan, taşıyan bir adam olmayı fazlasıyla başarmıştır. titremesiyle hayatımıza düştüğü, son derece de orijinal olduğu halde krizlerini gelip canlı yayınlarda geçirmedi çünkü bu adam. medya maymunu diye tabir edilen sınıfa girmedi. arada bir aklımıza düşüp de "nerde lan bu" diye sorarken biz, o kendine kapanmış; demek ki. o kadar kapanmış ki, öldüğünde haberdar olduk. tüm kalbimle söylüyorum: allah rahmet eylesin.
yok abi ya aklım almıyo daha 5.dk önce gülüp eğlenirken şimdi bir kıraç şarkısıyla hayatımda tatmadığım acıları yaşatan o şerefisiz aklıma geliyo amk.nasıl bi vücuta sahibim ben böyle hemen duygu değişimi oluyo amk kendimi tanıyamıyorum
aleeeeksss diye bağırmayacak artık ercan taner sesini incelterek. dayıoğlum ikide bir alexin istatistiklerini hatırlatmayacak bana. maç nerde olursa olsun rüştüyü avlayıp mağrur mağrur tribünlere doğru koşmayacak kolunda kaptanlık pazubandı, sırtında on numarasıyla.fenerli arkadaşlara bu maç kesin s.kecez sizi olum dediğimizde içimizden bu alex ne yapar eder bizi s.ker ama hadi hayırlısı gömleğine de iddaya girdik bakalım diyemiycez.gol attıkça adam koşmuyo etmiyo, çelimsiz bişey mına koyum nası tutamıyolar bunu, ben olsam adım attırmam diye kızamayacaz hasedimizden çatlayarak.oğlum büyük oyuncu olsa avrupada oynar geyiği çeviremiyecez.o sol ayağıyla bizim zekamızı aşağıladıkça biz iyice mala bağlayamıyacaz. alexi bir daha izleyemeyeceğiz.ben beşiktaşı seviyorum, futbolu seviyorum.aziz yıldırım,ünal aysal,fikret orman, yıldırım demirören kendilerini allah sanan bu adamları toplasan bi baba hakkı, bi lefter, bi metin oktay ve bi alex etmez.
yerden kalkıp kimsenin boynunu sıkmadığı için mi, kimseye boyun kesme hareketi yapmadığı için mi,ırkçı olmadığı için mi böyle gidiyor kaptan.pislikleri evladı benimseyenler böyle adamları gönderebilecek kudreti buluyorlar ya delirmemek elde değil.
tanım mı; dostoyevski okuyan bir futbolcuydu işte daha ne denir.
--spoiler--
2006 yılının eylül ayıydı, dersaneye başlamıştım. daha önce hiç aşık olmamıştım, 17 yaşındayım, herkes gibiydim işte.. 17 yaşında bir liseli ergen nasıl olursa ben de öyleydim.. ta ki onu görene kadar. lan kızı gördüğümde dizlerim nasıl zangır zangır titredi bilemezsiniz...
dersanenin ilk haftaları yemek yedim sınıfa girdim ki sınıfta sadece o var. gözgöze geldik, yemyeşil gözleri vardı onun, insanın içini ısıtan, rüyalarını süsleyen gözlerdi bunlar.. allah'ın varlığına kanıttı adeta.. arka sıraya oturdum, tam da ayrıntıları hatırlamıyorum ya.. nasıl oldu bilmiyorum ama gittim arkasındaki sıraya oturdum, bana döndü gülümsedi, kulaklığından müzik dinliyordu.. nokia kırmızı tuşlu bir cep telefonu.. radyo özelliği vardı o telefonun.. bana doğru döndü kulaklığın birini bana verdi ama benim müzik falan dinlediğim yoktu.. cesurca gözlerinin içine bakıyordum onun.. saçma sapan sorular da soruyordum.. nerelisiniz dedim, ankara diye cevap verdiğinde aslen nerelisiniz diye sormak gibi mesela.. ama olsun benim cümlelerim ne kadar saçma olursa olsun o an o kadar güzel ve paha biçilmezdi ki... saçların ne kadar güzel dedim ona, kumral up uzun beline kadar gelen saçları vardı... bu kadar uzun olmasına rağmen hiç kırık yok diye devam ettim..
o hafta boyunca başımı yastığa koyduğum her gecem onu düşünerek geçti.. hatta sırf sarılıp uyumak için bir yastık aldım.. işte deli cesareti gittim arkadaşlarından birinden numarasını aldım ve o akşam kıza mesaj attım. amacım kızı bir cafeye çağırıp hislerimi onunla paylaşmaktı. kız yarın işim var deyince gurur yaptım sadece senden hoşlandığımı söylemek istemiştim, işin olduğunu düşünmğüyorum hoşçakal yazdım.. kızda cevap yazdı arkadaş olarak gördüğünü söyledi..
salağın tekiydim lan işte, maldım, öküzdüm, kızlarla nasıl iletişim kurmam gerektiğini bilmiyordum. ama aşıktım, duygularımda samimiydim asla yalan dolan yoktu içimde...
gel zaman git zaman reddedilmenin de etkisiyle daha fazla bağlandım ona... aşıktım sırılsıklam ara sıra mesajlar atıyordum ama her defasında tersliyordu beni..
sonra bunun altında daha fazla kalamayacağımı hissettim.. herkesin taşak konusu olmuştum.. sürekli ağlıyordum, dersane zaten piç çocukların mekanıydı. hele bir ororspu çocuğu vardı benim o kıza yazdığımı bile bile sırf beni gıcık etmek için kıza yazardı. o orospu çocuğunun maymun suratını ölene kadar unutmayacağım..
zaman geçti bunun arkadaşlarından biriyle kanki olmaya çalıştım.. amacım bu yöntemle kızı ayarlamaktı ama gene beceriksiz oldum.. artık bu yükü kaldıramadığımdan 1 ay kadar zaman bıraktım kıza yazmayı.. başka birisiyle çıktığım imajını uyandırdım.. salaklık bu ya buna karşı tepkisini merak ediyordum.. artık dayanamıyordum..
bir gece hiç unutmam 2 tane birayı kafama dikip buna mesaj attım. seni çok seviyorum falan yazdım heralde ne yazdığımı hatırlamıyorum ama cevabı çok net hatırlıyorum. onun için mi başkalarıyla çıkıyorsun ? diye yazmıştı. lan böyle cevabı sikeyim. demekki başkalarıyla çıktığım fikri onu sinirlendirmişti de yalan yaptım da denmezdi ki amk. seni unutmak için yaptım diye salladım.
gel zaman git zaman 2007 yılbaşısı yaklaştı dedim ben buna bir hediye alayım.. lan param da yok haftalar öncesinden para biriktirmeye başladım.. o zaman modaydı iç içe geçen kalp kolyelerden aldım ona.. hediyeyi de verdim, aldı gitti.. birkaç gün sonra bana onu ayarlasın diye kanki olduğum kızdan öğrendim hediyeyi geri vermek istediğini.. bir gün beni cafeye çağırdı hediyeyi de bana iade etti..
şubat ayı gelmişti sanırım arda 1 veya 2 haftalık bir tatil oldu dersanede.. ben tatili bitirdim dersaneye de gitmemeye başladım. siktir ettim her bi siki. lan hayatımın en önemli yılıydı ama ben bana amının kılı kadar değer vermeyen bir kızın peşinden giderek hayatımı sikip atmıştım. o aralar bi dersaneye gittim.. onun askere uğurladığı bir sevgili yaptığını öğrendim.. lan kahroldum.. hayatım boyunca aralıksız bir şekilde bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum.. çok sonra duydum oğlan 21 yaşındaymış.. apaçinin teki falan dediler de belki ben üzülmeyim diye öyle dediler bilmiyorum..
martta dersanemi değiştirdim. sınava girmeye 3.5 ay kalmış ben dersane değiştiriyorum düşünsenize.. ama gittiğim yerde de onun kankilerinden biri vardı. kız bana gıcıklık olsun diye midir nedir sürekli ondan bahsediyor,, ağzından düşürmüyordu.. derken bir gün telefon çaldı onun sevgilisi kıza olan saplantımı öğrenmiş beni sikmeye gelecekmiş.. lan tırstım aq ister istemez ben çocuk karşımdaki 21 lik adam.. beni o civarda bi yere çağırdılar bi güzel zılgıt attılar.. iyi de ben kızı uzun zamandır görmüyordum bile, yılbaşında hediye aldığımı her bi siki anlatmış kız.. dedim senin aq ben ağlaya ağlaya yaşamaya devam ettim.. bir gün msnden bir ileti geldi bi baktım bu.. onları ben göndermedim falan filan yazmış.. o kadar gururum incinmişti ki cevap yazmadım..
sene 2009 oldu kızı ne gördüm ne duydum ama hiç aklımdan çıkmadı o yeşil gözler.. lan ne güzel kızdı öyle.. bir gün msnden bana yazdı selam diye biraz sohbet ettik ama o kadar ben de ona ara sıra yazıyordum falan derken yine beni terslemeye başladı. geçmişte yaşadıklarım 1 yılıma mal olmuştu. şimdi ise üniversite hayatımda aynı şeyleri yaşamak istemediğimden dedim siktir et amına koyum.. bana neler yaptığını bi ben bilirim. bunla uğraşılmaz.. hem ben öyle kız milletini idare edecek yapıda bir adam değilim. fazla iyi niyetliyim ben öyle cinlik falan bilem..
sene 2010 facebook a kaydolduğuu farkettim. yıl boyunca adını yazıp profil fotosuna baktım. os1 çektim, ağladım, düşündüm, aşkın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha tecrğbe ettim. ve bir gün yine profil fotosunun üzerinde ayzan fotoğrafçı adından modellik yapmaya başladığını öğrendim..
sene 2011 halen profil fotosuna bakmaya devam ediyorum, sürekli rüyama giriyor...
--spoiler--
Yıl 1937, Atatürk çok hasta. Doktorlar "kutlamalara gitmeniz intihar" diyor ama o "hayır" diyor. Halkın morali bozulur, kutlamalar olacak ve ben gideceğim...
Kutlamalara katılamamak için bahane üreten UCUBELERE inat 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
--spoiler--
edit:eksileyen arkadaş,gururlandırdın beni çok sağol!
--spoiler--
aslında adı paul
bunlar polat yaptılar, 10 binde koştu milli atletimiz
kenyalı
*
ilhan
ilhan tanui özbilen
asıl adı; william
türkçe bilmediği için ne mutlu türküm diyeneyi kâğıda yazdılar, koşarken kâğıdı düşürdü hani bir şey daha söyleyecektin ilhan dediklerinde, o da orta parmağını havaya kaldırarak meramını anlattı
milli atlet
*
tarık
yani langat aslı
kenyalı milli atletimiz
*
geçiyor çinlilere
masa tenisinde
adı melek olsun dediler
aslında hau mei ling
wang ise küçük bora oldu mu size
sanki büyüğü de varmış gibi olsun diye
*
atıcılık federasyonu başkanı silah sanayicisi sporculara italyan doktorlardan psikolojik destek aldırdı
ki vursunlar
vuramayınca, gençlik ve spor bakanı bir dahaki sefere bütün madalyaları biz alıp gideceğiz diyerek attı
değdi, değmedi ayrı
*
geçiyorum; olimpiyatların baş yönetmeni gençlik ve spor genel müdürüne
konyada kuruyemişçi idi
damat tarafının adamı, genel müdür yaptılar sonra baktılar ki hiç devlet hizmeti yok, atandı ama atanamıyor
eskisi yerinde kaldı
yani atletler ithal, ama yerli genel müdür iki tane
*
ve sonunda
74 milyonluk süper ülke türkiye, madalya sıralamasında etiyopya, küba, belarus, jamaika gibi ülkelerden bile sonra, 30uncu sırada
*
olmadı tabii
atatürk gençliğinin etek boyunu dini esaslara göre hesaplayıp 19 mayıs bayramlarını yasaklayan kafa ile olacağı da yok
sonunda türkiyenin yüzünü biraz olsun, türbana sokamadıkları nur (vanlı), aslı (antalyalı), gamze (eskişehirli) güldürdü
dinci medya, omuzlarını mozaikleştirip sadece kafalarını koydu sayfaya
ki bacakları gözükmesin
sanki bacaksız koştular
*
olimpiyatlarda geri geri koşma dalı niye yok peki?..