ne kadar geniş olursak olalım biz bütün kamillerin hayallerini süsleyen kızdır.
kadın ya da erkek fark etmez karşısındaki insanı etkilemek için çeşitli yollara başvurur insanoğlu. kimisi zenginliğiyle, kimisi dürüstlüğüyle, kimisi de romantikliğiyle etkilemeye çalışır karşı cinsi.
daha önce bir milyar kere konuşulan ve konuşulacak olan bekaret mevzusunda aslında ortada cephe oluşturan iki temel görüş vardır:
ataerkil toplumun baskın erkek tarafı, evlenirken bakire kadın istemeye hakkı olduğunu ve bakire olmayan kadının namuslu olmadığını ve evlenilmeye değmeyecek kadın olduğunu savunur.
ataerkil topluma baş kaldıran, ağırlıklı olarak kadınlardan oluşan cephe ise bunun adaletsizlik olduğunu ve nasıl erkek evlenene kadar sayısız nane yiyebiliyorsa kendilerinin de aynı şekilde aşık oldukları ya da arzuladıkları karşı cinsle birilikte olabileceklerini savunur.
karşısındaki erkeği etkilemek isteyen bakire bir kız için inanılmaz bir ekmek kapısı olur bu cepheler. evet hanım kızımız bakiredir. yemediği nane kalmamış olsa da bakiredir temelde. lakin erkeğin yumuşak karnından öyle bir vurur ki erkek kör olur.
şöyle ki, ilişkinin ilerleyen zamanlarında olay dönüp dolaşıp cinselliğe geldiğinde en etkili forvetini sahaya sürer hanım kızımız.
der ki ''ben bakireyim ve kendimi evleneceğim erkeğe saklıyorum'' ve ekler, ''evleneceğim erkek cinsellik konusunda tecrübeli olmalı yani yaşayacağını yaşamış olmalı. gözü dışarda olmamalı.'' ve ortalık toz duman...film kopar.
er kişi eğer kıza karşı duygusal anlamda bir şeyler hissediyorsa hayranlığı bir kat daha artar. bir şeyler hissetmiyorsa amacı sadece kızı yatağa atmaksa ve başta anlatmaya çalıştığım birinci cepheye mensupsa kendine bile itiraf edemese de bir hayranlık oluşur içten içe. çünkü tıpkı kendisi gibi bu ''hanım kızımız'' da kendisiyle çelişmektedir. ama burda kilit nokta bu değil zaten.
ayştaynın kayıp dölü ''hanım kızımız''ın füzesi bir kez daha hedefini başarıyla vurmuştur.
aldatılmaya mahkumdur belki ilişki devam ettikçe ama olsun kendisine temelden bağlı hatta ilk fırsatta kendisiyle evlenmek isteyen bir erkek daha katmıştır kadrosuna.
samimiyetin ardına sığınarak duygusal ilişkilerde bile pazarlık yapan, tiksindirici sevgilidir.
tıpkı gerçekten deli olan birinin bunun farkında olmaması gibi gerçekten hisselerini ifade etmekte zorlanan biri yani kendi tabiriyle odun olan biri bunun farkında olmaz. olsa bile bunu açıkça ifade edemez.
karşısındaki insan ona değer verdiğine dair şeyler söylediğinde böyle bir argüman sunar kuru odunumuz. bunu söylemesinin altında çok başka nedenler yatar aslında.
öyle bir psikoloji oluşturur ki karşısındakinde bunu söyledikten sonra o andan itibaren kendisine değer veren bu insanla olan ilişkilerinde her şeyden muaf olmuştur adeta.
sen nasıl bir insansın ki sevdiğine olan hislerini ifade edemiyorsun ve üstelik dibine kadar da bunun farkında oluyorsun?
sen nasıl bir egoya sahipsin ki bunu yenemeyip bir de karşı taraftan sevgi ve saygı bekliyorsun?
evet acı ama son zamanlarda bunu daha çok kadınlar yapıyor nedense.
daha öncede dediğim gibi hem sevgili oldukları insana karşı sözde bir muafiyet kazanıyorlar hem de harbi ve namuslu bir insan imajı çiziyorlar bu şekilde. yemeyin bu ayakları.
yüreğiniz acısa da gitmeyi bilin. yoksa bu ilişkide çok canınız yanacak sevgisini ifade etmekten çekinmeyen kardeşlerim.
daha önce yazmışsındır bir ya da daha fazla interaktif sözlükte ve bu daha öncelerde bir çizgin oluşmuştur zamanla istemesen de.
sonra uzun zamandır aklında olan başka bir sözlükde daha yazar olmaya karar vermişsindir.
çaylaklıktan çıktıktan sonra yazmaya başlarsın. ama bir şey kafanı kurcalar.
bu biraz önce bahsettiğim daha öncelerde içinde ukte olmuş bazı şeyler vardır.
mesela doyasıya trollük yapamamışsındır. ya da birinin nick altında liseli ergenler gibi kavga edememişsindir.
bu yabancılama döneminde şeytan dürter bazı bazı. belki de öyle bir kendin olmuşsundur ki çıkamıyorsundur sınırlarından. sokaktaki o kaldırım taşındaki çizginin üstüne basarsan dünyanın sonu gelecekmiş kaygısına eş değer gereksiz bir kaygıdır bu.
şöyle ki kendisini lafın gelişi ''kahve içmeye'' davet eden er kişisini geri çevirmek için sunduğu inanılması zor bahanedir.
sıcağa ek olarak soğuğu da ekleyerek tüm kapıları kapatmıştır. belki de basit bir içecekle yırtamazsın, yemeğe çıkmalıyız mesajı vermektedir kim bilir.