bildiğin reklam panolarının yürüyen hali. öğrenci dostu, zanaat gerektirmeyen sadece yürüyerek sırtında 5 kglık reklam panosunu taşıyarak 4 saatte 50 tl kazanabildiğiniz bir iş.
"bazı şeylerin bizi hiç etkilemediğini ve hayatın rutine bağladığını düşünsek de,özlem duyduğumuz şeyleri görmek için son bir şans isteriz içten içe tanrıdan" diyen miçoya bakan amiral squall'ın gözleri dolmak üzereydi.ne de doğru söyledi bak miço deyip geçmeyeceksin diye düşündü içinden.çok içlenmişti,o nedenle de kafasını hafifçe sağa çevirdi."hayırdır gadasını aldığım?"diye soran yaşlı kurt, russell, amiralin omzuna dokundu.amiral sanki rüzgardan rahatsız olmuş gibi yaparak çaktırmadan gözlerindeki yaşları silip "yok be dayı bişe yok,bu avradını ziktiimin kaliforniya rüzgarı sinüzütümü azdırıyor" dedi.güvertede herkes amirale ne olduğunu anlasa da çaktırmadılar,saygıyla başlarını önlerine eğip uzaktan bir tayfanın söylediği dertli bir urfa türküsüne kulak kabarttılar.sözlerini bilmedikleri bu türküdeki gizli hüznü hissediyorlardı.
amiral squall,görücü usülü evlendiği eşinden düğün gecesi ayrılmış 16 aydır evini ve karısını görmemiştir.yazdığı mektuplarda çok neşeli içi içine sığmayan bir profil çizen eşini,hayatı ciddiye almayan,kendini çok seven parti düşkünü bir esrarkeş olarak tanıyan amiral heyecanlıdır.resmen karısıyla tanışacaktır.1 hafta önce geleceğini bildiren mektubunu gönderdiği karısının son hazırlıkları yaptığından emin biçimde son 2 günü bitirmeye hazırlanıyordur.
kamarasında son hazırlıklarını tamamladığında saat akşam 20:13 dür."demek karımı görmeme 1-2 saat kaldı ha?" diye düşünerek heyecanlanmaktadır amiral.son hazırlıklar bitip kendini karaya attığında yüzüstü kapaklanır iskeleye.miçolar dudaklarına sıkışan kahkayı bastırmaya çalışarak amirali kaldırırlar.ter içinde kalan amiral sağol sağol der gibi elini sallar miçolara ve koşarak evine doğru yol alır.eve az bi mesafe kala kalabalığı göreceğini düşünerek ağır ağır yol almaya başlar.
tuomm(the urgans of the my mind)-amiral'in karısı aslen bulgar göçmenidir fakat kendisini çevresine çerkez diye tanıtmaktadır.amirale yazdığı mektuplardaki gibi parti düşkünü neşeli bir insan olmadığı gibi ağzına içki sürmeyen,sürekli uyuyan bir tiptir.amiral uzun zamandır koynunda sakladığı anahtarı ile kapıyı sessizce açıp içeriye girdiğinde karşılaştığı ölüm
sessizliğini parti öncesi sürpriz sakinliği sanar.kısa süre içinde bunun uyku sessizliği olduğunu sezen amiral,yatak odasının kapısını açınca tuomm'un yarı baygın uyuduğunu farkeder ve boş bulduğu ilk sandalyeye oturur.4 saat karısının uyanmasını bekledikten sonra dayanamaz ve uyandırır.karısının uyanmasını beklerken ter basmıştır amirali.karısı uyanıp amirali karşısında görünce "wuaaaw!" diye çığlık atınca amiral"bırak allahaşkına yaw" dercesine bir
hareket yapar.israrcı tuomm,bu kez ikinci hamlesini yapar:"wiskim nerde?" der."yorma kendini" der amiral."anladım ki sen uykucu bir kadınsın.ne partisi ne çılgınlığı"der.buna üzülen tuomm,ağlamaya başlar.
amiral bozuntuya vermese de şakındır.ürkek bir ördek gibi etrafına bakmaktadır.üst üste devirdiği viskileri ile sakinleşmeye çalışmaktadır.eşine bakan tuomm,"bu ne telaş?" der.amiral "terledim ondan zar" der.
geçen üç gün boyunca amiral eşine sunduğu çeşitli tekliflere karşılık olarak,"çok uykum var","örgü örmeliyim","parti mi o da ne anam?" gibi cevaplar alınca tuomm'u öldürme kararı alır.kaliforniya il nüfüs müdürlüğünde görevli arkadaşının yardımıyla karısı tuomm'un kütük bilgilerine ulaşan amiral, karısının aslında diyarbakır aşiretinin belalı bir isminin kızı olduğunu anlar.korkmasa da, ilk sefere gitmek için gönüllü yazılır ve antartikaya yol almaya karar verir.tuomm iskeleye son anda yetişerek,uykulu kocaman gözlerini ovuşturarak amirale el sallar.
yazar sırf birini az biraz kızdırmak için hevesle başladığı öyküden hiçbir şey çıkmayacağını anlayarak üzülür.ellerini saçlarının arasına daldırarak oturduğu sandalyede arkaya doğru kaykılarak bir sigara daha yakar."ulan şimdi sigara elimde bi yakalanırsam var ya der,hem içen olarak 62 tl hem içiren işyeri sahbi olarak beşyüzküsür tl borç öderim haa" der ve oda parfümü sıkar.
ve bu kadarı beni bile sıkar..
yıllar ilerlermiş, en güzel çağların gelmiş geçiyor sen daha hiç sevişememişsin ya da tek tük işte ve bu durumdan şikayetçi değilsin.kocan gelecek ve seni bir ömür boyu sikecek onu bekliyorsun.yazıklar olsun sana!
seksin doruklarındayız boşalmak istemiyor o anı devam ettirmek istiyoruz işte böyle kritik anlarda alternatifleri değerlendirirken düşündüğümüz şeyleri içermektedir.
çok garip insanlar tanıdım şu hayatta; hakikaten bak. böyle gerçekten değer verilebilecek insanlar oldu, siklememem gereken insanlar oldu, hayata karşı bakışımı değiştirecek insanlar oldu ama çok garipleri de oldu.
yani ilginizi çekecek bir konudan örnek vererek gitmek istiyorum, ben hayatımda mastürbasyon yapmadım diyen hatunla ilk görüştüğüm gün deli gibi seviştiğimi biliyorum fakat kaşarın önde gideninin öpüşmekten tırstığını da gördüm.
bu tiplerden sözlükte epeyce mevcut. ego tatmini yaşıyan hatunlar mı dersin, normal hayatta bir baltaya sap olamamış, özgüveni 0, ergenlikten kurtulamamış erkekler mi dersin.. hepsi var bu ortamda.
ama asıl kızdığım nokta şu: insan etrafındakilere kendini çok farklı bir şekilde yansıtabilir. yapmacık davranışlarla olsun, anlık tesadüflerle olsun, yapılamayacak şey değil. fakat şunu unutuyorlar. ne olursa olsun, kimle olursan ol, ne yaparsan yap hayatta yalnızsındır. hiçbirşeye karşı sorumluluğun olmasa bile,kendine karşı sorumluluğu olur insanın. bu sorumluluğun getirdiği davranışlar olur, düşünceler olur. kendini başka bir şekilde kendine kabul ettiremezsin amına koyim. yok böyle birşey. dünyadaki herkesi kandırırsın ama kendini kandıramazsın. nasıl becereceksin ki? değer veriyor gibi gözükürsün insanlara, çok basittir aslında. ama aslında vermiyorsundur. insanlar o kadar aç ki sevgiye, bir telefon etmeniz kimi zaman ona değer verdiğinizi düşündürür. 3 dakikalık bir olay. ararsın, konuşursun ve biter. fakat içten içe bilirsin. sikinde değildir bu olay. istediğinden değil, öyle gözükmek için aradığının farkındasındır. ama kendine bunu, ben karşımdakini önemsiyorum diye benimsetemezsin. böyle şeyler yapmaya çalışırsan hayatta bir boka yaramayan, sike sürülecek kadar aklı olmayan sığırlarla aynı sınıfta olursun. ilerleyemezsin!!
önce kendine benimseteceksin, önemsemiyorsan önemsemiyorsun aküğ çok mu zor bunu kendine anlatmak? ne diye kendini kandırıyorsun?
sizin hayatta en önem verdiğiniz şey ne bilmiyorum fakat benim en temel amacım mutlu olmak. mutlu olmanın yolu da dürüstlükten geçer, dürüst olduğun sürece, karşındaki bireye herhangi bir konuda birşey açıklama sorumluluğu hissetmezsin. hissetmek zorunda değilsin ki?
eğer kendini hissetmek zorunda hissedersen, bir gün gelir ve o seni rahat hissettirecek yalandan hayatının arasında ufacık bir doğruyu bile görecek cesareti bulamazsın kendinde. o doğruyu görürsün ama isteyemezsin. senin değildir çünkü o. asla da olmayacaktır..
son model spor arabasıyla, jest ve mimiklerini göremeyeceği insan topluluğunun önünden geçerken gaza basan gösteriş meraklısınınkinden daha katlanılır bir hareket.
en son diyarbakır gezisindeki açılış konuşmasında kürtçe ifadeler sonucunda uzun süre alkışlanan ve haddineymiş gibi siyasi partilerle görüşen tüsiadı dikkatli izlemenizi tavsiye ederim. dolayısıyla ümit boyneri de! zira ümit boyner bir abd ajanı ya da casusu gibi siyasî faaliyetlerde bulunması oldukça rahatsız edici.
şu günlerde siyasî partilerle tüsiadın gerçekleştirmeyi sürdürdüğü görüşmelerin konusu da dikkat çekici:
- yüzde 10'luk seçim barajının aşağı çekilmesi ve türkiyenin oluşan yeni dünya düzenindeki yerinin nasıl olacağına dair konuların görüşülmesi ile tüsiadın nasıl bir alakası olabilir?! seçim barajı uygulaması doğru ya da yanlış ama tüsiadın ne haddine?!
- türkiyenin yeni dünya düzeninde nasıl bir konumda yer almasının ön görüldüğünden tüsiada ne?!
- tüm bunlardan ziyade, yeni bir anayasa çalışması içinde bulunduğunu belirten tüsiad, anayasa çalışmaları yapmak ne haddine?!
ancak birçok sosyal ve siyasî çalışmalarla hükümetlerin devrilmesinde ve oluşturulmasında parmağı bulunduğu iddia edilen tüsiadın çalışmaları sizce de fazla dikkat çekici değil mi? tabii ki iş adamları, sanayiciler, sosyal ve ticarî yönü güçlü olan kişiler daha iyi bir türkiye adına çalışmalarda, önerilerde bulunabilir ama o çalışma da belli çerçevelerde gerçekleşir.
ümit boynerin yerine bir abd büyükelçisi ya da temsilcisini koyun, yukarıda saydığım çalışmalarla ilişkilendiren ve gözünüzün önüne gelen tabloyu inceleyin. insan ne kadar da kıllanıyor!
bu hastalık, hiç bir fizyolojik neden olmadan herhangi bir organımızın işlevini kısmen veya tamamen kaybetmesi şeklinde kendisini gösterir. yani doktora git ne olduğunu anlayamaz. mesela duyma sorunu çeken bi insan doktora gittiğinde bir sorun görülmez. ancak nörolojik bi test yapıldığında sorun anlaşılır. sorun, hasta sese karşı vücudun vermesi gereken doğal tepkiyi engelleyebilmiştir. kesin bir tedavi süreci yok sanırım. hasta kendiliğinden iyileşiveriyor.
yukarıdaki hastalığa benziyor ama bunda işlevsel bir bozukluk yok, hasta sürekli bir yerlerinin ağrıdığından veya acıdığından şikayet ediyor. mesela benim anneannemin bir iddiası var, köyde tarlada toprağı eşelerken bi fidanı koparmış, anında alnına bişey bi bıçak saplamış. o tabi cin bıçak sapladı falan diyor ama bahsettiği şey tam olarak bu.
ağrının veya acının nedenini fizyolojik olarak bulmak imkansız.
tabi bu ağrı hastanın daha çok ilgi ve sevgi görmesini sağlıyor olabilir.. bu nedenle de süreklilik gösterebilir.
çok sık rastlanmaz. sürekli "ben müthişim, eski toprağım, bana bişey olmaz" derler. bu sözler onların hastalık kaygılarından kaçınması için ego'nun uyguladığı bir savunma mekanizmasıdır. bu davranış bozukluğunu yaşayan bireyler hastalansalar dahi doktora gitmezler. genelde "kanser,kalp hastalıkları veya iltihaplanmalar" yüzünden ölürler.
hiper'in tam tersi. sürekli ağrılardan sağlık sorunlarından şikayet edip, her fırsatta soluğu hastanede alırlar. psikojenik ağrılardan farklı olarak bunların sürekli farklı yerlerinden şikayet ederler. bütün ilaçların isimlerini bilir sürekli farklı farklı ilaçlar içerler.
gece kararlı olup yarın erken kalkıcam bu sefer geç kalmayacağım diyerekten 5 dk da bir olmak üzere 6 kez alarm kurulur.ilk 5 alarm kapatılır ve 5 er dk daha uyunur böylece yataktan kalkma süresi yarım saate yayılır yani yarım saat yatak keyfi yapılır.tek dezavantajı normal kalkmak istediğiniz saatten yarım saat daha erken kurarsınız*