Bir ömre yayılan bir sıkıntı, varolmaktan ötürü duyduğumuz acı için almancada hayat bulmuş özel bir kelime.Dünya ağrısı demektir. die welt ile schmerze kelimelerinen türemiştir. Her dilde duyduğumuz bu acının bir sözcüğü olmalı ama nedendir bilinmez bazı dillerde bazı acılar dile gelememiş...
Şu son çıkan romantik-komedi türk filmlerini tavsiye ederim. Estetik acıdan duyduğunuz acı, size bir sonraki sahnede gelebilecek ihtimallere karşı güzel gerilim yaşatır.
Resim çizen ellerim oldum olası çok hassas oldu. Bir saatin, bir yüzüğün, bir bilekliğin hissedilmeyen ağırlığına bile yabancılaşmak benim için oldukça zordu. Bu yüzden yıllarca kol saati kullanamadım. Ama artık bir saat ve bileklik takabiliyorum. Hatta çeşit çeşitler. Tabi saatin kalitesi gerçekten saat kullanımı derinden etkileyen bir farktır. Buna dikkat ederek estetik açıdan güzel bir seçimde bulunulduğunda, taktığınız nesnenin size iyi hissetmenizi sağlayacak mütevazi bir şıklık olarak da kullanmaya başlandığında gerçekten bir alışkanlığa dönüşüyor.
Böyle bir başlıkta türkiye biralarını bir kenara bırakarak başlamak lazım, ama onlar arasından illa bir tane seçeceksek açık ara en iyi birayı, gara guzu markası yapmaktadır. Muğla'dan çıkan ilk el yapımı biramız olduğu da söyleniyor kendileri. En iyi bira diyeceksek bence çok adaletsizlik yaşatmadan ale, red, siyah v.b gibi tüm çeşitleri ayırarak bir bira seçeneği yapmamız gerekiyor ki bunların içerisinde buğday gibi weiss farklılıkları da var; ama malesef kimimiz belçika usulünden kimimiz irlanda kimimiz alman weiss biralarının lezzetlerinden hazediyoruz. En iyi bira gerçekten çok kişisel bir cevap olacaktır. Benim de cevabım Burada bulabileceğiniz bir kanada birası olan blue moon u çok tavsiye ederim, benim türkiye sınırları içerisinde içebildiğim en sevdiğim biralardadır.
Yapmamız gereken değişikliklere dair insanı düşündüren bir ana vardırır; ama bunun arada yoklayanı değil sizinle yaşayanı güzeldir. o işte hayatı bambaşka kılar, boşluğu doldurma zorunda bıraktırır.
Klasik akademideki durumdur. Kadro almak bugünlerde hocalarla olan ilişkinize kalmıştır. Sizin kaç dil bildiğiniz hangi çalışmaları yaptığınız çoğu zaman fayda etmemektedir...
iyi kitaplara sanatsal becerilerinin ustalığıyla gerçekliğimize sızan yapıtlar olarak bakmışımdır. Ama bazısı var ki gerçekliğinize sızmakla kalmayıp o gerçekliğin kendisi olmaya başlayabiliyor. Az insan böyle bir okumaya tanık olabiliyor. Don Kişot bence tam da böyle bir okumanın örneği/kurbanı olan bir kahraman. Kitabı okuyanlar anımsayacaktır, kendisini şövalye gibi yollara düşmeden önce uzun bir dönem şövalye romanlarıyla eve kapatır. Sonra Amadis’in uğruna yollara düşen bir şövalye yanılgısı içerisindeki bir karakterdir.
Bu çizimi de kitapların insanlara yaşattığı başka bir dünyaya ufak bir işaret olarak çizdim; Kiminde gerçekliğine sızdığı oranda daha bu dünyayı katlanılır kılan, kiminde o gerçekliğin kendisini bu dünyaya tercih ettiren kitaplara gelsin.
Benim kahramanlarım, benim gerçekliğim her zamanlar onlar.