2016 yazında askerliğimi yaptığım efsane ilçe. insanları da kendisi gibi güzeldir. ayrıca çok özledim. o zamanlardan beri bir daha gitme imkanım olmadı. ilk fırsatta gidip anıları yad etmek sonrasında da tirilye'ye gitmek ne güzel olurdu.
Uzun bir aranın ardından ilk kez bugün girdiğim sözlük. Malesef pek gelişme olmamış. Sığ yorumlar ve iğrenç başlıkların aynen devam ettiğini görmek üzücü. Daha seviyeli bir sözlük görmek dileğiyle.
atletico zamanında dünyanın en iyi forvetiydi. monaco'da sıradan bir forvete dönüştü. hala üstün özelliklere sahip ama kesinlikle birinci sınıf değil şu anda. ve ölüsü (şu anki hali yani) ligde rahatlıkla 25 gol atar ve şampiyon yapar.
e hadi biz de chelsea muhtemel 11'i verelim. chelsea seven de ne bileyim..
kalede kepanın yeri garanti. savunmada rüdiger'in sakatlığı devam ediyor muhtemelen oynamayacak. garibim chelsea zouma'lara falan kalmış durumda. christensen zouma ikilisi lampard'ı çok ağlatır maalesef. bekler azpilicueta ve emerson ile gayet sağlam görünüyor.
geçen sezonki sarri 4-3-3'ünden vazgeçilmiş görünüyor. sezonun ilk maçında 4-2-3-1'e geçti lampard. ben bu sistemin yerini kısa sürede 4-3-3'e bırakacağını düşünüyorum. kante'nin sakatlığı tam olarak geçmiş görünmüyor. jorginho-kovacic ikilisi liverpool üçlü orta sahasına hiçbir şekilde üstünlük kuramaz. zaten savunma sıkıntıdayken bir de yumuşak orta saha kurgusu chelsea için hezimete dönüşebilir bu maçta. sağlıklı bir loftus-cheek ve kante olsaydı işin rengi değişirdi ama şu aşamada chelsea'nin işi oldukça zor görünüyor.
öndeki üçlü pulisic, pedro ve barkley olabilir. 2 senedir vasat pedro ve kendini bir türlü ispat edemeyen barkley ile hücumda da kısır bir chelsea izleriz. pulisic şapkadan tavşan çıkarabilecek tek oyuncu görünümünde. ilerde giroud'nun yeri garanti gibi.
dolayısıyla bu oyuncu grubu ve oyun anlayışı ile liverpool'a zorluk çıkarabileceğini düşünmüyorum chelsea'nin. ligde ilk 6 bile zor görünüyor bu sene.
oldukça sinir bozucu bir durumdur. stefan zweig'ın satranç'ını verdim geçenlerde birine. okumayacağına adım gibi emindim ona rağmen verdim. okumadı tabi. 2 aydır da vermedi kitabımı. ulan madem okumayacaksın ne diye istiyorsun? hadi istedin niye vermiyorsun? 2 saatte bitecek bir kitap alt tarafı. 5 liralık kitap ama o kadar bile değerin kalmadı artık bende.
Doktorun dediğine göre 120 ile 890 arasında değişen bir değerde olmalı imiş b12 seviyesi. 2 yıldır vejetaryenim, etin hiçbir çeşidini tüketmiyorum. 123 çıktı bende. çok da kötü bir seviyede değilmiş ama takviye almakta fayda varmış. Iğne ya da hap önerdi doktorum. Iğne sevmediğim için (korkuyorum işte anla) hap istedim ben de. Benexol B12 yazdı, 1 haftadır kullanıyorum bakalım. O meşhur yan etkilerin hiçbirine rastlamadım henüz.
Tanım: et yemeyenlerde görülen eksiklik. Takviye alınmasında yarar vardir.
269 tl'ye sampiyonlar surumune sahip oldugum oyun. Webapp dun acildi ve daha ilk paketten pogba verdi. Saniyorum ki mukemmel bir epl kadrosu kurabilirim bu sayede.
bu sezonki performansının abartıldığını düşündüğüm muhteşem oyuncu. abartı kelimesini biraz açalım. evet harika bir sezon geçiriyor, büyük küçük maç demeden her maç sıralıyor gollerini. ucl'deki city eşleşmelerinde de görüldü ki rakip savunmalar için ciddi tehdit bu adam. roma'da da böyleydi aslında. yalnızca skor katkısı bu seviyede değildi. abartı diyorum çünkü ali ece ve tugay kerimoğlu bile neymar mı salah mı kıyaslaması yaptılar ve açık ara salah dediler. salah'ı hafife alamam ama bırakın neymar'dan açık ara önde olmasını, neymar'la ya da o seviyede herhangi bir oyuncuyla kıyaslanabilir olduğunu düşünmüyorum. ayrıca önümüzdeki sezon ve sezonlarda bu gol rakamlarını yakalayabileceğini de düşünmüyorum. salah'ın yaptıklarının aynısını 2 sezon önce mahrez de yaptı premier ligde. yılın oyuncusu seçildi ve sonuna kadar hakkıydı. salah'ın da oluru en fazla epl yılın oyuncusu olmak ki bu durumda tarihin en büyük haksızlığı yapılmış olacak de bruyne'e. hatta silva'ya, eriksen'e. de bruyne'nin salah'tan daha az konuşulmasının sebebi onun kadar gol atmaması. attırdıkları, oyuna ve skora olan direkt etkisi, oyun zekası, pasları, tekniği, hızı, mücadelesi kısacası her şeyi 10 üzerinden 10'luk yapmasıyla epl yılın oyuncusu ödülünü açık ara en çok hakeden oyuncu iken muhtemelen ödülü salah'a kaptıracak. salah'ın bu kadar gol atmasını ben de beklemiyordum, yaptığı işler inanılmaz. ama skor yorumculuğunu bırakıp gerçeklere odaklanılırsa salah'dan önde bir çok oyuncu sayılır bu sezon özelinde.
pro club modunda muhtesem 75 overall'im ile kulup aradigim oyundur. asla bencil degilimdir, takim oyununu benimserim. cam mevkinde harikalar yaratabilecek potansiyeldeyim.
Kotu ya da yetersiz bir ingilizceye sahipseniz "yes I do" bu salak cevaplardan biridir. Karsi taraf ingilizce bildiginizi varsayarak konusacagi icin mal gibi kalma ihtimaliniz oldukca yuksektir.
yeni sezon öncesi hakkında bir iki yorum yapmak istediğim takımım, gözbebeğim. geçtiğimiz sezon şampiyonluğu kaybedelim istedim. bunu istememdeki amaç pek tabi fenerbahçemin iyiliği içindi. kaybedelim ki takımdaki çöplerden kurtulalım, yeni bir yapılanmaya gidelim. ancak bunun hiç de mümkün olmadığını düşünüyordum içten içe. aziz yıldırım gitmeden asla köklü bir değişim olmaz düşüncesindeydim ki aslında yapılan onca transfere rağmen halâ böyle düşünüyorum. neyse konuyu dağıtmayalım. bu isteğimin hiç mi hiç gerçekleşmeyeceğini düşünürken önce tero dayının sportif direktörlüğe getirilmesi, hemen ardından vitor hocanın gelmesi ve ahı gitmiş vahı kalmış oyuncularla yolların ayrılması benim gibi tüm fenerbahçeliler için sürpriz olmuştur sanırım. aslında bu hamlenin çok daha önce yapılması gerekiyordu ama geç de olsa bi adım atıldı. gidenler arasında mert ve egemen'e üzüldüm. ikisi de kalmayı hakediyordu. egemen'i bir nebze anlayışla karşılayabilirim. sık sakatlanıyordu vs ama yine de kalmalıydı. mert'in gönderilmesi, hele hele yerine fabiano gibi soru işareti olan bir oyuncunun alınması tek kelimeyle fiyasko. yıllardır birinci kaleci olmasını beklediğimiz mert'in bi anda gönderilmesine çok üzüldüm. emre'nin gönderilmesine ise nötr kaldım diyebilirim. nötr kaldım çünkü saha içindeki tavırları, gittiği her deplasmanda ıslıklanması, agresif tavırları vs bıktırmıştı artık. ama bir o kadar da faydalı oynuyordu. fenerbahçe orta sahasının her şeyiydi emre. yerini doldurmak zaten zordu ve görünen o ki dolmayacak. bu konuya daha sonra değineceğim. bekir sevdiğim, karakterli bir oyuncuydu. iyi de bir oyuncu. ama fenerbahçe seviyesinde değildi hiçbir zaman. oynadığı tüm maçlarda yüzde yüzünü verdi. böyle karakterli oyuncuları her zaman severim. bekir onlardan biriydi. yolu açık olsun. webo için de aynı cümleler geçerli. ve selçuk şahin. ağzıyla kuş tutsa fenerbahçe taraftarının sevmeyeceği adam. aslında sevdik ama aramızda hep bi mesafe oldu öyle diyelim. kendi adıma konuşacak olursam ben çok sevdim selçuğu. fenerbahçeliliği ve en önemlisi adamlığını unutmayacağım. fenerbahçe için akıttığı göz yaşı her zaman aklımda olacak. yeri geldi 10 maç oynamadı ama görev verildiği her maçta elinden geleni yaptı. dürüst olmalıyım gittiğine pek üzüldüğümü söyleyemem ama kalsaydı da neden kaldı demezdim. başımın üstünde yeri var.
gelelim transferlere. açıkçası son yıllarda ismimiz her zaman olduğu gibi büyük isimlerle anılır ancak bu isimlerin hiçbirini transfer etmezdik, belki de edemezdik. ismi geçen bir oyuncu için anında kulüpten yalanlama gelirdi ki buna artık alışmıştık. bu sene de böyle olacak diye düşünüyordum kendimce. bi gün forumda dolaşırken "nani'nin menejeri fb kulüp binasında" haberini okudum ve hiç ihtimal vermedim. nani'ydi bu. çocukluğumdan beri birçok maçını izlediğim, hatta sırf onun için manu maçlarını kaçırmadığım adamdı. fenerbahçemizin nani gibi bir dünya yıldızıyla işi olmazdı ki. vasat oyunculara alışmıştık biz son dönemde. sonra adı ciddi ciddi anılmaya başlandı. ha geldi ha geliyor derken bir de baktım ki nani fenerbahçede. hem de doğum günümde açıklandı transferi. şu yaşıma kadar aldığım en büyük doğum günü hediyesi en sevdiğimden, fenerbahçemden geldi. mutluluğum tarif edilemezdi. nani yetmezmiş gibi van persie sesleri yükselmeye başladı. hadi nani'yi anladık da van persie nedir? bir zaman amatör olarak futbol oynadığım ve halen sık sık halı sahalara gittiğim yakın arkadaşlarım futbol stilimden ve ona benzememden dolayı "persie" derler bana. bu benim için gurur kaynağı oldu hep. ve en beğendiğim birkaç oyuncudan biri, ismiyle çağrıldığım adam robin van persie. onun fenerbahçeme transferine halâ inanamıyorum. rüya gibi. evet o artık fenerbahçeli robin van persie.
bu sene tero-vitor işbirliğiyle güzel bir kadro kurduk. her mevkide 2 tane iyi oyuncu var artık. gökhan'ın sakat/cezalı olduğu maçlarda topuz/bekir yerine ligin en iyi ikinci sağ beki şener var. caner seviyesinde olmasa da iyi bir hasan ali var. stoper konusunda sıkıntı yaşayabiliriz diye düşünüyorum. hazırlık maçları ölçü değildir ama kjaer üst düzey bir stoper olmadığı izlenimi uyandırdı bende. her an hataya müsait bir oyuncu gibi ve ağır. geriden oyun kurma konusunda "eh", ilk müdahalelerde zayıf. hele bir de rakibi önde karşılayacağımız maçlarda alves'in de ağır olması sebebiyle geride açık verme ihtimalimiz oldukça yüksek. hızlı forvetlerden çok canımız yanar bu sene de. kadlec zaten kesinlikle fenerbahçenin oyuncusu değil. stoper desen stoper değil, sol bek desen hiç değil. ne idüğü belirsiz, futbolla pek ilgisi olmayan bir arkadaş. ba için konuşmak erken. zamanla görürüz nasıl bir oyuncu olduğunu.
hazırlık maçlarında en sıkıntılı bölge orta saha olarak göründü ki hem sayısal olarak hem de kalite olarak en zayıf olduğumuz bölge desek yanlış olmaz. emre'nin gönderilmesi umarım başımıza büyük işler açmaz. orta sahayı çekip çeviren, oyunu istediği gibi yönlendiren, araya top bırakan, iki yönlü oynayabilen tek oyuncumuzu gönderdik ve malesef aynı kalitede birini katmadık kadroya. zaten yeri kolay kolay dolacak bir oyuncu değildi emre. josef için alex kefil dediler, tamam o zaman dedik. ama hazırlık maçlarında görüldü ki josef cristian'ın bir kopyası. al gülüm ver gülüm yapan bir oyuncu görünümünde. umarım uyum sorunu gibi çözümü olan bir problem yaşıyordur da kendini gösteremiyordur. yoksa josef buysa işimiz çok ama çok zor. meireles konusuna bir girersem çıkamam diye korkuyorum o yüzden kısa kesicem. porto zamanından beri sevmediğim, liverpool ve chelsea döneminde uyuz olduğum ve fenerbahçeme geldiği güne lanet ettiğim biri. çubuklunun en yakışmadığı, o formayı giymeyi zerre haketmeyen bir adam. bate maçında dördüncü dakikada arkadaşlarını yalnız bırakan, yetmezmiş gibi beşiktaş ve galatasaray derbilerinde kırmızı gören, sürekli olarak tekme atan kötü niyetli bir adam. ve bu adama gösterilen tolerans hiçbir oyuncuya gösterilmedi. armayı öptü, kandırdı fenerbahçelileri. bugün gider yarın gider derken bu sene de kaldı takımda. doğal olarak ondan beklentim sıfır. zarar vermesin yeter. topal en kilit oyunculardan biri zaten onu es geçiyorum. en önemli konu diego. vitoria maçındaki oyununu tüm sezona yayarsa ondan iyisi yok. transfere gerek de yok. ama diego'nun aynı performansı uzun süre götürmesi hiç de inanılır bir durum değil ki 10 numara pozisyonundaki bir oyuncudan box to box oyunu genele yaymasını bekleyemezsiniz. alper artık sol kanat oyuncusu olduğu için stoch'la forma yarışına girecektir. stoch'un dönüşüne de ayrıca mutlu oldum. kanatlarda problem yok görünüyor. nani, stoch, alper, sow dörtlüsü sağ ve sol kanadı bir şekilde uçururlar. nani'nin sağa hapsolacağını hiç sanmıyorum. maç içinde sürekli değişecektir diğer kanat oyuncusuyla. bu önemli bir artı. kuyt'ın içeri kat etme gibi bir özelliği yoktu ama nani, stoch gibi oyuncular da bu özellik fazlasıyla var ve bunun önemini sezon boyunca göreceğiz. forvetlerimiz taş gibi maşallah. açıkçası fernandao'yu hiç istemedim çünkü birinci forvet olacağını düşündüm hep. rvp o zamanlar gündemde değildi ve bana göre fernandao fenerbahçenin bir numaralı forveti olmamalı. ama oldukça diri, müthiş bir hava hakimiyetinin olduğunu da hesaba katarsak caner, gökhan/şener'in ortaları, nani-stoch'un beslemeleri sayesinde minimum 15 gol atacaktır. sow'u unutmak olmaz tabi. öyle hemen formayı vereceğini hiç sanmıyorum aslan parçasının. mücadele edip rvp'nin partneri ya da stoch/alper ikilisinin önünde olacaktır ki en büyük ihtimal de bu bence.
tabi en merak ettiğim nasıl bir sistemde oynayacağımız. hazırlık maçlarında gördüğümüz kadarıyla hocanın aklı 4-4-2'de. ligde özellikle içerdeki maçlarda bu düşünülebilir ama deplasmanlarda ve avrupa'da hiçbir maça 4-4-2 çıkamayız. ne bu sisteme uygun orta ikiliye sahibiz, ne de kanat oyuncularına. mevcut kadro yine 4-3-3 ya da 4-2-3-1 oynar sezonun genelinde diye düşünüyorum. mesela shaktar maçına 4-4-2 çıkacağımızı düşünebiliyor musunuz? silindir gibi geçerler üzerimizden. ama diri bir diego'nun olduğu kalabalık bir orta saha ile shaktar'a üstünlük sağlayabiliriz.
uzun lafın kısası bu kadar iyi bir kadroya üst düzey stoper ve box to box orta saha yakışırdı. işte o zaman "cl ön elemesinde manu gelsin hiç farketmez" diyebilirdim ama mevcut orta saha oyuncularıyla süper yıldızlara top taşıyamamaktan korkuyorum. yanılan ben olayım.
sezonun genelinde beklediğim kadro şöyle:
---------volkan----------
gg--kjaer--alves--caner
------topal-----josef-------
nani------diego------sow
------------rvp-----------
kadıköy'deki lig maçlarında beklediğim kadro şöyle:
bir fenerbahçeli olarak beşiktaş'ı desteklediğim ancak liverpool'un kazanacağını düşündüğüm maç. umarım yanılırım ve beşiktaş tur atlar. cidden çok isterim liverpool'u elemeyi ama zor görüyorum. beşiktaş taraftarın da desteğiyle maça hızlı başlar. önemli olan iyi savunma yapabilmek. çünkü yenilecek 1 gol 3 gol atmayı gerektirir ki bu durumda malesef golleri atan beşiktaş değil liverpool olur. motta ve ersan'ın olmaması kötü, yerine oynayacak isimler çok daha kötü. necip'in ne işi var stoperde? atınç ne güne duruyor ben anlamış değilim. kaldı ki necip'in sağ bek ve stoper oynadığı maçlarda ne kadar aksadığı belli. sol bekte de opare oynayacak. umuyorum ibe ilk maçtaki kadar etkili olamaz. yoksa işimiz var o kanatta demektir.
altıncı hissim bana * 0-4 liverpool galibiyeti olur diyor ama yanılmaktan gurur duyarım. şans beşiktaş'ın yanında olsun ve ingilizleri evlerine boş gönderelim. saldır beşiktaş!
manchester city'de harcanan futbolcuymuş. gören de akören belediyespor'da harcanıyor sanır. dünyanın en iyi kulüplerinden birinde oynayan adama da bunu dediniz ya yuh.
kesinlikle ama kesinlikle dünyanın en underrated dizisidir. aslında underrated demek haksızlık bile olabilir çünkü banshee diye bir dizinin varlığından bihaber insanlar. hani izlense ve beğenilmese tamam derim ama böyle bir dizi olduğunu bilen yok. her bölümü ayrı bir efsane. dizi klişelerle başladı ama git gide öyle vites yükseltti ki şu an piyasadaki en iyi birkaç diziden biri. dizi hakkında çok şey söylenir ama en çok konuşulması gereken dizideki efsane karakterler. her biri için ayrı bir sinema filmi yapılır.
jason hood: dizi tarihindeki en iyi gider yapan adam olma ihtimalin çok yüksek. ne yalan söyliyim senin gibi atara atar gidere gider bi yapım olsun isterdim.
kai proctor: efsane kelimesinin karşılığı resmen. bu nasıl oyunculuk? nasıl bir yetenek sendeki? bir dizinin kötü karakteri ancak bu kadar sevdirir kendini.
job: dizideki 1 numaralı adamım. adam. homo durumların olmayaydı iyiydi ama canın sağolsun *
chayton: başıma bela almak istemediğim için yazıpla yazmamak arasında gidip geldim hakkında. çok fena adamsın. kızılderililerin gururu! *
lili simmons ve Trieste Kelly Dunn ise diziyi izlenir kılan etkenlerin en önemlileri. lili simmons kusursuz bir hatun evet. ama ben Trieste Kelly Dunn'a bayılıyorum. bu kadar duru bir güzellik görmemiştim son zamanlarda.
senaristlerin de evlerine ateşler düşsün! nola'yı öldürdünüz ses çıkarmadık. siobhan'dan ne istediniz lan? diziyi izleme sebebimdi. daha da izlemem demek isterdim de nereye izlemiyon aq. son dönemin en iyi dizisi var karşımda, gel de izleme.
kesinlikle 30+ milyon euro etmeyecek futbolcudur. evet güçlü fiziğiyle premier ligde iş yapar ki swansea formasıyla bunu defalarca kanıtladı zaten. city'e de faydalı olacaktır ama değerinin çok çok üzerinde bir para ödenerek transfer edildi. 10 milyona alınsaydı yerinde bir transfer olabilirdi ama 30+ milyon verilmesi tam bir saçmalık. iyi oyuncudur eyvallah ama asla bir drogba değildir. drogba'nın yaptıklarının yarısını yaparsa kendisine ödenen paraların karşılığını verir. ama zor.
24 şubat 2015 manchester city barcelona maçı'ndaki mükemmel oyununu golle taçlandıramadı malesef. son dakikada kaçırdığı penaltı ve dönen topu auta göndermesi şanssızlıktan başka birşey değildi. son maçlarda eski mevkisine geri dönmüş bu arada. luis enrique baktı ki rw mevkinde suarez'den hayır yok, messi'yi çekti oraya. zaten yabancısı olduğu yer sayılmaz. hem bu sayede suarez'de yavaş yavaş eski formuna kavuşmuş göründü bugün.