'aaaa uludağ diye bir sözlük vardı değil mi? hatta benim orada hesabımda vardı! ben en iyisi bir girip bakayım, ne var ne yok' diye kendi kendine konuşurken, üç ay aralıklar ile sözlüğe girip bir kaç yorum yazmanın farkındalığına erişmek.
hz. Mehdi ve hz. isa (as) döneminde gerçekleşecek bir müjdedir. Alametlerden anlaşılacağı üzere 15 yıl içinde olması muhtemeldir. (en doğrusunu Allah bilir)
Uludağsözlük başlıkları sıralamasına bakıldığında en az 3-4 başlık konusunun onlara ait olduğunu görebiliriz. genellikle onların açtığı başlık " (bkz: bu başlığı açan ergenlik çağındaki bir ergendir)" şeklinde kendini hemen ele veriyor.
alman bilim adamı albert einstein, "eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır." demişti. Nihayetinde "Türklerin yaptığı o kadar çok soykırım hadisesi vardır" ki bundan dolayı Türklerin arıları planlı bir şekilde asimile ederek soykırıma tabi tuttuğu çok rahatlıkla anlışılabilir. çok yakın zamanda aborjinler; türkler arıları yok etti aynı atalarımızı yokettikleri gibi şeklinde bir demeç verirlerse şaşırmamak lazımdır.
tarikatçıların genel özelliğidir. gündüzleri çok sevdikleri türbeleri ziyaret ederler. çok büyük adam olduğunu söylerler. halbuki hiçbir bilgisi yoktur sadece kulaktan dolma bilgilerdir bunlar. sonra da övünüp hadi beyler diskolara akalım derler.gericidir azizim bunlar. not: türbede yatana bir söz söylenmedi gericiler. bilginize.
geçersiz oydur. şahsım bu yönde bir tercih yapacaktır. zira 12 eylül cunta rejiminin anayasasının değişmesini isteyen biri, yapılacak olan anayasa değişikliği reformunu yeterli bulmamasından dolayı bu yönde tercihini kullanacaktır.
(bkz: aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık)
evrak vagonlara yüklenir. vagonlar sirkeci'den haydarpaşa'ya geçmeyi bekler. allah'tan işler o zaman fazla hızlı yürümüyor. bu arada durumdan haberdar olan bulgar elçisi kağıt hamuruna dönüşecek bu eserleri kurtarmanın peşine düşer. hükümetini ikna eder ve evrakı hükümeti adına satın alır. böylece evrak sirkeci'den sofya'ya gider. belgeler nispeten kurtarılır. nispeten dememin sebebini yeni şafak'taki açıklamada gördüm. meğer evrakın bir kısmı, sirkeci istasyonu'na doğru hareket eden kamyonlardan sultanahmet parkı'nda ortalığa saçılmış. çöpçüler evrakları toplayarak kumkapı'da denize dökmüş. olayın duyulması üzerine meraklı vatandaşlar kumkapı sahillerinde evrak toplamaya başlamış.
bulgarlar tarafından özenle saklanan ve tasnif edilen belgelerin, 1980'lerde ancak mikrofilm olarak türkiye'ye verildiği ve başbakanlık devlet arşivleri osmanlı arşivi daire başkanlığı'nın bu belgeleri, "bulgaristan'da osmanlı evrakı" adıyla yayınladığı belirtiliyor
mayıs 1931 tarihi içinde istanbul defterdarlığı,evrakı metrukeyi tasfiye etme düşüncesi kapsamında osmanlı döneminden kalan 1.5 milyon tarih belgesini okkası 3 kuruş 10 paraya kuru ot ve saman fiatına bulgaristana sattı. -türk tarihi arşiv belgelerini satma işini m.tekfuryan adındaki bir ermeni şirket sonuçlandırdı. -türkiyenin her yerinde (il, ilçe. köy) osmanlıdan kalan arşiv belgeleri yakıldı veya yok edildi, elden çıkarıldı. yakılanlar arasında arap harfleri ile yazılmış el yazması kuran`ı kerimler bile vardı. -arşiv belgelerini satma işinin sorumlusu 1920li yılların başlarından 1946 yılına gelinceye kadar devlet yönetiminin tepesinde bulunan mustafa abdülhalik renda ve arkadaşlarının onayı ile gerçekleştirilmişti. -ve abdülhalik renda, ünlü bir masondu. tarihin gündeminde gerçekleştirilenler türk milletinin tarihine ihanet idi ama bu suçlamayı yakıştırmayı hiç kimse üzerine almadı.-resmi tarih çelişkilerle dolu acı gerçekleri görmek istemedi.
-türkiyede resmi tarihin savunucusu fırıldak tarihciler" gerçekleri açıklayabilir mi!
abdülhalik renda, osmanlı arşivini bulgaristan`a satışına onay veren ünlü mason
mayıs ayı 1931 tarihi gelende istanbulun hali bir başkaydı. kış aylarından yeni çıkılmış, parklarda lale çiçeklerinin kımızıdan sarıya her türlü rengi boy atıp serpilmişti. karaköydan vapura binenlerin adalara doğru gidişi esnasında martıların süzülerek uçması, boğazın beyaz köpüklü dalgaları arasından yunusların birbiri ardı sıra fırlayarak atlamaları görenleri derin derin düşündürüyordu. sirkeci sahillerinde ise insanlar bir koşturmaca ve telaş içindeydi. köprü üzerinde oltalarını haliçin sularına atarak kısmetlerine avlayacakları balıkların sayısı ile kendilerini avutanların durumu görülmeye değerdi.
sirkeci tren istasyonunda ise bir başka telaş vardı o günlerde cağaloğlu yokuşundan aşağı doğru inerek tren istasyonuz önünde duran kamyonların üzerindeki yüklerdi boşaltmaya çalışan hamalların alınlarındaki terlerden anlaşılıyordu ki çok zahmetli ve ve yorucu bir yük taşıdıkları o sırada babıali yokuşunda yürümekte olan genç gazeteci ibrahim konyanın gözleri faltaşı gibi açıldı. az önce sirkeciye doğru giden kamyonların üzerindeki balyalardan kopan kağıt parcaları etrafa saçılmıştı. altın sarısı kağıtların bir kısmı yerlerde sürünüyordu. parçalanan ve ezilenler de vrdı. onca telaş ve koşturmaca arasında sadeve ibranhim hakkı efendinin dikkatini çekmişti kağıtlar . 4 haziran günü sabahleyin son posta gazetesinin ilk sayfasında yer alan şu haber okuyucuların kaşlarını çatmasına neden oldu: mayısın on ikinci salı günü sultanahmetteki maliye evrak hazinesinin önünde (2030) kadar araba sıralanmış kapının önüne büyük bir baskül konmuş, bir takım çemberlenmiş kâğıtlar tartılıyor ve hamallarla bu arabalara konuluyor ve sirkeci istasyonuna taşınıyordu. bu ameliye esnasında bunlardan birçokları da sokaklara dökülüp saçılıyordu..."aslında gazetenin yazdıkları bir konuya parmak basmaktı.
sirkeciye doğru giden kamyonlardan savrularak yere düşen kağıt parçaları osmanlı arşiv belgeleri idi. haberin yayınlanması üzerine hükümetin haberi olmuş sevkiyat durdurulmuştu. muallim cevdetin zamanın başbakanı ismet paşaya yazdığı duygusal mektup ve konunun tbmmde gündeme getirilmesi üzerine arşiv belgelerinin taşınması ve satılması konusu tartışmalara neden oldu. insanları dehşete düşüren çelişkili gelişme ise arşiv belgeleri m. halim ve m. tekfuryan adındaki bir ermeninin sahibi olduğu şirket tarafından satıl alınmış ve bulgaristana satılmıştı. bu durumda şu soru akla geliyor:-neden bir ermeni şirket arşiv belgelerini alıyor, ve neden bulgaristana satılıyor! aslında arşiv belgelerinin satılması olayının aylar önce başlayan gelişmesi yaşanmıştı. ismet inönü hükümetinin maliye bakanı abdülhalik rendanın emirleri çerçevesinde evrakı metrukenin tasfiyesi (işe yaramaz evrakların/belgelerin elden çıkarılması) düşüncesi kapsamında istanbul valiliğine bağlı defterdarlık bünyesinde çalışma gösteren bir komisyon kurularak depolarda ve dolaplarda yer bulunamıyan ve artık işe yaramaz olan kağıt parçası evrakları ortadan kaldırmak gerekiyordu. satış işi için 13 mayıs (1931) tarihinde gazeteleri ilan verilmiş, kısa bir zaman sonra 21 mayıs (1931) tarihinde de sonuçlandırılmıştı. satılan evrakların tutarının 120 balya ve 400 sandık civarında olduğu anlaşıldı. satış işi mayıs 1931 de gerçekleşmişti ama bu olaydan 9 ay önce ankaradan gelen bir yazı üzerine komisyon kurularak ve işe yaramaz belgeler ayıklanarak satılması istenmişti. istenmişti ama kurulan komisyon bir türlü hangi evrakların elden çıkarılacağına karar verememişti. gelişmeler sonrası tbmmde arşiv belgelerinin satılması konusundaki tartışmaya cevap veren maliye bakanının şu sözleri sözleri tutanaklara yansımıştı: yeni harflerin kabulü münasebetiyle bu evrakın kıymeti tarihiyeye haiz olmayanlarını yakmak mevzubahis oldu. vekalette düşünüldü ki bunlar imha edileceğine , memleket dahilinde şuraya buraya atılacağına kağıt fabrikalarına satalım dendi.
güya burada maliye bakanı kendini savunuyor. istenirse bulgaristan evrakların hepsini olduğu gibi gönderebilirmiş. ve satış işlemi sonrası anlaşıldı ki evraklar/belgeler defterdarlık önünde kurulan baskül/kantar ile tartılmış ve okkasına 3 kuruş 10 para değer biçilmişti. ve de satılan evrakların miktarı ise 120 balya ve 400 sandık civarında idi. ağırlığı kantar ölçümleri sonucu 40 ton civarında idi. özetli osmanlı döneminden kalan tarih evrakları kuru ot ve saman fiatına elden çıkarılmıştı. bahanesi de hazırdı yeni harflerin kabulü münasebetiyle. tbmmdeki tartışmalar sonrasında kendisini savunan maliye bakanı mevcut evrak tetkik edilmiş işe yarayanlar ayrılarak yukarı kata konulmuş ve mütebaki (geride kalan) işe yaramayanlar da satımlık için ayrılmıştır.
--ALINTIDIR`--
chp de son yaşanan olaydan sonra parti içi çekişme ve hakimet kavgasını sol cepheye yakın cevre ele geçirirse Chp' nin baskın ulusalcı-milliyetçi cephesinin mhp ye geçişi her an görülebilir. bundan dolayı mhp' nin oylarının artması ve iktidara gelmesi muhtemeldir.
Mehmet Ali Birand'ın ermenistanın başkenti erivan'da yaptığı programda ortaya çıkan gerçek.
Söz alan ermeni gençler sınırların açılmasından rahatsızlık duyduklarını belirttiğinde Mehmet Ali Birand neden sorusunu sorduğunda ona verilen cevap aynen şöyledir: kürtler ülkemize gelir ve kalır bundan dolayı istemiyoruz.
Eksileyenler; beni eksilemiyor ermenileri eksiliyorlar, haberleri olsun. size bir gerçeği aktarıyoruz siz gelmiş bu yazarın kendi düşüncesidir diye eksiliyorsunuz he canım çok üzüldüm eksilediğiniz için. gerçek budur, ister kabullenin ister kabullenmeyin.
Türklerin acılarına ortak olan kürttür. iç ve dış tüm tehditlere beraberce mücadele etmekten onur duyar. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletinin bölünmezliğini savunur.
Biz Türklerin her zaman verecek bir cevabı vardır. ve şak diye bir türk'ün cevabı kayıtlara geçmiştir.
--spoiler--
ABD Büyükelçiliği'nin Türkiye'deki ikinci adamı Doug Silliman, ABD Başkonsolosluğu'nda zam isteyen Türk çalışanlara el hareketi yaptı.
Normal başlayan sohbet giderek gerginleşti, tansiyonlar yükseldi. 'Bizi neden şikayet ettiniz?' diye soran Silliman'a Türk çalışanlar dertlerini anlattılar, zam taleplerini dile getirdiler ve soruya bir soruyla karşılık verdiler, 'Bu zammı alabilecek miyiz?'
ABD'li diplomattan öyle bir yanıt geldi ki, odadaki herkes şoke oldu! ABD Büyükelçiliği Müsteşarı Doug Silliman, Türk çalışanlara hareket çekti!
Evet yanlış okumadınız. Bir kolunu dirseğinden kırarak yapılan bu hareketin dünyanın her yerinde anlamının ortak olduğundan kimsenin şüphesi olmasın.
Hareketli hakarete ilk tepki gösteren bir kadın çalışan oldu. 'Eşim burada olsaydı kolunuzu kırardı' dedi. Ardından devreye erkek personel girdi, 'O hareket öyle değil böyle çekilir' diyerek gürültülü bir el-kol hareketi yaptı.
sınava gireceği okulun eve uzak olmasından dolayı; sınava gireceği okulun yakınlarında evi olan arkadaşında kalan kardeşin, an itibariyle twitter'dan büyük abiye mesaj yollamasıdır. 5 saat sonra sınava girecektir bu kardeş.
Filistin ve mısır bölgeleri arasında yaşayan birinin ten renginin esmer olma olasılığından kaynaklanan gerçekliktir.
zira bu aşağıdaki alıntılı bölüme kapak gibi cevaptır.
--ALINTI--
bilmek ile inanmak arasındaki kalın çizginin ispatıdır.
sevgili pek bir celallenmiş müslüman arkadaşlar,
nasıl ki isa'nın çekilmiş herhangi vesikalık fotoğrafı olma ihtimali yoktur ve tasvirler üzerine resmedilmiştir, aynı şekilde islam tarihihi boyunca da muhammed tasvirler üzerine resmedilmiştir.
hakikat böyle bir şey. ya bu hakikati bilerek hayatınıza devam edeceksiniz ya da size her kim öğrettiyse dininizin gereği olarak bunu yadsıyarak size öğretilenlere inanmaya devam edeceksiniz.
inan ya da bil, tercih senin canım arkadaşım.
#7775363 (aklidengegorecelibikavramdir, 11.04.2010 03:20)
kendini özel harekat biriminde amir zanneden bir çok kişinin varlığına şahit olduğumuz bir facebook oluşumu olan polise kız vermeyen zalim babaları şiddetle kınama adlı sayfada son durum nedir diye baktığımda bu sayfanın reklamı yapılıyordu. hayır olsun inşaallah.
bir topluluğu belirli bir amaç doğrultusunda gazlama, kışkırtma veya galeyana getirme işlemi.
+
bir ya da daha çok kişinin kendileri ile muhalif görüşlere sahip bir topluluğun içerisine girip orada düşmanca fikirlerini beyan ederek grubun dikkatini kendi üzerlerine çekip karıştırıp sonra da oradan uzaklaşıp o gurubun durumuna gülme amacı taşıyan başlıktır.
aşağıda provokasyon içerikli başlık ile ilgili başlıklar listelenmiştir. belki onlar işinize yarar.
Mevcut iktidardaki partinin halka yağ, un, şeker ve kömür dağıtarak iktidar olduğunun zannedilmesidir. Oysaki durum gerçekten böylemedir. Elbette ki durum böyle değildir. Bu durumun altında yatan çok farklı sebepler silsilesi vardır.
Öncelikle mevcut iktidarın karşısında bulunan muhaliflerin sürekli olarak halkın yağ, un, şeker ve kömür karşılığında oylarını sattılar iması bir kere muhaliflerin iktidar olamayacağının delilidir. Unutmayınız bu millet ne badireler atlatmıştır ve aç kalmıştır ama asla vatanını satmamıştır ve mücadeleye devam etmiştir.
Halk cahil değildir, halkın cahil olduğu iması bile dehşet verici bir şekilde rahatsızlık verici durumdur. Eğer cahillikten kasıt toplumumuzun bir kısmının eğitim düzeyinin düşük olması olarak ifade ediliyorsa biliniz ki aynı toplum Liberallerden, Sosyal Demokratlardan ve Milliyetçiler oluşan bir oluşumu da iktidar yapmıştır. Zaten eğitim düzeyinin düşük olması cahil olmayı gerektirmez.
Muhalefetin en büyük hatası belli başlı büyük birkaç ilin sosyal durumunun tüm Türkiye ile özdeşleştirmesidir. Bu ülkedeki toplumun büyük bir çoğunluğunun kendine özgü bir yapısı vardır, o da bozulmayan sosyal bir yapıdır. Nihayetinde bu sosyal yapı aşırılıklar barındırmaz. Elbette ki genelin içinde aşırılık barındıran unsurlar mevcut lakin bu unsurlar o genele zarar verdiğinden de kabul görmezler.
işte bu küçük aşırı unsurlar büyük bir tehditmiş gibi algılatıldığından toplum son derece rahatsız edilmektedir. Şöyle ki; eline kuran-ı kerim almış bir kişi taksim meydanında "hepiniz putperestsiniz" şeklinde bağırıyorsa ve bunun sonucunda anında "gericilik-yobazlık" hortladı şeklindeki bir yaklaşım, halk tarafından anlamsız ve rahatsız edici olarak bulunmaktadır. Çünkü siz bir kişinin ya da bir grubun yaptığı provakatif bir eylemi genelin değerleriymiş gibi gösterir ve buna göre hareket edersiniz toplum son derece rahatsız olur. Çünkü burada yapılan eylemin sonucunda halkın genelinin değeri olan dini gericilik ve yobazlık kaynağı olarak göstermek daha doğrusu yapılan eylemin dinin ve o dinin unsurlarını bağlamayacağı ifade edilmiyorsa sizin iktidar olmanız hayaldir.
Ve yine bir takım hanımlar ellerine Türk bayrağı ve Atatürk resimleri alarak Türkiye Laiktir Laik kalacak şeklinde sloganlar atıyorlarsa bu hanımların dışındaki Anadolu insanı kendini dışlanmış hissedecektir. Esasında Anadolu insanının ne rejimle ne de laiklik ile sorunu vardır. Fakat sorunu varmış gibi gösterilmesi Anadolu insanının çileden çıkmasına sebep vermiş olacak ki dikkat edilirse Mevcut iktidarın oyları tüm Anadolu'da ezici bir şekilde görülmektedir. Türk toplumunun geneli eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarda da belli başlı bir kesimin elde ettiği imkânların altındadır. Mevcut iktidar bu konularda eskiye nazaran bir takım iyileştirmelerde bulunarak insanların rahatlamasına vesile olmuştur. Bugün Anadolu'daki insanlar bunu dile getirmektedir.
Ne yazık ki muhalefet istenildiği gibi halka inememiştir, onların sorunlarını dinlememiştir. Şayet halkın değerlerine saygı duyulur ve halk dinlenirse muhalefetin iktidar olması an meselesidir ama inatla küçük bir azınlığın talepleri dikkate alınmaktadır. Aynı muhalefetin kendi seçmenlerinin büyük bir çoğunluda bu durumun farkındadır şimdi sadece beklemekle yetinmekteler
Sadece eli yağda ve balda olan küçük bir grup mevcut durumlarının gitmesinden korkarak can haliyle akla hayale gelmeyecek absürtlükte muhalefet yapmaktadırlar.
Marksist teoride proletarya üretim araçlarına sahip olmayan sınıfın adıdır. Bu işçi sınıfı hak aramak için bir mayıs'ta taksim meydanında eylem amacıyla toplu namaz kılar. anlarız ki işçilerin yüzde 90'nı müslümandır.
Genel anlamda; Türkiyedeki müslümanlar akıllı olmalıdırlar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne yazık ki tek taraflı ve maksatlı bir şekilde anlatılıyor, aslında tek taraflı şeklindeki bir ifade de yetersizdir, bariz bir şekilde kasıtlı ve sistematik olarak kendi özünün dışında gösteriliyor. Onu yaşarken bitiremeyenler vefatından sonra her koldan bitirme çabasındalar.
Müslüman Türkler akıllı olmalıdırlar ve atalarına sıkı sıkıya bağlı olmalıdırlar. Nihayetinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir beşerdir, hataları vardır. Lakin üstünde bir yük vardı ve bu yükü taşımak kolayda değildi.
Son zamanlarda Atamız hakkında bize anlatılanların dışında bilgilere ulaşıyoruz inanıyorum ki Atamız ile ilgili gerçek bilgiler ortaya çıkmaya devam edecektir.
Söylev demeçlerinden cımbızlama yapılarak ifade etmek istediği şeyler farklı yönlere çekilerek manasının dışına çekilmekte ve bize o şekilde dayatılmaktadır.
Söylediği bir sözün öncesi ve sonrası vardır tamamına bakmak lazımdır. Ama uyuşmuş beyinler hala kendi heves ve nefisleri doğrultusunda hareket etmekte onun adına ahkamlar kesmektedirler.
Ben onlara zavallı düşkünler diyorum, zira bu kişi ya da cemaatler (cemaat'ten kasıt; herhangi bir topluluktur.) aynı şeyleri ayetler ve hadisler üzerinde de yapmaktadırlar.